Almanya'dan Türkiye raporu: Otoriter pratikler hüküm sürüyor

Raporda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MİT'i kendi partisini kontrol için de kullandığı iddia edilirken, MHP'nin de cumhurbaşkanının politikalarını belirleme, birlikte belirleyebilme pozisyonunda bulunduğu savunuldu

Fotoğraf: AA

Almanya'nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Politika Vakfı (SWP), yeni raporunda Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni mercek altına aldı. 

Raporda, 2021 yılının Türkiye'si şu tespitlerle betimlendi:

Artık meclis daha güçsüz, güçler ayrılığı baltalanmış durumda, yargı siyasallaştı, kurumlar felce uğratıldı, ekonomik sıkıntılar artıyor ve otoriter pratikler hüküm sürüyor.

"Muhalefet milletvekilleri üzerinde baskı arttı"

DW'den Değer Akal'ın haberine göre; yürütmenin, meclisin bütçe gibi konularda kalan yetkilerine bile müdahale ettiğine işaret edilen raporda, yasamanın zayıfladığı, muhalefet milletvekilleri üzerinde de baskıların arttığı vurgulanıyor. 

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp kriminalize edildiklerine işaret edilen raporda, "Anayasa açıkça ihlal edilerek, mecliste yapılmış konuşmalar bile, kanunların esnek bir şekilde yorumlandığı, gerçeklerin çarpıtıldığı, ceza kovuşturmalarına yol açabiliyor" tespiti yer alıyor.

"Bürokrasi büyümesine rağmen felce uğradı"

Giderek artan siyasallaşmanın yargıya da büyük zarar verdiği belirtilen, "yargı mensuplarının bağımsız karar almaktan korkar hale geldiklerine" dikkat çekilen araştırmada, Türkiye'deki yeni sistemle bürokrasinin de "büyük ölçüde felce uğradığı" aktarılıyor.

Rapora göre yeni sistemle birlikte atılan adımlar sonucunda bürokrasi küçülmedi, aksine, oluşturulan yeni birimler, kamu çalışanları sayısındaki artışla daha da büyüdü.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ülke genelinde işsizliğin artmasına karşın, kamuda işe alımların arttığına, Haziran 2020 itibarıyla kamuda çalışan sayısının neredeyse beş milyona yaklaştığına dikkat çekilen raporda, "Kamudaki bu hızlı büyümeye rağmen devlet idaresi felce uğramış görünüyor" gözlemi aktarılıyor. 

Raporda, kamu bürokrasisindeki bir diğer önemli sorun şu ifadelerle aktarıldı:

Yeni atama kararları, büyük ölçüde nitelik ve liyakat esas alınarak değil, bir dini cemaate ya da siyasi partiye üyelik, Erdoğan ve ailesine yakınlık gibi, yerine getirilecek görev ile ilgisi olmayan, dışsal etkenler dikkate alınarak alınıyor.

"Erdoğan MİT'i kendi partisini kontrol altında tutmak için de kullanıyor"

Araştırmada, ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) son yıllarda edindiği operasyonel yetkiler ve dokunulmazlık zırhı ile ağırlığının arttığına işaret ediliyor. 

Raporda, "Günümüzde MİT'in oynadığı merkezi rol, terörle mücadele ve bürokrasinin gözetlenmesi ile sınırlı değil. Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT'i aynı zamanda, kendi partisini kontrol altında tutmak için de kullanıyor" denildi.

"MHP, cumhurbaşkanının politikalarını belirleme pozisyonunda bulunuyor"

MHP'nin Türk siyasetinde değişen rolü ve devlet kurumlarında artan ağırlığının da mercek altına alındığı araştırmada Erdoğan'a geçmişte sert muhalefet eden Bahçeli'nin darbe girişimi sonrası sunduğu desteğin nedenleri sıralanıyor. 

Bahçeli'nin "U dönüşü" olarak nitelendirilen, darbe girişimi sonrası cumhurbaşkanlığı hükümet sürecine verdiği destekle, MHP'nin meclisteki temsil oranına kıyasla çok daha büyük bir siyasi nüfuz alanına sahip olmasını sağladığına dikkat çekilirken, "MHP, yeni sisteme desteğiyle kadrolarına devlet bürokrasisinin kapısını açtı" tespitine yer verildi. Bu dönemde MHP'lilerin yanısıra, Batı karşıtı ulusalcılar ve ayrıca tarikatlara yakın isimlerin de bürokraside boşalan kadroları doldurduklarına işaret edildi. 

"MHP artan oranda belirleyici bir siyasi güce dönüşürken, Erdoğan ve partisi yıllar sonra kendilerini savunma konumunda buldu" tespitinin aktarıldığı raporda, güvenlik kurumlarında güçlenen MHP kadrolarına işaret edilerek, "AKP'nin güvenlik bürokrasisi üzerinde tam kontrolü sağlamaya uzak olduğu yönünde sinyaller artıyor. Bu bakımdan güçlenen MHP, cumhurbaşkanının politikalarını belirleme, birlikte belirleyebilme pozisyonunda bulunuyor" görüşü savunuldu.

 

 

 

 

Deutsche Welle, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU