Mahirlerin farkı… (2)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Mahir Çayan ile Ulaş Bardakçı

27 Mayıs darbesi sonrasında tekelci burjuvazi ile orta burjuvazi arasında başta ordu olmak üzere tüm devlet kurumlarına yansıyan nispi bir denge kurulmuştu.

Nitekim 1960 Anayasası'nın getirdiği nispi özgürlük ortamı bir yerde bu güçler dengesinin sağladığı hareket sahasının ürünüydü. 
 

Doğan Avcıoğlu.jpg
Doğan Avcıoğlu


Kemalist "sol" darbe hazırlanırken…

1961'li yıllardan itibaren Yön, akabinde Devrim dergileri üzerinden Doğan Avcıoğlu, 1930'ların Kadro dergicisi Şevket Süreyya Aydemir'le yakın ilişki içinde Kemalist eğilimli sol ve aydınlar arasında geniş bir birlik zemini yaratmak için Kemalizm'in "halkçı", "devletçi" ilkelerini güncelleştiriyordu "Türkiye'nin Düzeni" kitabı da böyle bir çabanın sonucu olarak ortaya çıktı.

1970-71 yıllarına doğru emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu, Tümgeneral Celil Gürkan'ın da içinde olduğu "sol" bir cunta hazırlığı adeta bilinen bir 'sır'dı…  
 

1.jpg
Cemal Madanoğlu ile Celil Gürkan


Türkiye'nin Düzeni kitabının aynı zamanda söz konusu cuntanın tarihsel, toplumsal, politik program felsefesine kaynak teşkil ettiği de.

Kemalizm'i Kadro hareketinden, özellikle Avcıoğlu'ndan öğrenen solun bir kesiminin Kemalizm'in sosyal içeriğine ve anti-emperyalizme kapılması kolay oldu ve bu doğaldı. Çünkü sol, sol olmazdan önce Kemalist tedrisattan geçmiş ve CHP siyasetinden beslenmişti.

Solun bir başka kesimi de olası Kemalist darbeyi Milli Demokratik Devrim'in temeli saydı. Gerek Kemalizm'in tarihsel ideolojik etkisi gerekse o dönemde Sovyetler Birliği kaynaklı "Kapitalist olmayan yol" tezinin bir ölçüde Avcıoğlu ve gibilerinin "ordunun devrimci geleneği" görüşleriyle çakışması bunu kolaylaştırdı.  

 
Kemalist "sol" darbe ve Mahirler…

1971 yılı Mart ayı başlarında Ankara'nın Dikmen semtinde toplanan sosyalist grupların hemen hepsinin temsilcilerinin katıldığı bir toplantı yapıldı.

Konu beklenen "sol" darbenin desteklenmesi üzerine tartışmaydı. Mahirleri DEV-Genç'ten Sinan Kazım Özüdoğru ve Şaban İba, subaylardan Salih Veysioğlu ve Mazhar Ataç olmak üzere dört kişi temsil ediyordu.

'Sağ da olsa sol da olsa gelen darbe bize vurur' diyerek, darbeye karşı olduklarını ifade edip toplantıdan çekildiler.
Aynı tarihi zamanda Karadeniz bölgesinde olan Mahir Çayan'a göre "gelecek olan cunta Kemalist'ti."

Kemalizm'i "küçük burjuvazinin antiemperyalist kesimi" olarak değerlendiren Mahir Çayan, "Bunlar Kemalizm olarak gelecekler ama faşist cunta olacaklar. İlk olarak da bizleri kesecekler. Bizi kesmeleri önemli değil ama toplumu pasifize edecekler. Buna direnmeliyiz. Direnmek için de hazırlık yapmalıyız. Direnişi örgütleyecek olan Türkiye Halk Kurtuluş Partisi ve Cephesi. En örgütlü olduğu yer de Karadeniz. O zaman direnişin merkezi de bu bölge olacak" tutumu içinde olacaktı.


12 Mart sağ- faşist darbe ve Mahirler

Emperyalizmin dünya deneyimlerinden yararlanan tekelci sermaye daha donanımlıydı. Ordudaki adamlarının bir kısmını uluscu-devrimci olarak pazarladı.

Böylece ordunun alt kesimlerindeki yurtsever solcu subayların Faruk Gürler, Muhsin Batur gibi kendi adamları etrafında örgütlenmesi sağlandığı ve bağımsız bir örgütlenmeye gitmeleri engellendiği gibi, aynı zamanda fişlendiler.

9 Mart gecesi "sol" darbecilerin düğmeye basması ertelendi. Hemen sonrasında ertelenen darbenin gereğini yaptıkları zannına kapılan "solcu" subayların desteği de alınarak 12 Mart darbesi yapıldığı gibi Demirel'in geri çekilmesi sağlanarak, kendi adamlarına zaman kazandırıldı. Sonrasında kandırılan "solcu" subaylar hızla tasfiye edildi.

Avcıoğlu'nun önderliğini yaptığı sivil çevre ise o yıllarda anti-emperyalist, ulusçu, reformcu ve devrimci bir Kemalizm yanılsaması ile sivil ve asker çevreleri, emekçi halkın bağımsız örgütlenmelerine değil de "sol" darbe kisvesi ardında faşizme evrilen cuntanın peşine takıldı ve kaybetti.

Tabi sonunda Ziverbey köşkü işkencehanesinde ayakları yere değdi.
 

 
Mahirlerde bir ortaklaşma arayışı

Mahir Çayan ve arkadaşları ise 12 Mart faşizminin ağır baskı ve takip koşullarında mücadeleyi sürdürdüler. Öte yandan siyasi arenada Kemalist devrim kisvesiyle aldatılan subayların ve bir kısım dürüst aydınların nispi direncinden başka bir tavır da yoktu.

Mahir Çayan'ın böylesi ağır koşullarda kaleme aldığı Kesintisiz Devrim II-III adlı broşürde, Kemalizm'e anlam biçmesinin anlamının ne olduğu sorusuna, silah arkadaşı Oktay Etiman'ın yanıtı şu olmuştu:  

Mahir Çayan'ın Kesintisiz Devrim'deki görüşlerine baktığımızda, bunu bir anlamlandırma çabası ve 'Burada bir değer, bir kıymet var mı? Buradan bir sonuç üretilebilir mi?' arayışı kendini hissettirir…

Bu belki 1970'lerin başındaki gerilimi de bize yansıtır. Bugün liberal teorisyenler, devrimci hareketin bu gençlik çağının ortaya çıkardığı kimi tuhaflıklar da dahil, bu arayışı açıklayabilmek için sorunu doğrudan doğruya Kemalizm'in etkisine, hatta o dönem devrimcilerinin Kemalist olmalarına bağlarlar…  

Hayır, bu böyle değildir.  Bütün mesele, aydınların içerisinden özel bir katmanın devrimci harekete devşirilmesinin nesnel imkânlarının olduğu bir yerde, bunun zihniyetine ve fikriyatına nasıl yaklaşılabileceğine dair bir metot arayışıyla ilgilidir.

'Kemalizm'e kimi olumlu anlamlar atfederek mi onları bir ortaklık mücadelesine çekeceğiz, yoksa onları doğrudan doğruya karşıya alarak mı?'

Pratik mücadele o kesimin sürekli olarak sosyalizme yaklaştığı koşullarda onların fikriyatına anlam yüklemenin daha doğru olabileceği sonucuna Mahir ve arkadaşlarımızı vardırmış olabilir

 

Oktay Etiman.jpeg
Oktay Etiman


Mahirlerin yanında, iç ihanet ve bölünme sonunda ciddi olarak sadece sınırlı bir asker ve sivil örgütlenmesi kalmıştı.

Mahirlerin o aşamada 'sol cuntacı' diye tasfiye olan kendilerini yanılgılı bir şekilde Kemalist olarak niteleyen ilerici konumdaki subaylarla de yakınlaşma ve ittifak arayışına dönük politik esnekliğinin zorunluluğunu anlamak gerekiyor.

Bu kaçınılmaz zorunluluğun anlaşılmamasına, üstelik Kemalistlikle suçlanmasına ne denebilir ki, hadsiz bir ultra sekterlik ve dar görüşlülükten başka…

Başından beri ideolojik arayışa giren Mahir Çayan liderliği, ideolojik mücadelenin gelişimi içinde Doğan Avcıoğlu, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli ve Doğu Perinçek'li eğilimlere karşı bağımsız ve özgün bir siyasi hat geliştirdi.

Mahirler, 'orduyu Amerikan emperyalizmin yeni sömürgeci siyasetinin sonucu olarak bir 'iç savaş ordusu' olarak niteledi ve bunun sonucu, Türkiye gibi yeni sömürge ülkelerde 'darbelerin darbeleri kovalayacağı' tespitini yaptı.  

'Yaptı' ama 12 Mart'a doğru ordu içinde en güçlü ilerici-devrimci subay örgütlenmesini de Mahirler gerçekleştirdi: Proleter Devrimci Subaylar Örgütü…

Devrimci subaylar 12 Mart süresince, iç ihanetten sonra da Mahir'in yanında sağlam durdular.

Kurmay Yüzbaşı Saffet Alp, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Mahir Çayan'la beraber Kızıldere'ye kadar gitti…

 

 

Kaynak:

Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi C.3
Bütün Yazılar, Mahir Çayan (Su yayınları)
12 Mart'a beş kala, Celil Gürkan (Tekin yayınevi)
Cepheden Anılar, Orhan Savaşçı (Ayrıntı yayınları)
Kimse Kızmasın Kendimi yazdım, Hasan Cemal (Doğan Kitap)
Yön ve Devrim Dergileri
İsmet Öztürk (Tükenmez, Sayı:3)

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU