Özgür demokratik bir medya ideali mümkün...

Celalettin Can, Independent Türkçe için Ragıp Duran ile konuştu

Ragıp Duran / Fotoğraf: Evrensel

"Hiçbir zaman basın, bugünkü kadar baskı altında kalmamıştı"

Celalettin Can: Ülkede özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hukuk, haklar ve özgürlükler, sağlık, eğitim, ekonomi ve maliye, doğa ve çevre, eğitim, medya ve diğer alanlarda olağanüstü derecede büyük tahribatlar gerçekleştirildi. Ancak tüm bu konular bir yana, bu çalışmada medya alanındaki tahribatı konuşmak istiyoruz. İktidar-medya ilişkisinde görünen, iktidarın medyanın yapısına kendine göre ayar verdiği, ruhunu bozduğu, ruhsuzlaştırdığı gibi hal ortaya çıkıyor. Dışarıdan bakan bir medya duayeni olarak gözleminiz nedir, yoksa içeriden ve baskı altında baktığımızdan dolayı çok mu abartıyoruz?

Ragıp Duran: Hayır, abartmıyorsunuz… Basın tarihi kitaplarında geçenler olsun, Abdülhamid dönemi olsun, Demokrat Parti zamanı olsun, sonra yaşadığımız 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbe günleri olsun... Bunların hiçbirinde basın, bugünkü kadar baskı altında kalmamıştı.

Olumsuz örnekler arasında kıyaslama yapmak ya da bunları hiyerarşiye koymak çok anlamlı bir girişim değil. Osmanlı'da sansür, baskı her dönem var idi. Ne var ki bugün, siyasi iktidar, neredeyse tüm medyaya karşı eşzamanlı olarak sansür, otosansür, ajitasyon-propaganda, manipülasyon, medya mülkiyetini kayyum aracılığı ile ele geçirme yöntemlerini kullanmasının yanı sıra, gazeteci kılığına girmiş sözcüleri ve kalemşörları, meslektaşlarımızın öldürülmesi, hapse atılması ya da işten çıkarılması gerektiğini fütursuzca söylüyor, yazıyor. Sonuç olarak bunlar yaşanıyor da.


"Sabırlı bir çalışma, intikamcı olmayan ama cezasızlığı savunmayan bir yaklaşım gerekecek"

Celalettin Can: Çok daha karanlık bir tablo çizdiniz. Nasıl düzelecek, yaklaşım ne olacak?

Ragıp Duran: Evet, gözlemim tablonun çok karanlık olduğu, dolayısıyla değişiminin de zaman alacağı yönünde. Sabırlı bir çalışma, intikamcı olmayan ama cezasızlığı savunmayan bir yaklaşım gerekecek.


Celalettin Can: Batıd'a yaşıyorsunuz, Batı benzeri karanlık zamanları yeri geldi fazlasıyla yaşadı ama aştı. Nasıl oldu?

Ragıp Duran: Fransa'da Nazi işgalinin ardından işbirlikçi General Petain dönemi sona erip Kurtuluş sağladığında, Nazi yanlısı basın neredeyse tamamen piyasadan çekilmişti. Çünkü direnişçiler, zaten daha işgal koşulları altında Londra Radyosu dahil, ülke içinde de gizli olarak gazetecilik faaliyetini sürdürmüşlerdi.
 


Albert Camus'ün de betimlediği üzere Kurtuluş sonrası bu eski yeraltı basını yasal olarak Fransız gazeteciliğinin kaderini eline aldı. Örneğin yeni dönemde Hubert Beuve-Méry'nin Le Monde gazetesi piyasaya çıktı.

Keza daha yakın zamanda İspanya ve Portekiz'de de Franco ve Salazar diktatörlüklerinin devrilmesinin ardından, ülke içinde nispeten küçük ama diasporda güçlü bir anti-faşist gazetecilik faaliyeti sürdürülmüş olduğu için, yeni demokratik dönemde, örneğin İspanya'da El Pais'in kuruluşu ile eski faşist gazetecilik piyasadan silindi.
 


Kuşkusuz her ülkenin ve her tarihi vakanın kendine has koşulları, özellikleri var. Bu nedenle de Fransa, İspanya ve Portekiz örneklerini, tipik/klasik, olduğu gibi benimsenip kopya edilecek rol modeller olarak almaktansa, esinlenebileceğimiz, bilgi ve tecrübe dağarcığımızda bulunması gereken somut deneyimler/örnekler olarak kaydetmekte yarar var.


"Bir dönemin ayrıntılı bilançosu çıkarılmalı"

Celalettin Can: Buna göre mevcut iktidar sonrasını göz önüne alan bir noktadan, uzun vadeli, sabırlı ve öre öre, deyim yerindeyse bir tür arkeoloji çalışması gerekecek…

Ragıp Duran: Elbette, zaten başka türlü mümkün değil ki… Bilelim ki gazete, radyo ve televizyonlar ile internet sitelerinin arşivleri bizim için önemli bir kaynak.

Restorasyon döneminde, üstelik de siyasi iktidarın olduğu gibi demokratik bir partinin eline geçmesini beklemeden, olanak elverdiğince, somut, derin, belgeli bir yüzleşme/eleştiri/özeleştiri mekanizması kurmamız gerekecek.

Gazeteciler, meslek kuruluşları, okurlar özellikle de medyadan mağdur yurttaşlar, iletişim akademisyenleri ile bir araya gelip, bir dönemin ayrıntılı bilançosu çıkarmak durumunda.


"En önemli haberleri mutlaka otopsi masasına yatırmak şart"

Kim, ne zaman, hangi konuda, ne yazdı? Kamu çıkarı yerine neden ve nasıl oldu da iktidar çıkarını ya da özel çıkarı savundu? Ajitasyon-propaganda, manipülasyon, haber tahrifatı, haber gizlemesi nasıl ve kim tarafından yapıldı? Haberin yayımlanmasında iç ve dış müdahaleler nasıl gerçekleşti? Bu sorulara ayrıntılı yanıtlar bulmak gerekir.

Kuşkusuz uzun yıllar boyunca tüm haberleri bu soru süzgeçlerinden geçirmek mümkün değil. Ama hiç olmazsa en önemli haberleri mutlaka otopsi masasına yatırmak şart. Kasıtlı olarak yanlış verilen haberlerin sorumluları kimlerdi, araştırmak, belgelemek gerekli.


"Amaç, bu tür olumsuzlukların, çarpıtmaların, sansür ya da yalakalığın bir daha tekrar etmesini önlemek"

Celalettin Can: Adalet… Yani bahsettiğiniz restorasyon süreçlerinin muhtemel aşırılıklarının önü nasıl olacak?

Ragıp Duran: Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir nokta da mutlaka adil olunması. Bu nedenle her zaman somut bilgi ve belge üzerinde çalışılması şart. Ayrıca savunma hakkı da her seferinde sınırsız ve koşulsuz bir şekilde itham edilen kişi ve kurumlara tanınmalı.

Yanlış anlaşılmasın, tüm bu sorgulama/yüzleşme/eleştiri-özeleştiri sürecini bir mahkemenin yürütmesi söz konusu değil. Bu çalışma, daha önce Güney Afrika Cumhuriyeti, Kuzey İrlanda ve bazı Latin Amerika ülkelerinde başarılı bir şekilde işlemiş olan 'Gerçek ve Adalet Komisyonlarında' olduğu gibi yani sivil ve mesleki bir yapı tarafından, resmi mekanizmaların kısmen ya da talep üzerine devreye girmesi ile yapılabilecek bir çalışma.

Söz konusu çalışma salt teorik ya da akademik bir girişim değil. Dolayısıyla yapılan inceleme-soruşturma sonucunda, özel olarak bazı medya organlarını ya da gazeteci kılığındaki kiralık/satılık kalemleri, ibret olsun diye, ağır cezalara çarptırmak da esas amaç değil.

Amaç, bu tür olumsuzlukların, çarpıtmaların, sansür ya da yalakalığın bir daha tekrar etmesini önlemek. Meslek kuruluşları, aslında halen tüzüklerinde bulunan madde ve hükümleri uygulamakla yetinseler bile, bu ağır mesleki suçları işlemiş olanların, orantılı bir şekilde yaptırımlara uğraması gerekir.

Teşhir, yeterli bir yaptırım olamayacağı için belirli bir süre ya da süresiz bir şekilde meslekten men etmek gibi yaptırımlar uygulanabilir.

Bu tür bir çalışma yapılmaz ise, restorasyon döneminde, sadece medya alanında değil, diğer alanlarda da, baskı ve olumsuzlukların sürmesi gündeme gelebilir.


Celalettin Can: Belki bir tek farkla: O zaman bugünün mağdurları, yarının baskıcıları haline gelir ki,  özgür demokratik bir medya ideali  böyle kör bir döngüye girmek istemez…

Teşekkürler Ragıp Duran dostum…
 

 

 

Ragıp Duran 1954'te İstanbul'da doğdu. 1973'te Galatasaray Lisesi'ni ve 1978'de Fransa'da hukuk tahsilini bitirdikten sonra, İstanbul, Ankara, Paris, Londra, Amsterdam, Boston'da, Aydınlık, Hürriyet, AFP, BBC, Özgür Gündem, Cumhuriyet gibi medya organlarında muhabirlik, yazarlık, yöneticilik yaptı. Paris'te CFPJ, Harvard'da Nieman gazetecilik okullarında okudu. Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi görevinde bulundu.  Libération'un Türkiye muhabiri, bağımsız iletişim ağı BİA'da eğitim danışmanı ve medya eleştirmeni olarak da görev yaptığı gibi düzenli olarak Bianet.org, Hayvan, Virgül, İktidarsız, Artı gerçek ve Tükenmez dergisinde yazmaktadır. Medya eleştirisi alanında üç telif kitabı, İki de çevirisi var. İHD, ÇGD, TGÇ ile Hellmann-Hammett ve Nureddin Zaza basın ödülleri sahibidir. 1978'den bu yana Fransızca-İngilizce simültane çevirmenlik yapmaktadır.

Kitapları: Afgan Savaşçılarıyla (1980), Medyamorfoz (2000), Apoletli Medya (2000), Burası Dünya Polis Radyosu' Global Medya Eleştirileri (2001), Medya Etik ve Hukuk (Kolektif -2003), Radyo ve Radyoculuk (Kolektif -2003), Gazetecilik ve Habercilik (Kolektif -2003), İki de çevirisi var. İHD, ÇGD, TGÇ ile Hellmann-Hammett ve Nureddin Zaza basın ödülleri sahibidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU