Papa'nın ziyaret ettiği işkence çeken Irak

Irak'ı acılarından ve bu acıların doğurduğu suçluluk duygusundan kurtaran tek şey savaşçılar için sevgi ve barıştır. Ve tabi ki Papa Francis savaşmamaktadır

Fotoğraf: Reuters

Irak, işkence çeken bir ülkedir.

Kasideleri de bu işkencelere yurt olmuş ve şarkıları bu işkenceleri yayımlamıştır.

İran'ın yayılmacılığına, IŞİD'e, milislere, yolsuzluğa ve yoksulluğa bağlı olarak, Iraklılar üzerinde derin bir suçluluk duygusu var.

Hz. Hüseyin'in hayal kırıklığına ve Kerbela savaşına atfedilen rolden uzakta, modern zamanın, suçluluk nedenleri açısından zengin olduğu görülüyor.

Buna göre, bugün öldürenin yarın kurban ve mazlum olduğu ortaya çıkıyor.

Takip edilen yollara gelince sürecin başlangıcıyla, planlananlar dışında kasvetli sonlara yol açabiliyor.

Suçluluk duygusu, bu aşamada bir nüfus kitlesi ile ifade edilebilir, başka bir aşamada ise başka bir kitleyle.

Ancak ezici varlığı, bu siyasetin ve toplumun zayıflığından dolayı Irak siyasetinin ve toplumunun çerçevesini oluşturan unsurlardan biri olmaya devam ediyor.

Geçmişi biraz gözden geçirelim:

1916 yılında Haşimi isyanının yanında yer alan Osmanlı subayları, kendilerini, onlardan nefret etmek üzere yetiştirilen İngilizlerin yanı sıra onları eğiten Almanlarla savaşırken buldular.

Daha sonra resmi İngiliz subayları, kısa bir süre Şam yönetimini, ardından da uzun bir süre Bağdat yönetimini paylaştılar. Bazıları bunun 1958 yılına kadar uzandığına inanıyor.

Merkezde ve güneyde '1920 isyanını' ilan edenler, isyanın sona ermesiyle birlikte aniden yalnızca kendilerine zarar verdiklerini fark ettiler. Siyasi kararlardan uzaklaştırıldılar ve uzaklaştırılmaları 2003 yılına kadar devam etti.

1941'de Irak Yahudilerine 'Farhud' pogromu yapıldı. Daha sonra 1920'lerde Bağdat nüfusunun dörtte birinden fazlasını oluşturan Yahudilerin bu ülkeden 'zorla tahliye edilme' süreci başladı.

Bugün kitaplarda, anılarda ve sinemalarda Irak Yahudileri için ilan edilen özlemler var.

Sonraki on yıllar trajediye daha geniş yollar açtı.

1958'de kraliyet ailesinin başına gelen katliam, yeni doğan cumhuriyetin yüzünü lekeledi.

1963'te Baasçılar, kan dökerek iktidara geldiler ve Abdulkerim Kasım'ı devirerek idam ettiler.

1968'den beri rejim, birçok Iraklıyı diğer Iraklıların acısına karıştırdı.

Saddam'ın savaşları, birçok vatandaşının ve diğerlerinin ölümüyle sonuçlandı.

2006'da Kurban Bayramı'nda şafak vakti idam edilmesi ve aynı yılki iç savaş da cömert suç endüstrisi oldu.

Bu uzun uzadıya olayların her biri, şu veya bu grup için birçok kalp kırıklıklarına neden oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bugün bazı Iraklılar, I. Faysal'ın ve Haşimi ailesinin yasını tutuyor. Bazıları Kasım, bazıları Saddam, bazıları da Saddam'ın kurbanlarına ve savaşlarına ağlıyor.

Yahudiler için dökülen göz yaşlarının yanı sıra Kürtler veya Hıristiyanlar için de ağlayanlar var. Bu arada modern Irak'ın doğuşuna işaret eden Kürtlerin öldürülmesi durmadı:

1920'de Mahmud Berzenci ayaklanmasının sona ermesinden kısa bir süre sonra ülke kuruldu. O günden bu yana Kürt kanına talep bitmedi.

Papa Francis'in teselli etmeye ve morallerini yükseltmeye geldiği Hristiyanlara gelince, acılarının modern çağdaki tarihi 1933'de Asurların (Süryanilerin) katledilmesiyle başlar ve IŞİD ile doruk noktasına ulaşır.

Bu yüzyılın başında Irak'ta kalanların sayısı bir buçuk milyondan bugün 300 ila 400 bin kişiye düştü.

Bu kanlı tarih, Papa Francis'in sakinlik oluşturmak üzere dahil olduğu bir vakitti.

Ama Papa bunu yapabildi mi?

2003'te ABD'liler, Saddam Hüseyin'i devirdiğinde, bazıları için kanlı şiddet tarihini sona erdirme ve birçok kaynaktan gelen suçluluk duygularına son verme fırsatı doğdu.

Iraklılar, ufukta beliren demokratik hayatın ışığında kendi Iraklarına sahiptiler.

Sonraki gelişmeler, bu tahminleri yanıttı. Yeni iktidarda aslan payına sahip olanlar, ABD'nin kademeli olarak çekilmesi ışığında Irak'ı İran'a verdiler.

Rol değişikliğinden sonra seleflerini iktidarda taklit ederek, mezhepçiliği vatanseverliğe galip kıldılar. İran güçlendi, IŞİD güçlendi ve eş değerleri de öyle. Daha fazla Hristiyan ve Hristiyan olmayan öldürüldü.

O sırada Irak'ta 'daha güçlü bir İran varlığı' ve 'bunun Iraklıları IŞİD'le mücadelede güçlü kılacağı (vb)' çağrısı yapanların sesleri yükseliyordu.

İran'a verilen bu büyük armağan ve sürüklenilen şey, yarın bu tür duyguların daha önceki tüm duyguları aşan düzeyde bir suçluluk duygusu oluşturmasının nedeni olabilir.

Papa'nın ziyaretine gelince, etrafının bu iklimle çevrili olması, kendisi ve sonuçları için endişe kaynağıdır. Yani nefret edenler ve açgözlü insanlar arasında sevgiyi vaaz etmek saf bir misyonerlik olarak kalmaktadır.

Ama gerçek şudur ki, Irak'ı acılarından ve bu acıların doğurduğu suçluluk duygusundan kurtaran tek şey savaşçılar için sevgi ve barıştır.

Ve tabi ki Papa Francis savaşmamaktadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin Örel

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU