Spartacus isyanının sosyolojik boyutlarına giriş

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Wikimedia Commons

Önemli bir olayda aynı görüşü paylaşmak, çoğu zaman mutlak bir zaferi de beraberinde getirmektedir.

Tarihi hadiselerin temelinde her daim aynı görüşü paylaşanları bir çatı altında görmek mümkündür.

Mevcut düzenin kimi zaman aynı görüşleri paylaşanlar üzerindeki katı baskısı, halihazırdaki anlaşma yolunu bir kez daha kuvvetlendirmektedir.

Askeri bir başarının asıl nedeni kuvvetli bir ordudan ziyade o orduyu komuta edebilme kabiliyetinden ileri gelmektedir.

Ordu olarak nitelendirilen silahlı kuvvetler bir bakıma iktidarı her daim ipten alma görevini üstlenmektedir.

Kim ne derse dersin mevcut ordu, yaşadığı topraklardan önce meşru idarecilerin siyasi hareket alanlarını muhafaza ve müdafaa etmekle görevlendirilmişlerdir.


Bu yönüyle incelendiğinde merkezin asıl sınırı coğrafi değil siyasidir. Eskiçağlardan beri süre gelen devletleşme süreçleri, metodolojik olarak hep aynı formatta seyrini sürdürmüştür.

Örneğin; Yeni Assur İmparatorluğu'nun siyasi olarak ortaya çıkışı birtakım tepkileri de beraberinde getirmiştir.

Siyasallaşma süreci devam ederken, bulunduğu coğrafyaya da nüfuz etmeye başladıklarını görmek mümkündür.

İmparatorluk; siyasi bir kavram olmaktan ziyade, bu çağlarda coğrafi bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır ancak yapılan bazı tarih çalışmalarında toprağı en büyük olan ulusun bir imparatorluk olduğu yazmaktadır.

Oysa sadece coğrafi bir terim ile sınırları açıklamak; siyasi, iktisadi ve hukuk düzenini yok saymak demektir.

Eskiçağlardaki imparatorluk anlayışı; en uzak yerleri sömürmek ve oraları kontrol altına almakla birlikte oradaki halkı sindirerek merkezi bir güç oluşturmaktır. 1
 

Roma haritası.jpg
Roma haritası


Keza uzak yerleri fethetme düşüncesi bir imparator kuvvetindeki idarecinin yapabileceği bir girişimdir.

Bu nedenle uzak yerleri fethetme düşüncesi daha çok karşımıza siyasi bir anlam ile çıkmaktadır.

Her devletin mutlak surette merkez eyaleti olmakla birlikte bu eyaletler kendi içinde birtakım idari taksimata ayrılmaktadır.

Her coğrafyada aynı idari taksimatı uygulamak mümkün olmadığından bazı özel ya da zorunlu idari düzenlemeler yapılmaktaydı.

Farklı coğrafyalarda iskân eden toplumların da yapısal özellikleri aynı olmayabilirdi.

Bu bağlamda Roma İmparatorluğu'nun sınırları (siyasi sınır) genişledikçe farklı özelliklerde toplumlarla karşılaşması da kaçınılmaz olmuştur.

Roma İmparatorluğu’nun tarih sahnesine çıkışını bir coğrafi yada siyasi olarak tam bir şekilde ifade etmek oldukça güçtür.

Her yeni kurulan devlet gibi Roma’nın da kuruluş aşamasında çeşitli rivayetler ve hatta mitler de vardır.

Bu mitleri elbette kültürel bağlamda değerlendirmek daha doğru bir kanaat olacaktır. Benzerlik gösteren devletlerin ayrımları ancak kültürel farklılıklarla izah edilebilmektedir.

İşte bu noktada Roma toplumunu izah etmek, diğer toplumların yapısından ayırmaya olanak sağlayacaktır.


Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşin Roma’yı kurduklarına dair fikirler çoğu tarihçiler tarafından kabul görmekte olup, biz de bu rivayete katılmakla beraber altının doldurulması kanaatindeyiz.

İkiz kardeşlerin şehri kurma noktasında yaşadıkları ayrılıklar oldukça önem arz etmekle birlikte, şehrin nerede kurulduğuna dair önemli bilgileri de içermektedir. 
 

Romulus ve Remus.jpg
Romulus ve Remus


Öyle ki bu fikir ayrılığı Remus’un ölümüyle sonuçlanmış ve Romulus bir kardeş katili olmuştur. Elbette seçilen yer ise Palatino Tepesi olmuştur.  

Bir idari teşkilatın ya da devletin kurulabilmesi için gereken birtakım unsurlar vardır bunlar: toprak, halk ve idarecidir.

Bu unsurlar olmadan siyasi bir iktidarın kurulması pek mümkün olmadığı gibi coğrafi bir sınır da çizebilmesi oldukça güçtür.

Bu noktada şu hatırlatmayı yapmakta fayda olacağını düşünmekteyiz; siyasi bir devletleşme sürecinde olan toplumlar kendilerini hangi idari sıfatla tanımlamışlar ise o sıfatı kullanmak daha doğru bir kanaat olması muhtemeldir.

Henüz kurulma aşmasında olan Roma’yı imparatorluk olarak tanımlamak idari mekanizmanın anlaşılmasında güçlük duyulacağı oldukça açıktır.

Romulus’un kuracağı yeni şehirde yaşayacak yurttaşların kimler olabileceği konusunda oldukça sıkıntılar yaşanmaktaydı.

Bu sıkıntının çözümü için Roma bir sığınak haline gelerek, İtalya’nın dışında kalan mülksüzler, kaçaklar, köleler ve azılı katiller davet edilerek bu şehirde yaşamaları için fırsat verildi.

Bu durumu küçümsemek ya da tepki göstermek yersiz olacağından mevcut durum üzerinden çözüm arayışına girmek mantıksal olarak yapılması gereken bir davranıştır.

Romulus‘un bu davranışı yani çözümü yapılması gereken bir durumdur. Bahsedilen yurttaşların şehirdeki tahribatı göz alındığında ıslah edilme süreçleri de oldukça sancılı geçmiştir.

Modernite kavramı üzerinden incelendiğinde bu yurttaşların Roma içindeki uygarlaşmanın temel ilk tesisçileri konumunda kalmışlardır.

Roma, uygarlık yolunda attığı her adımı bir bakıma bu yurttaşlara borçludur. Roma entelektüelleri bu süreç içerisinde köken bakımından bir zamanlar kaçkın ve köle olanların meydana getirmiş olduğu müesseslerin ilk tanzimcilerdir.

Artık hem bu dünya hem de burada yaşayanlar tüm korkularını geride bırakabilecekleri açık ve evrensel bir özgürlüğe kavuştu.


Aelius Aristides’e ait olan bu sözler aslında Roma hukukun ne denli özgürlükçü olduğu ve insani davranış biçimlerin özgürce ifade edilebildiği bir idarenin kurulduğunun habercisi niteliğindedir.
 

Aelius Aristides M.S 117 -181.jpg
Aelius Aristides (M.S 117 -181)


Roma’nın kuruluşu elbette basit bir düzlemde açıkça olmamış ve birtakım siyasi tepkileri de beraberinde getirmiştir.

Ulusal bir birliğin tesisi için uygulamalar hayata geçirilmiş, Roma dışından gelen insanların bazıları Romalı kimliğini benimserken bazıları ise bu kimliğe karşı her daim başkaldırı halinde olmuşlardır.

Kimliğini kabullenen yurttaşlar aynı zamanda Roma’nın da sevgisini kazanmış olmaktaydı.

Kimliği reddeden Britonlar, dünyanın en uzak noktasında en son özgür kalan insanlar olmayı sürdürmek için direnişe davet ediyorlardı.  

İki idari unsurun da özgürlük konusunda hem fikir oldukları açık olsa da özgürlük kimin tarafından insanlığa armağan edileceği bir çatışma nedeniydi.


Roma; idaresi altına aldığı yerlerde klasik bir idari taksimat uygulamamış ve yerel beylerin idaresine eyaletleri bırakmıştır.

Roma’nın asıl amacı topraklarını genişletmek değil, emperyalizmini en uzak yerlere taşıyarak vergi konusunda birtakım devrimler yapmaktır.

Klasik olarak uyguladığı idari taksimat, kuruluş yıllarının en sıkıntılı konularından biri olmuştur aslında.

Kurumlar sayıca az ve oldukça güçsüz bir durumda olmakla birlikte mahalli yöneticilerin kullanılması kaçınılmaz olmuştur. Yine kuruluş döneminde uç sınırlar oldukça önem arz etmekteydi.

Lejyonlar sadece sınır boylarında olası bir savaş ya da isyanda müdahale gücünü kullanmakla görevlendirilmişlerdi.

Bunun haricinde eyalet merkezlerinde lejyonları pek görmemekle birlikte üniformalı askerleri de görmek oldukça güçtür.

Roma’nın idari anlamda eyaletleri oldukça önemli olsa da taşra idaresi de bir o kadar önemliydi. İmparator kentleri eyaletler (provincia) aracılığı ile kontrol edebilmekteydi.

Topraklar genişledikçe yeni idari üniteler de meydana getirilmiştir. Özellikle Cumhuriyet döneminde denizaşırı toprak kazancı bu üniteleri güçlendirmiştir.

Roma’da ancak M.Ö 2'nci yüzyılda eyaletlerin sınırları kesin bir şekilde çizilebilmiştir.

Provincia eyaletlere dönüşür dönüşmez Senato tarafından buralara yöneticiler atanmış, Cumhuriyet döneminde eyaletleri Praetor yönetmiş ve bunun yanı sıra tüm eyaletler Senatoya bağlanmıştır.

Roma’nın Mısır üzerindeki hâkimiyeti oldukça hassas olmuş, bölgenin zengin kaynakları ve bağımsızlık hareketleri nedeniyle bir imparatorluk eyaleti konumunda olmuştur.

Nüfus bakımından incelendiğinde geniş bir coğrafyaya yayılan Roma; 50-60 milyon nüfusu idare edebilmiştir.

Neolitik devrim ile birlikte yoğun bir şekilde hissedildiği ancak daha önceki devirlerde de kısmen görülen sınıflaşma, mevcut iktidarın halk ile arasındaki en kuvvetli bağ idi.

İdari anlamda ilkel gelişmelerin yaşandığı devirlerde merkezi bir güçten bahsetmek pek mümkün olmamaktadır.

Bu devirlerde idareci olarak karşımıza kabile reisleri çıkmaktadır ki; bunların meşruiyeti hiçbir zaman sorgulanmamıştır.

Tarihi süreçler içerisinde köy, kasaba ve kentleri kurmaya başlayan insanlar, kurdukları bu yerleri idare etme noktasında birtakım sıkıntılar yaşamaktaydı.

Elbette bir kent idaresi sadece fiziksel bir idare ile sınırlı kalmamış ve bu kentlerde yaşayan insanlar zamanla birbirleriyle çatışma içerisine girmişlerdir.

Bu çatışmalar kimi zaman basit bir nedenle açıklansa da kimi zaman ise savaş halini alabilmiştir.

İşte bu noktada savaşların önlenmesi için üst düzey bir idareciye ihtiyaç duyulmuş ve zamanla bu idare bir iktidar halini almıştır.

İktidarın belirlenmesi kimi zaman güç ve kudretin gölgesinde olurken kimi zaman da bir nevi dikta yöntemiyle dayatılmıştır. 

Eski Doğu ve Eski Batı kavramlarının kullanılıyor oluşu coğrafi bir kavramdan ziyade zihniyet meselesinden ileri gelmektedir.

(Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu)
 

Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu;  Ankara Üniversitesi DTCF.jpg
Prof. Dr. Bülent İplikçioğlu; Ankara Üniversitesi DTCF


Eski Batı’da idareciler bir seçimle ya da benzeri uygulamalar ile başa gelirken, Eski Doğu’da ön plana çıkan daha çok bir ayanın başta olduğu bir yönetim anlayışı vardır.

Bugün bile hala geçerli olan ihtiyacın olduğu yerde ihtiyacın karşılanması muhtemeldir görüşü, eskiçağlarda da önemi korumaktaydı.

Bu bakımdan incelendiğinde demokrasi kavramının ilk ortaya çıkışı Eski Batı olmakla birlikte oradaki demokrasi ihtiyacının da önem arz ettiği gözden kaçırılmamalıdır.

Bugünün şartları ile eskiçağ demokrasisini anlamak oldukça güç bir durumdur ve o dönemin şartları göz önünde bulundurulmalıdır.

Eskiçağ modernizmi tarihin tozlu raflarına kaldırılmış olsa da bugünden çok daha modern bir görünümü vardı.

Eski Doğu toplumlarında daha çok kaderci bir anlayış olmakla birlikte iktidarın meşruiyetini sorgulama çabasına girmemişlerdir.

Hiçbir İyonyalı düşünürün ateist olduğu söylenemezdi aksine dinlerine oldukça bağlıydılar ama “neden”i sorgularken işin içine tanrıları sokmak istemiyorlardı.

Eskiçağ (antiquity), özellikle dini inançların yoğun yaşandığı ve ilk inançların tohumlarının atıldığı bir devir olmuştur.

Roma kuruluş devrine baktığımızda yine aynı şekilde bu inançları görmek mümkündür. Kültürel bir birikimin bu dönemde oldukça ön planda olduğunu görmekteyiz.

Roma yurttaşları ilk devirlerde dindar bir kimliğe sahiptiler ve bu özelliklerini daha sonraki dönemlerde de korumaya devam etmişlerdir.

Roma mimarisinde de özellikle heykellerin değişim süreçleri dikkat çekmektedir.

Romalılar atalarının büstlerini kendi heykellerinin yanına ekleyerek onlara saygı gösterdiğini ve itaatkâr olduklarını söyleyebiliriz.

Roma toplumunun dindar oluşu siyasi anlayışlarını da şekillendirmiş ve bu doğrultuda idari mekanizmasını meydana getirmişlerdir.
 

Spartacus.jpg
Spartacus


Roma toplumu incelenirken dönemsel olarak değil, bütünsel olarak ele alınmalı ve bu doğrultuda çıkarımlarda bulunulmalıdır.

Elbette dönemsel süreçlerdeki değişimler dikkate alınmalı ancak bunun yanı sıra hem idari, hem de siyasi anlamdaki değişimler geniş bir yer tutabilmektedir.

Roma toplumu ilk devirlerin bir bakiyesi olarak görülse de kendine özgü bir sınıf ayrılıkları da meydana getirebilmiştir.

Roma demokrasisinin anlayış biçimi bakımından devinimsel bir metot uyguladığı pek söylenemez ancak bunun yanı sıra dönemsel olarak meydana gelen olaylar, demokrasi kavramının alt zeminlerini de hazırlamıştır.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte demokrasi kavramı yeni bir düzleme kavuşmuş olsa da krallık dönemindeki demokrasi kavramından farksızdır.

Rejim uygulamaları değişse de mevcut toplumsal yapı aynı olduğun ciddi bir değişimin meydana gelmesi zaman aldığından kesin olarak bir yere oturtmak mümkün değildir.

Yazımızın asıl konusu Spartacus isyanı olduğundan toplumsal değişimlerin iktidar üzerindeki değişimleri ve sonuçları oldukça önem arz etmektedir.

Sosyal bir düzenin tesisi her ne kadar olumlu bir hava estirmiş olsa da toplumun her kesimini memnun etmek pek mümkün değildir.

Kuruluş devri Roma’sının yurttaşları zamanla saf yurttaş olduklarını ifade etmiş olsalar da zihinlerde mevcut etniksel düşünceler pek değişmemiştir. 


Bunun yanı sıra Roma egemenliğini kabul etmeyen bazı toplumlar isyan olarak nitelendiren bazı uygulamaları vücuda getirmişlerdir.

Tarihin her döneminde iktidar, gücünün yanında başka bir güç görmeyi yeğlememiştir. Kendi siyasi otoritesini sarsacak ya da tehlike olarak gördüğü her türlü oluşumu bertaraf etmiştir.

Roma kuruluş devrinde lejyonların uç sınırlarda ülke güvenliğini sağladığını daha önce ifade etmiştik.

Yetersiz kurumsallaşma ve bir ordunun meydana getirilmeyişi bazı isyanların uzun sürmesine neden olmuştur. Roma düzeninde sınıflaşmanın olduğunu kaynaklardan öğrenmek mümkündür. 

 

Devam edecek...

 

Kaynakça

1. Altan, Sebahat; Roma Tarihinin Ana Hatları I. Kısım Cumhuriyet Devri, Edebiyat Fak. Yay, İstanbul, 1970. 
2. Beard, Mary; SPQR, (Çev.: İrem Sağlamer) ,Pegasus Yayınları, İstanbul, 2018. 
3. Çapar, Ömer; Roma İmparatorluk Tarihi, Edebiyat Fakültesi Yay.. İstanbul, 1970. 
4. Eric H. Cline, Mark W. Graham; (Çev.: Ekin Duru) Antikçağ İmparatorlukları– Mezopotamya’dan İslamiyet’in Doğuşuna Kadar., Say Yayınları, İstanbul, 2017.
 5. İplikçioğlu, Bülent; Eskibatı Tarihi, TTK, Anakara, 2015. 
6. Özgürel, Derya; “Gladyatörler”, Akdeniz Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Lisans Bitirme Tezi, Antalya, 2005.
 7. Spartacus Series (1-4 seasons) 
8. Tanley Kubrick; Directed Kirk Douglas in the film Spartacus, Released in, 1960. 9. Tekin, Oğuz; Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012. 
10. Titus Livius; The History of Rome (Books XXXVII-CXL) (Ebook) 
11. __________; Roman History (Ebook) 
12. Uzunaslan, Abdurrahman; ” Antik Roma’da Gladyatör Oyunları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı.12, Isparta, 2005.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU