"Kadına şiddet faillerine uygulanmayan ev hapsi, muhaliflere uygulanıyor"

Avukat Tuba Torun ve Yelda Koçak, son dönemde artan ev hapsi cezalarının büyük oranda keyfiyet taşıdığını ve hak ihlali olduğunu vurguluyor

Avukat Tuba Torun ve Yelda Koçak’ın ortaklaştığı temel söylem ev hapsi kararlarının ‘hukuk çerçevesi’ dışında verildiği / Kolaj: Independent Türkçe

Son günlerde Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör atamalarını protesto edenler arasında 11 kişinin tutuklanması ve 10 kişiye ev hapsi cezası verilmesi, “konutu terk etmeme tedbiri”ni yeniden gündeme getirdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Avukat Tuba Torun ve Yelda Koçak’ın Mert Gümüş’e yaptıkları açıklamalarda ortaklaştığı temel söylem ev hapsi kararlarının ‘hukuk çerçevesi’ dışında verildiği.

Avukatların ortak söylemlerinden biri ve belki de en önemlisi ise 'Kadına şiddet faillerine ev hapsi uygulaması istediklerinde reddedilmeleri fakat muhaliflere ev hapsi uygulamasının çok kolay bir şekilde verildiği.

yelda.png
Avukat Yelda Koçak, verilen kararların bir tedbir değil cezalandırma olduğunu söylüyor / Fotoğraf: Tükenmez Haber

 

“Savcı yüzü bile görmediler”

Avukat Yelda Koçak “Burada öncelikle bir hukuka uygun olmama ve vicdanen de kabul edemeyeceğimiz bir uygulama söz konusu” derken 2 Şubat günü Kadıköy'de gözaltına alınıp ev hapsi cezası alan kişilerin savcı yüzü bile görmediğini söyledi:

Koçak, “İlk ev hapsi verilen Kadıköy eyleminde göz altına alınan vekillerin de içinde bulunduğu grup İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde verilen ifadelerle savcı dosyayı inceledi hiç kişilerin ifadelerini almadı beyanlarını almadı özel bir durumları olup olmadığını sormaksızın ev hapsi talebi ile hakimliğe sevk etti. Sorgu hâkimi de aynı şekilde hiçbir şekilde ifadelerine başvurmaksızın özel durumlarını değerlendirmeksizin dosya üzerinden ev hapislerine karar verdi” dedi.

“Bu insanların evleri hapishaneye dönüştürüldü”

Yaşamak için çalışmak zorunda olan insanların durumlarının değerlendirilmediğini ifade eden Koçak, “Cezaevine gönderilmediği için bu insanlar aslında hapsedilmediler gibi bir durum söz konusu değil. Bu insanların evleri hapishaneye dönüştürüldü. Şu anda o insanlar evlerinden dışarıya adım atamıyorlar. Her ne kadar kanundaki haliyle “konutu 'terk etmeme tedbiri” diye ifade edilse de bu bir hapistir ve rızaları dışında o insanlar o evlerde tutuluyor. Bunlara karşı itirazlarımızı yaptık süresi içinde. Ev hapislerine ilişkin itirazlarımızın değerlendirilmesini bekliyoruz” diye konuştu. 

“6284’te uygulanmıyor”

Daha önce birçok kadına şiddet failleri hakkında ‘ev hapsi’ cezası istediklerini fakat bu durumun ‘yeterli personel ve kelepçe yok’ denilerek reddedildiğini söyleyen Koçak şöyle devam ediyor:

 “Ev hapisleri önceden daha nadiren çıkardı ama bu süreçte çok yoğun çıktı. Bir hafta içinde 40 insana ev hapsi verildiğine ve elektronik kelepçe takıldığına tanık olduk. Oysa biz bu elektronik kelepçeyi bir başka yerden tanıyoruz. 6284 sayılı kadına yönelik şiddetle mücadele yasası uygulama pratiği içerisinde; mağdur, maruz kalan, şiddet tehdidi altındaki kadınların dilekçelerinden tanıyoruz. Yani talep ederdik. Ama bunlar da hep reddedilirdi. Hatta mecliste verilen soru önergeleri ya da ‘neden elektronik kelepçe bu kadar yaygın kullanılmıyor?’ soruları sorulduğunda aldığımız yanıt hep ‘yeterli personel yok, yeterli kelepçe yok, yeterli bütçe yok’ oldu. Oysa biz yeterli kelepçenin de yeterli personelin de olduğunu; ev hapsi alan insanlara daha 24 saat dolar dolmaz hatta kimine 24 saat dolmadan evlere gelerek kelepçe taktıkları sırada gördük”

 “Bu koruma tedbirlerinin sadece kağıt üzerinde verilmesi, daha da işlevli, daha da takip edilebilir hale gelebilmesi için neden elektronik kelepçe kullanılmıyor? diyen Koçak “Şiddet faaline bu süreç neden uygulanmıyor da muhaliflere ya da eylem yapan öğrencilere takılıyor sorularını sormamız gerekiyor” diye konuştu.

“Tedbir değil ev hapsi”

“Ev hapsi” kararlarını bir tedbir olarak değil, hapis cezası olarak nitelendirdiklerini belirten Koçak, “Sadece yurt dışına çıkış yasağı ya da işte belli gün saatlerde imza atmak gibi değil çok daha ciddi bir müdahale var bedenine kelepçe takılması bileğine kelepçe takılması bulunduğu 17 metrelik ya da 15 metrelik alanı terk etmeme gibi ağır bir tedbir var. Bu kadar ağır bir tedbiri ifadesini almaksızın vermedi aslında hukuka uygun değil” dedi.

“Yasal olması hukuki olduğu anlamına gelmez”

“Ev hapislerinin yasada yeri olabilir ama yasada yeri olması onu hukuki ya da meşru yapmaz” diyen Koçak, şunları söyledi:

“Biz hâkime de bunu söylüyoruz. Aslında o kararı veren sorgu hakimlerine bu uygulamayı başlattıkları günden beri sadece bu eylemler için değil diğerlerinde de bu şekilde insan özgürlüğü üzerinden seyahat etme, hareket etme, bulunabilme özgürlüğü üzerinde tasarruf edilirken beyanlarına başvurulması gerekir diyoruz. Ama yasal karşılığını gösteriyorlar. Fakat yasal olması onun hukuki ve meşru olduğu anlamına gelmez. Bir insanı eve hapsetme kararı veriyorsanız onu dinlemeniz gerekiyor. Dinlemediğini şuradan da anlıyoruz: doktora ev hapsi veriyor öğretmene ev hapsi veriyor. İncelese, dinlese özel durumları fark etse vermeyecek belki”

“Polis fezlekeleri üzerinden karar veriliyor”

Kararların bir çoğunun polis fezlekeleri üzerinden verildiğini söyleyen Yelda Koçak, “Verilen karar bir savcı kararı, savcı talebi ve hâkim kararı gibi görünse de aslında o dosyalar, o fişleme kayıtları, o isimler polis tarafından belirlendi. Polis üniversitede ya da göz aşinalığı olduğu kişinin adını dosyalarda belirtiyor. Tek tek öğrenciler hakkında daha önce ne yaptıklarına dair resmi sicil kayıtlarının dışında yani dava ve benzeri şeylerin dışında bir de polis fişlemelerini de gördük biz dosyada. Bu da şunu gösteriyor aslında; savcı eğer tombala çekmek ya da kura çekmek gibi bir şey yapmadıysa bu ev hapislerini talep ederken polis fezlekelerine dayandı.Belki de gayri resmi dosyaya sunulmayan, konmayan bilgi notları ile yaptılar bunları. Niye yaptıklarının bir açıklaması yok. Aynı parti üyesi aynı siyasi faaliyeti yürütüp aynı anda eylem alanına giren bir insan biri tutuklu diğeri serbest bir başkası ev hapsinde bir başkası sadece yurt dışı çıkış yasağı. Bunu nasıl açıklayabiliriz? Çağrı aynı çağrı aynı semte gitmişler aynı alanda alınmışlar” dedi.

“İtirazlarımızı yaptık”

Verilen ev hapsi kararları için itiraz dilekçelerini yazdıklarını belirten Koçak sürecin ileriki aşamasını şöyle anlattı:

"Biz itirazlarımızı yaptık kararı veren sulh ceza numarasından bir sonraki sulh ceza hâkimi tarafından yapış olduğumuz itirazlar değerlendirilecek. Öne mahkeme kendi değerlendirecek, kendi kararında hala aynı görüşte ise itirazımızı bir sonraki mahkemeye gönderecek. O mahkeme de itirazımız hakkında karar verecek. Sonraki süreçte iddianame hazırlanıp davanın açılmasını ve ifadelerin alınması bekleyeceğiz. Ve yargılama sürecine geçilecek”

tuba.png
Avukat Tuba Torun, verilen ev hapsi kararlarının amacının Boğaziçi protestolarına verilen desteği engellemek olduğunu söyledi / Fotoğraf: Tükenmez Haber

 

“Tamamen hukuktan kopulduğunu görüyoruz”

Avukat Tuba Torun ise, “ev hapsinin fiilen neredeyse tutuklama cezasından farkı yok” derken,  ev hapsi verilenlerin arasında kamuda çalışanların, doktorların, öğrenci ve öğretmenlerin de olduğuna dikkat çekerek, ”Dolayısıyla bu insanlar işlerinden de geri kalmış durumda olacaklar. Hatta kovulma riskiyle karşı karşıya kalacaklar. Ev hapsi demek bir insanı hayattan soyutlamak demek. Tutuklama ile hemen hemen aynı sonuçları doğuruyor. Bunun için çok ağır bir tedbirdir. Bu çok ağır suçları işleyenlere verilir. Kaldı ki burada olayın kendisine baktığımızda bir suç yok” dedi.

 Boğaziçi  öğrencilerinin anayasanın tanıdığı demokratik haklarını talep ettiği ve kendi yöneticileri kendilerini seçmek istediklerini belirten Torun, direnişin suç gibi gösterilmek istendiğini söyleyerek, “Bu kesinlikle hukuka aykırı. Ne uluslararası sözleşmelere uygun ne de anayasaya uygun. Hiçbir suç unsurunu karşılamayan bir tutumdur ve burada hukuktan tamamen kopulduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.

“Hakim yönlendirici sorular sordu”

2 Şubat günü Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek eyleminde gözaltına alınanlar arasında müvekkili olduğu 2 kişinin de ev hapsi aldığını söyleyen Tuba Torun şunları söyledi:

“Müvekkillerinden bir tanesi hekimdi. Olayın özüne baktığımızda direniş yok, suç yok. Zaten 2911 sayılı yasaya göre polisin belli aralıklarla ihtarda bulunması gerekiyor. Kaldı ki alana doğru yürürken polis bir kişiye müdahale ediyor ve müvekkilim de o kişiye bir hekim sorumluluğu ile yardım etmek isteyip yerden kaldırmaya çalışırken gözaltına alınıyor”

Hâkimin, sorgu esnasında yönlendirici sorular sorduğunu belirten Tuba Torun, ‘dayanışma’ pankartı getiren bir kişinin de geçmişteki sicillerini dosyaya yazdıklarını söyleyerek bunun hukuksuz olduğunu belirtti.

“Kararların amacı, direnişe destek verenlerin sokağa çıkmasını engellemek”

Ev hapsi cezasının hangi kriterlere göre verildiği sorusuna yanıt veren Torun, suçta ve cezada şahsilik ilkesi olduğunu vurgulayarak “Bir kişiyi geçmişteki dosyasıyla ilişkilendirip cezalandıramazsınız” dedi.

Torun şöyle devam etti:

“Kişilerin geçmişteki dosyalarına bakılarak tutuklama ve ev hapsi uygulandı. Bu durum çok hukuksuzdur. Ev hapsi kaçma şüphesi olan kişilere verilir fakat burada iddia edilen suçu işlediği söylenen kimse bu durumda değil”

2911 sayılı kanun nedeniyle ev hapsi cezası alındığını daha önce hiç görmediğini söyleyen Tuba Torun, “Tutuklama tedbiri verildiğini gördüm fakat ev hapsi verildiğini hiç görmemiştim” dedi.

2911’in 32/1 maddesinin katiyen tutuklama ya da ev hapsinin öngörüleceği bir madde olmadığını söyleyen Torun, “Ev hapsi cezası, Ceza Hukuk’u uygulamasında çok az ve nadiren uygulanan bir şeydir. Birçok kadına yönelik şiddet faili, biz talep etmemize rağmen ev hapsine mahkûm edilmiyor ve taleplerimiz reddediliyor” dedi.

“Maddi ve manevi tazminat nedeni”

Ev hapsi uygulamasının ciddi anlamda maddi ve manevi tazminat talebi hakkı doğurduğunu söyleyen Tuba Torun, insanların işini yapmasının engellendiğini belirterek, “Burada büyük bir maddi kayıp bir gelir kaybı var. Bu durum devletin haksız yere kişilere yaptığı bir muamele ve işkencedir. Bu durum gerçekten sistematik bir işkencedir. Buradaki gözaltında insan onuruna aykırı kötü muamelede var, ters kelepçe yapıldı, yemek verilmedi, su verilmedi. Bu bakımdan hem AİHM’e gidilebilir hem de manevi tazminat talep edilebilir” diye konuştu.

“Avukatlığın suç olduğu bir dönemden  geçiyoruz”

Gözaltı aracını dışarıdan çektiği bir video olduğunu ve buradaki durumu kamuoyuna sunduğunu belirten Avukat Tuba Torun, aynı zamanda bunun tutanağının tutulduğunu da söyleyerek, “Aracın içerisini dışarıdan çektiğim bir video nedeniyle üç gündür sosyal medyada bir ‘troll’ saldırısına da uğradım. Üç gündür beni ‘Provakatörlerin avukatlığını yaptı’ diye haber yapıyorlar. Yani artık avukatlığını bile suç olduğu bir dönemden geçiyoruz”dedi.

“Kararlar çıktıktan sonra avukatların bu duruma tepki gösterdiğini ifade eden Torun polisin avukatlara karşı da kötü bir tutumu olduğunu söyledi.

 

Tükenmez Haber

 

DAHA FAZLA HABER OKU