"Akademik özgürlüğü sınıfsal bağlamından koparmadan hareket ediyoruz"

Independent Türkçe muhabiri Naman Bakaç, gençlerle yaptığı röportaj serisinde bugün Kaldıraç Üniversite grubu ile konuştu

Fotoğraf: instagram.com/kaldiracuniversite

Gençlerle yaptığımız röportaj serisinde bugün Kaldıraç Üniversite grubunu ağırladık. Kaldıraç Üniversite gençliği, Kaldıraç Dergisi okuru, devrimci sosyalist gençler olarak kendilerini tanımlıyorlar. Kendileriyle Üniversitelerde yaşanan son durumları, Boğaziçi’ne Rektör atamasını, Sosyalist Gençliğin faaliyetlerini, diğer düşünsel genç gruplarıyla ilişkilerini, gençliğin temel sorunlarını, gençlerdeki şiddet ve radikalleşme eğilimleri ile X,Y,Z kuşağı etrafında dönen tartışmaları konuşmaya çalıştık. Röportajı İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümünde okuyan Azad AKSOY ile Yıldız Teknik Üniversitesi Kontrol Otomasyon Mühendisliği bölümünden Tamer Aydemir ile gerçekleştirdik.

Kaldıraç Üniversite Gençliği olarak; oluşumunuzu, referans noktalarınızı, nasıl bir üniversite gençlik grubu olduğunuzu ve faaliyetlerinizi bize anlatarak başlayalım diyorum.

Biz Kaldıraç dergisi okuru devrimci sosyalist üniversite öğrencileri olarak tanımlıyoruz kendimizi. Özgür, bilimsel eğitim mücadelesi veriyoruz. Kısaca açmak gerekirse, aklın ve dolayısıyla bilimin özgürleşmesinin mücadelesidir bu. Meta ufkunu aşan, insan aklının önüne sınırlar çizen kapitalist sistemi yıkmak ve sosyalizmi kurmak hedefiyle hareket eden bir mücadelenin parçasıyız. Üniversitelerde akademik özgürlüğün, sınıfsal bağlamından koparılmadığı hedefler doğrultusunda hareket ediyoruz. Özgür bilimsel eğitimin örgütlenmesi için kapitalist-emperyalist sistem yıkılmalı. Perspektifimiz dönemin ihtiyaçları ile sosyalist devrimin gündemini diyalektik bir süreç olarak birlikte örgütlemekten geçmekte.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Özerk-demokratik üniversite kapitalist sistem içerisinde kurulmaz"

Kaldıracı, diğer sosyalist gençlik gruplarından ayıran alamet-i farikası nedir? Ayrıştığınız, örtüştüğünüz hususlar neler acaba?

Öncelikle “Özgür bilimsel eğitim için ileri!” talebimiz ve bu doğrultu da örgütlenmemiz ayırıcı bir noktada durmakta. Özerk-Demokratik üniversite tariflerini eleştirdiğimiz nokta kapitalist sistem içerisinde ne özerkliğin ne demokratikliğin olabileceğidir. Aslında son süreçlerde yaşanan eylem pratikleri söz, yetki ve karar mekanizmalarının üniversite bileşenlerinde olması vurgusu ortaklaştığımız zeminler. Bu talepleri sınıfsal açıdan okuduğumuzda her daim şunu ortaya koyabiliriz; sınırlar var ve onların aşılması gerekiyor.

Egemen sınıflar toplumu ideolojilerine örgütlemek için eğitimi her daim kullanmışlardır. Ve bu yolda şekillendirmiştir. Artı-değer sömürüsü var olduğu müddetçe insan aklı sınırlarla kuşatılmaya çalışılacaktır. Sosyalizmi kurmak istiyoruz. Bunun yolu da elimizdeki bilimi işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda örgütlemek. Sınıfımızın bilincinde olarak hareket etmeliyiz. Yarının işçileri olacağımızın farkındayız. Beyaz yakalı, mavi yakalı bir bütünde işçi sınıfının birer üyesiyiz. Burjuva sınıfının çıkarı ile hareket eden eğitim sistemini yıkıp-yaratmak ellerimizde. Bilim yıkıcıdır. Ve yıkan bilim yaratandır.

"Burjuva ideolojisi bütün aygıtlarıyla her yandan saldırıyor"

Kaldıraç Üniversite olarak sizin pencerenizden bakıldığında; Türkiye’de gençliğin tem sorunları olarak ilk üçe neleri yazardınız acaba? Bu sorunlara dönük çözüm önerileriniz ve pratik olarak attığınız adımlar var mı?

Geleceksizlik, yoksulluk ve işsizlik bir bütünde kapitalist-emperyalist sistem. Bu sistemde geleceğini gören sıra arkadaşlarımızın sayısı her geçen gün azalmakta. Çözüm önerimiz açık ve net; örgütlenmek. Öğrenci gençlik olarak yaşadığımız temel problem örgütsüzlük. Burjuva ideolojisi bütün aygıtlarıyla her yandan saldırıyor. Evet, durum bu kadar açık. Aşk, dostluk, aile, uyuşturucu vb. birçok saldırı biçimiyle hayatımıza girmeye çalışıyor.

Köhnemiş bu sistemi yıkmak için harekete geçen, huzursuzluğu eyleme dönüşen ve arayışta olan arkadaşlarımıza çağrımızdır; Kaldıraç komitelerine katılın. Komite yaşamın örgütlendiği, geleceğini devrimde gören bir tarzda hareket eder. Gündemlerini komite üyelerinin belirlediği pratik ve teorik tartışmaları perspektif doğrultusunda uygular.

Geçen sene sticker çalışması yapmıştık. Orada “Zanaks’ta çözüm arama sağlıklı bir yaşam için Kaldıraç’a katıl” sloganımız vardı. Kapitalist sistem bize beynimizi uyuşturan antidepresanlar dışında ne vaad ediyor? Bizim alacağımız bir dünya var. Kendine yüklenme arkadaşım barikata yüklen!

Türkiye’de gençlik hareketlerinin kitlesel ve dingin olmadığı şeklinde yaygın bir kanaat var. Haksızlık, zulüm, baskı, ihlaller, ekonomik krizler ortaya çıktığında anlık veya konjonktürel tepkiler verilip, ardından sönümleniyor gibi. Katılıyor musunuz buna? Ne dersiniz?

Karakter olarak atılımları radikal, süreğen olmayabiliyor. Bir diğer yandan da Anadolu devrimci gençliğinin tarihine bakmak gerekiyor. FKF, Dev-Genç deneyimleri sürekliliğe binen örgütlenmelerin devamlılığını gözler önüne sermiştir. Kurulacak mekanizmaların sürekliliği asli olarak burada belirleyici nokta da duruyor. Bugün öğrenci hareketi örgüt ihtiyacını kurulan dayanışmalarla, meclislerle dile getirmiş, eyleme dönüştürmüştür. Ülke bazında kurulacak bir platform mekanizmasının oluşması gerekiyor.

Tamer AYDEMİR.jpg

Tamer Aydemir

 

"Tarihimizi bilmeden, yarını kuramayız"

Web siteniz ile yayınlarınıza baktığımda; Devrim, kriz, emperyalizm, Lenin, Küba, İşçi sınıfı vb. kavramlarını yoğunlukla gördüm. Gençliğin dünyasına, ilgisine, beklentilerine, ihtiyaç ve sorunlarına dönük olarak bu kavramların karşılık bulup bulmadığını sormak isterim. Bulmuyorsa şayet, aradaki makas farkına dair neler söylemek istersiniz? Malum Türkiye’nin 14 milyon genç nüfusu var ve AB üyesi 20 ülkenin toplamından fazla…

Yarını kurmak için bugünden harekete geçmek gerekiyor. Tarihin durduğu yer, deneyimleri itibariyle ihtiyacımız oluyor. 68 öğrenci hareketine bakalım. Che ve Küba devrimi öğrenci gençliği ciddi bir boyutta etkilemiştir. Yaşamına, karakterine ve bir bütünde topluma yansımıştır. Ekim devrimi binlerce yıllık sınıflı toplumlarda iktidarın proleterya,  baldırı çıplaklar tarafından alınıp, yönetmeye başlamasının deneyimidir. Tarihimizi bilmeden, yarını kuramayız.

Belki bugün bu kavramların bir kısmı, öğrenci gençliğinin gündeminde değildir. Ama kriz, açlık ve yoksulluk yakıcı birer gündemi. İşsizliğin arttığı, geleceksizliğin bütün çıplaklığıyla ortada olduğu bugünlerde harekete geçen sıra arkadaşlarımızın devrim ve sosyalizm fikrine örgütlenmesi dünden daha yakın.

"Sürekli bir hareket halindeyiz  ve dünden daha deneyimliyiz"

Sosyal medya hesaplarınızda “İnsan tarihin öznesidir; değişir, değiştirir.” mottosu yer alıyor. Sosyalist hareket, özelde gençlik cenahında, genelde ise Türkiye’nin sorunlarına dönük neler değiştirdi diye sorsam? Bilançonun artı ve eksi hanesine neleri yazarsınız?

Değişim süreğen ve dönüşen bir süreçtir. Hayatı siyah beyaz olarak alıp bu oldu bu olmadı tonlarında yorumlayamayız. Süreçleri okurken karşıtları ve aralarındaki çarpışmayı görmemiz gerekli. Sürekli bir hareket halindeyiz ve bu dünkünden daha deneyimli. İnsan tamamlanmamış bir varlıktır. Asıl önemli nokta burada yer alıyor.

68 öğrenci hareketi ülkemizde ciddi sıçramalara sebep olmuştur. Fındık mitingleri, halklar arasında kurulan köprüler, işçi sınıfının grevlerine katılım gibi birçok konuya değinmiş ve toplumun örgütlenmesinde ciddi yer tutmuştur. Yakın dönemde ise Boğaziçi direnişi toplumda umut olmaya başlamıştır. Cüret etmenin bir adım daha ileri demenin örneklerini yaşıyoruz. Yönetenlerin bir bütünü her kanaldan son ses öğrencilere demediklerini bırakmadılar. Boğaziçi direnişçileri bu toplumun yüz akıdır. Aşağı bakmamayı tarihimizden öğrendik. 6. Filoyu denize döken Deniz Gezmiş ve yoldaşlarından, ODTÜ’ye gelen Vietnam kasabına şehri dar edenlerin yaktığı ışık yolumuzu aydınlatıyor.

"Atanmış bir rektörün istifasını istiyoruz"

Sık sık gençliğin şiddet ve radikalleşme eğiliminden söz ediliyor. Sizce bu bir algı mı olgu mu?

Boğaziçi’ne atanan kayyum rektör ile başlayan eylemlerde yüzlerce öğrenci gözaltına alındık. Hepimiz şiddete, saldırıya maruz kaldık. Arkadaşlarımız tutuklandı. Atanmış bir rektörün istifasını istiyoruz. Üniversite bileşenlerinin iradesi dışında üniversiteyi yönetecek bir şahıs atadı. Şiddetle karşılaştık. Her daim karşımızda bunu sergilediler. Şiddetin radikalleşmesi noktasında gülü dikeniyle tutup koparırsanız canınız yanar diyebilirim.

"Müslüman yada sosyalist genç olmak hayata karşı onurlu duruşla alakalı"

Türkiye’de Müslüman gençlik, ülkücü gençlik, liberal gençlik, Sosyalist gençlik gibi düşünsel ve siyasal tutumları farklı gençlik kategorileri var. Bu gençlik grupları arasında karşılıklı diyalog, geçirgenlik, içiçelik var mı? Ortak protestolar, ortak sempozyum/seminerlerle bir araya gelinebiliyor mu?

Garip bir soru cidden. Sosyalist öğrenciler tarihi boyunca özgür bilim için mücadele etti. Ve bilim her zaman statükoları altüst eder. Yenisini kurar. Bu tip saydığınız yapılar, sistemin devamlılığı içerisinde yer alır.

Samimi olan, bu haksızlıklara ses çıkaran Müslüman arkadaşlarımız da mevcut yapı tarafından saldırıya maruz kalmıştır. En son Boğaziçi öğrencisi Şeyma arkadaşımızın başına gelenler. Şeyma’nın direnci ve duruşu saldırıları boşa çıkartmıştır. Yani mazluma dini sorulmaz. Müslüman ya da sosyalist bir genç olması onun hayata karşı aldığı onurlu duruşla alakalıdır. Diğer saydığınız grup çete yapılanmasıdır. Çetelerle ne diye oturalım? Bu grup 16 Mart 1978 Beyazıt katliamının failidir. NATO bombaları ile 7 öğrenciyi katletmiş, onlarcasını yaralamışlardır. Poliste destek olmuştur. Mehmet Ali Birand’ın 16 Mart katliamı belgeselini öneririm. Ve daha nice katliamın saldırının failleridir. Sosyalizm mücadelesi emek mücadelesidir. Bir bütünde insan üzerindeki sömürüyü kaldırmak için verilen bir mücadeledir.

"Ne istemediğini bilen bir kuşağız"

X, Y, Z Kuşağı şeklinde tasnif ve tartışmalar var memlekette bildiğiniz gibi. Cumhurbaşkanının Youtube üzerinden gençlerle sohbeti sonrası Z Kuşağı iktidarı değiştirecek potansiyelde bir kuşak olarak sunuldu kamuoyuna. Bu kuşak tartışmaları sizin pencereden nasıl görünüyor? Çalışmalarınızda bu kuşakların karakteristik özelliklerini dikkate alıyor musunuz?

Bugün dünyada kapitalist-emperyalist sistemin köhnemişliğini savaşla açığa çıkardığı, siyasal olarak kitleleri örgütlemekte zorlandığı bir dönemden geçmekteyiz. Çok öfkeli bir kuşak. Ve bir o kadar da öğrenmeye meyilli olan kuşaktır. Düşünün çocuksunuz TV’de, okulda, sokakta, ailede sürekli bağıran birileri var. Toplumsal olarak bütün çürümüşlüğü sizde akıtmak isteyenler. Gelecekte ne olacak derin bir bilinmezlik. Bu sistemin bize vaad edeceği bir şey kalmadı.

Karakter olarak biz de o kuşaktanız. Ne istemediğini bilen bir kuşağız. Örgütlenme burada önem kazanıyor. Ne istediğini tarif etmeye başladığında. Özgür bilimsel eğitim için mücadele etmek ve üretmek özgürleştirici. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar gençlerin sinir uçlarına dokunuyor. Bu ülkenin öğrenci gençliğinin büyük bir kısmı mevcut iktidarı istemiyor.

Azad AKSOY.jpeg
Azad Aksoy

 

"Üniversitelerde; topluma, bilime, sanata dair kalıntıları zor buluyoruz"

Genelde YÖK sistemine özelde ise üniversitelerin bilimsel, kültürel, siyasal ve toplumsallaşmaya yol açan işlevleri üzerine bize neler söyleyebilirsiniz? Üniversiteler bugün için bilim yuvaları mı siyasal tarafgirliğin aparatı mı yoksa kapitalist piyasanın istihdam aracı olarak mı işlev görüyor?

YÖK ile birlikte üniversiteler üzerinde baskı mekanizmaları yoğunlaşmaya başlamıştır. Dünya Neo-liberal sistemine entegrasyon süreciyle de birlikte ele alabiliriz. Sermaye çıkarları ne ise ona uygun üniversiteleri örgütlemeye başlandı. Topluma, bilime, sanata dair üniversitelerde kalıntılarını zor buluyoruz. Üretim alanlarımız daraltılmış, baskı mekanizmaları giderek artan pozisyonda. Düşünün İstanbul Üniversitesi’nde günlük maliyeti 7 lira olan yemekhaneyi 21.5 liraya çıkardılar. Bu aymazlığı yapmalarının sebebi saldırıları örgütsüz oluşumuzdandır. Yemekhane direnişi ile zammı geri çekmek zorunda kaldılar.

Bologna süreci ile mantar gibi her yanda özel üniversiteler bitmeye başladı. Sebebi sermayeye uygun kalifiyeli eleman yetiştirmekti. Zamanla bunu işsizliği akıtacak bir alan olarak da kullandı. Kayyum rektörler eliyle kampüslerimiz ranta açılıyor, ÖGB ve Polisler her kampüste cirit atıyor. Çetelere olanaklar sağlanıyor.

Öğrenciler tarafından Boğaziçi üniversitesinin bu denli sahiplenilmesi diğer okulların kayyumları gayet yakından tanımalarındandır. Üniversiteler mayalarına ters onların. Bu sebeptendir, akademik alanda gerilemenin boyutlarının yükselmesi. Bilim gerçeği açığa çıkartır. Yalan üzerine kurulu bu sisteminde yapı taşlarını bozar.

"Bize yan yana olmaktan daha fazlası gerek"

Son olarak birazda çalışmalarınızdan bahsedelim. Önümüzdeki süreçte ne tür çalışmalarınız olacak? Özelde ise gençliğin sorunlarına dönük ne tür adımlar atmayı planlıyorsunuz?

Özgür bilimsel eğitim için bu süreçte yüzyüze Özgür Üniversite oturumları yaptık. Hocalarımız katıldı. Ekonomi-politik, Tiyatro, Sağlık ve Tarih başlıklarında oturumlarımız oldu. Yaklaşık yedi çeşit sloganla burjuva ideolojisinin saldırısı altında kendine yüklenen, çıkış bulamayan arkadaşlarımıza çağrılarda bulunduk.

“Zanaks’ta çözüm arama sağlıklı bir yaşam için Kaldıraç’a katıl” “tüket, tüket, tüket…

Tükenen sen olacaksın, tükenmemek için Kaldıraç’a katıl”

“ ‘İyi’ olup kendini rahatlatacağına devrim yap herkes rahatlasın Devrim için Kaldıraç’a katıl”

Toplumsal olarak gelişen güncel durumlara dair çalışmalarımız oluyor. Fabrika önlerinde tiyatro oyunları gerçekleştirdik. Sanatın değiştirici gücüyle işçilere gittik. Kadın eylemlerinde renklerimizle katılım sağladık. Toplumsal muhalefetin eylemlerinde omuz omuza yer aldık. Kapitalizm dünyayı yok ediyor. Herşeyden önce bizlerin hayatı artık birer pamuk ipliğinde gidip geliyor. “Aşk örgütlenmektir” demişti Ece Ayhan. Yüreğimizin canlılığı ile dayatılanları kabul etmeyenler olarak varız.

Yaşananları geri alamayız, attığımız her adım bugüne kadar gördüklerimizden daha büyük bir şeyin habercisi. Bunu görerek diyoruz ki; bize yan yana olmaktan daha fazlası gerek. Kararlılığımız ve örgütlülüğümüzle, kazanacağımız o gün için, devrim ve sosyalizm için Kaldıraç Komiteleri’ne katıl!

DAHA FAZLA HABER OKU