Sezar 2 yasası Suriye rejimi üzerindeki ABD baskısını yoğunlaştırıyor

‘Sezar 2 Yasası’, ABD Başkanı’nın ekonomik bölgeler kurma yetkisine sahip olduğu daha dinamik bir alan bırakmaya çalışıyor

‘Sezar Yasası’nın yeni bir versiyonu, ABD Başkanı'na Suriye rejiminin kurum ve birimlerini kesin olarak hedef alma yetkisi veriyor (Independent Arabia)

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın destekçileri ile seçilen başkan John Biden arasındaki şiddetli çatışmalar, Kongre Binası'ndaki isyanlarda açıkça görünürken,  Washington'daki gergin atmosferin ortasında ‘Sezar’ olarak bilinen ABD ceza kanunu, yeniden su yüzüne çıkıyor.

Cezalar konusunda bahis

Bununla birlikte medyaya sızan bilgilere göre Çalışma Grubu da dahil olmak üzere uzman komiteler yeni bir proje yayınlamak için çalışmalarını hızlandırıyor. Bu, geçtiğimiz Haziran ayı ortasında yürürlüğe giren ‘Sezar Yasası’nın değiştirilmiş halidir. Yeni sızıntılara göre, Kongre'deki Cumhuriyetçi Parti Çalışmaları Komitesi tarafından hazırlanan yeni versiyon, Temel Kanun’daki boşlukları doldurmak için çok sayıda önlem içeriyor.

Bu hükümler sayesinde ‘Sezar 2 Yasası’, ABD Başkanı’nın ekonomik bölgeler kurma yetkisine sahip olduğu daha dinamik bir alan bırakmaya çalışıyor. Aynı zamanda, ilk versiyonda yer alan boşlukları doldurmak için Suriye rejimine bağlı tüm kurum, kuruluş ve şahsiyetlerin katı hedef alınmasını ve hatta onu desteklemesini şart koşuyor.

Öte yandan bu yeni gelişmeler ışığında Suriye meselesini yakından takip eden gözlemciler, bu girişimin, bir sonraki Amerikan başkanının önünü tıkadığını ve onu Suriye dosyasıyla yumuşak bir şekilde ilgilenmemeyi veya hoşgörülü diplomatik önlemler almamayı zorunlu kılmayı amaçladığını ifade ediyor. Hatta yasa daha katı olmayı hedefliyor. Yeni Sezar Yasası’nın yeni versiyonu, ülkeye siyasi ve ekonomik olarak uygulanan yasadaki boşluklar üzerine geliyor. Bunun öncesinde geniş ekonomik etkilerini bırakan ve para biriminin çökmesine neden olan sert Avrupa ve Amerika yaptırımlarını uygulandı.

Petrol tankerleri

Hükümetin devrilmesine yönelik yeni versiyonu destekleyenlerle birlikte 25 Ağustos'ta hükümeti kurma görevini üstlenen Suriye Rejimi Başbakanı Hüseyin Arnus, hükümetin performansını tartışmak üzere Halk Meclisi önünde yaptığı açık oturumda durdurulan yedi petrol tankerinin Suriye'ye gittiğini açıkladı. Söz konusu tankerlerden ikisinin Kızıldeniz’de hedef alındığına işaret etti.

Arnus, iki tankerin Kızıldeniz’de hedef alınmasının, varış tarihinde bir aydan fazla bir gecikmeye yol açtığını da sözlerine ekledi. Bunun sonucunda Banias rafinerisinin üretiminin durduğuna işaret eden Arnus, ülkenin benzin ve dizel ihtiyaçlarını karşılamak için gereken petrol türevi miktarlarında yetersizliğe neden olduğunu ifade etti. Öte yandan saldırıyı gerçekleştiren taraflar hakkında bilgi vermedi.

Suriye, son altı ayda 1,2 milyon ton İran ham petrolünü diğer petrol ürünleri ile birlikte yaklaşık 820 milyon dolarlık petrol ithal etti. Yakıt sorunu, istasyonların önünde oluşan uzun kuyruklar ve boğucu izdihamlara neden oluyor.

Yaptırımlar, Suriye lirasının dolar  (1 ABD doları yaklaşık 2 bin 900 lira) karşısında çöktüğü bir dönemde uyguluyor. Yüksek enflasyon ve savaş yıllarından etkilenen Suriyeliler için zorluklar daha da kötü bir hal alıyor.

Komşu ülkeler

Öte yandan, özellikle Avrupa Birliği’nin yakın zamanda Suriye rejiminin Dışişleri Bakanı Faysal el- Mikdad’ı da yaptırımlar kapsamına dahil etmesiyle, yaptırımlara maruz kalanların sayısı 289’a kuruluş sayısı da  70 ulaştı. Bu yaptırımlar siyasi ve diplomatik sınıf üzerindeki baskıyı arttırıyor. AB tarafından 15 Ocak tarihinde yapılan açıklamada kararın Mikdad’ın Dışişleri Bakanı olarak atanması arka planına uzandığı ifade edildi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Suriye meselesinin tarafsız gözlemcileri, zorlu yasaların ne kadar zorlayıcı olursa olsun faydalı olamayacağını düşünüyor. Çünkü bu durumdan tek etkilenen tüm kesimleriyle Suriye halkıdır. Söylediklerine öbür taraftan da halkın gücünü ellerinde tutan savaş ağaları ve zenginler daha da zenginleşiyor.

Öte yandan, ekonomik ve ticari aktörler, yeni versiyonda Lübnan kurumlarının bu yaptırımların hedefi olmasından endişe ediyor. Özellikle son on yılda Şam sınırındaki ülke bu dönemde tek çıkış noktası oluşturdu.

Ekonomi alanında uzman Rıdvan el-Mubayd ise kendi adına, ülkenin herhangi bir krizi tarımdaki ve sanayideki yeteneklerine güvenerek aşabileceğini söylüyor. Yabancı makine ve yedek parça ithalatının zorluğu göz önünde bulundurarak yerli üretime özen göstererek ithalatın azaltılması gerektiğinden bahsetti.

Mubayd, ‘Suriye, iş adamları ve anlaşmalarına sahne olunca Lübnan pazarını kaybetti. Sanayiciler, fabrikalarını oraya taşıdılar. Lübnan bankaları uzun süre Suriyeli iş adamları ve şirketlerden mevduat alırken, tahminlere göre Lübnan bankalarındaki özel Suriye mevduatlarının değeri 50 milyar doları aştı. Lübnan bankalarındaki tüm mevduatların değeri 170 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Şam, yaptırımların yansımaları ile mücadele etmek için alternatif kara geçitleri bulmaya çalışıyor. Geçen yıldan bu yana koronavirüs salgını ve Lübnan’da yaşanan ekonomik krizden kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle, Irak ile İran’a petrol türevlerinin taşınabileceği sabit bir hat açma düşüncesi daha çok konuşulmaya başlandı. Bununla birlikte, bu çözüm, yüksek ekonomik maliyetlere ek olarak, engin çöllerdeki IŞİD hayaleti de dahil olmak üzere çeşitli güvenlik riskleriyle karşı karşıyadır.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat
 

DAHA FAZLA HABER OKU