Riyad'ın masasındaki bölgesel dosyalar

Körfez'i ve bölgesel barışı korumaya yönelik siyasi irade, tüm yerel ve yabancı değişkenlere rağmen, onları sürdürmek için yeterli bir motivasyondu

Fotoğraf: Reuters

Arap bölgesindeki siyasi sahnenin son beş yıldaki derinlemesine incelemesi, dış müdahalelerin nasıl yaratıcı bir kaos başlattıklarına, savaş faktörleri yarattıklarına ve istikrarı tehdit ettiklerine dair net bir resim sunuyor.

Bu müdahaleci güçlerin nasıl (ve ne yazık ki) bazı Arap ülkeleri arasında gergin bir atmosfer oluşturmayı başardığını gösteriyor.

Bazı Arap liderlikleri bu yaratılmak istenen tehlikenin göstergelerini doğru okuyup, Arap ülkelerine diz çöktürerek küçük düşürücü sömürge dönemine geri götürmeyi amaçlayan bu büyük hızı frenleyen bir rol oynamasalardı birçok Arap ülkesinin durumu daha da kötüleşecekti.


Arap bölgesinin boğazına takılmış bir kılçık gibi birden fazla dosya vardı. Bunlar acı verici ve engelleyiciydi. Hiç kimsenin diğerinin yüklerini taşımaya yetecek siyasi iradesi yoktu.

Çünkü her ülke kendi yükü ve sorunları altında eziliyordu. Bununla birlikte devletler, bölgesel ve küresel bir rol oynamalarını sağlayan politik ve ekonomik etkileri sayesinde sınırları dışındaki durumları düzeltme konusunda bilgi ve ustalık açısından birbirinden farklıdır.

Bu bağlamda, Arap bölgesinin karmaşık ve çetrefilli dosyalarını, ki bunların sayısı çoktur, kısaca ele alacağım.


Söz konusu dosyalarda bazı hareketlenmeler ve çözüm çabalarına verilen olumlu tepkiler görülüyor. Buradaki ortak nokta ise Riyad'ın rolü ile çeşitli Arap ve Körfez sorunlarına yönelik bilinçli ve olgun pozisyonu. 4 yıl önce kendisiyle ilişkileri kesen ülkeler (Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır) ile Katar arasındaki son uzlaşıda Suudi Arabistan, boykotun hemen ardından başlayan ama her zaman bir çıkmaza giren arabuluculuk girişimlerine karşılık vermekte büyük bir rol oynadı.

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, Körfez, Arap ve uluslararası liderler düzeyinde son derece saygın bir şahsiyet. Bu nedenle Suudi Arabistan, anlaşmazlığın yarardan çok zarar verdiğini fark ettiğinde boykota katılan 3 ülkeden aldığı yetkiyle Katar ile müzakereleri üstlendi.

Tek ve net bir amacı vardı; o da Körfez'in, özellikle de tecrit döneminde yeterince egemenliğini etkileyen dış müdahaleye maruz kalan Katar'ın çıkarına olmayan bekleme yerine boykot sorununu sona erdirmek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Suudi Arabistan, 5 ülkenin geçen hafta "el Ula Zirvesi"nde imzaladığı uzlaşma ilkelerini belirledi. Bu ilkelerin içeriği eski anlaşmazlık noktalarıyla aynı; yani ülkelerin egemenliğine saygı, güvenliklerine zarar veren eylemlerden kaçınma, terörle mücadele, bölgesel ve uluslararası dosyalarda pozisyonların eşgüdümlü olması.

Kral Selman, Kuveyt ve ABD'nin tüm teşekkürü gerektiren arabuluculuk çabalarına rağmen sona ermeyip askıda kalacak bir sorunu çözmek için aşamaları geçmeyi başardı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, uzlaşı dümenini başarıyla idare etti. Katar Emiri'ni El Ula Havalimanı'na ulaştığında sıcak bir şekilde karşıladı.

Körfez ve Arap bölgesinin genel çıkarları için küçük meseleleri bir kenara bırakabilen yüksek derecede mert ve cömert bir Arap lideri gibi davrandı.


Kızıldeniz ve Aden Körfezi ülkeleri, Mısır, Ürdün, Sudan, Cibuti, Eritre, Somali ve Yemen de ülke ve örgütlerin tehdidi ve müdahalelerinin hedefindeydi.

Afrika Boynuzu ülkeleri, Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan dış güçlerin çatışma bölgesiydi. Kral Selman'ın "Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi"ni kurmasının ve 1 yıl önce sözleşmesinin imzalanmasının nedeni de buydu.

Bu büyük stratejik öneme sahip Konsey, üye devletlerin yatırımın yanı sıra güvenlik çıkarlarını gerçekleştirmeye, Kızıldeniz'in kuzeyindeki Süveyş Kanalı ile güneydeki Bab'ül Mendeb ve Aden Körfezi üzerinden gerçekleşen uluslararası deniz trafiğini güvence altına almaya çalışacak.


Sudan, Suudi liderliğini en çok meşgul eden dosyalardan biriydi. Kral Selman, Sudan'ı Teröre Destek Veren Ülkeler Listesi'nden çıkarması için ABD yönetimiyle temaslarda bulundu.

Böylece Ömer el Beşir'in devrilmesinin ardından yeni yönetime destek, dünyaya da yeni Sudan'ın yeniden ayakta durmak için uluslararası güvene ihtiyacı olduğu mesajını verdi.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el Burhan ve Başbakan Abdullah Hamduk ilk yurt dışı ziyaretlerini Kral Selman'ın davetiyle Riyad'a yaptılar.

Bu ziyaret yeni Sudan liderliğine, büyük Arap güçlerin Sudan arenasındaki gelişmeleri destekledikleri, yeni liderliğe siyasi ve ekonomik yardım konusunda hazır oldukları güvencesi vermek için yeterliydi.


2003'ten bu yana İran tarafından rehin alınmış Irak konusunda da Kral Selman'ın unutulmaz, tarihi bir tutumu oldu. Suudi Arabistan'ın bu konudaki seçenekleri sınırlıydı; Irak'ı 2003'ten beri olduğu gibi, kendisini zengin bir ülkeden borçlu, güvenliğini kaybetmiş, her görüşten teröristlerin durağı bir ülkeye dönüştüren İran'ın kontrolünde bırakmak yahut umut taşıyan bir adımla durgun suları harekete geçirmek.

Bu umut adımı, Irak sahnesinde büyük bir değişikliğe neden olmasa da en azından İran işgali ve ABD'nin oradaki durumu kötü yönetmesinin dayattığı ve yıllarca süren yabancılaşmadan sonra Arapların yeniden Irak'a kucak açmalarını sağladı.

Kral Selman, Suudi Arabistan'ın Irak'a düzenlediği son resmi ziyaretten 14 yıl sonra Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el Cubeyr'e Bağdat'ı ziyaret etme talimatı verdi.

Bu ziyaretin sonucunda, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etmesinden sonra 1990'da kapatılan ve bugüne kadar da kapalı kalan Arar Sınır Kapısı iki ülke arasındaki ticarete açıldı.

İran ve Türkiye'nin bulunduğu Irak'ta soylu ve köklü bir Arap ülkesi, Arap kucağına dönmesini sağlamak, kaçınılmaz bir Arap göreviydi ama bunu gerçekleştirecek bir Arap iradesi yoktu.


Yemen'e gelince… Yemen, Suudi Arabistan'ın üstlenmeyi kabul ettiği bir sorumluluktur. Riyad, meşru Cumhurbaşkanı Abdurabbu Hadi Mansur'un Yemen'de İran'ı temsil eden Husi tehdidini durdurma çağrılarına karşılık verdi.

Kral Selman'ın göreve gelmesinden 2 ay sonra, 10 ülkeden oluşan bir askeri ittifak kurarak kendisine liderlik etti. O zamandan bugüne Riyad yalnızca silahlı kuvvetleriyle değil, dünyadaki en büyük yardım merkezi ile Yemen'in sorumluluğunu üstlenmiş bulunuyor.

Söz konusu yardım merkezi, yardım uçaklarıyla kıtaları dolaşan, her dinden ve ırktan mültecilere ilaç ve gıda yardımı ulaştıran, kuyular açan, köprü ve okullar inşa eden Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi'dir.


Bu dosyaların neden olduğu sıkıntılar kolay değildi. Ancak Körfez'i ve bölgesel barışı korumaya yönelik siyasi irade, tüm yerel ve yabancı değişkenlere rağmen, onları sürdürmek için yeterli bir motivasyondu.

Bahsi geçen değişkenlerin başında enerji ve petrol fiyatlarındaki dalgalanma geliyordu ve Kral'ın sağ kolu Veliaht Prens Muhammed odak noktası olan bu alanda, Suudi Arabistan'ın öncü rolünü pekiştirdi.

Prens Muhammed bin Selman, genç liderlerin zirvesini temsil ediyor. Tüm zorluklarıyla 2030 stratejik vizyonunu gerçekleştirme, ardından hayallerini daha da ileriye taşıyarak kendisine Ortadoğu'yu yeni Avrupa yapma hedefini belirleme cesaretiyle uluslararası kurumların takdirini kazanan küresel bir genç lider modeli oluşturuyor.

Bu anlatının amacı herkese hakkını vermek, yaşadığımız bölgede siyasi liderliklerin içlerine kapanık, çatışma ve yıkımdan güç alan veya etki araçlarına sahip olup bunu çevresinin iyiliği ve istikrarı için kullanan sorumlu liderlikler olarak birbirlerinden ayrıldıkları gerçeğini teyit etmektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU