Hafter'in Libya'daki Türk askerini hedef almasının arka planında ne var? Nereden cesaret aldı, yeni stratejisi ne? Uzmanlar cevapladı

Türkiye destekli UMH güçleri karşısında başarısız olan Halife Hafter'in son dönemlerde Türkiye'yi ve Libya'daki Türk askerlerini hedef alan açıklamalarının yansımaları sürüyor. Uzmanlar, Hafter’i cesaretlendiren nedenleri ve yeni amacının analizini yaptı

Türkiye destekli UMH karşısında istediği sonucu alamayan Halife Hafter'in Türk askerini hedef alan açıklamalar ile dış desteğini yeniden sağlamaya çalıştığı öne sürüldü / Fotoğraf: AP

Türkiye'nin geçen yıl içerisinde özellikle dış politikadaki en önemli gündem maddelerinden biri de Libya'daki gelişmeler oldu.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile General Halife Hafter güçlerinin kontrolü altındaki Tobruk merkezli yönetim arasında yıllardır ülkeye hakim olma mücadelesi sürüyor.

Hafter karşısında uzun süre zor anlar geçiren UMH hükümeti güçleri, Türkiye'nin desteği ile savaş sahasındaki durumu dengeledi.

Dünya ülkelerinin de devreye girmesiyle Libya'da sağlanan ateşkes ise şimdilik sürüyor.

Türkiye ise UMH güçlerinin eğitimi için iki ülke arasında yapılan ikili anlaşmalarla bu ülkeye gönderdiği güçlerini muhafaza etmekte.

Geçen günlerde Watiyye Üssü'nün korunması amacıyla Türkiye'den bu ülkeye yeni hava savunma sistemleri gönderildiği iddia edildi.

Tam da bu süreçte Hafter'den geçen günlerde Türkiye'yi ve Türk askerini hedef alan açıklama geldi.

Savaş tehdidinde bulunan Hafter, "Türk ordusunun postalları saf topraklarımızı kirlettiği sürece barış da olmayacak güvenlik de" diye konuştu.

Hafter, Türkiye'ye tehdit savururken öte yandan kendisini açıktan destekledikleri bilinen Mısır gibi ülkelerin UMH hükümeti ile temas kurma çabaları da sürüyor.

Bu açıklamaların ardından Savunma Bakanı Hulusi Akar, Libya'ya giderek Trablus'ta görüşmelerde bulundu.

Bütün bunlar bir süredir gündemden düşen ama her an olası bir sıcak çatışma ile yeniden konuşulması ve tartışılması muhtemel Libya'da ne olup bittiği sorusunu bir kez daha akıllara getirdi.

En merak edilen soru ise Hafter'in aylar süren sessizliğinin ardından neden Türkiye'yi hedef aldığı.

Bu konuları Libya sahasını yakından takip eden iki uzmana sorduk.

ünal.jpg
Ünal Atabey / Fotoğraf: 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü

 

"Hafter, UMH'nin aralarındaki ayrışmasından cesaretlenmekte"

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Strateji Kurulu Üyesi Emekli Albay Ünal Atabey, Hafter'in son çıkışıyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

Hafter, UMH'nin aralarındaki ayrışmasından cesaretlenmektedir. UMH yönetiminde derin bir çatlağın ve kendi aralarında ayrışmaya kadar varacak bir rekabetin geliştiği görülmektedir. UMH neredeyse siyasi güç birliğini yitirmiştir.  UMH'nin; Türkiye'nin dışında Mısır, Rusya dahil tüm taraf ülkelerle yakın ilişkiler tesis etmeye çalışması nedeniyle Libya'daki siyasi sürecin Türkiye tarafından yönetiminin gittikçe zorlaştığı bir sürece doğru gidildiği düşünülebilir.

"Türkiye'nin kucakladığı Serrac'ın Akar ile görüşmemesi dikkat çekicidir"

UMH arasındaki çekişmenin Akar'ın son Libya ziyaretine de yansıdığını da öne süren Atabey, "Türkiye'nin baştan beri kucakladığı UMH'nin Başkanı Fayiz es-Sarraj'ın Akar ile görüşmemesi dikkat çekicidir. Aynı gün Mısır heyetinin Trablus'u ziyareti, Sarraj ve Başağa ile görüşmeleri ise UMH'nin geldiği noktayı daha net ortaya koymaktadır. Bu kırılgan durum elbette Hafter ve Tobruk yönetimini de cesaretlendirmektedir" diye konuştu.

serracakar.jpg
Libya UMH Başkanı Fayiz es-Serrac (sağda), daha önce görüştüğü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile son ziyaretinde bir araya gelmedi / Fotoğraf: İHA - Arşiv

 

"Serrac, Türkiye'nin bilgisi dışında ateşkes ilan etti"

Atabey, bu durumun yeni gelişen bir süreç olmadığını da öne sürerek, şu iddiada bulundu:

Serrac'ın Hafter ile anlaşarak 23 Ekim 2020'de Türkiye'nin bilgisi dışında ateşkes ilan etmesi ve bu anlaşmada tüm yabancı askerlerin çıkarılması şeklinde ortaya koydukları mutabakat ve böylece Türkiye'yi dışlama niyetlerini açığa çıkardıkları güne kadar gitmektedir.  Şimdiki süreçte de ne yazık ki UMH'nin ayrışan yapısından istifadeyle Türkiye'nin güvendiği UMH'nin bazı yöneticileri Hafter ile birlikte bu senaryonun sahada işletilmesine gayret göstermektedirler.

"Türkiye, dışlanmaya çalışılıyor"

Atabey'in iddiaları bunlardan ibaret değil.

"Öte yandan BM misyonu gözetiminde halen devam eden siyasi sürecin yönetiminde de Türkiye'yi dışlayan bir yol haritası izlenmektedir" diyen Atabey, "Gelinen noktada UMH ile birlikte Hafter-Tobruk cephesinin; idari, siyasi, askeri ve ekonomik anlamda birleşmeye yönelik ciddi adımlar attıklarını görmekteyiz" ifadelerini kullandı.

Atabey, "Türkiye'nin de imzaladığı Berlin Konferansı çerçevesinde devam eden, özellikle; anayasa süreci, kurumların yönetimi, UMH'nin 2021 yılı içinde geçici yönetiminin oluşturulması, ekonomik çalışma grubu, her iki askeri gücü ortaklaştıracak 5+5 askeri komite çalışmaları gibi tarafların ortak faaliyetlerinde Türkiye'nin etkinliği görünmemektedir.  Çünkü bu faaliyetler karşılıklı iki taraflı yürütülmektedir, buna mukabil Türkiye UMH üzerinden faaliyetlerini tek taraflı sürdürmektedir. Öte yandan Türkiye ve UMH'nin karşısında bulunan cephe ise UMH yetkilileri ile görüşmekteler ve UMH üzerinde geleceğe dair fırsatlar sunarak Türkiye'nin elindeki kartları almaya çalışmaktadırlar. Şunu da ifade etmek gerekir ki; bu senaryoyu BM Libya misyonu üzerinden, arka planda ABD ve Almanya'nın yürüttüğü aralarına nifak ekilmesi yönündedir" değerlendirmesinde bulundu. 

"Türkiye, Tobruk cephesiyle görüşmeye sıcak bakıyor"

"Türkiye bu olan bitene karşı ne yapıyor?" sorusuna Atabey'in cevabı şu oldu: "Türkiye, kendisine karşı geliştirilmek istenilen bu oyunlara yönelik olarak Tobruk cephesiyle de görüşmelere sıcak bakmakta ve bir nevi iki taraflı bir politikanın kapısını da açmaya çalışmaktadır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ifadesine göre; özellikle son günlerde Tobruk cephesinden Türkiye ile temas etme girişimlerinin olması da önemli bir değişime/gelişime işarettir." 

"Kırılgan yapıyı bilen Hafter, Türk askerine karşı saldırgan söylemlere giriyor" diye Atabey, "Şu da unutulmamalıdır. UMH'nin her ne kadar kırılgan yapısı söz konusu olsa da, eğer Hafter buradan cesaretle Türk askerine karşı sahada böyle bir çılgınlığa girişirse Türkiye bedelini ağır ödetir ve Hafter halen kontrol ettiği alanı da kaybeder" uyarısını yaptı. 

libyaçatışma.jpg
Libya'da şiddetli çatışmalar ateşkes ile son bulsa bile yeniden çatışmaların başlama riski de bulunuyor / Fotoğraf: AA

 

"Libya, 2021'de çatışma riski yüksek bölgelerden"

Libya'nın 2021'de çatışma riski yüksek bölgelerden birisi olduğunu belirten Atabey, " Libya'nın kırılgan sosyolojik yapısı, kabileler arası mücadele, ekonomik gücün paylaşımı kavgası olanca hızıyla devam etmektedir. Tüm bu karışık denklemde Libya'da çözümün Türkiye'siz olamayacağını da taraflar çok iyi bilmelidir" diye konuşup sözlerini şöyle tamamladı:

Libya'nın coğrafi konumu; Akdeniz havzası ve Afrika içlerine kayan etkisi nedeniyle küresel güçleri de içine alarak jeopolitik mücadeleyi kızıştırmaktadır.  Bu yönüyle Libya, bölgenin en kritik parlama noktalarından birisidir. Eğer Libya'da siyasi süreç sekteye uğrar ve çatışma tekrar gerçekleşirse, bu defa çatışma sahası Libya ile sınırlı kalmaz ve bölgesel çatışma halini alarak Akdeniz'e yayılabilir.

nebahat.jpg
Nebahat Tanrıverdi Yaşar / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Hafter, Trablus'taki yenilgiden sonra pozisyonunu yitirdi"

Alman Dış Politika ve Güvenlik Enstitüsü'nde misafir araştırmacı olarak çalışan Libya uzmanı Nebahat Yaşar Tanrıverdi, son açıklamaları Libya'daki mevcut durumu üç aşamada özetledi:

1) Trablus yenilgisinden sonra Hafter, doğu Libya'da siyasi-askeri yapısı üzerindeki liderlik pozisyonunu ve dış desteğin birinci alıcısı olma ayrıcalığını yitirdi.

2) Kendisine destek veren dış aktörler, BAE dışında yeni bir askeri-siyasi sürecin imarı için çaba gösteriyor.

3) BM süreci de bu trendi desteklemekte.

"Türkiye karşıtlığı üzerinden dış desteği yeniden kazanmayı değerlendiriyor"

"Buna karşın BM sürecini oluşturan askeri, ekonomik ve siyasi görüşmeler pürüzsüz ilerlemediği gibi askeri ve siyasi görüşmelerde özellikle tıkanıklık mevcut" diyen Tanrıverdi, Hafter'in bu tıkanıklığı bir fırsat olarak değerlendirip bir çatışma ortamında şunları hedeflediğini söyledi:

1) İçerdeki konumunu yeniden güçlendirmeyi

2) Türkiye karşıtlığı üzerinden dış desteği geri kazanmayı bir strateji olarak değerlendiriyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU