Motokuryeler anlatıyor: Pandemiyle iş yükümüz yüzde 40 arttı, ama hayatımız sudan ucuz

"Kurye sektöründe sigortasız çalıştırma yaygın. Türki cumhuriyetlerin yurttaşları düşük ücretlerle, ehliyetsiz çalıştırılıyor"

Kuryelerin İBB ile yaptığı görüşmeden kare / Fotoğraf: Independent Türkçe

Ne kadar önemli olduklarını pandemi sürecinde fark ettiğimiz bir meslek grubu kuryeler. Evden çıkamadığımız son bir yılda elimiz,  kolumuz oldular. Yemeğimizi getirdiler, suyumuzu getirdiler, önemli evrakımızı getirdiler, mobilyamızı, çantamızı, giysilerimizi her şeyimizi şehrin bir ucundan bir ucuna taşıdılar. Bazı günler sıkıntıdan aldığımız gereksiz şeyleri bile saatlerce trafikte kalarak, kapımıza kadar ulaştırdılar.

Peki kim bu motokuryeler? Çalışırken neler yaşıyorlar? Onları ne kadar tanıyoruz?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İtiraf etmek gerekirse, onlardan sadece bir kazaya karışırlarsa ya da 19 Ekim'de "kargo geciktiği" için kargo sahibi tarafından öldürülen Mehmet Ali İbin'den haberdar olduğumuz kadar haberdar olabiliyoruz. O da en fazla bir sosyal medya gönderisi ya da haber metninin sınırları ölçüsünde.

"Motorum ekmek teknem, şu anda 20 bin TL'lik masraf var."

Hasan Ceylan 40 yaşında, 20 yıldır motokuryelik yapıyor. Onu; bir hafta önce motosikletiyle yaptığı kaza sonrası hasta yatağında yakalıyoruz. Dört kaburgası ve köprücük kemiği kırık. Mahmutbey gişelerinde aracı arızalanan bir otomobil sürücüsünün, önünde aniden durması nedeniyle adeta ölümden kurtulmuş. Aylarca çalışamayacağını söylüyor ve nasıl geçineceğini kara kara düşünüyor. Çalıştığı dönemde ayda 4 bin lira kazanan Ceylan; bir yandan da motorunun kazada hasar gördüğünü anlatıyor. Niyeti karşı tarafı mahkemeye vererek, alacağı tazminatla aracını tamir ettirmek, tabii haklı bulunursa: "Motorum ekmek teknem, şu anda 20 bin TL'lik masraf var."

hasan ceylan.jpeg
Hasan Ceylan / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Doğan Demirtaş da bir başka kazazede motokurye. Evrak motokuryeliği yapmış. Kaza nedeniyle böbreğini kaybetmiş, eli, kaburgaları kırılmış ve iyileştikten sonra motokuryelik yapmamaya yemin etmiş. 33 yaşındaki Demirtaş geçirdiği kazayı şöyle anlatıyor:

"Kuzey Marmara Otoyolu'nda bir cip arkadan çarptı bana. Ölümden döndüm, bir buçuk aydır yatıyorum. Dört yıldır yaptığım bu mesleğe bir daha geri dönmeyeceğim,  çünkü bir kazayı daha kaldıramam."

Doğan Demirtaş kendisine arkadan çarpıldığı halde olay yerine gelen eksperin kendisini suçlu gösterdiğini söylüyor ve "Kuryesinden sivil motorcusuna, herkes artık eksperlerden illallah demiş durumda. Yeter ki motorcular bir kazaya karışmasın, eksperler direk motorcuyu suçlu bulur. Benim başıma da bu geldi" diye konuşuyor.

Bütün motosiklet kullananların bundan şikayetçi olduğunu, arabaların kendilerini sıkıştırmasına, sürtünmesine, aniden önlerine kırmalarına rağmen kazalarda eksperlerin hiçbir zaman motosiklet kullanıcılarını haklı görmediğini söyleyen Demirtaş "Beni paramparça bir şekilde hastaneye kaldırmışlar ve eksper beni yüzde 100 suçlu göstermiş. Üstelik motorum da paramparça" diyor. Motokuryeliğin meslek olarak değerinin anlaşılmadığını söyleyen Demirtaş "Keşke motokuryeler grev yapar gibi bir gün iş bıraksalar, o zaman herkes anlar" diyor ve devam ediyor:

"Tıpkı madenciler gibiyiz, yaptığımız iş görülmüyor. Üstelik çok ciddi bir emek sömürüsü var kurye sektöründe, özellikle gıda kuryeliği yapanlar asgari ücretle çalışıyor. Ellerine geçen en fazla 3 bin liradır. Motokuryelik yapanların 5 bin liradan aşağı almamaları lazım, çünkü canımızı koyuyoruz ortaya. Bakın gitti böbreğim."

dogan demirtas.jpg

Doğan Demirtaş / Fotoğraf: Twitter

 

Peki sosyal güvence? Birçok şirketin kuryelere sigorta yaptığını, bunun da kazalara dair bir önlem olduğunu söylüyor:

"Sigorta yapan şirketler, kuryelere yüzde 50 verir. 100 liralık bir işin 50 lirasını kurye alır. Ama sigorta yapmayanlar, 60-70 TL verir."

Peki pandemi sonrası kuryelik sektöründe neler yaşandı? Buna da "ilanlara bakın anlarsınız" diye yanıt veriyor Demirtaş: "Şu anda Mc Donalds'ın, Dominos'una herkes kurye arıyor. Özellikle sokağa çıkma yasakları başlayınca kuryeliğe talep de arttı."

Hem Doğan Demirtaş hem de Hasan Ceylan, şahıs şirketi kurarak kuryelik yapmışlar. Tek kişilik çalışanı olan bu şirketler, kurye sektöründe çok yaygın. Bu şirketlerin kurulma nedeni ise kuryelere işveren firmaların talebinin bu yönde olması. "Bunun nedeni de kaza durumunda sorumluluk almak istememeleri. Ancak sektörde çok büyük bir kayıtdışı çalışan var. Yani aslında çalışıyorlar ama görünmüyorlar. Sadece benim tanıdığım en az 10 kişi sigortasız çalışıyor. Devlet bunu denetlemeli, sormalı, sen kimsin, ne taşıyorsun, nerede çalışıyorsun" diyor Demirtaş.

Yalçın Parmak, Adanalı. Adana'da 12 yıldır kuryelik yapıyor ve Adana Kuryeler Derneği'nin başkanı. Parmak, daha çok gıda sektöründe çalışmış. Geçtiğimiz günlerde pandeminin başından beri 160'tan fazla kuryenin kazalarda hayatını kaybettiğine dair bir açıklama yaptı. Independent Türkçe'ye konuşan Parmak, çok dertli. Hem iş güvenliklerinin olmadığını hem de restoranların kapanması sonrası, kurye sayısında da ciddi bir artış olduğunu, garsonların, restoran çalışanlarının da kuryeliğe başladığını söylüyor:

yalcin parmak adana drnk bsk.jpeg
Adana Kuryeler Derneği Başkanı Yalçın Parmak / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Derneğimizin 450 kayıtlı üyesi var, Facebook'ta 1600 kişilik bir grubuz. Adana kurye piyasası, şehrin özelliklerinden dolayı daha çok gıda üzerinde yoğunlaştı."

Türkiye genelinde 160 kişinin hayatını kaybettiği bilgisini tekrarlayan Parmak, bunun en önemli nedeninin müşteriler ile işletmeciler arasındaki hızlı servis baskısından kaynaklandığını söylüyor: "Acele etmemizi istiyorlar ve sipariş geciktiğinde bu bizim ücretlerimizden kesiliyor. Bu baskı yoğun trafik ve kötü hava şartlarıyla birleştiğinde hayatlarımız pamuk ipliğine bağlı bir şekilde çalışıyoruz."

Peki, talepleri ne? Hemen yanıt veriyor Yalçın Parmak:

"Öncelikle Yemek Sepeti gibi kuryelere puan veren uygulamaların bu puanlamaya son vermeleri gerekiyor. Geç kaldığımız zaman hem işletmeci hem müşteri tarafından baskı görüyoruz. Ayrıca primlerimiz de kesiliyor. Bunun haricinde çalışma şartlarımız da çok ağır. Kuryeler arasında bir örgütlenme de olmadığı için herkes istediği fiyata çalışıyor, bu bizim emeğimizin karşılığını almamızı da engelliyor. Kuryelik bir meslek olarak da görülmüyor. Aslında en önemli talebimiz, kuryeliğin tehlikeli meslekler sınıfına alınması."

Ergün Pedük, Motosikletli Kuryeler Derneği Genel Sekreteri. 1990 yılında başladığı kuryeliği, 27 yıl boyunca yapmış. Motokuryeler ile gıda, su, yiyecek taşıyanların ayrı iki iş alanı olduğunu belirterek sözlerine başlayan Pedük; "Biz sağlık malzemesi, ilaç, ameliyata gidecek operasyon malzemesi, protez, gümrük evrakı, hediyelik eşya, önemli evrak gibi şeyler taşıyoruz" diyerek kendilerinin daha uzun mesafe gönderi taşıdıklarını ve bunun da kendileri açısından riskleri, gıda dağıtımcılarıyla kıyaslandığında iki katına çıkardığını söylüyor:

"Çalıştığımız şirketlere kayıtlar gelir, o kayıt şirketten uygun olan kuryeye verilir, kurye bunu alır ve götürür teslim eder. Bunu yaparken, aslında İstanbul'daki ticari işleyişe destek oluyoruz. Özellikle insanların işlerine gidemediği bu dönemde her ne kadar birçok iş online de yapılsa, ıslak imzalı evrak gibi şeyleri biz taşıyoruz. İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna 140 km yolu bir gönderi için gidiyoruz. Dolayısıyla daha uzun sürede trafikte kalıyoruz. Pandemi başladığından beri evrak taşıma yükümüz yüzde 40 arttı. Bu talebe cevap verebilmemiz için normalden daha fazla çalışmamız gerekiyor. Bir de bu kadar önemli gönderiler taşırken, bazen İstanbul trafiğinde mesela rujunun rengini beğenmemiş bir hanımefendinin rujunu da götürüp getiriyoruz."

ergun pedük.jpeg
Ergün Pedük / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Pandemi sırasında alışveriş çılgınlığının çok arttığını ve kozmetik, iç çamaşırı gibi örneklerle çok karşılaştıklarını anlatan Pedük "Sokağa çıkma yasakları başlayınca mesaimiz de arttı" diyerek, dernek olarak, tıpkı taksi sürücüleri gibi kuryeliğin de herkes tarafından yapılmamasını istediklerini söylüyor:

"Sadece kalifiye olanlar kuryelik yapabilmeli. Gerekli güvenlik önlemleri almadan ve ekipmanlara sahip olmadan, kuryelik yapılmasına karşıyız. Ancak pandemi başladığından herkes kurye oldu, çünkü bir sınırlama ve denetim yok. Motoru varsa, ehliyet almışsa, bir internet sitesi kurarak kuryeliğe başlıyor isteyen herkes."

Dernek olarak kurye kazalarında bilirkişilik yaptıklarını ve sektörde çok sayıda kayıtdışı çalışan olduğunu gözlemlediklerini belirten Pedük, özellikle Türki cumhuriyetlerin vatandaşlarının karın tokluğuna, sosyal güvenceleri olmadan çalıştırıldığını belirtiyor: "Kurumsal şirketler kuryeleri sigortalıyor ama restoranlar, sokak arası servis yaptıranlar daha çok bu insanları çalıştırıyor. 1000 TL gibi bir ücrete, hiçbir koruma ekipmanı olmadan, hatta ehliyetleri bile olmadan bu insanlara gıda taşıttırılıyor. Üstelik içeride temizlik yaptıran, mal taşıtan bile var. Kaza yaptıkları zaman hiçbir güvenceleri yok. Üstelik bunu denetleyen bir kurum da yok."

ergun pedük2.jpeg
Ergün Pedük / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Ergün Pedük, tıpkı Yalçın Parmak'ın Yemeksepeti için söylediği puanlama uygulamasının, Getir'de de olduğunu hatırlatıyor ve puanlara göre kuryelere prim verildiğini vurgulayarak, bunun bir çalışma baskısına dönüştüğünü belirtiyor.

Pandemi öncesinde kış döneminde kurye sayısının azaldığını, ancak şimdi bu ivmenin tersine döndüğünü belirten Pedük, bazı istatistiki bilgiler de veriyor:

"2017'de yaptığımız araştırmaya göre İstanbul'da 11 bin civarında motokurye vardı, buna paket servis yapan, birtakım gıda uygulamalarıyla gıda taşıyanlar dahil değil. Onları dahil edersek, 20 bin civarında bir insan grubundan bahsediyoruz. Şimdi pandemiyle birlikte bu sayı 30 bine ulaştı."

Ölümle ve ağır yaralanmalarla sonuçlanan kurye kazalarının en önemli nedeninin hızlı çalışmaya zorlanma ve ekipman eksikliği olduğuna dikkat çeken Pedük sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Biz ne kadar motoromuza ve kıyafetlerimize dikkat edersek, kurallara uyarsak risk o kadar azalıyor. Ancak en önemli sorunumuz, önyargı. Motosiklet kullanan herkese karşı var olan önyargılar, biz motokuryeleri de trafikte çok zorluyor. Otobüs, minibüs, taksi, bireysel araç hepsi motosiklet kullananlara önyargılı. Düşünün motosikletlerin park yeri bile yok."

Pedük bu sorunlara karşı dernek olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Daire Başkanlığı ile bir çalışma yaptıklarını ve park yeri taleplerini ilettiklerini, İspark'larda ve yol kenarındaki ceplerde yer istediklerini anlatıyor.

oldurulen kurye.jpg
Öldürülen kurye Mehmet Ali İbin / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

2017'de yapılan bir düzenlemeyle motokuryeliğin meslek olarak kabul edildiğini ancak kendi taleplerinin ‘tehlikeli meslek' statüsüne alınması olduğunu belirten Pedük; önümüzdeki yıllarda kuryeliğin birtakım kriter ve eğitimlerle yapılması için çalışmalarını sürdürdüklerini vurguluyor.

Mustafa Özdemir ise, 24 yıllık kurye. Motosikletli Kuryeler Derneği'nin başkanı. O da pandemi sürecinde internetten yapılan alışverişin kuryeler üzerindeki iş yükünü artırdığını söyleyerek başlıyor sözlerine: "Bu yoğunluk beraber riski de getiriyor. Hem koronaya yakalanma hem de kaza geçirme riski artıyor."

kurye kaza2.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Özdemir de, pandemiyle birlikte birçok büyük kurumsal firmanın kuryeleri şahıs şirketi almaya zorladığını, başka türlü iş vermediklerini, bunun nedeninin de kuryelerin sosyal güvenlik yükünü almaktan kaçınmak olduğunu anlatıyor:

"Bu kuryelerin başına en ufak bir şey geldiğinde ise kimse sahip çıkmıyor. Ne hastane masrafı, ne vergisi, ne Bağkur primi. Üstelik belki de hiç çalışamayacak. Yani anlayacağınız mağduriyet üstüne mağduriyet."

Özdemir'in dikkat çektiği bir başka detay ise, ÖTV ve artan vergiler. Motosiklet kullanırken giydikleri bütün giysilerin, kaskların yurtdışından geldiğini ve vergi yüklerinin kendilerini zorladığını söyleyen Mustafa Özdemir; "Bu kasklar ve giysileri edinmezsek de, herhangi bir kaza durumunda hayatta kalmamız çok zor" diyor.

kurye kaza.jpg

Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Pandemi sürecinde iş yüklerinin ve önyargıların yanı sıra, kendilerine yönelik saldırılarla da uğraştıklarını söyleyen Özdemir "İnsanlar oturduğu yerden siparişi veriyor ve eğer sipariş gecikirse sanıyor ki, kurye geciktiriyor. Şirket paketi beş gün içeride tuttuysa, bundan kuryenin nasıl bir sorumluluğu olabilir? Hiçbir kurye, kendisine verilen gönderiyi üzerinde uzun süre taşıyamaz. Ancak bunu kimse düşünmüyor, çünkü kimsenin tahammülü yok. Fiziksel şiddet göstermese bile, davranışlarıyla psikolojik şiddetin alasını uygulayan çok insan var" diyor.

Mustafa Özdemir'in son verdiği bilgi ise hayli enteresan. Pandemi başladığından beri, kuryelerin motosikletlerini çalmak için uyduruk siparişler verildiğini söylüyor ve bu şekilde çok sayıda motosikletin çalınarak, parçalandığını ve parçalarının satıldığını anlatıyor: "Her gün İstanbul'da bu şekilde 5-10 motor çalınıyor. Benim üç tane motorum böyle çalındı. Beş yıl uğraştım bulmak için ama hırsız aynı gün tahliye oldu."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU