Blackwater'a Irak'taki katliam nedeniyle dava açtım, Trump katilleri affetti

Trump'ın Nisur Meydanı'nda 14 Iraklı sivili öldüren Blackwater’ın paralı askerlerini affetmesi, dünyaya ABD'de adaletin ne anlama geldiğini gösteriyor

Blackwater'ın paralı askerlerinin katliam yaptığı Bağdat'taki Nisur Meydanı (AP)

Ali Kinani, 16 Eylül 2007'de Irak'ın başkenti Bağdat’ta bir kavşakta Blackwater görevlileri tarafından başından vurulduğunda 9 yaşındaydı. İki kuzeniyle babasının arabasının arka koltuğundaydı. Anneleri ön koltuktaydı. Ali'nin babası Muhammed Kinani araba kullanıyordu ve 4 zırhlı aracın ters yönden kavşağa girdiğini gördü. "Askerler" trafiğin durması için ellerini kaldırdı. Muhammed arabasını durdurdu. Başta adamların ABD askeri olduğunu düşünüyordu ama değillerdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Düzenli ABD ordusu konvoylarının trafiği durdurması alışılmadık bir şey değildi. Nisur Meydanı, Bağdat'ın Yeşil Bölgesi'ne giden ana giriş kapılarından birinden sadece bir bina ötedeydi. Muhammed sağına baktığında, yanındaki arabanın şoförü bağırarak “askerlerin” az önce önlerindeki başka bir arabaya ateş açtığını söyledi. Aniden, mermiler Muhammed'in arabasını delik deşik etmeye başladı. Yanındaki arabaya bir roketatar atıldı. Onunla az önce konuşan adam ölmüştü. Kaçmaya çalışmıştı ancak zırhlı araçların makineli tüfekleriyle tarandıktan sonra kan denizinin içinde yatıyordu.

Kinani ailesini ve o gün en az 14 masum Iraklı vatandaşı öldürmekten ve düzinelerce kişiyi yaralamaktan suçlu bulunan Blackwater görevlilerinin diğer 5 kurbanını temsil ettim. Ölen veya yaralanan hemen herkes arabalarda, taksilerde ya da otobüslerde vuruldu. Sokakta öldürülenler hayatlarını kurtarmak için koşarken vuruldu. O gün, Blackwater kurbanlarının en küçüğü Ali'ydi. Blackwater şirketine, kurucusu Erik Prince'e ve şirketin Moyock'taki karargahına ve eğitim tesisine ev sahipliği yapan Kuzey Karolina'da açılan bir kamu davasında cinayet, adam öldürme veya silah suçlamalarından hüküm giymiş 4 kişiye dava açtım.

O gün caddelerde meydana gelen katliamı anlamak için Muhammed'in bana anlattığını duymanız gerekir.

Muhammed kız kardeşini ve çocuklarını ziyaret edecekti. Babası ayrılırken, sevgiyle “Alevi” lakabını taktığı en küçük oğlu onunla gitmek istedi. Muhammed, kız kardeşi ve Ali'nin kuzenleriyle çabucak geri dönecek olmasına rağmen oğluna onunla gelebileceğini söyledi. Eve dönüş yolları Nisur Meydanı'ndan geçiyordu.

ABD, yıllar önce 2003’te Bağdat'a girdiğinde Muhammed heyecanlanmıştı. ABD ordusunun mensuplarıyla sokakta karşılaştığında onlara şeker ve meyve suyu ikram ediyordu. Araba hurda işiyle uğraşan bir işadamıydı. Saddam Hüseyin'i, onun baskıcı ve intikamcı yöntemlerini küçümsemişti. Saddam'ın terör saltanatının nihayet sona ermesine sevinmişti.

Muhammed konvoyun kavşağa girdiğini gördüğünde, başlangıçta onların düzenli ABD Ordusu üyeleri olduklarını düşündü. Yeşil Bölge'ye bu kadar yakın olduğu için, önemli birinin bölgeye giriyor veya çıkıyor olabileceğini düşünüyordu. Alışılmadık bir şey değildi. Ancak silahlı saldırı başladığında kendisinin ve tüm ailesinin hayatı sonsuza dek değişti.

Neyse ki arabası saldırıya uğramadan önce Muhammed, kız kardeşi ve çocukları arabanın içinde saklanmak için zaman buldu. Muhammed ve kız kardeşi çocuklarının eğilmesi için çığlık attı. Mermiler her tarafa saçılmıştı. Muhammed neler olup bittiğini izliyordu. Yanındaki adamın koştuğunu gördü. Makineli tüfek ateşi vücudunu paramparça etti. Her tarafa ateş açılmıştı. Blackwater askerleri gelişigüzel ateş ediyordu. Irak trafik polisi başlangıçta Blackwater görevlilerine ortada bir tehdit olmadığını söylemeye çalıştı, ancak onlar da saklanmak zorunda kaldı. Muhammed yanındaki adama öldüğü halde ateş edildiğini görüyordu. Makineli tüfek ateşi, cansız bedeninin kan havuzunda sarsılmasına neden oluyordu. Saldırının ortasında Muhammed, ölü yatan bu adamın neden hedef olduğunu anlayamadı. Ne olduğunu veya neden olduğunu anlayamıyordu. Ama otomobilinin arkasındaki çocuklara eğilmeleri için bağırırken hayatta kaldığını biliyordu.

Saldırı başladığı gibi aniden sona erdi. 4 zırhlı araç uzaklaştı. Her şey ürkütücü bir şekilde sessizdi. Muhammed vurulmamıştı. Kız kardeşi güvendeydi. Pek çok kişinin öldürüldüğünü gördükten sonra onlara bir mucize verildiğini düşündü. Sonra kız kardeşinin çocuklarından biri Ali'nin yaralandığını söyledi.

Muhammed hızla arabadan indi ve arka camın içinde kan gördü. Ali camın üstüne çöküvermişti. Muhammed kapıyı açtığında, oğlu ona doğru düştü, kafatası açıldı ve Ali'nin beyninin büyük bir kısmı babasının ayaklarının arasına kaldırıma düştü. Olay sonrasındaki videolar, Nisur Meydanı'ndaki yolda bir insan beyninin görüntüsünü içeriyor.

Muhammed delik deşik edilmiş cipini sadece birkaç bina gerideki en yakın hastaneye sürdü. Patlak lastiklerle ve parçalanmış bir ön camla sürüyordu. Kız kardeşinin oturduğu yanındaki koltuk başlığında bir kurşun deliği vardı. Sanki biri arabadaki birinin kafasını hedef almış gibiydi. Muhammed oğlunun yaralarının ölümcül olduğunu biliyordu ancak denemek zorundaydı. Hastane bir savaş bölgesiydi. Kurbanlar her yerdeydi. Daha fazlası kamyonların arkasında geliyordu. Koridorlar doluydu. Tam bir kaos yaşanıyordu.

Muhammed, Ali'ye bakması için bir doktoru zorladı. Onun için hiçbir şey yapamadılar. Bağdat'ın diğer tarafındaki bir nöroloji hastanesine gitmesi gerektiği söylendi. Bir ambulans çağrıldı, Ali ve Muhammed şehrin diğer tarafına götürüldü. Muhammed elini tutarken oğlu çırpındı ve ambulansın arkasında öldü.

Hukuk şirketim, Blackwater'ın kurbanlarını temsil etmek için sonraki yıl bir göçmenlik avukatından çağrı aldı. Sonuç olarak Blackwater, Prince ve diğer çeşitli Blackwater şirketlerine ve tabii ki cinayet, adam öldürme ve silahlı suçlardan mahkum edilen kişilere açılan bir kamu davasında Kinani ailesini temsil etmek üzere tutuldum. Kamu davası, müvekkillerimin kayıplarından sorumlu şahıs ve şirketlere haksız ölüm ve kişisel yaralanma davası olarak açıldı.

Kinani ailesinin yanı sıra diğer 5 aileyi ve kurbanları temsil ettim. O gün başından vurulan ve ölen 70 yaşındaki çiftçi İbrahim el Mafrage, 7 çocuk babasıydı. Bir halk otobüsünde otururken vuruldu.

Mahde Shamke 25 yaşındaydı ve anne babasıyla kardeşlerini desteklemek için taksi şoförlüğü yapıyordu. Sırtından giren kurşun göğsünden çıktı. Ailesinin akın ettiği hastane koridorunda su isterken öldü. Hiç tedavi görmedi. Hastane çok doluydu. Ölmeden önce koridorda bir saat uzanmıştı.

Hasan Mahmud 55 yaşında bir inşaat mühendisiydi. Blackwater konvoyu trafiğe doğru ateş ederek geçerken arabasının çatısından vuruldu. Beyin yaralanmasından ölene kadar bir yıldan uzun süre yaralarından dolayı acı çekti.

Mecid el Kerim, vurulduğunda 51 yaşındaydı. Muhammed'in yanındaki arabadaydı. Kanlar içinde yatan ve defalarca vurulan onun iş ortağıydı. Mecid, arabanın yolcu tarafında olduğu ve kurşun yağmurlarının çoğundan korunduğu için hayatta kaldı. Karnında vurulmuştu. Kaçarken aracına roketle fırlatılan bombadan kurtuldu ancak vücudunda şarapnel kaldı.

Nassar Hamza, kolundan vurularak yaralandığında 67 yaşındaydı. Yaraları çok hayati olmadığı için kötü bir tedavi gördü. Şekli bozulmuş ve işe yaramaz bir kolla kaldı.
 


Bu kurbanları ve ailelerini temsil etmek bir onurdu. Her birinin ABD hukuk sistemine büyük bir güven duyduğunu biliyorum. ABD Adalet Bakanlığı, suçlamaların kaybolduğu düşünüldüğünde her defasında onlara unutulmadıklarını, onlara karşı suç işleyenlerin mahkumiyetlerini takip etmeye devam edeceğimizi söyledi.

Bu ne medeni hukuk ne de ceza hukuku sisteminde kolay bir yol değildi. Blackwater ve çalışanlarına, Prince'in Dışişleri Bakanlığı’yla olan sözleşmesinin gereği olarak Irak'taki her türlü sivil ya da cezai duruma karşı dokunulmazlık verilmişti. Bu adamların adalet önüne çıkarılmasının tek yolu ABD’deydi. 2009’un yılbaşı gecesinde ilk iddianameler reddedildiğinde, kovuşturmaların devam edeceği söylenmişti. Zamanın Başkan Yardımcısı Joe Biden Irak vatandaşlarına terk edilmeyeceklerini söylemek için bir basın toplantısı düzenledi. Sürecin her adımında, ABD hukuk sistemi bu kişilerle ilgili adil yargılama yapılmasını sağladı. Blackwater güvenlik görevlisi Nicholas Slatten cinayetten yargılanıp mahkum edildiğinde ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığında, ABD hukuk sistemi yeniden yargılanması gerektiğine karar verdi.

Uzun hukuki mücadelenin sonucu, her insanın tarafsız, bağımsız ve haksız bir kayırma olmaksızın adil yargılanmasıdır. Benzer şekilde, Kuzey Karolina eyalet mahkemesinde gözden geçirilen hukuk davası federal mahkemeye taşındı ve ardından eyalet mahkemesine geri gönderildi. Sonuç yine, Blackwater'a ve adamlarına sağlanan her savunmayı tüketen medeni hukuk sistemiydi.

Hukuk davamız taraflarca kabul edilebilir bir kararla sonuçlandı. Mahkumiyetler mağdurlara adaletin sağlandığını hissettirdi. Dünyada adaletin direği olan ABD hukuk sistemi işe yaramıştı. Bu, Başkan Donald Trump'ın affıyla değişti.

Mahkumiyetler ilk verildiğinde, hâlâ Irak'ta ikamet eden müvekkillerimin adaletin yerine getirildiğini görmekten memnun olduklarından emin olduğumu söyledim. Slatten'ın mahkumiyeti geri alındığında, davanın görmezden gelineceğinden endişeliydim. Öyle olmadı. Adil yargılanma sağlandı ve işlediği suçlarından hüküm giydi. Yine müvekkillerimin adaletin yerine getirildiğini ve haklarının korunduğunu bilmekten memnun olacaklarını biliyordum. ABD'de avukatların yaptığı da budur: Kendileri için savaşamayanlar için savaşıyoruz. Bunu yaptığımı hissetmiştim ve savcıların da bunu yaptığını biliyordum.

Nisur Meydanı katliamı, 11 Eylül'den bu yana FBI'ın en kapsamlı ve pahalı cezai soruşturmasıydı. 16 Eylül 2007'de olanlar hakkında ifade vermek için Birleşik Devletler'e düzinelerce tanık getirildi. Müfettişlerin, savcıların ve onları destekleyen kadın ve erkeklerin çabaları tahmin edilemeyecek boyutlardaydı. Çabaların amacı, Irak halkına ABD hükümetinin insanları ne zaman ve nerede işlediklerine bakılmaksızın suçlarından sorumlu tutacağını göstermekti.

Bu çabaların boşa gitmesi talihsiz ve üzücü. Bu adamlar, suçlarına rağmen artık özgür olacaklar ve cezaevinde hak ettikleri hapis cezasını çekmeyecekler. Müvekkillerim kesinlikle ihmal edilmiş, kötü muamele görmüş ve kullanılmış hissediyor. Hukuk sistemimize olan inançları hatalıydı. Sonuç, sadece bizim ABD’de bir adaletsizlik görmemiz değil, dünyanın kesinlikle sistemimizin dayandığı adalet sütunlarında çatlaklar görmesi oldu. Bu afların neden olduğu en ağır hasar bu olabilir.

* Paul Dickinson, Kuzey Karolina merkezli James Scott Farrin hukuk bürosunda avukattır.



* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

theintercept.com/2020

Independent Türkçe için Çeviren: Ahmet Sait Akçay

DAHA FAZLA HABER OKU