Batı Darfur Valisi: Milislerin Libya’dan bölgeye girmesine müsaade etmeyeceğiz

"Eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir ve destekçilerini Lahey’de bulunan UCM’ye çıkarmak için yeterli bir dizi kanıt bulduk"

“Şu anda bu bölgedeki güvenlik durumunun geçmişte olduğundan çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim” (Hasan Hamid-Independent Arabia)

Sudan'ın Batı Darfur bölgesi 2003 yılından beri sayılamayacak kadar çok köyün ve tarım arazisinin ateşe verilmesinin yanı sıra 300 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği ve 3 milyondan fazla kişinin evsiz bırakılıp yerinden edildiği yıkıcı bir iç savaşa sahne oluyor.

Devrik Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir Uluslararası Adalet Divanı tarafından bu bölgede toplu soykırım yapmakla suçlandı. Ancak 2019 yılının nisan ayında Beşir hükümetinin düşmesi ile birlikte ülkedeki geçiş hükümeti bu bölgede konuşlandırılan silahlı gruplarla birlikte müzakerelere başladı ve onlarla 3 Ekim'de bir barış anlaşması imzaladı. Bu anlaşmanın Darfur'un güvenliği ve istikrarı açısından olumlu sonuçları olması bekleniyor.

Batı Darfur Eyalet Valisi Muhammed Abdullah ed-Duma ile görüştü ve röportajda bir dizi önemli konu ele alındı. Bunların arasında Duma'nın başta el-Cuneyna olayı olmak üzere bölgenin çeşitli kesimlerinde yaşanan kanlı olayların ardından güvenlik sahnesine bakış açısı, yerinden edilenlerin ve mültecilerin durumları, savaştan zarar gören kişilerin ailelerinin barış anlaşması hakkındaki düşüncesi, Darfur'da savaş suçu işlemekle itham edilen şahısların Ceza Mahkemesi'ne çıkarılması ve Libya anlaşmasının bölgede güvenliğin sağlanmasına etkisi yer aldı.

Güvenlik durumu

Duma bölgedeki güvenlik durumuna ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Doğru, Batı Darfur bölgesi geçtiğimiz yıllarda pek çok olaya tanıklık etti. En sonuncusu da geçtiğimiz temmuz ayında yaşanan ve arkasında 65 ölü ve 55 yaralı bırakan Misterei olayları oldu. Aynı şekilde 60 kişinin hayatını kaybetmesine ve 100'den fazla kişinin yaralanmasına yol açan Kirna olayları da yaşandı. Bunlar oldukça acı verici olaylardı. Bu yüzden geçtiğimiz ağustos ayında bu bölgenin valisi olarak görevimi devraldığımdan beri bu olayların tekrar etmesine izin vermeyecek yeni bir politika izliyorum. Merkezi hükümetin yardımıyla tam teçhizat, ekipman ve askerlerle birlikte 200 araçlık ortak bir askeri güç oluşturmayı başardık. Cinayet, yağmalama ve güvenliği sarsma ile ilişkili davalarda adaleti gözettik. Böylece her suçlu mahkeme ile hak ettiği cezayı buluyor. Aynı zamanda bölgedeki kabileler ve aşiretler ile toplu bir şekilde bir diyalog gerçekleştirdik. Bunun da pek çok kişiyi şiddetin faydası olmadığına, barış ve uyum içinde yaşanması ve her ne sebeple olursa olsun geriye dönülmemesi gerektiğine ikna etme açısından olumlu bir etkisi oldu."

Batı Darfur Eyalet Valisi "Şu anda bu bölgedeki güvenlik durumunun geçmişte olduğundan çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Nitekim herhangi bir cinayet suçu, kabile ya da diğer destekler olmadan yasal bir yön alıyor. Kurtulup kaçanları caydırabilecek yeterli güce sahibiz. Bu yılki üretimin bol olması nedeniyle çiftçilere saldırı gibi bazı bireysel olaylar dışında herhangi bir tehdit yok ki bu, normal bir şey ve sağduyulu bir şekilde ele alınacaktır" ifadelerini kullandı.

Kanlı olaylar

Ancak Sudan hükümeti ile başkent Cuba'daki silahlı gruplarla imzalanan barış anlaşmasının etkileri ile ilgili bir soruya Batı Darfur Valisi şöyle cevap verdi:

"Bu eyalet barışı en fazla hoş karşılayan eyaletlerden birisi sayılıyor çünkü nüfusun büyük bir kesiminin zarar görmesine sebep olan kanlı pek çok olaya tanıklık etti. Bu yüzden şu an yapılması gereken şey sosyal adalet, arazi, konuta bağlı arsa ve bölgesel yönetim gibi tartışılan ve üzerinde mutabık kalınan pek çok konuya ilişkin karışıklığı ortadan kaldırmanın yanı sıra, bu anlaşmayı sahada uygulamak. Anlaşmayı imzalayanların rolü, ilgili taraflara anlaşma hükümlerini etraflıca açıklamaktır. Zira eyaletteki çıkar sahipleri bu anlaşmayı destekliyor ve uygulanmasını bekliyor çünkü savaştan ve güvenlik kaçışlarından umudu keserek bedeli ne olursa olsun barışın en iyi seçenek olduğu hakikatini kavradılar."

Barışın baltalanması

Silahlı hareketlerin barışı imzaladıktan sonra durumu istikrara kavuşturmadaki rolü ve bu anlaşmayı imzalamayan ve engellemeye çalışan bazı hareketlerin, özellikle de Abdulvahid Muhammed Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi'nin (SLM/AM) etkisine değinen Duma "Barış anlaşmasını imzalayan silahı gruplara gelince eyalette çalışmalarına başlamaları için ofis açmalarına izin verildi. Bu da meşruiyet kazandıkları anlamına geliyor ve gelecek dönemde kendilerinden Darfur toplumunun hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşayıp çatışma ile her türlü yanlış davranıştan uzak durmasıyla bilindiği eski zamanlarına dönmesi için olayları sakinleştirmede, toplum ve kabile dokusunu kenetlemede ve saflar ile söylemleri birleştirmede büyük bir rol oynamaları bekleniyor. Barış anlaşmasını imzalamayan hareketlere gelince örnek olarak Darfur'un merkezindeki Marra Dağı'nda toplanan eyalette yerinden edilenler ve öğrenciler arasındaki bazı gruplar dışında çok fazla destekçisi bulunmayan Abdulvahid Muhammed Nur'un hareketini görüyoruz. Bu anlaşmanın yürürlüğe konulmasına engel olma açısından bir etkisinin olacağını sanmıyorum çünkü sahada barış karşıtı eylemler yapmasını sağlayacak güçleri yok. Ancak toplumun güvenlik ve barış içinde yaşaması için yapılması gereken şey silah taşıyan her kişiyi ya da her hareketi barış konvoyuna dahil etmeye çalışmak ve onları diyaloğa girmeye ikna etmek. Barış anlaşmasının dışında kalan kişileri konvoya katılmaya ikna etme çabaları devam ediyor" ifadelerini kullandı.

Yerinden edilenler ve mülteciler

Savaş yüzünden yerlerinden edilen ve göç etmek zorunda kalan kişilere ve vatanlarına geri dönme ihtimallerine ilişkin Batı Darfur Eyalet Valisi "Yerinden edilmiş insanların sayısı Darfur eyaletleri civarındaki kamplarda iki milyonu aşarken, Çad, Orta Afrika, Uganda ve Kenya gibi komşu ülkelerdeki kamplarda yaşayan mülteci sayısı yaklaşık 300 bine ulaştı. Bu kişiler artık asıl vatanlarına dönmeye hazırlar, ancak bazı bölge sakinleri bu kişilerin göç etmesinden istifade ederek topraklarına el koydu ve uzun yıllar burada yaşadı. Ne yazık ki bu konu barış anlaşmasında net bir şekilde çözüme kavuşturulmadı. Bu sorun bu toprakların asıl sakinleri için boşaltılarak ve bu topraklara saldıran kişiler için alternatif çözümler bulunarak halledilmeli" dedi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Fatou Bensouda'nın ekim ayında Sudan'ı ziyaret etmesine ve bu ziyaretin savaştan etkilenenler ve faillerin yargılanmasını talep edenlerin üzerindeki etkisine ilişkin olarak Duma "Ben şahsi olarak hukuk alanındaki mesleğim gereği bu mahkeme sahasında çalışan kişilerden biriyim. Eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir ve destekçilerini Lahey'de bulunan UCM'ye çıkarmak için yeterli bir dizi kanıt bulduk. UCM Başsavcısı'nın Darfur'u, bu davadaki paydaşlarla görüşüp birtakım şüpheleri olduğu için alınan tedbirler ve bu konuda mutabık kalınan hususlar konusunda kendilerini rahatlatmak için ziyaret etmesini bekliyordum. Bu konuda görüşleri ilk kez dinlendiğinde çoğunluğu savaş suçları işleyenlerin adalete teslim edilmesinden yanaydı ve asla tutumlarından vazgeçmeyecekler" dedi.

İnsan kaçakçılığı ve ticareti

"Çad ve Libya sınırındaki güvenlik durumu ve insan kaçakçılığı ve ticaretine yönelik faaliyetler hakkında ne düşünüyorsunuz? Aynı zamanda iç çatışma tarafları arasında  Libya Anlaşması'nın Darfur'un istikrarına etkisi nedir?" sorusuna karşılık Batı Darfur Valisi "Sudan ile Çad arasında 750 kilometrelik bir sınır bulunuyor. Bu hiçbir gücün ne kadar büyük olursa olsun kontrol edemeyeceği çok uzun bir mesafe. Bu yüzden Sudan parasının değer kaybettiği ve Çad'daki fiyatlar üç katının üzerine çıktığı için yakıt, şeker, un ve kümes hayvanları gibi temel emtia kaçakçılığı başta olmak üzere güvenlik ve ekonomiye zarar veren eylemlere tanık oluyoruz. Bu yüzden bu eylemlerle, geniş alanlara yayıldığından ve faillerinin bu zayıf imkanlar ışığında zaptedilmesi zor birtakım yöntemler kullandığından ötürü mücadele etmek çok büyük güç, mekanizma ve kapasite gerektiriyor. Libya sınırında yaşananlara gelince Libya'da Darfur halkından büyük bir topluluk var. Bazıları çalışmaya ve bazıları ise çatışmaya katılmak için gitti. Tahminlerimize göre Darfur'dan Libya'da eli silahlı olan üç ila dört bin kişi var. Ancak, Sudanlı silahlı hareketleri takip ettiklerine dair bir kanıt yok. Bu kimseler birey olarak kutuplaşmış olabilir. Kendi açımızdan biz hiçbir şahsın veya silahlı grubun sınırlarımıza girmesine izin vermeyeceğiz ve buna karşı var gücümüzle mücadele edeceğiz çünkü bu bölgedeki güvenlik durumunu etkileyecek herhangi bir tehdit olmasını istemiyoruz. Bu sınırda yapılan insan ticareti ise devam etmekte. Ancak kaçakçılık yapan çetelerin planları ve etrikalarıyla mücadele etmede deneyim ve bilgi birikimine sahip sınır boyunca konuşlanmış bir askeri güç olduğu için geçmiş yıllara nazaran daha az sayıda görülüyor. Geçtiğimiz günlerde 200 kişi tutuklandı ve yargılandı. Bu uygulama insan kaçakçılığını azaltmaya yardımcı olacak" dedi.

Ulusal İnşa Konferansı

Eyaletin, hedefleri ve çeşitli konuların çözüme kavuşturulmasına katkısı açısından Ulusal İnşa Konferansı düzenlemesine ilişkin Duma "Gelecek aralık ayında düzenlenmesi planlanan bu konferans, bazı yerel sakinler tarafından gerçekleştirilen protestolardan sonra tüm ulusal ve yerel sorunlara ve krizlere köklü çözümler bulma kapsamında eyalet ve ülke genelinde başta barış, güvenlik, kalkınma ve sosyal istikrar konuları olmak üzere hak ve özgürlük meselelerini tartışmak amacıyla yapılacak. Sığınmacılara ve mültecilere yönelik iki konferansın öncesinde gerçekleşecek olan bu konferansa eyalet toplumunu ilgilendiren konularda çözümler oluşturup öneriler sunmak üzere federal devrim hükümeti temsilcileri, sivil toplum güçleri, yerel siyasi örgütler ve sığınmacılar ile mülteciler arasındaki paydaşlar katılacak" dedi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
 

DAHA FAZLA HABER OKU