Demirtaş'tan "ittifak" yanıtı: Biz bütün siyasi mücadeleleri sona erdirecek bir işbirliğinden söz etmiyoruz

"Özellikle yeni anayasayı yapabilmek için özgürlük ortamının oluşturulmasına kim katkı sunacaksa onunla diyalog ve işbirliği içinde olmak demokrasinin de gereğidir”

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutukluluğunun dördüncü yılını geride bırakırken, 45 isimden giden 45 farklı soruya yanıt verdi.

1+1 Forum, aralarında gazeteci, yazar, sanatçı, ekonomist ve sendikacıların da bulunduğu 45 kişiden Demirtaş'a yönelik soruları ve aldıkları cevapları yayımladı.

Demirtaş; muhalefet partileri arasındaki "güçlendirilmiş parlamenter sistem" üzerindeki uzlaşının "Kürt sorunu" konusunda da görülüp görülemeyeceğine "Belki Kürt sorununun nihai çözümünde kesin bir uzlaşı sağlanamayabilir. Ancak siyaset kanallarının açılmasında ve sorunun demokratik siyasi zemine kanalize edilebilmesinde uzlaşma aranmalıdır" diye yanıt verdi. 

Demirtaş, "Seni başkan yaptırmayacağız"  ifadelerinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi ile kişisel bir husumet beslediği iddialarını da "Kişisel husumetin kısmen payı olsa bile asıl neden HDP’nin politik çizgisidir. İçeride olmamızın nedeni de partimizin her konudaki duruşunu savunmamızdır. Erdoğan ile nasıl bir kişisel sorunum olabilir ki? Ben bir siyasi rehine olarak hapisteyim" diye cevapladı.

"LGBTİ+ hareketinin anayasal eşit yurttaşlık taleplerini kapsayan gökkuşağı koalisyonları yeniden nasıl kurulacak?" sorusunun da yöneltildiği Demirtaş, bu konudaki değrelendirmelerini "LGBTİ+ bireylerin eşitlik talebine dair mücadelelerinin zorbalıkla, saldırılarla, tehditlerle bastırılması mevcut iktidarın ideolojik tutumundan kaynaklıdır. Demokratik bir yönetim inşa edilebilirse bu mücadeleler demokrasinin sınırları içinde yürür. Biz demokrasiyi geliştirmeye çalışırken her kesimin sorununu nihai olarak çözecek bir formül ortaya koyamıyoruz maalesef" ifadeleriyle yanıtladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Selahattin Demirtaş'a sorulan bazı soru ve cevaplar şöyle: 

(Mesut Yeğen-Sosyolog) Yapılan açıklamalar CHP, HDP, DEVA, Gelecek ve İyi Parti’nin cumhurbaşkanlığı sisteminden güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş fikri etrafında ortaklaşabileceklerini ve bu ortaklaşma üzerinden bir cumhurbaşkanı adayında uzlaşabileceklerini gösteriyor. Buna ilişkin olarak ilk ikisi birbirine zıt üç soru sormak istiyorum: 1. Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir öneri üzerinde uzlaşmadan bu türden bir demokrasi ittifakı kurulabilir mi? 2. Bu türden bir ittifakta bir araya gelmesi beklenen beş ya da altı partinin Kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak uzlaşması mümkün müdür? 3. Kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak ne türden bir siyaset önerisi HDP’yi ve İyi Parti’yi aynı mevzide tutabilir?

Belki Kürt sorununun nihai çözümünde kesin bir uzlaşı sağlanamayabilir. Ancak siyaset kanallarının açılmasında ve sorunun demokratik siyasi zemine kanalize edilebilmesinde uzlaşma aranmalıdır. Esas olan, demokratik mücadele imkânlarının herkes için adil ve eşit olmasıdır. Tabii ki temel hak ve özgürlükler noktasında azami uzlaşı her siyasi yapı için bağlayıcı olmalıdır. İfade ve basın özgürlüğü, gösteri ve örgütlenme hakkı, serbest ve adil seçim hakkı, adil yargılanma hakkı ve benzeri haklar tartışma konusu bile yapılamaz. Özellikle yeni anayasayı yapabilmek için özgürlük ortamının oluşturulmasına kim katkı sunacaksa onunla diyalog ve işbirliği içinde olmak demokrasinin de gereğidir. Biz bütün siyasi mücadeleleri sona erdirecek bir işbirliğinden söz etmiyoruz. Siyasi mücadeleyi anlamlı ve değerli hale getirebilecek yeni bir atmosferin ve sistemin birlikte var edilmesinden söz ediyoruz. Birikmiş bunca sorun, tek bir seçim vesilesiyle bir anda çözülemez. Adım adım ilerlemek daha doğru olur sanırım. En kapsamlı çözüm ise yeni bir anayasayla sağlanacaktır. Ama önce bunun için gerekli ortamı yaratmaya yoğunlaşmakta fayda var.

 

(Erdal Er- Gazeteci) "Seni başkan yaptırmayacağız" çıkışınızdan sonra Erdoğan’ın yakın çevresine "Bana ihanet ettiler" dediği, bu nedenle size kişisel husumet beslediği, bunun sonucu olarak hapiste olduğunuz söyleniyor. Bu iddiaya yorumunuz nedir? Sizin Erdoğan’la kişisel bir sorununuz var mı? Türkiye’de ekonomik, siyasi krizin aşılması, barış ve demokrasinin sağlanması için Erdoğan nasıl bir rol oynayabilir? Çözüm için siyasi rakibiniz Erdoğan’la el sıkışır mısınız? AKP ile HDP yan yana gelebilir mi?

Kişisel husumetin kısmen payı olsa bile asıl neden HDP’nin politik çizgisidir. İçeride olmamızın nedeni de partimizin her konudaki duruşunu savunmamızdır. Erdoğan ile nasıl bir kişisel sorunum olabilir ki? Ben bir siyasi rehine olarak hapisteyim. Kurumsal ve radikal demokratik adımlar cesaretle atılırsa kaos durumundan çıkış mümkün olabilir. Benim ve arkadaşlarımın şahsi özgürlüğünden çok, toplumun özgürlüğünün ve Türkiye’nin demokrasisinin gelişmesi önemlidir. Samimi ve somut demokratik adımları, HDP dahil tüm partilerin destekleyebileceğini düşünüyorum. Elbette demokratikleşmeye en fazla katkı sunması beklenenler, muhalif demokrasi güçleridir. Ancak toplum bu kadar acı çekerken, açlık ve işsizlikle kıvranırken iktidar samimi adımlar atarsa burada aslolan toplumun kazanımını gözetmek olacağından, elbette aklı başında hiç kimse reforma karşı çıkmaz. Reform ve demokrasi adımlarını isimler üzerinden değil, genel ilkeler ve toplumun yararı üzerinden tartışmak yararlı olur. Oyalama ve aldatmaya dönük sözde reform girişimleri ise mevcut krizi derinleştirmekten başka işe yaramaz. Şu andaki sorunları ve krizi yaratan biz değiliz, ama çözüm konusunda kendimizi sorumlu hissederiz. Yeter ki ciddiyeti ve samimiyeti görelim. Bu düşüncelerim, iktidarından muhalefetine tüm partilere yöneliktir. Ve elbette demokratik reformların siyasi muhatabı kurumsal olarak partimiz HDP’dir. Konuşulması gereken, görüşü alınması gereken HDP’dir. HDP’yi dışlayan ve yok sayan hiçbir demokrasi hamlesinin ve demokrasi bloğunun başarı şansı olmaz, samimiyeti de sorgulanır. Ben de buradan tüm gelişmeleri büyük bir dikkatle ve sabırla izlemeye devam edeceğim.

 

(Barış Terkoğlu- Gazeteci) PKK ile ilişkili olmakla suçlanarak yargılanıyorsunuz. Öte yandan azımsanmayacak sayıdaki kimi destekçilerinize göre siz PKK’ya ya da Kandil’e karşı tavrınızın kurbanı oldunuz. Bunlardan hangisi doğru? Demirtaş PKK’nın ya da Kandil’in vitrini mi, yoksa panzehiri mi?

Ben PKK üyesi veya yöneticisi olsaydım bunu en azından mahkemede asla gizlemezdim. Neysem oyum. Saklayacak, gizleyecek hiçbir şeyim yok. Yasadışı bir faaliyetim yok. Zaten hakkımda öyle bir iddia da yok. Twitter hesabımda açıkladığım ve mahkemede hepsi de çürütülen birkaç somut iddia dışında, iddianamelerin tamamı kamuoyunun duyduğu, bildiği konuşmalarımla doludur. Savcılar bu konuşmalarımdan yola çıkarak PKK kurucusu ve yöneticisi olduğumu iddia edip dava açtılar. Bu da beni PKK yöneticisi yapmaz. Ben siyasetçiyim ve HDP dışındaki hiçbir örgütsel yapıya bağlı ya da tabi değilim. Silah ve şiddet yöntemini de benimsemediğim, doğru bulmadığım için demokratik siyaset yolunu tercih etmiş bir siyasetçiyim. Demokratik siyaset, şiddetin alternatifi ve panzehiridir. Tüm sorunların barışçıl siyasi yollarla çözülmesi gerektiğine inandığım için de HDP’de siyaset yapıyorum.

 

(Ali Duran Topuz-Gazeteci) Son yerel seçimde büyükşehirlerde Kürtlerin oyları kilit rol oynadı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi oy desteğine karşılık bir tür cemile olarak Kürtçe kursları açtı. Fakat dünyanın en büyük Kürt nüfusunun yaşadığı İstanbul’u tanıtan 10 dilli, 20 dilli broşürlerde, kitapçıklarda Kürtçe yok, şehirde Kürtçe tabela yok, Kürtçe anons yok. Öte yandan, Kürt meselesi majör kavramlara kilitlenip kalmış görüntüsü vermiyor mu? Yani anayasal eşitlik, anadilde eğitim, siyasal katılım hakları etrafındaki tartışma ve kavgalar sürerken büyükşehirler Kürtçeyi hızla eritiyor. Kürtçenin tartışmalarda daha önde yer alması, Kürtçeye yönelik taleplerin daha da güçlendirilmesi gerekmiyor mu? Bu meseleye ilişkin diğer partilere dair gözlemlerinizi de merak ediyorum.

Kaygılarınıza da, eleştirilerinize de katılıyorum. Ancak Kürtçe dahil olmak üzere bütün dillerin korunabilmesi ve geliştirilebilmesi için bir kamusal destek politikasına ihtiyaç var. Yani anayasal ve yasal bir altyapı sağlanarak, bir devlet ve hükümet politikası olarak Kürtçenin her alanda kullanılması desteklenmediği sürece, baskı altındaki bir dilin korunabilmesi böyle bir çağda neredeyse imkânsızdır. O halde tüm dillere özgürlük sağlayacak bir hükümet programıyla merkezi yönetime, yani hükümete talip olmak en doğru seçenektir. Neden diğer partilerden talep edelim ki? İktidarda yer alıp biz çözelim sorunları. Bir halkın bu en temel hakkına saygı duymayan hiçbir siyasi anlayışın iktidar olma şansı yoktur bence, en azından HDP olmadan şansı yoktur diyelim. Biraz özgüvene ihtiyacımız var sadece. Talep eden değil, icra eden olalım artık. Neden biz de yönetimde olmuyoruz da, gelecek olan yeni yönetimden neyi nasıl talep edeceğimizi düşünüp duruyoruz?

( Aylime Aslı Demir-Kaos GL yazarı) Bu toplumda sadece heteroseksüeller yaşamıyor, biz de varız" diyerek yola çıkan LGBTİ+’lar, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı eşit yurttaşlık mücadelesinde çeyrek asrı geride bıraktı. Bu süreç lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve intersekslerin (LGBTİ+) psikolojik ve psikiyatrik vakalar olmaktan çıkarak sosyolojik ve siyaset bilimi sahalarının özerk özneleri olma mücadelesiyle gelişti. Adını koymak gerekir ki, bu mücadele insan yerine konmayan, mevcut cinsiyet rejiminin inkâr ettiği LGBTİ+’ların anayasal eşit yurttaşlık mücadelesidir. LGBTİ+’ların siyasal ve sosyal talepleri, nihayet hatırlanacağı gibi sizin de eş genel başkanı olduğunuz HDP ve pek çok demokratik özgürlükçü siyasi aktörler arasında kurulan ittifaklar sayesinde, en son yeni anayasa tartışmaları sürecinde anayasal eşit yurttaşlık konusu olarak doğrudan TBMM gündemine taşındı. Son beş yıldaysa sizi de özgürlüğünüzden mahrum bırakan bu süreçte bilindiği üzere anti-demokratik siyasi zor, bütün özgürlükçü-eşitlikçi tartışmaları kapattı. Hem toplumsal hayata hem de demokratik siyasete yönelik bu ablukadan çıkış için bu unutturulan özgürlükçü tahayyüller nasıl yeniden geri çağrılacak? LGBTİ+ hareketinin anayasal eşit yurttaşlık taleplerini kapsayan –geleneksel “toplum hazır değil” yalan siyasetine savrulmadan– gökkuşağı koalisyonları yeniden nasıl kurulacak?

Dikkat ederseniz bana sorulan soruların birçoğu farklı problem alanlarına işaret ediyor ve her soru aslında kendi bağrında, cevaba da az çok işaret ediyor. Tüm sorunların çözümü için elimizde tek bir formül veya sihirli değnek yok. Ama sorunlarımızın çözümü için vereceğimiz mücadelede sahayı genişletecek, imkânları artırıp baskıyı azaltacak bir önerme var: Demokrasi ittifakı. Zaten bundan muradımız, tüm sorunların tek bir programla, bir seçimle ve tüm muhalefetin kerhen ittifakıyla çözülmesi değildir. Çözüm için umudun ve mücadelenin büyütülmesidir. LGBTİ+ bireylerin eşitlik talebine dair mücadelelerinin zorbalıkla, saldırılarla, tehditlerle bastırılması mevcut iktidarın ideolojik tutumundan kaynaklıdır. Demokratik bir yönetim inşa edilebilirse bu mücadeleler demokrasinin sınırları içinde yürür. Biz demokrasiyi geliştirmeye çalışırken her kesimin sorununu nihai olarak çözecek bir formül ortaya koyamıyoruz maalesef. Demokrasi tüm sorunların çözümü demek değildir, çözüm için adil mücadele imkânı demektir.

 

1+1 Forum, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU