Artan boşanmalara çare olarak düşünülen "aile arabuluculuğu"na uzmanlardan eleştiri: Boşanmaları azaltmaz, yeni gerginliklere yol açar

Adalet Bakanlığı tarafından hayata geçirilmesi planlanan ve boşanma aşamasındaki çiftleri bu fikirden vazgeçirmeyi amaçlayan "aile arabuluculuğu" uygulamasını sorduğumuz taraflar boşanmayı azaltmayacağı gibi şiddeti de artırabileceği iddiasında bulundu

Aile arabuluculuğu uygulaması ile boşanmaların azaltılması planlanıyor / Fotoğraf: Twitter 

Son yıllarda Türkiye'de evliliklerin azaldığı, boşanmaların arttığına dair çok sayıda haber çıktı.

Resmi veriler de bu iddiayı destekliyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), verilerine göre Türkiye'de 2019 yılında evlenen çift sayısı 541 bin 424, boşanan çift sayısı ise 155 bin 47 oldu.

Evlenen çiftlerin sayısı 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,3 azalırken, boşanan çiftlerin sayısı yüzde 8 artış gösterdi.

Boşanma sayısını azaltmak isteyen hükümetin yeni bir düzenleme hazırlığında olduğu iddia ediliyordu.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi'nden Oya Armutçu'ya yaptığı açıklamada bu düzenlemenin içeriği hakkında bilgi verdi.

Hakim boşanmak isteyen çiftleri arabulucuya gönderecek

Gül, yaptığı açıklamada, "Kadına şiddet ve kamusal alana giren konular dışında dünyadaki örneklerindeki gibi aile arabuluculuğunu getirmek istiyoruz. Çalışma tamamlanmak üzere. Önce kadın derneklerinin görüşüne sunacağız" dedi.

Hürriyet'in haberine göre Avrupa ve ABD'deki örnekleri gibi Türkiye'de "aile arabuluculuk" merkezleri kurulacak.

Aile hakimi, boşanmak isteyen tarafları arabulucuya gönderecek.

Raporu inceleyecek hakim taraflara son olarak "boşanmak isteyip istemediklerini" soracak. Arabulucuda anlaşamamışlarsa, dava devam edecek. Kararı hakim verecek.

Ancak aile içi şiddet varsa arabuluculuk olmayacak. Bu merkezler mahkeme temelli ve hakim kontrolünde çalışacak.

Merkezlerde güvenlik görevlileri yer alacak ve kameralarla izleme yapılacak.

Peki aile arabuluculuk merkezlerinin boşanmaların azalmasına veya çiftler arasında sorunların çözülmesine bir katkısı olur mu?

Durumu konunun uzmanları değerlendirdi.

begüm.jpg
Begüm Tekin / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Bu adım kesinlikle olumsuz"

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Avukat Begüm Tekin, hazırlıkları süren aile arabuluculuğunun daha önce de 14 Mayıs 2016 tarihli TBMM Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu raporunda da  "Aile hukukuna ilişkin bir alternatif uyuşmazlık çözüm yolu" olarak gündeme getirildiğini hatırlattı.

Tekin'e göre, bu adım kesinlikle çözüm olmaz. Tekin bu nedenle de kafasındaki soruları arka arkaya sıralayarak eleştirilerde bulundu. 

"Peki arabuluculuk süreçleri ve aile içinde uzlaşmazlığa neden olan sorunlar arabuluculuk yasası gereğince "gizli" kaldığında kadınların hangi koşullarda o masaya oturdu, hangi şartlar altında "uzlaştığı" kim tarafından takip edilebilecek?" diye eleştirilerine başlayan Tekin, ardından şunları söyledi:

Üstelik, aile arabulucularının 'toplumun gelenek ve göreneklerine uygun bir biçimde' yapılandırılacağı, sadece hukukçulardan değil, farklı alanlardan çalışmacılarla uygulanacağı da sürekli söyleniyor. Bu 'farklı alanlardan çalışmacılar' arasında ise kim olacağına bu çalışmacıların hangi alanlardan olacağına dair hiçbir açıklama yok.

"Aile içinde yaşanan sorunlar mahremiyet adı altında görünmez kılınacak"

"Bu uygulamanın olumsuz sonuçları saymakla bitmez" diyen Tekin, şöyle konuştu:

Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı'nın yaptığı açıklamada  'Aile arabuluculuğu ile taraflar ilişkileri yıpranmadan, aile mahremiyeti korunarak, husumetler büyümeden, diğer kişilere yansımadan sorunu barışçıl biçimde çözecekler' deniyor. Burada 'aile mahremiyeti' olarak ifade edilen şey tam olarak nedir bir bakalım.

Konu esas olarak şiddeti toplumsal bir sorun olmaktan çıkarıp özel bir alan içine almak ve bunun sonucu olarak maalesef büyük oranda şiddet, istismar gibi suçların gizli kalarak üstünün örtülmesi çabasıdır. 

Aile içinde yaşanan sorunlar 'aile mahremiyeti' adı altında görünmez kılınacak, konuşulmayacaktır. Bu da konuyu özel bir mesele haline getirmeye yarayacaktır. Kadınların bin bir zorluk ve mücadeleyle yasalara geçirdikleri 'devletin şiddet konusundaki sorumluluğu ve önlem alma yükümlülüğü' ortadan kaldırılarak şiddet 'özel alanın konusu' haline getirilmektedir.

"Aile arabuluculuğu fiziksel şiddet dışında tüm şiddet türlerini yok sayacak"

Aile arabuluculuğunun Türkiye'nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne açıkça aykırı olduğunu iddia eden Tekin, "Şiddet varsa arabuluculuk olmayacak' denilen şiddet türü yalnızca fiziksel ve cinsel şiddettir. Oysa Türkiye'de kadınlar, boşanma kararı almalarında etkili olan pek çok farklı şiddet türüyle karşı karşıya kalmaktadır. Boşanmaların sadece fiziksel değil psikolojik veya ekonomik anlamda şiddet nedeniyle de gündeme geldiğini biz avukatlar gayet iyi biliyoruz. Aile arabuluculuğu fiziksel şiddet dışında kalan tüm şiddet türlerini yok sayacaktır" değerlendirmesinde bulundu. 

"Sorun yaşayan çiftlerin karşı karşıya gelmesi güvenlik sorunu da yaşatır"

Sorun yaşayan çiftlerin karşı karşıya gelmelerinin en önce güvenlik problemi yaşatabileceğini söyleyen Tekin, sözlerini şöyle tamamladı:

Her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor ve şiddete uğruyorken, kadını arabuluculuk masasına  oturtmak kadının can güvenliğini tehlikeye sokar. Arabulucudan kadının güvenliğini temin etmesi beklenemeyeceği gibi arabulucunun kendi güvenliğinin de tehlikede olduğu tartışmasızdır. Arabuluculuk merkezlerinde güvenlik görevlileri olacağına ilişkin birtakım söylemler de bulunmakla birlikte aynı güvelik kadının o kapıdan çıktıktan sonra da güvenliğini sağlayabilecek midir? Elbette hayır. Ortak zeminde uzlaşma imkanı olan taraflar zaten bunu yapıyorlar Anlaşmalı boşanma kurumu tam da bunun için var.

boşanma.jpg
Uzmanlar uygulamanın boşanmaları azaltmayacağını iddia etti / Fotoğraf: AA

 

"Boşanmaları azaltmaz"

Tekin, "Bu uygulama boşanmaları azaltır mı?" sorumuz üzerine de sözlerini şöyle tamamladı:

Elbette hayır. Bir kere bizim öncelikli sorunumuz kadına aile içinde uygulanan psikolojik, fiziksel, cinsel ve maddi şiddettir boşanma değil. Aile Hukuku'nda zorunlu arabuluculuk uygulaması bir biçimde şiddet gören kadınla kendisine şiddet uygulayanı aynı masada bir araya getirmeye yol açacak.

Şiddete uğrayan kadın yaşadığı baskı tehdit korku nedeniyle bir kere en başta kendini o masada güvende hissetmeyecek. Arabuluculuğun temel esası olan tarafların eşitliği bu şartlar altında zaten mümkün olmayacak. Bizim çözmemiz gereken temel konu kadına karşı her tür ayrımcılık ve şiddetin önlenmesidir. Bunun yolu ise aile hukukunda arabuluculuk değildir.

canan.jpg
Canan Güllü / Fotoğraf: AA

 

"Türkiye, gerçeğinden uzak bir yaklaşım"

Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de düzenlemeyi olumlu bulmadığını söyleyerek, "Aslında Türkiye gerçeğinden uzak bir yaklaşımı sürdürme  gayreti olarak değerlendiriyorum" diyerek sözlerine başladı.

Güllü, ardından merak edilen soruyu boşanmaları azaltıp azalmayacağına şu sözlerle cevaplandırdı.

"Boşanmaları azaltmaz, şiddeti artırır"

Bu merkezlerin boşanmaları azaltması diye bir konunun gerçekleşmesi mümkün değil. Ama şiddetin boyutlarını artırır. Çünkü bu ülkede boşanmaların kökeni şiddete bağlı. Oransal olarak böylesine bir durumun varlığı varken aile arabuluculuğu diye bir konuyu mahkemeye gitmeden halletmek safsatasına inanmamızı istiyorlar.

"Bıkıp usanmadan bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalışacağız"

Kadın cinayetlerinin neredeyse yüzde 90'nının boşanmış kadınlara yapılan katliamlar olduğunu söyleyen Güllü eleştirilerini şöyle sürdürdü:

Bu konunun son günlerde tekrardan dillendirilmesi İstanbul Sözleşmesi'nde ara yol arayan iktidarın kadınlara tuzağıdır. Kadını ailenin mütemmim cüzi gören zihniyet aile arabuluculuğu ile kadını şiddet ortamında yalnız bırakma yolunu seçmiştir. Arabulucuya avukata psikologa da saldırmayı ihmal etmeyecektir kadını birey görmeyen eril zihniyet. Düşünmeden şiddet görenleri aile arabuluculuğu içinde potada eritme yolunu seçmiştir iktidar. Ancak bıkmadan usanmadan bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalışacağız.

cengiz.jpg
Cengiz Hortoğlu / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Boşanmaların azalmasına olumlu bir katkı sağlamaz"

Boşanma davaları üzerine yazdığı kitap ve araştırmalarla tanınan Avukat Cengiz Hortoğlu da konunun tartışılmasının doğruya ulaşılması açısından gerekli olduğunu ancak kişisel olarak zorunlu arabuluculuğun boşanmaların azalmasına olumlu bir katkı sağlamayacağı kanısında olduğunu belirtti.

Hortoğlu, "Bunun yerine sorun yaşayan eşlerin; aile danışma merkezlerinin başvurularının teşvik edilmesinin daha etkili olacağına inanıyorum" dedikten sonra uygulamaya yönelik çekincelerini şöyle sıraladı:

"Tarafların karşı karşıya gelmeleri yeni sorunlara yol açabilir"

- Bir evlilikte şiddet olup olmadığını saptamak o kadar da kolay bir iş değil. Kaldı ki şiddet sadece fiziksel olmayabilir. (Psikolojik, sözel, ekonomik şiddet gibi...)   Bu nasıl saptanacak?

-  Görüşmelerin kayıt altına alınacak olması başka birçok soruna neden olabilir. Kamera kaydı altında eşlerin özel hayatlarına ait duygusal bir sorunu içtenlikle anlatmaları mümkün olur mu?

- Boşanma davaları diğer davalar gibi değildir. Eşler arasında yaşanan sorunların temelinde çoğu zaman duygusal nedenler yatar. Bu nedenle aile danışma merkezlerine başvurunun teşvik edilmesinin daha büyük katkısı olduğu kanısındayım. 

- Zorunlu arabuluculuk uygulaması davaların daha da uzamasına neden olur. Ayrıca tarafların karşı karşıya gelmeleri yeni sorunlara yol açabilir.

- Evliliklerde ilişkiler bazen öyle bir noktaya gelir ki; o ilişkinin her yönüyle bir an önce bitirilmesi gerekir. Devam etmesi risk yaratabilir.

- Özetle, evliliklerde sorunların çözümü ve boşanma davalarının azalması için psikolog, psikiyatr ve sosyologların desteğinin çok önemli olduğu kanısındayım.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU