Korkusuz ve araştırmacı Robert Fisk, The Independent'ın ve gazeteciliğin en iyisiydi

The Independent'ın 74 yaşında hayatını kaybeden Ortadoğu muhabiri, bölgenin tarihine ve kültürüne dair yazdığı her şeye sinen derin ve daimi bir ilgi besliyordu

Robert Fisk, Ortadoğu'nun yanı sıra Balkanlar'daki çatışmaları da takip etmişti (AFP)

The Independent'ta veya herhangi bir yerde gazetecilikle uğraşan herkes için Robert Fisk bir kahramandı. Bazen biraz inatçı ve eksantrikti, doğal olarak da kendisine karşı olanlar vardı. Yine de hem hikayeyi kokusunu aldığı anda tanıyan bir muhabir hem de çok iddialı bir tabir olmayacaksa bir "yazar" olarak namını hak ediyordu. Aldığı ve ilgilendiği her şey hakkında engin bir bilgiye sahipti, adeta bir bilge gibiydi ve asla gizlemeye çalışmadığı (haklı olarak) fikirlerine akıcı bir ses katardı. The Independent'ın ve bağımsız gazeteciliğin en iyisiydi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Fisk hayatım boyunca tanıdığım ve kendine üçüncü şahıs kullanarak atıfta bulunan birkaç ihtiyardan biriydi, "Pekala, Yaşlı Fisk bunun hakkında ne derdi?" gibi. Onun durumunda bu memnuniyetle karşılanırdı çünkü biz (görevlendiren editörleri ve başkanlardan emirlere kadar uzanan geniş okuyucu kitlesi) gerçekten de Yaşlı Fisk'in söylemesi gereken şeyi bilmek isterdik. Aynı zamanda istediği zamanlarda hayli sevimli olabiliyordu.

Görüşleri, ister sayfada ister bir yemek masasında olsun, bazen yerleşik düşüncelere aykırı olsa da her zaman bilgi dolu ve aydınlatıcıydı. Örneğin sözüm ona sevimli Başkan Barack Obama Mayıs 2011'de Usame bin Ladin'in öldürülmesi emri verdiğinde, Fisk bu büyük "haber olayını" "yersiz" diyerek reddetmişti. Bugünlerde söylediğimiz gibi bu cesurca bir "kasıtlı provokatif çıkıştı", ama doğruydu. Fisk'in işaret ettiği gibi Bin Ladin yalnızca giriştiği şeyi yapmıştı: "nükleer bilim insanları gibi, o da bombayı icat etti". İslamcı terör onunla birlikte ölmedi.

Fisk'in 1990'larda (Amerika'nın En Çok Aranan isimlerinden biri olmadan çok önce) Bin Ladin'le yaptığı üç ileri görüşlü görüşme kariyerini ilerleten şey oldu ve yalnızca bir nedenden ötürü: Fisk bu işi doğru şekilde yaptı. Burada Afganistan'da Ruslara karşı verdiği savaştan başarıyla çıkan ve Amerika'yı da yenebileceğini düşünen az bilinen bir adam vardı. Bin Ladin temsil ettiği tehdit nedeniyle araştırmaya ve dinlemeye değerdi. Bin Ladin kendi görüşüne göre Amerikalı liderlere Ortadoğu hakkında “Bay Robert”ın söylediklerini okumalarını söylemişti. Gazeteciler genellikle övgüden ve ironiden hoşlanırlar ve epey ironik bir şekilde bundan daha zengin olmazlar.

Fisk'in getirdiği diğer hikayeleri de çok iyi hatırlıyorum, dünya genelinden özel haberlerdi. Bazıları gazetecilik zekasının ve aşırı merakın örnekleri olarak akılda kaldı. Fisk eski Yugoslavya'daki iç savaş sırasında NATO'nun sivilleri öldürdüğünü ortaya çıkardığında gidip füzelerin kalıntılarını bulma zahmetine girmiş ve Amerikalı imalatçılara kadar izi sürülebilecek yanmış parçalar keşfetmişti. The Indy'nin yazı işleri müdür yardımcıları da ona hikaye için harika bir manşet vermişti: “NATO için gaddarlık hâlâ bir muamma. Belki ben yardımcı olabilirim..." Bu akıllıca bir gazetecilikti ve ona aldığı birçok ödülden birini kazandırmıştı.
 


Ortadoğu'nun tarihine ve kültürüne duyduğu derin ve daimi ilgi (hayatının neredeyse yarısında Lübnan'da yaşadı) yazdığı her şeye ve en çok da 1.286 sayfalık kişisel vasiyeti Büyük Medeniyet Savaşı'na sinmişti. Arapça konuşuyordu, bu orada yerleşik muhabirler için bile çok nadirdi ama tabiri caizse Arapça da yaşıyordu.

Kişisel bir hatıra olarak, Fisk'in büyük harfle yazılmasında ısrar ettiği gibi ilk Holokost'un kurbanları olan Ermeni halkının davasını desteklemesine de hayranlık duyardım. Ofise ara sıra yaptığı ziyaretlerde bize maceralarını anlatır, sıkıntılı telefon hatlarından aktarılan kabataslak hikayelere daha fazla ayrıntı katardı. Kendini Pakistan'da Afgan mülteciler tarafından (yeterince ironik) taşlanarak öldürülmek üzere bulması gibi. Karakteristik olarak mültecilerin yanında dururdu.

Gerçekten cesur bir adamdı ve bu da onun dünya çapındaki parlak şöhretini daha da arttırdı. Bu, Fleet Street'in (Birleşik Krallık'ta tarihte basın ve matbaaların, özellikle de gazetelerin yer aldığı ünlü bir cadde -çn.) büyük canavarlarına karşı durmak konusunda da geçerliydi. Haşmetli Daily Express'in editörü olan efsanevi John Junor'un muhabirine hak ettiği ilgiyi göstermediğini anlayınca Fisk yürüyüp gitmişti. O sıralarda editörlerinin Murdoch'ın yayımlamak istediği şeyleri tahmin ederek bazen haberlerini tıraşladığından şüphelendiğinde aynı şeyi Rupert Murdoch'a da yapmıştı. İşte o zaman, 1980'lerin sonunda, Fisk The Independent'la görüştü. Editörlerini daha cana yakın ve destekleyici bulmuştu. Kurucu editörümüz Andreas Whittam Smith'in bize söylediği gibi, The Independent okuyucularına saygı duyar ve yazarlarına güvenir. Buna karşılık biz de uluslararası yıldızımızı daha çok takdir ettik.

Görünüşe bakılırsa bir resepsiyonda ya da barışla veya başka bir şeyle ilgili sonuçsuz yuvarlak masa toplantılarında ne zaman Ortadoğu'dan birine rastlasam bana Robert Fisk'i tanıyıp tanımadığımı sorarlardı. Ne soru ama! Onu kim tanımaz?

 

* Sean O'Grady'nin makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Korkusuz ve araştırmacı Robert Fisk, The Independent'ın ve bağımsız gazeteciliğin en iyi ismiydi

independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU