Depremlerde sadece fakirler mi ölür? Bilim insanları "sınıfsal deprem" iddiasına mesafeli yaklaşıyor

Prof. Ahmet Ercan'ın "depremde fakirler ölür" sözleri tartışılmaya devam ediyor. Uzmanlar doğa olayının üzerinde yaşayan insanların sosyal statüsünü göre değil kentin kalitesine ve zeminin sağlamlığına göre yıkıcı olduğunu söylüyor

Depremde çok büyük bir zarar gören Barış sitesi tam yıkılmasın diye kepçelerle desteklendi / Fotoğraf: AA

Kadifekale, hep "şen" yüzüyle öne çıkan İzmir'in öteki yüzü…

"Sonradan İzmirlilerin", kente göçenlerin toplandığı, gecekondulaştığı, hep o muhteşem İzmir manzarasına bakarak yoksullukla savaştığı bir tepe. 

Güneydoğu şehirlerinden gelen kadınların, annelerinden aldığı yetenekle tanesi 2 Türk lirasından tandır ekmeği yaparak "katkısız ekmek" yemek isteyen "Beyaz İzmirlilere" sattığı, uyuşturucunun büyük bir sıkıntı olduğu, İzmirlilerin bile gitmek istemediği bir mahalle. 

Meşhur "İzmirli" kimliğine dahil olmayan Kadifekale şimdi Ege'yi boydan boya sallayan depremin yıkımına kentin tepesinden bakıyor.

Esmer İzmirlilerin bu bakışları deprem bilimci Ahmet Ercan'ın, depremden en çok fakirlerin zarar gördüğüne ilişkin "sınıfsal" iddiasının anti tezi gibi duruyor.   

 

Ekran Resmi 2020-10-31 18.23.50.png
Kadifekale / Fotoğraf: Twitter


"Hiçbir zenginin enkazdan çıkarıldığını duymayacaksınız"

Deprembilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan'ın Fox TV'de İzmir depremiyle ilgili yaptığı deprem ve yoksullukla ilgili yorumlar geniş yankı buldu.

Ercan, depremde önce yoksulların öleceğini anlatmak için, "Depremde zaten yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir ünlünün, hiçbir zenginin enkaz altından çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız. Ana sorun yoksulluktur" vurgusu yaptı.

Ercan'ın açıklamalarının bir kısmı şöyleydi:

Bu ülkede yoksulluğu yenmedikçe depremlerin adı 'ölüm'olur . İnsanlar istedikleri için kötü ev yapmıyorlar. Çünkü yer inceleme çalışmalarına, inşaat mimari projelerine para ödemekleri gerekiyor. Bir ülkede deprem sorununu çözmek için o ülkenin ekonomisinin düzelmesi gerekiyor. Yani yoksulluk ne kadar fazlaysa deprem size o kadar yakındır.

Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye'de deprem konusunda görüşleri en çok merak edilen isimler arasında.

Söylediği net: Deprem bir doğa olayı, üzerinde kimin yaşadığına bakmaz. Kentleşme ne kadar deprem güvenli yapılmışsa, depremi odağına koyarak, planlı programlı yapılmışsa o kentler o kadar güvenli olur.

Bilim toplumlarında, deprem kuşakları içindeki binalara çok dikkat edildiğini belirten Görür, "Bina malzemesine dikkat ederler. Çok yüksek binalar yapmazlar. Çelik binalar yaparlar, zemin etütlerine özen gösterirler, zeminin zayıf olduğu yerlere bina yapmazlar tam aksine o tür yerleri yeşil alan şeklinde tutarlar. Nüfus yoğunluğunu arttırmazlar ve iyi malzeme kullanırlar. Dolayısıyla kentin güvenli olmasını sağlarlar. Kentin inşasını, oranın deprem kenti olduğu bilinciyle yaparlar" dedi.

 

Prof. Dr. Naci Görür deprem Indpendent Türkçe.jpg
Prof. Dr. Naci Görür / Fotoğraf: Indpendent Türkçe

 

"Deprem, 'gidip fakir mahalleyi vurayım' demez"

Kentin içinde fakirin de zenginin de yaşadığını hatırlatan Görür, "Deprem, 'şu mahalle fakir gidip burayı vurayım' demez. Deprem olduğu zaman o kent güvenli ise zaiyat ya olmaz ya az olur" şeklinde konuştu.

"Zengin iyi ev yapar, bilinçlidir, fakir-fukaranın parası yoktur yapamaz. Fakirler çer-çöp evlerde oturur, dolayısıyla da bu evler yıkılır' demek isteniyorsa bu bir bakıma doğru olabilir" diyen Görür şöyle devam etti: 

Kentlerde 'fakirler burada, zenginler şurada otursun' diye bir ayrım yok. Dolayısıyla bu sözün çok büyük bir anlamı yok. Zenginler oturdukları bölgenin deprem güvenli olup olmadığına mı bakıyor. Cevap hayır. Birçok lüks yer var ki deprem açısından son derece sıkıntılı. Ama zenginler oturuyor. Bu sözlerin bilimsel bir tarafı bulunmuyor. Belli bir doğrusu olsa da kentin tamamında böyle bir ayrım yok ki. Ben bilim adamı olarak böyle konuşmak istemem ama diyene saygı duyarım.

Bu bir doğa olayı, üzerinde kimin yaşadığını bilir mi? Bir bölge çok hasar gördüyse bunun bilimsel nedenleri olur. Öncelikle o bölgeni jeolojik yapısı, fay sistemi Bayraklı bölgesinde şiddetin daha çok olmasına neden oldu. Buranın zemini de depremin etkisini büyüttü. Ayrıca yapı stoğu yeterli kalitede değildi. Bu kadar net ve basit şeyler üzerinden neyi tartışacağız ki?


"Tam tersi bile olabilir"

Profesör Ali Koçyiğit yıllarca Türkiye Deprem Danışma Kurulu üyesi olarak görev yaptı.

Devlet kademelerinde depremle ilgili görüşlerine hala başvurulan bir bilim adamı olan Koçyiğit, böyle bir genellemenin doğru olmadığını söylüyor.

Türkiye'de yerleşim yanlış yerde yapıldığı için tam tersinin bile söylenebileceğini kaydetti.

 

Ali Koçyiğit.jpg
Prof. Dr. Ali Koçyiğit / Fotoğraf: Pamukkale Üniversitesi 

 

Türkiye'de yerleşim alanlarının büyük kısmının ovada yani zayıf zeminde olduğunu belirten Koçyiğit, daha az kesiminin yamaç ve tepelerde olduğunu kaydetti. 

Gecekondulaşmadan bahsedilecekse onlar da yamaçlarda ve daha yukarılardadır. Daha zengin insanlarımız düz kesime bina yapıyorlar. Böyle bir genellemenin karşısındayım, böyle bir şey olmaz dedi.

"Deprem değil insan öldürür"

"Doğa böyle bir seçim yapmaz" diyen Koçyiğit, "Deprem öldürmez, bina öldürür" sözüne de karşı çıkıyor.

Koçyiğit, şunları söyledi:

"Binayı da insanlar yapıyor. Binayı sağlam bir zemin üzerine, deprem kurallarına uygun şekilde yaparsak bina çökmez dolayısıyla insanlar da ölmez. Dolayısıyla 'bina öldürür' ifadesi de doğru değil. Birini suçlayacaksak kendimizi suçlamalıyız. Kabahati binada değil yapanlarda bulmalıyız, çöken binaların yerini seçenlerde bulmalıyız"

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU