Muharebe alanlarının tespit, korunma ve ziyarete açılması

Prof. Dr. Mesut Uyar Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Meşhur tarihçi Prof. Dr. Zeki Velidi Togan sürgünde yaşadığı Avrupa'dan 1925'te Türkiye'ye gelmişti. İlk fırsat bulduğunda 1402 Ankara Muharebesi'nin cereyan ettiği alanı ziyarete kalkıştı.

Elinde harita olmadan köylülere sorarak Hüseyin Gazi Dağı'na ulaştığında buradaki köylüler onu uyarırlar:

Niye buralarda dolaşıyorsun? Birisi seni yakalar da öldürür.


Togan, bu ikazlara rağmen dağa çıktığında beş Avrupalı ziyaretçiyle karşılaşır. Bunlar demiryollarında görevli Alman, Fransız ve İsveçli mühendislerdir.
 

zeki_velidi_togan.jpg
Prof. Dr. Zeki Velidi Togan


Tıpkı Togan gibi onlar da can güvenliği endişesi duymadan kitaplarda okudukları Ankara Muharebesi alanını gezmeye kalkışmışlardı.

Togan, mühendislerle arkadaş olur ve sonradan muharebenin asıl gerçekleştiği, Çubuk Ovası, Esenboğa ve Yağbasan'ı beraberce gezerler. 1


1925 yılında Ankara Muharebesi ile ilgili bilgi broşürü, rehber, kitap, harita ve bilgilendirme levhaları yoktu. Şimdi de yok.

Üstelik Togan ve arkadaşları bize göre şanslıydı. 1925'te Çubuk Ovası ve civarında yapılaşma yoktu. Şimdi uluslararası havalimanı, organize sanayi bölgesi ve gittikçe büyüyen yerleşim yerleri var.

Gerçeği söylemek gerekirse, Çanakkale dışında ülkemizde muharebe alanları tespit, tescil ve koruma altına alınmış değildir.

Her ne kadar Sarıkamış, Malazgirt ve Sakarya muharebe alanlarının korunması için ilk adımlar atılmış ve milli parklar teşkil edilmişse de henüz Çanakkale seviyesine ulaşılamamıştır.


Oysa çoğu konuda örnek aldığımız batılı ülkelerde muharebe alanları, ülkenin kültürel varlığının parçası kabul edilmekte aynen antik ören yerleri gibi koruma altına alınmış ve turizmin konusunu teşkil etmektedir.

Özellikle Fransa (Birinci ve İkinci Dünya Savaşları) ve Amerika'da (Bağımsızlık ve İç Savaşı) her yıl milyonlarca turist muharebe alanlarını ziyaret etmektedir.

Sadece muharebe alanları konusunda uzmanlaşmış tur şirketleri dünya genelinde geziler düzenlemektedir. Pek farkında olmasak da bu tur şirketlerinin gezi güzergahlarından biri Türkiye'dir. 
 

Gettysburg muharebe alanı turları.jpg
Gettysburg muharebe alanı turları


Aslında 1980'lerin ortasından itibaren her yıl artan sayıda Avustralyalı ve Yeni Zelandalı turistlerin Çanakkale'yi ziyaret etmesi nedeniyle ülkemizde bir farkındalık oluşmaya başladı.

Çanakkale'nin ülke içinde popülerlik kazanmasında bunun inkâr edilemez bir etkisi de olmuştur.

Tarihçi, arkeolog ve çevre korumacılar farklı muharebe alanlarının korunması için kampanyalar yürütmekte ve toplumu bilinçlendirmeye çalışmaktadır.

Bazı turist rehberleri kendi şahsi çabalarıyla muharebe alanı turları düzenlemektedir. Kısacası ülkemizde de muharebe alanları konusunda bir şeyler yapılmaktadır.

Sorun bu çabaların birbirinden kopuk ve hatta birbirini baltalar tarzda olmasından kaynaklıdır. Dolayısıyla etkileri de az olmaktadır. 


Öncelikli olarak muharebe alanları ve bunlarla bağlantılı askeri tesislerin insanlık mirasının parçası olduğudur.

İnsan medeniyetini anlamanın yolu sadece muhteşem anıt ve sanat eserlerinden değil aynı zamanda savaş ve yarattığı yıkımı anlamaktan geçmektedir.

Üstelik savaşlar yeni ülke ve milletlerin doğmasında önemli rolleri olmuştur. Kurtuluş Savaşı'nı bilmeden Türkiye Cumhuriyeti'ni anlamak mümkün değildir.

Bu da zaten ikinci boyutu teşkil etmektedir; vatandaşlarımıza ve gelecek nesle tarih ve vatanseverlik bilincinin aşılanması.


Üçüncü boyut ekonomidir. Sevsek de sevmesek de bir faaliyet kayda değer bir ekonomik getiri sağlamıyorsa devlet, toplum ve bireylerin ilgisini çekmemektedir.

İç ve dış turizmin ülke ekonomisi içindeki payı artmaktadır. Bazı yöreler neredeyse tamamen turizmden geçimini temin etmektedir.

Turizmi çeşitlendirmek, genişletmek ve derinleştirmek ülkemizin dünya turizm sektörü içindeki payını artıracaktır.

Muharebe alanları turizmi çeşitlendirme konusunda yardımcı olacağı gibi şimdiye kadar turizmden pay alamamış yöreler için önemli bir ekonomik fırsattır.

Ayrıca iş bulma konusunda sorun yaşayan tarih ve arkeoloji mezunlarına kendi uzmanlık alanlarında çalışma şansı verecektir. 


Peki ne yapmalıyız?

Acilen yapılması gereken ülke hudutları içindeki muharebe alanlarının envanterinin çıkarılmasıdır.

Konunun uzmanlarından teşkil edilecek bir komisyon İlkçağ'dan bu yana ülkemizde cereyan etmiş muharebelerin temel bilgileri ve en önemlisi yerlerini listelemelidir.

Oldukça kolay gözüken bu adım, aslında o kadar da kolay değildir. Üniversitelerimizde askeri tarih ve muharebe alanı arkeolojisi alanları tanınmış akademik eğitimi verilen disiplinler değildir.

Yeterli uzmanımız bulunmadığı gibi moda olan her konuda uzman kesilenler ise başka bir sorundur. Dolayısıyla bu listenin hazırlanmasında mutlaka yabancı uzmanlardan destek almak gerekmektedir.

Mümkün olduğunca komşu ülke akademisyenlerini sürece dahil etmek orta ve uzun vadede fayda sağlayacaktır.


İkinci adım teşkil edilecek keşif heyetleri ile listedeki muharebe alanlarının günümüzdeki durumunun tespit edilip tehlike altındakilerin belirlenmesidir. Yani envanteri hazırlanacaktır.

Tabii ki bir geçiş güzergâhında yer alan ve önemli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ülkemiz coğrafyasında irili ufaklı binlerce muharebe cereyan etmiştir.

Bunların hepsinin koruma altına alınması, yatırım yapılması ve ziyarete açılması mümkün değildir. Dolayısıyla önem derecesi ve tehlike altında olup olmadığına göre bir kısmı seçilecek, tescil edilip koruma altına alınma üçüncü adımdır.

Yalnız bu adımda acele edilmemelidir. Geçici koruma kararıyla bölgeye yönelik tehdit ortadan kaldırılıp yüzey araştırması ve arkeolojik kazılara imkân tanımak gerekir.

Aksi takdirde Malazgirt örneğindeki gibi tartışmalı bir yer milli park alanı olarak belirlenebilir veya Sakarya'daki gibi muharebe alanının bir kısmı koruma alanı dışında kalabilir. 


Dördüncü adım ise muharebe alanının korunması ve ziyarete açılması gerekli teşkilatın korunması ve yatırımın yapılmasıdır.

Milli Parklar bünyesinde veya ondan bağımsız bütün muharebe alanlarını kapsayan bir merkezi teşkilata ihtiyaç vardır.

Ancak bu merkezi yapı uzman ve teknik destek veren bünyede olmalı her tür kararın alındığı farklı muharebe alanlarının kendi özgün özellik ve ihtiyaçlarını dışlayan otoriter merkeziyetçilikten uzak olmalıdır.

Dünyada bu konuda muhtelif örnekler mevcut olduğu gibi ülkemizde Milli Park ve Müze Genel Müdürlüğü deneyimleri bulunmaktadır. 


Bir muharebe alanının koruma ve ziyarete açılması sürecinde yerli ve yabancı uzmanlardan azami düzeyde istifade edilmesi gerekirken yöre halkı, belediye ve üniversiteler dahil edilmelidir.

Ayrıca her muharebenin tarihi ve coğrafi bütün parçası olduğu ihmal edilmemelidir. Örneğin Çanakkale-Biga'daki Büyük İskender'in meşhur muharebe alanı Granikus bir milli parka dönüştürülürken İskender'in bütün batı ve güney Anadolu'yu kapsayan askeri seferi, kale muhasaraları ve İssus gibi diğer muharebeler dikkate alınmalıdır.

Aynı şekilde Granikus projesi, Çanakkale Tarihi Alan ve Truva ören yeri ile bütünleşecek şekilde gerçekleştirilmelidir.


Bu dört adımı başarılı bir şekilde atmanın yolu sadece muharebe alanlarına yönelik bakışın değişmesi değil aynı zamanda ülkemizin kapasitesinin geliştirilmesinden geçmektedir.

En başta üniversitelere görev düşmektedir. Muharebe alanlarının tespit, tescil, korunma ve ziyarete açılması için gereken uzman ve personelin yetiştirilmesi zaruridir.

Askeri tarihçi, muharebe alanı arkeoloğu, yer radarı (GPR) teknisyeni, rehber, silah ve askeri eser uzmanı ve restoratörleri eğitilmelidir.

Yani bunları yetiştirecek yeni bölüm ve dersler açılmalıdır. Hali hazırda bu konularda yetişmiş uzman az olduğundan geçici olarak kurs ve görev başı eğitimleri ile ihtiyaç karşılanabilir.

Ancak uzun vade çözüm bu uzmanlık alanlarının üniversite eğitimine dahil edilmesi ile mümkündür. Doğal olarak yabancı üniversite, enstitü ve kurumlarla işbirliğine girilmelidir.
 

Kurmay gezisi.jpg
Kurmay gezisi


İkinci sorumlu Türk Silahlı Kuvvetleri'dir (TSK). Hem bu projenin işlerliği için gerekli bazı uzmanlık ve potansiyele sahiptir hem de tüketici konumundadır.

Muharebe alanı gezileri Avrupa'da 19'ncu yüzyılın başında askeri eğitim maksadıyla başlamıştı. Askeri okul öğrencileri ve subayların muharebe alanı ve kurmay gezilerine çıkmaları mesleki gelişimleri için önemli görülmekteydi ve halen öyledir.

TSK arşiv, bilgi birikimi ve teknik kapasitesiyle muharebe alanı tespit ve geliştirilmesi projelerine destek verirken Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) de sürece dahil olup muharebe alanı ve kurmay gezilerini eğitim sürecine dahil edip bu konuda yetişmiş kişileri istihdam etmelidir.

TSK ve MSÜ, savaş oyunları ve canlandırma (reenaction) gibi muharebe alanlarının kullanımını interaktif hale getiren faaliyetler düzenleyerek öncülük yapabilir.

Böylelikle hem üretici hem de tüketici olarak muharebe alanlarının korunması ve kullanılmasında önemli rol oynayacaktır. 
 

Antietam Muharebe Alanı gezi haritası.jpg
Antietam Muharebe Alanı gezi haritası


Üçüncü görev sahibi ise yerel yönetimlerdir. Her şeyi merkezi devletten bekleme dönemi çoktan geçmiştir.

Asıl mal sahibi olan ve muharebe alanlarının geliştirilmesinden ekonomik ve kültürel açıdan en fazla fayda sağlayacak yerel yönetimler ve halk aktif bir şekilde bu sürecin parçası olmalıdır.

Aksi takdirde gösterilen çaba ve yapılan yatırımın yöreye katkısı sınırlı kalacaktır. Çünkü muharebe alanı turizmi sadece iş imkânı, ulaşım, konaklama ve yeme-içme ile sınırlı değildir.

Ziyaret merkezi, anıt, müze, sergi salonu ve kütüphanelerle zenginleşen kültürel-eğitim boyutu ve hediyelik eşya, kitap, broşür, haritaları kapsayan ekonomik boyutu mevcuttur.

Farklı turist çeşitlerine uygun broşür, kitapçık ve harita üretmek bile başlı başına bir iştir ve ne yazık ki Türkiye bu konuda epey başarısızdır.

En meşhur turistik mekânın tanıtım ve bilgilendirmesini yapacak malzemeyi kaliteli ve sürekli olarak üretemiyoruz.

Anıt tasarımından bilgilendirme levhalarının hazırlanmasına yapılacak çok şey var ve bu konuda yerel yönetimler ön almalıdır.

Hatta yerel yönetimler bölgelerinde olan ama ülke öncelikli korunacak-geliştirilecek listeye giremeyen muharebe alanlarını kendi insiyatifleriyle tespit, tescil ve turizme açılması işlerini üstlenebilir. Tabii ki uzman denetimi altında olmak kaydıyla.
 

Verdün Muharebe Alanı koşusu.jpg
Verdün Muharebe Alanı koşusu


Sonuç olarak muharebe alanlarının korunması ve turizme kazandırılması ülkemize ve dünyaya önemli kazanımlar sağlayacak bir projedir.

Bir askeri tarihçi olarak benim için önemli olan korunma ve eğitimde kullanılmalarıdır. Ama ülke ve yöre halkı için işin ekonomik ve kültürel boyutları daha önemlidir.

Bunlar birbirine rakip değildir. İyi bir planlama ve uygulama ile pekâlâ farklı gayeler için beraberce hareket etmek ve çalışmak mümkündür.

Dünyada bunun iyi ve kötü örnekleri bulunmaktadır. Bu alana yeni giren bir ülke olarak gecikmeden kaynaklı dezavantajlarımız olduğu gibi başka deneyimlerden istifade fırsatımız mevcuttur.

Önemli olan sen-ben kavgasına düşmeden ve işi alaturkalaştırmadan bilim ve ortak fayda ışığında dünya-ülke mirasını korumak ve topluma kazandırmaktır.

 

 

1. Zeki Velidi Togan, Hatıralar, (İstanbul: Tan Matbaası, 1969), s. 614-615.


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU