Meyveden korkmayın

Yrd. Doç. Dr. Neslihan Aktaş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Günümüzde hepimizin asıl amacı sağlıklı yaşam.

Hızlı şehir hayatından kaynaklı zamansızlık ve bunun üzerine bir de kötü beslenme eklendiğinde vücudumuz yorulur, kendisini dinlendirme ve yenileme fırsatı bulamaz.

Doku yenilenmesini sağlamanın en önemli yolu yeterli ve dengeli beslenmedir.

Aksi takdirde vücut için gerekli besin ögeleri zamanında ve yeterli miktarlarda alınmadığı için hastalıklara karşı direnç azalmakta, hastalığın tedavisi uzun sürmekte, zor ve pahalı olmaktadır. 

Meyve yemek demek, vücudunuz ve özellikle bağırsaklarınız için çok önemli olan lifi (diyet posası) almanız demektir.

Meyve çeşitleri hem çözünür hem de çözünmeyen liflere sahiptir. Bu iki lif birlikte bağırsaklardan meyve şekerinin emilimini yavaşlatmaktadır.

Bu sayede lifler çok fazla şekerin emilimini sınırlayarak karaciğerin yüksek kan şekerine maruz kalmasını engeller.

Aynı zamanda tüm vücut faaliyetlerinde büyük rolü olan vitamin ve mineralleri almanın en doğal ve en kolay halidir.

Özellikle C vitamini, potasyum, folat, beta-karoten gibi antioksidanlardan zengin olan meyveler bizi kansere, kalp hastalıklarına, kan hastalıklarına, kemik, beyin hastalıklarına ve metabolik hastalıklara karşı korur.

Günlük beslenmemizde yediğimiz besinlerin sindirimi sonucu ortaya çıkan toksik maddeler, hava kirliliği, kullandığınız sigara, ilaçlar, ultraviyole ışınlar reaktifoksijen türleri (ROT) demektir.

Yani vücudunuzda sağlıklı hücrelerinizi yıpratarak zarar veren, hastalıkları çağıran tehlikeli uyaranlardır.

Bunlara karşı savaş açan antioksidanlar en çok meyvelerde bulunur. Meyveler biyoaktif fitokimyasallar açısından oldukça zengindir.

Fitokimyasallar; majör kronik hastalık riskini düşürücü etkiye sahip olan bitki bileşikleridir.

Bu biyoaktif bileşikler, mekanizmaları bakımından birbirlerini tamamlayan nitelikte olduklarından, en iyi yararı sağlamak adına günlük beslenmede çeşitli tüketimleri tercih edilmelidir. 

Bunların yanı sıra meyve tüketiminin zararlı etkileri konuşunda da tartışmalar fazla. Meyve şekeri olarak bilinen fruktozun fazla tüketimi obezite, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom gibi problemlere yol açabilmektedir.

Fruktoz, glikoz gibi tüm hücrelerde değil sadece karaciğerde metabolize edilmektedir. Bu nedenle yüksek karbonhidrat içeren batı tarzı diyetler ile beraber fazla meyve tüketiminde, fruktozun fazla alımından kaynaklı olarak karaciğerde yağa dönüştürülmesi artar. 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) günlük beş porsiyon meyve-sebze tüketimini önermektedir. İdeal miktar her insan için farklılık gösterir; ancak genel anlamda, günde 2 porsiyon meyveye ihtiyacınız vardır.

Enerji gereksinimi yüksek olanlar günde 3-4 porsiyon meyve yiyebilir. Meyveleri, akşam yemeklerinden sonra değil gündüzleri ara öğün olarak ya da kahvaltıda tüketerek gün içerisinde enerji metabolizmasına katılmasını sağlayabilirsiniz.

Meyve suyu yerine meyve pürelerini, meyve püresi yerine meyve salatalarını, meyve salatalarının yerine de meyvelerin kendilerini bütün olarak yemek daha doğru olacaktır.

Peki, 1 porsiyon meyve miktarı ne kadar?

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberi'ne göre;

Bir standart porsiyon; kuru meyveler için 30 gram (g), muz için 100 g, trabzon hurması için 80 g ve diğer tüm meyveler için 150 g'dır. Dilimlenmiş büyük meyveler veya küçük taneli meyvelerin, 1 küçük kase ölçüsü, 1 standart porsiyondur. 

Bazı meyvelerin porsiyonları aşağıdaki gibidir;

1 orta boy armut
1 küçük boy elma
1 dilim ananas
12 küçük/8 orta boy çilek
15 iri üzüm
1 küçük boy şeftali
1 orta boy portakal
1/2 su bardağı yaban mersini/karadut/böğürtlen/dut
1 ince dilim kavun
3 üçgen dilim karpuz
1 orta boy incir
12 tane kiraz
1 küçük boy muz

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU