İnsanlık Dini ve Vatan Dini... Evrensellik ve ulus devlet tahayyülü

Rıfat Özcan Independent Türkçe için yazdı

Auguste Comte, Fransız İhtilali sonrası ortaya çıkan düzensizlik içinde bir düzen arayışına girer. Pozitivist felsfeyi ortaya koyan Comte, üç hal yasasını düşüncesinin temeline oturtur. Üç Hal Yasası'nı şu şekilde tanımlar:

  1. Teolojik Evre
    En önemsediği aşama budur. Bu evrede insanlar çevrelerinde olan bitenleri din ile açıklar. 
     
  2. Metafizik Evre
    Bu evre bir an önce bitmesi gereken bir evredir. En sevmediği çağdır.
     
  3. İnsanlık Çağı
    Pozitivist bilimsel evredir. İnsanlar fenomenleri gözler ve aralarındaki ilişkiye keşfeder bu evrede. 


Bahsettiği gelişim ve ilerleme, düşünsel bir gelişimdir. Her üç aşamada da hakim sınıflar vardır. Sırasıyla; din adamları ve askerler, hukukçular, devrimciler ve son aşamada da sanayiciler ve bilim insanları.

Comte'a göre, modern dönemin krizi  bu üç evrenin aynı anda yaşanıyor olmasıdır. Çare ise, toplumu arıtmak ve saf bilimsel düşünceye dayanan bir toplum yaratıp, sosyal hayatı gelenekten arındırmaktır.

Devrim düşüncesine son derece mesafeli, şiddet karşıtı ve antikolonyalisttir kendisi. Ayrıca İslam'ı olumlar. Cezayir'den Fransızlar çekilmezse umarım bir gün Cezayirliler onları kovar diyecektir.

Marx'ın bile Hindistan'ın sömürgeleştirilmesini desteklediği bir dönemdir bu.

Comte ise, ulusal ve uluslararası bir düzen öngörür. İki devlet kurulacaktır kehatine göre; birinin merkezinin Paris, diğerininse İstanbul olacağını söyler.

Tek dünya devleti kehanetinde de, başkentin İstanbul olacağını iddia eder.

Bu doğrultuda, fikrinin merkezinde düzen ve merkeziyetçiliğin olduğunu söyleyebiliriz.

Osmanlı'yı ve dolayısıyla Türkiye'yi de bu fikir etkilemiştir. Bu bağlamda, iki ana akımdan bahsedebiliriz.

Prens Sabahattinler Osmanlı'nın kurtuluşu için İngiliz müdahaleciliği ve ademi merkeziyetçiliği savunurken, pozitivizmin Osmanlı'daki temsilcisi Ahmet Rıza vb. isimler tam merkeziyetçi ve tam bağımsızlıkçıdırlar.

Cumhuriyeti de Ahmet Rızalar kuracaktır. Bu iki kutup, günümüze kadar da siyasi hayatımızda devam eder.

Bugünün siyasi areneasını anlamak için, pozitivist düşüncenin filizlendiği döneme bakmak gerekir.

"Küresel" dünyaya daha yakın olan siyasiler ile "ulusal" olanı daha önemseyen siyasilerin savaşıdır bugün Türkiye'de  yaşanan ve biz bunu pozitivizme kadar götürebiliriz. 

Jön Türklerin 1902 kongresinde, bu fikir ayrılığı net olarak ortaya çıkacaktır. Bu da ayrı bir yazının konusu olabilir.

Pozitivizm, temelde ilerleme fikrine dayanır ama bu ilerleme bir düzen ile beraber gelmelidir. Düzen ve ilerleme kavramları dünyada birçok siyasi oluşumu etkilemiş, hatta Osmanlı'da Fransız devrimin 100'ncü yılında bu kavramlardan esinlenerek İttihat ve Terakki ismiyle bir oluşum kurulur.

Bu dönemdeki hakim pozitivist etkileri, yeni kurulan Brezilya cumhuriyetinin bayrağındaki "düzen ve ilerleme" kelimelerinde de görüyoruz. 

Comte'un mezar taşında da pozitiviszmim ilkeleri karşımıza çıkar:

İlke olarak aşk,temel olarak düzen, amaç olarak da ilerleme.


Aslında "ilerleme"nin 19'ncu yüzyılda ortaya çıkan yeni bir fikir olmadığını fikrin kaynağına ulaşmaya çalıştığımızda, Aristo'ya kadar gelebiliyoruz.

Aristo, siyasal ilerlemeyi şu üç aşamada ele alır.

  1. Aile
  2. Ailelerin birleşmesinden oluşan köy/cemaat
  3. Site (polis)

Görüldüğü üzere, ilerleme fikrinde istikrarlı ve doğrusal bir şekilde gelişim söz konusudur ve sürekli ileriye gidiş vardır.

Comte'un ve 19'ncu yüzyıl sosyologlarının da temel düşüncesi ilerlemeciliktir.

Comte, sosyolojiyi ilk olarak doğa bilimlerinden esinlenerek "sosyal fizik" olarak tanımlamıştır.

1789'daki Fransız İhtilali'ni izleyen kargaşa döneminden sonra ortaya çıkan düzen arayışı, dinin yerine ikame edilecek yeni seküler dinlerin icat edilmesine neden olmuştur. Bunlardan biri de, Comte'un kurduğu İnsanlık Dini'dir.

Bu yapı, aslında Hıristiyanlık formunun metafizik temelini boşaltıp, yerine bu dinin kaidelerinin doldurulmasından ibarettir.

Comte'un önerdiği bu yeni dine baktığımızda; ibadetlerin, özel günlerin, bir ilmihalin, kutsal kişilerin ve dini bir takvimin mevcut olduğu büsbütün bir din görürüz.

Zamanı kendine göre planlayan ve son derece sistematik bir dindir bu. Ayrıca bu İnsanlık Dini'nin rahibi ya da peygamberi de kendisidir.

Comte'un pozitivist felsefesini anlattığı kitap, 1852 yılında Pozitivizm İlmihali olarak basılır.
 


Bu dinin tanrısı insanlıktır. Yıl 13 aydan oluşur. Her ay 28 gündür. Her haftanın ve günün özel bir adı vardır.

Tıpkı Hıristiyanlık'ta her günün bir azizin olması ve o gün doğan çocuklara da göbek adı olarak o azizin adının verilmesi gibi. 

Bu dinin yılın aylarına verdiği isimlere baktığımızda; rastgele seçilmemiş, başka dinlerin önderleri olsalar bile insanlığa katkısı olduğu düşünülen isimler karşımıza çıkıyor.

İlk ay Musa ayıdır ve bu ayın 4. haftası Muhammed haftasıdır.

Diğer ayların isimleriyse şöyledir: Homeros, Aristotales, Arşimed, Sezar, Aziz Paul, Şarlmen, Dante, Gutenberg, Shakespeare, Descartes, Frederic, Bichat.

Bu isimler için anma günleri düzenlenir ve bunun dışındaki en önemli gün ise "Kutsal Kadın" günüdür. Bu kutsal kadın, Comte'un platonik aşkı Clotilde de Vaux'tur.

Kadın, İnsanlık Dini'nin temel figürüdür. Anne sevgisi ve manevi sıcaklığı betimleyen kadın, ahlaki gücü oluşturacak olan başlıca unsurdur.

Comte, yazılarında Vaux'u "Koruyucu Meleği" diyerek anmış, yeni kurulan pozitif felsefenin ve sosyoloji biliminin kraliçesi, İnsanlık Dini'nin de tanrıçası ilan etmiştir.

Büyük isimlerin anılması Pozitif Tapınak denilen kurumlarda gerçekleşmelidir. Bu tapınakların her birisinde ise, Clotilde de Vaux'u temsilen, oğlunu kolları arasında tutan bir kadın heykeli bulunmalıdır.

Pozitif İlmihal'inde, takvime ve tapınakların mimari krokisine yer veren Comte, tapınak içerisinin dizaynı ve gerçekleştirilecek ibadet ritüellerini de belirtilmiştir.

Buna göre, "Ölü Tanrıça" adıyla simgeleşecek olan Clotilde de Vaux'un heykeli ortada bir sunak şeklinde bulunmalı ve ibadet burada gerçekleşmelidir.

Comte'a göre bu tapınaklardan, Fransa dört yüz tane, bütün Batı ülkeleri ise iki bin tane inşa ettirmelidir. Tapınakların her birinde yedi rahip ve üç delege bulunacaktır.

Bu vesile ile toplam sayı yirmi bini aşacak ve pozitif din bütün insanlığa nüfuz edecektir. Bütün pozitif rahipler de Paris'te bulunan en yüce rahibe bağlı bulunacaktır. Bu rahip de Comte'un kendisidir. 1

Comte'u takip edenler, İslam medeniyetine büyük önem verirler. Batı'nın gelişmesinde Müslüman bilim adamlarının verdiği desteği önemserler.

İnsanlık Dini, insanları bu dünyada kurtuluşa erdirecek yeni ve evrensel bir dindir. 1852'de ilmihal kitabı çıktıktan sonra, bir nevi tebliğ çalışmalarına başlarlar.

Osmanlı'dan Mustafa Reşit Paşa'ya, Rusya'dan Çar Nikola'ya mektuplar yazılarak bu isimler "pozitivizm dinine" davet edilir.

Fransa'da örgütlenen "müminler", dünyaya da yayılmak isterler ama bu Comte'dan sonra olabilecektir. Osmanlı'dan da Ahmet Rıza Bey bu örgüte katılır ve kendisini "inanmış mümin bir pozitivist" olarak görür.

Pozitivizmde insanların çok özgür bir alanı yoktur. "Fert yoktur, cemiyet vardır" söylemi ön plana çıkar. Bu söylem, Ziya Gökalp'in "Hak yoktur, vazife vardır" cümlesinde de karşımıza çıkar.

Bu din, akıl ya da hümanizm dini değilidir. İnsanlık dinidir ama tüm insanlığı kapsamaz. Dünyaya bir eser bırakıp, insanlığa örnek teşkil edecek biri olduğunuzda  bu dine dahil olabilirsiniz. Diğer insanlar, sadece gübre yapıcılardır. 2

Temel ilkelerden biri şudur:

Herkes insanlığın çoçuğu olarak doğar ama herkes onun kulu olamaz.


Comte'un takvimine baktığımızda da bunu görürüz. İnsanlığa merhale atlatmış isimler orada yer bulur.

Yıldız Akpolat:

Pozitivizm aynı zamanda üçüncü ahittir. Eski ahit (Yahudilik) ve Yeni ahit (Hristiyanlık) ile ortak ilkesi ‘başkasını sev' düsturudur. Başkasını sevmek, Pozitivist İlmihal'in (ilk basım 1854) temel ilkesidir. Bu ilke Durkheim'ın ahlak ve alturist insan kavramları ile de örtüşür. Comte'a göre batının hastalığı ‘zihinsel anarşi'dir.

İnançlarda, fikirlerde birlik sağlanmadıkça toplumsal birlik ve düzen sağlanamayacaktır. O halde ilk elden yapılması gereken inançlar itibariyle zihinsel bir düzen getirmektir. Kant bu temeli epistemoloji (evrensel insan aklı) ile inşa etmeye çalışmıştır.

İşte Comte da bu çabanın içinde bilgiye bir sosyolojik temel bulmaya çalışır. Bu temel, insanlık fikridir. İnsanlık, Katolikteki tanrının yerini alacak ve yeni düzenin garantörü olacaktır. Comte, De Maistre ve Bonald gibi Fransız muhafazakarlara hayran olarak, Katolikliğin organik düzenine hayrandır.


İnsanlık Dini'nin İbadetleri 3

Temel ilkesi başkası için yaşamak olan bu din, üç olguyu öne çıkarır: Aşk, düzen ve ilerleme. Bu da Hıristiyanlık'taki testis inancına karşılık geldiğini söyleyebiliriz.Aynı şekilde insanlık-gök-dünya üçlemesi de vardır.

Ferdi olarak sabah, mesainin ortasında ve yatmadan önce ibadetler düzenlenmiştir.

Üç tip kadın tasviri vardır ve bunlar İslam tasavvufundaki "rabıta"ya benzer  bir  süreci simgeler. Anne, geçmişi ve hürmeti temsil eder.

Eş, şimdiki zamanı ve sadakati; kız çoçuğu ise geleceği, sevgiyi ve iyiliği temsil eder.

Tüm toplumun aynı anda yaptığı ibadetleri de, bugünkü resmi törenler olarak algılayabiliriz. Vatana bağlılık ilan edilerek ibadet edilir aslında.

Pozitivizmin renkleri yeşil, sarı ve mavidir. İlkeleri ise düzen ve ilerlemedir. Bu renklerin ve bu ilkelerin olduğu gibi yer aldığı bayrak da Brezilya bayrağıdır.

Düzen, Comte'ta toplumsal statiğe; ilerleme ise toplumsal dinamiğe karşılık gelir ve temel olarak da ihtilal fikrinin bitirilmesidir amacı.


Vatan Dini

Ayrıca devrimciler de 12 yıl yürürlükte kalan bir takvim oluştururlar. Gohier, 1792'de Vatan Dini'ni kurar.

Vatan kilisesi vardır ve hayal edilen nihai amaç bir ulustur. Bugünkü resmi cenaze törenleri, resmi nikah, devlet törenleri, milli bayramların temeli bu dindir.

Dini törenler, devlet törenleri ve milli bayramlar ile ikame edilir.

Enes Kabakçı: 

...18 yaşına basan erkeklerin askere alınması, 20 yaşına gelenlerin yurttaş listesine kayıt olma. Evlenme ve düğün merasimleri. Kısacası Vatan'ın da din gibi kutsalları olacaktır. Her şey yurttaşa vatan için doğduğunu, onun için yaşaması ve ölmesi gerektiğini hatırlatacaktır. Vatan, eskiden dinin yerine getirdiği işlevi yerine getirecektir.


Michelet;  

Devrim hiçbir dini kabul etmez, zira kendisi bizahiti bir dindir.


Durkheim, 1789'un havarileri ve şehitleri, gazileri vardır demektedir. Bugüne kadar gelen "devrim şehitleri" benzeri kullanımları hatırlayabiliriz.

Alexis de Tocqueville:

Din ruhları terketti ama yeri boş kalmadı.


Fransız İhtilali, kendini evrensel olarak sunar. Devrim, tüm insanlığa seslenir; tıpkı diğer tüm dinler gibi.

İnsanlık Dini'nin evrensellik iddiası, 19'ncu yüzyılda en üst noktaya çıkmış olan modernleşme merhalesine işaret ederken, Vatan Dini'nin de yine bu yüzyılda kendini daha fazla ortaya koyan ulus devlete işaret ettiğini söyleyebiliriz.

Bugünün dünyasını  etkileyen bu iki seküler din, ortaya çıktıkları dönemden itibaren dünyamızı şekillendirmiştir. İnsanlık Dini'ndeki evrensellik iddiasının da, Avrupa Merkezci olduğunu da son olarak eklemek gerekir. 

 

 

Kaynaklar:

  1. AUGUSTE COMTE'UN İNSANLIK DİNİ KURGULAMASINDA ÜÇ HAL KANUNU'NUN ROLÜ VE POZİTİF DİNİN NİTELİKLERİ, Uğur Berk KALELİOĞLU
  2. Sosyolojiyi Kurmak, Enes Kabakçı
  3. Pozitivizm İlmihali, Aguste Comte

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

DAHA FAZLA HABER OKU