Pandemi bireysel ve toplumsal yoksulluğu arttırıyor

BM'ye göre, yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca insanın varlığı ahlaki bir skandal. Yoksulluk sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda hem gelir eksikliğini hem de haysiyetle yaşayabilmek için gerekli temel yetenekleri içeren çok boyutlu bir olgu

Yoksulluk, gelir, kaynak veya güvenli bir geçim kaynağı eksikliğinden çok daha fazlasıdır / Fotoğraf: AFP

Zengin devletler zengin olmaya devam ederken fakir ülkeler fakir kalıyor. Dünya genelindeki yoksulluk günden güne artıyor. Nüfus düzenli bir şekilde artmaya devam ederken enerji ve gıda kaynakları tükenmek üzere. Öte yandan çevresel ve doğal afetler, hastalık ve salgınlar önce fakirleri etkiliyor.

Yoksulluk kader değildir

Sorular yerinde olabilir ancak kötümser. Dünya Yoksullukla Mücadele Günü, uluslararası topluma yoksulluğun kaçınılmaz bir kader olmadığını hatırlatmayı amaçlıyor. Dünyada hâlâ fakir, sefil ve işkenceye maruz kalan insanlar var. Bu gün, herkesi fakir ve zenginler, ülkeler ve bireyler arasındaki derin uçurumun kapatılması için çalışmaya zorlamak ve ihtiyaç sahiplerine yardım uzatmayı hedefliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu soruların kötümser; çünkü küresel istatistikler, gelişmekte olan ve üçgen ülkelerde ekonomik patlamaya yol açan birçok nedenden dolayı dünyadaki yoksul insan sayısının farklı aşamalarda azaldığını gösteriyor. İnsanlık tarihinin bu aşamasında bu tezin doğru olmaması koronavirüs (Kovid-19) salgınının dünya genelindeki işsizlik oranının artması ve çoğu ülkede çalışma hayatının tamamen duracak seviyede azalması nedeniyle meydana gelen ekonomik daralmalardan kaynaklanıyor.

Bununla birlikte, bu konuya ışık tutma arzusu nedeniyle 1987 yılında Dünya Yoksullukla Mücadele Günü ilan edildi. O sırada Paris'teki Place du Trocadero'da aşırı yoksulluk, şiddet ve açlık kurbanlarını desteklemek ve yoksulluğun bir kader olmadığını vurgulamak ve bir insan hakları ihlali olmasını talep etmek üzere 100 binden fazla insan bir araya geldi.

Kişin kendisini zengin edenin de fakirleştirenin de yine kendisi olduğu sözü bireysel açıdan doğru olsa da Afrika ülkeleri, bazı Latin Amerika devletleri ve Güney Asya ülkelerinde olduğu gibi büyük ve değerli birincil kaynaklara sahip ülkeler, yoksulluk içinde kalmaya devam ettikçe toplumsal düzeyde doğru değildir.

Yoksulluğun nedeni her zaman ‘sahip olmadıklarımız’ değildir. Aksine bazen sahip olabiliriz, ancak uluslararası hırslar, yatırımlar, küresel açgözlülük, tahakküm politikaları, sömürgecilik, servet yağmalanması, halkları yoksullaştıran diktatörlük ve askeri rejimler yoksulluğa neden olan sebepler olabilir. Buna bir son verilmeli ve bir reform gerçekleştirilmeli. Dünya Yoksullukla Mücadele Günü, işte bunu hatırlatmak ve olguya karşı gerçek eylem çağrısında bulunmayı amaçlıyor.

Birleşmiş Milletlere göre, aşırı yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca insanın varlığı ahlaki bir skandal. Yoksulluk sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda hem gelir eksikliğini hem de haysiyetle yaşayabilmek için gerekli temel yetenekleri içeren çok boyutlu bir olgu.

Yoksulluk nedir?

Yoksulluk, sosyal ayrımcılığa ek olarak toplumsan dışlanma ve karar alma sürecine katılma fırsatlarının olmamasının yanısıra açlık, yetersiz beslenme ve eğitime ve temel hizmetlere erişimin azalmasını da içerdiğinden; salt gelir, kaynak veya sürdürülebilir bir geçim kaynağı sağlamaktan çok daha fazlasıdır.

Bugün 780 milyondan fazla insan uluslararası yoksulluk sınırının altında yaşıyor, yüzde 11'i aşırı yoksulluk içinde sağlık, eğitim, su ve kanalizasyon gibi en temel ihtiyaçları karşılamak için yaşam mücadele ediyor. 25 ila 34 yaş arasındaki 122 kadın, aynı yaş grubundaki her 100 erkek yoksulluk içinde yaşıyor. Öte yandan 160 milyondan fazla çocuk, 2030 yılına kadar aşırı yoksulluk içinde yaşamaya devam etme riski altında.

yoksulluk 2 indyar.jpg

Koronavirüs salgını bireysel ve toplumsal yoksulluk haritasını genişletiyor / Fotoğraf: Independent Arabia

 

Aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılmasında ilerleme, kademeli ve yaygın olmasına rağmen, Afrika'da, en az gelişmiş ülkelerde, gelişmekte olan küçük ada devletlerinde, bazı orta gelirli ülkelerde, çatışma yaşayan veya çatışma sonrası iyileşme yaşayan ülkelerde varlığı önemlbir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

Koronavirüs salgını uçurumu derinleştiriyor

Koronavirüsün kısa vadeli ekonomik etkisi, hane halkı gelirinde veya tüketiminde bir daralmaya neden oldu. Küresel yoksulluk oranının 1990'dan bu yana ilk kez artması muhtemel.

Yoksulluk sınırı ölçüsüne bağlı olarak, bu artış, yoksulluğun azaltılması ve ortadan kaldırılması konusunda dünya çapında kaydedilen ilerlemenin gerilemesini temsil ediyor. Bazı bölgelerdeki olumsuz etkiler, 30 yıl önce kaydedilenlerle karşılaştırılabilir yoksulluk seviyelerine yol açabilir. Gelir veya tüketimde olası yüzde 20'lik bir daralmanın neden olduğu daha az bir iyimser beklentiye göre yoksulluk içinde yaşayan insanların sayısı 2018'deki son resmi rakamlara kıyasla 420 ila 580 milyon artabilir.

Salgın, küresel gıda sisteminin kırılganlığını ortaya çıkardı. Sınırların kapatılması, ticaret kısıtlamaları ve izolasyon önlemleri, çiftçilerin ürünlerini satmak için pazarlara erişmesinin engellenmesi; yerel ve uluslararası gıda tedarik zincirini kırıp ve sağlıklı, güvenli ve çeşitli gıda sistemlerine erişimi sınırlandırdı.

Bir çalışan işini kaybettiğinde, hastalandığında veya öldüğünde, milyonlarca kadın ve erkeğin gıda ve beslenme güvenliği tehdit altına girer. Yoksulluğu azaltma alanında çalışan uluslararası kuruluşların birkaç gün önce yaptığı açıklamaya göre, koronavirüs salgını geçim kaynaklarını da tehlikeye attı.

Virüs salgını nedeniyle milyonlarca şirket varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kaldı. Uluslararası kuruluşlara göre, 3,3 milyar kişilik küresel işgücünün neredeyse yarısı geçim kaynaklarını kaybetme tehdidine maruz kaldı. Özellikle de ‘yasadışı’ bir şekilde çalışanlar… Çoğunluğu sosyal koruma ve sağlık hizmetlerine erişimden yoksun durumda. Günlük çalışanların, çoğu için gelirin olmaması yemek olmaması anlamına gelir.

Dünya Bankası raporlarına göre, küresel ekonominin durgunluğa girmesiyle 1998'den bu yana ilk kez yoksulluk oranlarının artması bekleniyor ve dünya genelinde kişi başına düşen GSYİH'da keskin bir düşüşe tanık olacak.

Son raporlar, 2030 yılına kadar dünyadaki aşırı yoksulların üçte ikisinin kırılgan ve çatışmalardan etkilenen ekonomilere sahip ülkelerde yaşayabileceğini gösteriyor. Bu, yoğun önlem alınmadıkça küresel yoksulluğu azaltma hedeflerinin karşılanmayacağını açıkça ortaya koymakta.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Abay

https://www.independentarabia.com/node/161181/

DAHA FAZLA HABER OKU