Belarus halkı neden direniyor

Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

9 Ağustos'ta Belarusya'da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. 1994'ten beri bu makamda bulunan Aleksandr Lukaşenko seçimi yüzde 80 oyla, ezici bir çoğunlukla kazandı. Altıncı defa ve 2025'e kadar iktidarda kalacak. 

Rakamlara bakınca lider halkın sevgilisi imiş diyesi geliyor insanın. İşte demokrasi denilen oyun budur. Dört veya beş yılda bir oyunu verirsin. Sonucuna ya sevinirsin ya üzülürsün.

Makbul bir vatandaş olarak resmî makamların ilan ettiği rakamlara itiraz etmezsin. Protestolar ülkenin huzurunu kaçırır, zaten bu kadar on yıl iktidarda olandan başka, daha iyi yönetici gelebilir mi? 

Belarus halkı acayip bir halk, Ukraynalıları mı örnek aldılar? Bilmiyorlar mı 'ayaklanırsanız Rus ağabey sizi allak bulak eder.'

Altı dönem cumhurbaşkanı seçilen Lukaşenko kendisini diktatörlükle suçlayanlara "Ben ülkemi katı bir şekilde yönetirim, benim kırmızı çizgilerim var" diyerek, hariçten gazel okuyanlara hakkettikleri cevabı (!) vermişti.

Bunu halkı da iyi bilir. Çünkü ülkedeki adalet sistemi bağımsız değil ve siyasi müdahalelere açık. Hassas davalarda rüşvet gibi yolsuzluklar olmakta. 

Avrupa Konseyi ülkeyi 1997'den beri seçimlerde anti-demokratik metotlar kullandığı için üyelikten çıkarmıştır. Ancak bu gibi kararlar pek acıtmıyor olsa gerek. Çünkü aynı metotlarla çalışan Lukaşenko, bu yıl da seçimi kazandığını iddia etti.  

ABD gibi bir ülkede bile Rusların seçimi manipüle ettiğine inanılıyorsa, Komünist geleneğinden gelen bir ülkede bu hayli mümkün olsa gerek. 

Belarus hükümeti aynı zamanda insan hakları ihlalleriyle; sivil toplum kuruluşlarına, bağımsız gazetecilere, millî azınlıklara ve muhalif politikacılara zulmetmekle de suçlanıyor.

Buna "aman affedersiniz, tekrar olmaz" diyen bir hükümet duydunuz mu? Eski ABD Dış İşleri Bakanı Condoleeza Rice, Belarus dünyada istibdat uygulayan ülkeler arasında altıncı yeri alıyor demişti.

9 Ağustos seçimlerinde Lukaşenko'ya rakip olan Svyatlana Tsihanoskaya yurt dışına kaçarak mücadelesini buradan sürdürmeye başladı. Çünkü halkın yüz binlercesi sokaklara dökülmüşlerdi. 

Halkın Lukaşenko'ya güveninin kalmadığını reel olarak banka faaliyetlerinde gördük. Son altı ayda mudilerin bankalardaki dövizi 1,428 milyar dolara yükselmiş. Halk tasarruflarının ancak üçte birini rublede tutuyor.

17 Ekim tarihli bir habere göre, sokaklardaki protestolar yeni kurulmuş şirketlere negatif olarak yansıdı. Çalışanların motivasyonunun düştüğünü iddia eden firmaların oranı yüzde 80.

Onlar ayrıca internet kısıtlamalarından ve çalışanlarının tutuklanmasından çok rahatsız. Bazı şirketler yurt dışına gitmeye karar vermiş.

Bu arada Tsihanovskaya Alman Şansölyesi Merkel ile kapalı kapılar ardında bir görüşme yaptı. 

Tsihanovskaya'nın "Moskova arabulucu olabilir" demesine rağmen Rusya, 7 Ekim'de kendisi hakkında tutulama emri çıkardı.

Bu Minsk'in iç işlerine müdahale değil mi? Ağabeydir yapar mı diyeceğiz. Anlaşılan Lukaşenko Putin'e yularları kaptırmış.

Moskova bununla da yetinmedi, karalama kampanyası da açtı. Putin'in sözcüsü Peskov, Tsihanovskaya için "O Belarus değil" dedi.

Ne demişler, çamur at izi kalsın. Siyaset işte bazen çirkefe de elini sokmayı gerektiriyormuş.

Uzun görüşmelerden sonra 27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği, 40 Belarus siyasetçisine vize yasağı ve mallarını dondurma kararı aldı. 12 Ekim'de bu listeye Lukaşenko da dâhil edildi.

11 Ekim'de ise Minsk'te son haftaların en sert müdahalesi ile göstericilerden 500 kişi tutuklanınca 13 Ekim'de Tsihanovskaya, Telegram haber sitesinde bir ültimatom ilan etti:

25 Ekim'e kadar taleplerimiz yerine getirilmez, tutuklular serbest bırakılmaz ise bütün ülkede sokakları barışçıl şekilde dolduracağız. 26'sında ise bütün iş yerlerinde millî grev başlayacak. Bütün sokaklara barikatlar konulacak. Devletin işlettiği dükkân ve mağazalar çökecek. 


Bu arada 19 Ekim'de ellerinde çiçekler ve kırmızı beyaz bayraklar tutmuş emekli kadınlar Lukaşenko'nun istifasını talep eden sloganlar atarak Minsk sokaklarında dolaştı.

Muhaliflere hukuki destek veren avukatlar da tutuklanmaya başladı. Şimdiye kadar 12 bin kişi gösterilere katıldığı için tutuklanmış bulunuyor.

Tsihanovskaya rejimi değiştireceği inancına nasıl vardı? Karşısında 45 bin kadar ordu mensubu, OMON adlı asayiş polisi, 1,500 milis ve iç işleri sınır bekçileri var.

Yani birkaç milyon muhalifi durduracak güçleri olamaz diye mi düşünüyor. Lukaşenko ciddi olarak sıkışırsa Putin, Ukrayna olayında yaptığı gibi ülkeye tank ve asker yollayabilir.

O zaman bir vakitler Berlin'de, Prag'da ve başka yerlerde yaptıkları gibi kanlı müdahaleler gerçekleştirebilirler.

Ancak Tsihanovskaya sokaklarda halkın her kesiminden insanlar protestolara katıldığı için emekçilere, emeklilere, öğrencilere, sporculara, sanatkârlara inanıyor.

Bu inancında haklı çıkar mı?  

Belarus'ta gerçek demokrasiyi kurabilir mi, bunu gelecek gösterecek.

Avrupa Birliği eski rejimini yıkabilen Ukrayna'ya destek vermedi. Belarus'a değişim için destek verir mi, pek zannetmiyoruz. Karşılarında Rusya'yı bulmak istemezler sanki.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU