Sorun avcısı: Bender

Bender bin Sultan sıradan bir büyükelçi ya da sıradan bir delege değildi. O alışılmışın çok ötesinde bir büyükelçiydi. Bender, büyük görevlerin ve çok önemli belgelerin adamıdır

Fotoğraf: Muhammed el-Mani

Prens Bender bin Sultan, 'otobiyografisini dürüstlük ve samimiyetle anlatmaya başlayan' nadir Arap siyasi isimlerinden biridir.

Eğer bu, insanların tarihinde bir dürüstlük ve açıklık ölçüsüyse, aynı zamanda 'bu nadir Arap siyaset sırları deposunun' söylediklerinin doğruluğunun da bir göstergesidir.

Bender bin Sultan, nihayet Suudi Arabistan'ın Filistin meselesindeki rolü hakkında konuşmaya karar verdi.

Fakat bununla amacı, kaba ve gereksiz kampanyalarla yüzleşmek değil; küçük deccal zamanında yaşanan bazı gerçeklerden 'Suudi kadınları ve erkekleri'ni haberdar etmektir. Aksi takdirde konuşmazdı.

Prens Bender'in ve devletin elinde, zor durumlarda devlet tarafından kendisine verilen sessiz görevlerle ilgili binlerce belge bulunuyor.

Cevap vermekten ve şiddet kampanyalarına katılmamak, Riyad'da Prens Bender ile başlamayan kadim bir politikadır.

Ancak Washington'da büyükelçi olarak görev yaptığı dönem, Suudi rolünün Latin Amerika'ya kadar ulaşmasıyla diğer dönemlerden ayrıdır.

Tüm bunlar gürültüsüz, minnetsiz ve festivalsiz bir ortamda tek bir madde altında bulunuyor: Filistin davası.

Bender bin Sultan, gürültülerin ve çığlıkların insanları uyuşturduğu ve meselenin kıymetini düşürdüğü bir zamanda, Arapların sorunlarını büyük başkentlerde çözmeye çalıştı.

Örneğin Al Arabiya'ya, Suudi Arabistan Krallığı'nın Nikaragua'daki 'Kontralar' meselesi konusunda neler yaptığını açıkladı. O zaman Filistin davasının yeni yetmeleri, tanıdık ciyaklamalarla bağırıyorlardı.

Bender bin Sultan, Suudi erkelerin ve kadınların yanı sıra tüm dünyaya, barış adamı Nelson Mandela'yı 'Kaddafi'nin halkını Lockerbie felaketinin pençesinden kurtarmak adına' arabuluculuğa katılmaya nasıl ikna ettiğini anlatıyor.

O sıra Kaddafi'nin Suudi Arabistan'ın başına ne ördüğü, ne söylediği ve zirvelerde nasıl hareket ettiği bilinmiyor muydu? Bu bilmeyen var mıydı?

Fakat bununla amacı, kardeş komutana yardım etmek değil, tüm Arap halkına verilen zararı ortadan kaldırmaktı. Mandela'nın ikna edilmesinin amacı, Arapların davasının itibarını ve iyi imajını yeniden kazandırmaktı.

Bender bin Sultan sıradan bir büyükelçi ya da sıradan bir delege değildi. O alışılmışın çok ötesinde bir büyükelçiydi.

Bender, büyük görevlerin ve çok önemli belgelerin adamıdır.

Artık ifşa etmenin zamanı geldi. Bu, birçok ülkenin sürdürdüğü bir gelenektir.

Suudi Arabistan ise şimdiye kadar bundan kaçındı.

Gerçekleri açıklamanın ve değişimin zamanı gelmedi mi?

Arap dünyasında hakikat, mazlum ve yalnızdır. Pek çok kimse bundan hoşnut değil.

Çünkü bu hakikat, ondan korkanların çıkarına değil.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU