HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam'dan hükümete, "Hukuk dışına çıkılmasın, işkence son bulsun" çağrısı

Sağlam, Van'da gözaltına alındıktan sonra helikopterden atıldıkları iddia edilenler ile Antalya'da Hizb-ut Tahrir mensuplarının tutuklanması ile ilgili değerlendirme yaptı ve "İşkence ve keyfi muameleler son bulmalıdır" dedi

HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam, ülkede işkence ve kötü muamele hiçbir şekilde izin verilmemesi gerektiğini söyledi / Fotoğraf: AA  

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı İshak Sağlam, haftalık gündem toplantısında birçok konuya değindi. 

İşkence ve keyfi muameleler, yeni ekonomi programı, ders kitaplarından Kürt isminin çıkarılması, ahlak dışı TV programları ve RTÜK'ün yapısı ile 4/D kapsamındaki kadrolu işçilerin özlük haklarını gündeme getiren Sağlam, kötü muameleye rıza gösterilmemesi gerektiğini vurguladı. 

Van'da Osman Şivan ve Servet Turgut adlı köylülerin helikopterden atıldıkları iddiası ile Antalya'da Hizb-ut Tahrir üyelerinin tutuklanmalarını hatırlatan Sağlam, "90'lı yılların karanlık dönemlerini andıran hukuksuzlukların önlenmesi ve keyfi muamelelerin son bulması için yetkilileri inisiyatif almaya davet ediyoruz" dedi.

"Hukuk dışına çıkılmasına müsamaha gösterilmemelidir"

Hizb-ut Tahrir mensuplarının tutuklanması meselesine de değinen Sağlam, "22 Eylül 2020 tarihinde ise 14 Hizb-ut Tahrir mensubu, Antalya'da 'Silahlı terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma' iddiasıyla gözaltına alındı. 8 günlük gözaltı sonrasında 11'i hakkında tutuklama kararı verilmiş, 2'si adli kontrol şartı, biri de savcının talebiyle serbest bırakıldı. Anayasa Mahkemesi daha önce terör örgütü kapsamında değerlendirilebilmeleri için delillerin yetersiz olduğunu belirterek yargılamalarda hak ihlali yapıldığına karar verdi. AYM'nin bu kararından sonra cezaevinde bulunan birçok Hizb-ut Tahrir mensubu serbest bırakılmış ve yeniden yargılamalar başlamıştı. Suç ve suçlularla mücadele mutlaka hukuk çerçevesinde olmalıdır. Hukuk dışına çıkılmasına hiçbir gerekçe ile müsamaha gösterilmemelidir" diye konuştu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Ders kitaplarından Kürt isminin çıkarılmasını değerlendiren Sağlam, şunları dile getirdi: 

"Kürt toplumunu yok sayma anlayışının Milli Eğitim müfredatına kadar yansımış olması, ülkede ciddi bir geriye dönüş yaşandığını göstermektedir. 9. sınıf tarih ders kitabının 2019 baskısında yer alan 'Kürtler ve Kürtlerin İslamlaşması' ile ilgili bölümün 2020 baskısından çıkarılmış olması böyle bir anlayışın tezahürüdür. Benzer bir tahammülsüzlük Talim ve Terbiye Kurulunun beş yıl süreyle ders kitabı olarak okutulmasına karar verilen 10. sınıf tarih kitabında da yaşandı. Söz konusu kitabın 2020 yılı baskısının 167'nci sayfasında, 'Osmanlı millet sistemi' başlığı altında Osmanlı toplum yapısı anlatılırken, önceki yıl kitapta yer alan 'Kürt Milleti' ifadesinin çıkarıldığı, ülkede Türklerle beraber Rum, Ermeni, Bulgar, Slav ve Arapların yaşadığı ifade edilmektedir. Yine aynı sayfada; Osmanlı'da Muslüman cemaatini meydana getiren topluluklar sayılırken, önceki yıl kitapta yer alan Kürtlerin, buradan da çıkarıldığı görülmektedir."

"Kürtlerle Türklerin ortak geleceğine yapılmış bir operasyon"

Kürtlerin dil, kültür ve tarihlerini görmezden gelmenin, Kürtlerle Türklerin ortak geleceğine yapılmış bir operasyon olduğunu söyleyen Sağlam, "Bu operasyona karşı çıkmak herkesin vazifesidir. Bu alan ırkçı, ötekileştirici ve şovenist anlayışlara terk edilemeyecek kadar hassastır. Kürtlerin ders kitaplarından çıkarılması; Kürtleri tarihten silmeye yetmeyeceği gibi ilk Müslüman kavimlerden olma gerçeğini de değiştirmez. Yıllardır uygulanan ırkçı uygulamaların bu ülkeye kan ve gözyaşından başka bir şey vermediği gerçeği ortadayken, bir daha bu yaraya tuz ekmenin memlekete bir faydası dokunmayacaktır. Yeniden Kürtlerin dil, kültür ve medeniyetlerine yönelik yok sayma politikalarına dönülmemelidir. Bu gelişmeler Kürtlere karşı bir dönem terk edilmiş olan red ve inkar politikalarının yeniden geri dönüşü değilse sorumlularından hesap sorulmalı ve acilen bir açıklama yapılmalıdır" ifadelerini kullandı.

"RTÜK, caydırıcı olmaktan öte teşvik edici bir işlev görmektedir"

TV'de yayınlanan bazı programların Türkiye'nin aile yapısına uygun olmadığını ve ahlaksızlığı yaydığını savunan Sağlam, "Günümüz medyası toplumun ahlaki değerlerini hiçe sayarak gayrimeşru ilişkileri sosyal medya ve TV kanalları aracılığı ile sıradanlaştırmaktadır" dedi.

Sağlam'a göre reyting uğruna sorumsuzca servis edilen bu yayınlar sonucu toplum şiddete, sapkınlığa ve ahlaksızlığa sürükleniyor. 

"Türkiye, en çok TV izlenen ülkeler arasındadır" diyen Sağlam, şunları kaydetti: 

"Gayrı meşru ilişkiyi övücü yayın yapan bir TV kanalına RTÜK'ün gülünç bir para cezası vermesi, bu programların her geçen gün daha da artmasının ve daha da pervasızlaşmasının nedenini de izah etmektedir. RTÜK, caydırıcı olmaktan öte teşvik edici bir işlev görmektedir. İvedi bir şekilde yönetimi lağvedilmeli ve yapısı değiştirilmelidir. Toplumsal değerler ile genel ahlakın korunması için çok ağır müeyyideler getirilmelidir. Diyanetin de RTÜK'e üye vermesi sağlanmalı ve RTÜK bünyesinde bir de ahlak kurulu oluşturulmalıdır."
 

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU