Kremlin'de sinirler gergin

Doç. Dr. İkbal Durre Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının Rusya açısından en istenmeyen sonucu, özellikle Ermenistan lehine çatışmaların durdurulmasında dominant rolü ABD'nin oynaması ve neticede Ermenilerin 'madem sorunu çözen ABD, o zaman bizdeki askeri üst de Rusya'nın değil onların olsun' demesi.

Sonucun bu şekilde olmaması için Moskova'nın önümüzdeki günlerde ciddi bir hamle yapabileceği beklenebilir. Bölgede hava sahasının kapatılması, barış gücü gönderilmesi gibi.

Bunun için birkaç gün daha sahadaki gelişmeler beklenecek. Bilinmesi gereken önemli bir nokta şu, Rusya ve uluslararası hukuk açısından çatışmalar hali hazırda Ermenistan'ın işgale altında bulunan Azerbaycan topraklarında sürüyor.  

Dolayısıyla, Ermenistan'ın da dahil oldu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü gereğince ortakların müdahalesini gerektirecek bir durum yok.

Bunun çok iyi farkında olan Bakü'nün bu konuyu hesaba katmaması düşünülemez.

Fakat buna rağmen Kremlin üzerindeki toplumsal baskı da her geçen saat artıyor. Sonuçta Ermenistan Rusya'nın askeri ortağı.

Şahsen ben uzun bir süredir Kremlin'in hiç bu kadar gerildiğine şahit olmamıştım. 

Rusya'daki basın yayın organları her ne kadar temkinli bir dil kullanıyorsalar da genel retorik Ankara'yı suçlayıcı mahiyette. Arkasında Türkiye olmasa Azerbaycan böyle bir işe kalkışamazdı şeklinde.

Somut bir delil gösteremedikleri halde ortalıkta bölgeye Suriye ve Libya'dan cihatçıların gönderildiğine dair haberlerden geçilmiyor.

Pantürkizm, panislamizm vb. tehlikesi söylentileri uzun bir aradan sonra tekrar gündemde. Ankara'nın Suriye ve Libya'nın acısını Rusya'dan çıkartmak için Bakü'yü provoke ettiğini söyleyen bir sürü sözü dinlenen insan var ortalıkta.

Kremlin'i son yıllarda Türkiye'ye fazla taviz vermekle suçlayanlar da cabası. Bütün bunları genelde Türkiye-Rusya ilişkilerini değerlendirirken hiç de alarmist olmayan biri olarak söylüyorum, yani kimse abarttığımı düşünmesin. 

İdlib, Libya, Belarus, Navalny, petrol-gaz satışındaki düşüş (özellikle Türkiye'ye), Kovid-19, ikinci dalga, hepsi üst üste geldi.

Karşılıklı hassasiyetlere dikkat edilmez ise Karabağ meselesi bardağı taşıracak son damla olabilir.

Hatırlayanlar olacaktır, Suriye'de Moskova ve Washington arasında yapılan ilk anlaşmaya göre Fırat'ın batısı Rusya'nın, doğusu ise ABD'nin kontrolü altında olacaktı; ama bugün adı geçen bölge büyük bir oranda Türkiye'nin kontrolünde.

Moskova'da ABD'nin ve İngiltere'nin, Türkiye'nin eliyle Suriye'de Rusya'nın etki alanını azalttığına dair söylentiler gündemde.

Aynı güçlerin özellikle İngiltere'nin benzer süreci benzer yöntemle Kafkaslarda da hayatta geçirmek istediği dile getiriliyor.

Azerbaycan'ı Türkiye'den sonra en fazla destekleyen ülkenin İsrail olması da yukarıda bahsettiğim senaryoya tuz biber oluyor.

Bu arada İran'ın da Ermenistan'ı destekliyor olması iş büyürse bölgede kartları yeniden dağıttırabilecek nitelikte.

Bu savaşla Moskova'nın son dönemlerde Batı yanlısı politika izleyen Erivan'a ders vermek istediğini düşünmek de mümkün.

Lukaşenko'ya da benzer sebepten dolayı önce zoru gösterip sonra sahip çıkmışlardı.

Unutmayalım ki Rusya için Belarus Libya olmadığı gibi, Kafkaslar da Suriye değil. Suriye ve Libya'da gösterilen tolerans bu bölgelerde gösterilmez.

Moskova, Kafkaslar'da, Belarus'ta, Ukrayna'da vb. yaşanan gelişmeleri direk kendi toprak bütünlüğüne tehdit olarak algılıyor. 

Bu iş sürer.

Suriye, Libya, Akdeniz derken uzunca bir süre de Karabağ sorunuyla yatıp kalkacağız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU