Ev sinemasından vizyona bu hafta: Şehirli bir çiftçinin hikayesi; Kovan

Kovan, hem zamanın ruhunu yakalayan hem de geleceği şekillendirmek için seyircisine ilham vererek insanlığın doğayla kurduğu ilişkisine dair farkındalığa da çağıran bir arthouse çevre filmi

Üretim ve tüketim biçimleriyle paralel olarak ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamlar açısından bakıldığında da birbirinden farklılaşan kent ve kırsal yaşam koşulları, hayatlarımızı her nerede sürdürüyorsak onun zıddına doğru bizi kendisine çeken bir etkiye her daim sahip olacak kanaatindeyim.

Yani şehirde yaşayanın taşraya, taşrada yaşayanın şehre özlemi hiç bitmeyecektir; çünkü hayatımızı idame ettirmek zorunda olduğumuz yer ile ruhumuzun gitmek istediği yer bağlamında bu iki farklı dünya düzeni, kentlerin ekonomik, kültürel ve sosyal hayat adına sunduğu imkanlar ve vaatler, neredeyse doğal bir karşıtlık oluşturarak, taşrayı imkansızlıkların mekânı haline getirip kentleri bir cazibe merkezine dönüştürüp taşrada kent özlemini tetiklerken, yine doğal bir sonuç olarak taşranın da bir şehirli için "kaçıp kurtulacak bir yer" olarak nitelenmesinin önünü açacaktır.

Hangi tarafta olursanız olun, önemli olan, yaşadığı yere göre değil, taşıdığı yüreğe göre yaşayabilmek, yüreğinin götürdüğü yere gidip de gittiği yeri güzelleştiren bir insan olabilmektir.

Her ne kadar günümüz dünyasında çürüme had safhada olsa da bu dünyada emin olun hala gittiği her yeri güzelleştiren insanlar var, umarım siz de onlardan biri olursunuz ya da yaşadığınız yerlerde onlardan birine denk gelirsiniz.


Şehirli bir çiftçinin hikayesi; Kovan

Yönetmen: Eylem Kaftan / Oyuncular: Meryem Uzerli, Feyyaz Duman, Hakan Karsak, Burcu Salihoğlu, Dizem Kaftan, Sennur Nogaylar / Süre: 93 dakika
 


Pek çok festivalde bir araya gelmiş olmamıza karşın, festivallerin yoğun gösterim programları arasında izleme fırsatı bulamadığım, dolayısıyla bu hafta vizyon öncesi yapılan basın gösteriminde nihayet seyredebildiğim Kovan adlı filmi bugüne kadar seyredememiş olmam ne büyük bir kayıp.

Neyse geç olsun ama güç olmasın diyerek, filme dair ortamlarda duyduklarımın aksine Türk sinemasına yeni bir soluk katan harikulade bir sinema örneğiyle karşılaştığımı belirterek bu hafta size biraz bu filmden bahsedeyim.


Doğadan gelen yaşam dersi

İnsanın doğanın dengesini bozmasının gezegenimizde yaşayan tüm canlılar için nasıl ölümcül sonuçlar doğurduğunu birbiri ardına ortaya çıkan olaylarla yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.

Özellikle şu an içinde olduğumuz bu pandemi süreci de doğa üzerinde bıraktığımız tahribatların ne kadar ağır olduğunu bize bir kez daha hatırlattı.

Türkiye'de tür çeşitliliğinin en yoğun olduğu bölgelerden olan, biyosfer rezerv alanı olan Artvin Borçka'ya bağlı Macael'de çekilen, tehdit altında olan doğal kaynaklarımızın modern insana direnmesini anlatan, günümüz tüketim toplumunda tamamen yüz çevirdiğimiz o tabiatın doğasından çıkıp gelen ve bir yaşam dersi veren Kovan, bu anlamda hem zamanın ruhunu yakalayan hem de geleceği şekillendirmek için seyircisine ilham vererek insanlığın doğayla kurduğu ilişkisine dair farkındalığa da çağıran bir arthouse çevre filmi.
 


Şehirli bir çiftçinin hikayesi

Son dönem Türk sinemasında insan ve doğa ilişkisi üzerine yapılan en özgün filmlerden biri olduğunu düşündüğüm, uzun soluklu ve hala devam eden festival yolculuklarının arasında bu hafta Türkiye sinemalarında gösterime giren; Meryem Uzerli'nin başrolünde yer aldığı Kovan adlı film; annesinin hastalığı üzerine Almanya'dan Artvin'e gelip arıcılıkla uğraşmaya başlayan Ayşe'nin hikayesini anlatıyor.
 


Yirmi yıldır belgeselcilik yapan Eylem Kaftan'ın yönettiği ilk uzun metraj sinema filmi olan Kovan, modern hayatın dinamiklerine alışmış olan şehirli bir kadının dönüş yaptığı doğduğu toprakların vahşi doğasında kendini yeniden keşfetme ve bu dünyada bir varlık edinmeye çalışmasını ele alıyor.

Filmi, detaylara çok girmeden özetlemek gerekirse; Almanya'ya ortaokuldayken gönderilen, oradaki hayata ve yaşam koşullarına iyice alışan ve anayurdu Artvin'le bağı gitgide zayıflayan Ayşe, annesinin hastalanmasıyla çocukluğunu geçirdiği sisli dağ köyüne geri döner.
 


Fakat ne hazin ki annesinin durumu onun bildiğinden çok daha ağırdır ve Ayşe annesini hasta yatağında bulmayı beklerken annesi onu ölüm döşeğinde karşılamıştır.

Annesi ölmeden önce son isteği olarak Ayşe'ye, kendisine de annesinden yadigâr kalan arılığı emanet eder ve ondan aile arılığını çekip çevirmesini ister.
 


Çocukluktan beri en büyük korkusu arı olan Ayşe, annesinin son arzusunu yerine getirmeye söz vermede tereddüt etse de zaten Almanya'da da işleri bir türlü istediği gibi gitmediğinden, ilerleyen süreçte arılığın gözden çıkarılmasına razı gelmez.

Almanya'ya dönmek yerine, şehir hayatını askıya alarak nesillerdir kendilerine ait olan arılıktaki kovanlara sahip çıkmaya karar veren Ayşe aile yadigarının başına geçer.
 


Bu karar onun, şehir hayatındaki sözde yenilgilerinden, üzerindeki stresten ve üzüntülerinden de bir nebze uzaklaşmasını sağlar.

Böylelikle Almanya'da kurmaya çalıştığı hayattan çok farklı bir yola sürüklenen Ayşe için arı korkusunun çok ötesinde gerçek korkularıyla katmanlı bir şekilde yüzleşme, doğa ile bütünleşme ve kendini kabullenme süreci başlar.


Arı kovanına çomak sokan kız

Ayşe'nin acemice başına geçtiği, bir zamanlar dillere destan bal üretiminin merkezi olan aile yadigarı bu arılıkta artık son birkaç kovan kalmıştır ve arılık yok olmanın eşiğindedir.

Bu konuda pratiği olmasa da yaptığı masa başı araştırmalarla elde ettiği teorik bilgilerle bu balı bir dünya markasına çevirme hayali onun kısa süre içinde yaşam amacı haline gelmiştir.
 


Ancak Ayşe Almanya'da değişmiş, çocukluğunun ve köyünün kadim derslerinden uzaklaşmıştır.

Tecrübelerle elde edilmiş bu derslerden bihaberdir.

Ayşe'nin böylesi bir vizyonla Kafkas arısının gen merkezi olan köyüne modern teknikler getirerek süreci yönetmek istemesi, şehirli ve eğitimli gençlerin taşraya dönerek bir şeyleri değiştirme ve mevcut yapıyı şehirleştirme korkusunun bir dışavurumu olarak onun arı kovanına çomak soktuğunu düşünen geleneksel arıcılarla çatışma yaşamasına yol açar.
 


Elbette Ayşe'nin bu süre içinde karşılaştığı tek sorun sadece bu da değildir.

Bu çatışmalar yetmezmiş gibi bir de arılığındaki kovanlara dadanan vahşi bir ayı hem hayatlarını hem de kovanlarını tehdit etmeye başlar.

Yaban hayatı bölgesi olan kasabada ayılara direnmek hem çok tehlikeli hem de nesilleri tükenen Kafkas ayılarını öldürmek ağır para cezasına tabii olduğu için Ayşe, hayalini hiç beklenmedik bir şekilde bozan bu misafir karşısında ne yapacağı konusunda bocalar.

Ama nihayetinde kendini bu vahşi doğa ile bir mücadele içinde bulan Ayşe'ye tabiat ana beklenmedik sürprizler sunar.
 


Artılar ve eksiler

Film üzerine yazılı ortamlarda pek fazla bir değerlendirme yapılmamış olmasına karşın katıldığım festival ortamlarında işittiklerimin aksine filmin eksileri olarak konuşulan şeyler nedense beni oldukça cezbetti.

Karakterlerin bir derinliği olmadığı konusuna dem vuranların tam tersine ben her bir karakterin filmde gayet güzel konumlandırıldığını gözlemledim.
 


Bazen kendi hayatımda, beni hiç tanımayan, neler yaşadığımı, nasıl yaşadığımı bilmeyen ve geçmişimi merak edip öğrenmek istemeyen, beni olduğum gibi, karşılarında gördükleri gibi kabullenmelerini istediğim yeni bir yer, yeni bir yaşam ve yeni insanlar tanımak istiyorum.

Bu filmde karşılaştıklarım da tam anlamıyla bana böylesi bir dünyayı tasvir ediyormuş gibi hissettim; bir seyirci olarak geçmişlerini çok fazla bilmediğim yeni insanlar ve kendi aralarında da bu geçmişi çok fazla sorgulamadan önüne bakanlar, yabancısı olmalarına rağmen onları dışlamayan aksine orada kalmaları için imkanlar sunan yeni bir yer ve yaşamlar…
 


Türk sineması için bir kısır döngüye dönüşen taşra anlatıları ile kıyaslayarak, bu açıdan filme baktığımda Eylem Kaftan, her ne kadar Nuri Bilge Ceylan'ın sinematografik kompozisyonuyla karşılaştırılıyorsa da NBC sinemasında çokça örneğini seyrettiğimiz taşraya yerleşen entelektüel karakterlerin egosantrik ağırlığından ya da Yeşim Ustaoğlu veya Özcan Alper sinemasında seyrettiğimiz o karakterlerin melankolisinden kendine has yenilikçi anlatımı ve yaklaşımıyla sıyrılmayı bence gayet güzel başarıyor.
 


Filmin her şeyden önce bir belgeselcinin elinden çıktığını gösteren o muazzam görüntüleri, didaktik bir çevre filmi olmaması, aralarda gülümseten durum komedisi, oldukça dozunda yerleştirilmiş gerilim yüklü sahneleri ve taşra sömürüsü yapmadan anlattığı hikayesi benim için geçer notu hak etmesini sağlayan artıları olarak öne çıkıyor.

Filmin bana göre tek eksisi diyebileceğim konu Meryem Uzerli riski.
 


Her ne kadar daimî bir Muhteşem Yüzyıl seyircisi olmasam bile benim bile aklıma yer etmiş olan Hürrem Sultan karakterinden bağımsız bir şekilde düşünebilmemizin neredeyse imkansız hale geldiği Meryem Uzerli'nin başrol oyunculuğu hangi projede olursa olsun bana hep riskli geliyor.
 


Fakat Meryem Uzerli, bu film de dahil olmak üzere içselleştirdiği karakterler için o kadar güzel performanslar ortaya koyuyor ki zihnimde kalmış olan Hürrem Sultan'ın her defasında tozunu attırmayı neyse ki kısa süre içinde başarıyor.
 


Ve bir diğer konu da, dünya prömiyerini geçtiğimiz yılın başlarında Sundance Film Festivali'nde yapan ve burada üç önemli ödül kazanan, yakın zamanda gerçekleşen Akademi'nin Oscar ödülleri için iki kategoride aday gösterilen; Tamara Kotevska ve Ljubomir Stefanov adlı yönetmenlerin Makedonya'nın merkezinden geçen nehre odaklanan bir çevre belgeseli çekmek üzere gittikleri bölgede ana kahramanı Türk asıllı Hatice Muratov'u kadrajlarına alarak çektikleri Bal Ülkesi (Honeyland) adlı filmle benzer bir ana konuya sahip olması.


Bir iyilik hareketi

Dünyanın nadide ballarından olan Doğu Karadeniz'in kestane balının ve Kafkas arısının merkezi olan Artvin'in iki bin beş yüz metrenin üstüne çıkan, bulut denizleriyle kaplı zorlu coğrafyasında çekilen filmde Meryem Uzerli'ye Feyyaz Duman, Hakan Karsak ve Burcu Salihoğlu eşlik ediyor.

Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü desteğinin yanı sıra TRT'nin ortak yapımcısı olduğu Kovan'ın ekibinde ortak yapımcı Mustafa Karadeniz, Asiye Kefeli, görüntü yönetmeni Serdar Ünlütürk, cast direktörü Emel Atkaya, kurgucu Erkan Erdem, özgün müziklerde ise başarılı müzisyen Emir Ersoy yer alıyor.

Kovan Türkiye'de çevre ve sosyal yardımlaşma konusunda en duyarlı oluşumlardan olan, Haluk Levent'in kurucusu olduğu Ahbap iyilik hareketine film vizyona girdiğinde gişe gelirlerinin bir kısmını da aktararak Türk sinemasında bir ilke imza atmayı planlıyor.

Kovan vizyon yolculuğundan sonra da festival yolculuğuna önemli uluslararası festivallerde devam edecek; sonbaharda İspanya, İsviçre, Almanya, ABD ve Bangladeş gibi pek çok ülkenin uluslararası festivallerinde ülke prömiyerleri yaparak bir nevi çevre manifestosunu kitlelere iletmeyi sürdürecek.

Yolculuğu keyifli, seyircisi bol olsun.
 

 

Haftanın diğer filmleri

Amerikan Cinayeti: Yandaki Aile

Yönetmen: Jenny Popplewell / Süre: 82 dakika
 


2018 yılında otuz sekiz yaşındaki Shanan Watts ve iki küçük kızı Kolorado'da kaybolur.

Yürek burkan detayların ortaya çıkmasıyla birlikte ailenin hikayesi dünya çapında manşetlere taşınır.

Netflix'in Suç Belgeselleri kuşağında bu hafta gösterime giren ve birinci elden ham görüntüleri kullanan American Murder: The Family Next Door adlı bu belgesel, Shanann Watts ile çocuklarının ortadan kaybolmasını ve bunu izleyen feci olayları inceliyor.

Yönetmen Jenny Popplewell, sosyal medya gönderileri, mesajlar, resmi kayıtlar, daha önce yayınlanmamış videoları içeren bir arşiv ile yaşanan olayları gözler önüne seriyor.

Hayatının en karanlık dönemlerinden birini yaşayan Shanann bu süre içinde Chris ile tanışır.

Shanann için Chris hayatta başına gelen en iyi şeydir ve Chris ile birlikte kurduğu ailesinin daha iyi bir hayatı olması için Shanann her şeyi canı gönülden yapmaya hazırdır ve hatta yapmaktadır.

Ancak bir gün çevresindeki herkesi endişelendirecek şekilde, herhangi bir iz ve not bırakmaksızın Shanann çocuklarıyla birlikte ortadan kaybolur.

Shanann için endişelenen en yakın arkadaşı Nickole'un tüm telefon aramaları ve gönderdiği mesajları cevapsız kalınca ve şüpheleri artınca bu kayboluş; tüm herkesi sarsan, insanların kafasını karıştıran ve yakınındakileri dahi zan altında bırakan bir sorgu sürecini başlatır.


Ani Ölüme Hoş Geldiniz

Yönetmen: Dallas Jackson / Oyuncular: Michael Jai White, Michael Eklund, Gary Owen, Gillian White, Stephanie Sy, Kristen Harris, Paul Essiembre, Marrese Crump, Sabryn Rock, Sean Skene, Sagine Sémajuste, Anthony Grant, Mif, Dennis Scullard, Jeremy Ferdman, Bj Verot, Maria Anne Grant, Moses Suzuki, Nakai Takawira, Angela Narth, Darren Ross, Elena Anciro, Kam Singh, Robert Borges, Terry Ray, Thomas Frelinghuysen, Christianna Dupas, Britney Waldron, Rawleigh Clements-willis, Scott Cloney, Lorrie Papadopoulos, William Whyte / Süre: 81 dakika
 


Başrolünde Jean-Claude Van Damme'ın yer aldığı 1995 yapım Sudden Death adlı aksiyon filmin yeniden çekimi/devamı olan ve Netflix'in Aksiyon Filmleri kuşağında 29 Eylül'de gösterime girmesi beklenen Welcome to Sudden Death; basketbol sahasında rehin alınan bir grup teknoloji meraklısı teröristle savaşan bir güvenlik görevlisinin macerasını anlatıyor.

Stanley Cup finallerinde başkan yardımcısını rehin alan bir terörist grubunu durdurması gereken bir güvenlik görevlisini kadrajına alan film kötü adamların peşinde hiçbir şeyden vazgeçmeyen bir adamın kararlılığını gösteriyor.


Cin Baskını

Yönetmen: Kadir Genç / Oyuncular: Yağmur Çapal, Neslişah Ertürk, Göknil Gök, Uğur Elaldı / Süre: 66 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren Cin Baskını, okul arkadaşı Ziynet'in başarılarını kıskanan Alev'in ona karşı farklı büyülere başvurmasıyla gelişen olayları konu ediniyor.

Ziynet ve Alev aynı okulda okumaktadır. Ziynet, derslerinde oldukça başarılı olduğu gibi insanlarla da güzel ilişkiler kurmaktadır.

Her zaman arkadaşının gölgesinde kalan Alev, arkadaşı Ziynet'in okuldaki başarısını ve insanlarla olan ilişkilerini kıskanmaktadır.

Alev'in Ziynet'e karşı hissettikleri bir süre sonra takıntı haline gelir ve Zinyet'in mutsuz olmasını sağlamak için harekete geçer. Alev, Ziynet'in mutsuzluğu için farklı büyülere başvurur.

Ancak bu yaptıkları bambaşka sorunlara yol açar.

Genç kadın bir gece eve gelir, evde tuhaf şeyler görür ve bayılır. Ertesi sabah kolunda bir acıyla uyanır. Kalktığında her yer dağılmıştır, bu dağınıklığın içinde bir de not bulur.

Not, eskiden çevre köylerden olan Kayabaşı Köyü'nün koruculuğunu yapan Kara Çarşaflılar'a aittir.

Ona ıstırap vermeye başlayan bu durumu çözmek için bu notun peşi sıra iz süren genç kadın kısa bir süre sonra bunun bir intikam ya da oyun değil, Araf'ta hapsolmuşların avı olduğu gerçeğiyle yüzleşir.


David Copperfield'ın Çok Kişisel Hikayesi

Yönetmen: Armando Iannucci / Oyuncular: Dev Patel, Jairaj Varsani, Aneurin Barnard, Peter Capaldi, Morfydd Clark, Daisy May Cooper, Rosalind Eleazar, Hugh Laurie, Tilda Swinton, Ben Whishaw, Paul Whitehouse, Benedict Wong, Nikki Amuka-Bird, Darren Boyd, Gwendoline Christie, Matthew Cottle, Bronagh Gallagher, Anthony Welsh, Aimee Kelly, Anna Maxwell Martin, Victor McGuire, Peter Singh, Ruby Bentall, Divian Ladwa, Rosaleen Linehan, Sophie McShera / Süre: 119 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren bu filmde anlatılanlar basit bir kurgudan çok daha fazlası.

19'ncu yüzyılın en büyük roman yazarlarından Charles Dickens'ın ünlü eserinden uyarlanan The Personal History of David Copperfield, doğumundan itibaren belli başlı talihsizlikler geçiren ve türlü badireler atlatan David Copperfield'ın gençlik döneminden hayatının son evresine kadar yaşadıklarını konu ediyor ve onun bu yeryüzünde kendine bir yer edinme çabasını anlatıyor.

Charles Dickens'ın aynı isimli başyapıtından uyarlanan, başrollerini Dev Patel, Hugh Laurie, Tilda Swinton ve Gwendoline Christie'nin paylaştığı, zamana yenik düşmeyen bu hikâyede kahramanımız David Copperfield karmakarışık bir dünyada kendi yerini bulmaya çalışırken başına gelmedik kalmıyor.

Mutsuz çocukluğunun ardından, hikâye anlatıcılığı ve yazarlıktaki yeteneğini keşfeden David'in yolculuğu, şamatalı ve trajik ama her zaman hayat dolu ve renkli bir serüvene dönüşüyor.

Copperfield'ın doğumundan bebeklik dönemine, ergenlik zamanlarından yetişkinlik dönemine, yoksulluktan servete ulaştığı zamanlara bir yolculuk yapmak isteyenleri kesinlikle memnun edecek türden bir film.


GIMS: Büyük Konser

Yönetmen: Florent Bodin / Oyuncular: Maître Gims / Süre: 96 dakika
 


"Müzik o kadar önemlidir ki müzisyen bir elçi, bir temsilcidir" diyen, bir kalıba girmekten hoşlanmayan hatta kendini iyi biri gibi göstermeyen tüm özelliklere sahip olan nevi şahsına münhasır birisi olan Maître Gims Fransa Stadyumu'nda konser veren ilk Afrikalı, ilk rapçi, sokaklardan gelen ilk şarkıcıdır.

Kimseninkine benzemeyen eşsiz bir sesi vardır.

Otoriterlerin kanaatine göre bir yıldız olmak için her şeye sahiptir ve hatta bir yıldız doğmuş ve olmuştur.

Netflix'in Müzik ve Müzikaller kuşağında bu hafta gösterime giren GIMS: On the Record adlı bu samimi belgeselde, sevilen süperstar rapçi Maître Gims'le sahne arkasına geçip, sanatçının 2019'da Fransa Stadyumu'nda verdiği büyük konser öncesindeki bir yılına tanıklık edebilirsiniz.


Gruptaki Çocuklar

Yönetmen: Joe Mantello / Oyuncular: Jim Parsons, Zachary Quinto, Matt Bomer, Andrew Rannells, Charlie Carver, Robin de Jesús, Brian Hutchison, Michael Benjamin Washington, Tuc Watkins / Süre: 121 dakika
 


Ayıkken tehlikeli, içtiklerinde ölümcül olan yedi arkadaşın entrikalarla dolu hikayesini kadrajına alan, Netflix'in Dramalar kuşağında 30 Eylül'de gösterime girmesi beklenen, Mart Crowley'nin oyunundan uyarlanan The Boys in the Band adlı bu filmde, 1968'de New York'taki bir yaş günü partisinde sürpriz bir konuk ve bol alkollü bir oyun, yedi eşcinsel arkadaşın gizlenen duygular ve gerçeklerle hesaplaşmasına yol açar.


Ormandaki Cadı

Yönetmen: Jordan Barker / Oyuncular: Hannah Kasulka, Craig Arnold, Sasha Clements, Corbin Bleu, Alexander De Jordy, Humberly González, Kyle Mac, Ian Matthews, David Lafontaine, James Gilbert / Süre: 90 dakika
 


Cadı avı hikayesini anlatan bir antolojide; Salem'in daha bilinen cadı yargılamalarının gölgesinde kalmış bir olayda, genç bir kadın şiddetli kasılma ve halüsinasyonlar yaşar.

Kasaba doktoru ise şu teşhisi koyar: İçine şeytan girmiş. Cadı avı. Garip davranışlarının sebebi olarak da yaşadığı topraklar gösterilir.

Dünyanın her yerinde, şeytana karşı koyamayacağınız, lanetli yerler vardır. Ondan kaçamazsınız ve saklanamazsınız. Ne kadar arasanız da güvenli bir yer bulamazsınız.

Bu hafta sinemalarda gösterime giren Witches in the Woods, üniversite öğrencisi Jill ve arkadaşlarının çıktıkları, insanlıktan uzakta kış tatilinde işte böylesi lanetli bir yerde yaşanan gerilimli olaylar konu ediliyor.

Üniversitede birinci sınıf öğrencisi olan Jill, şehirden uzakta gerçekleşen bir snowboard gezisine katılır.

Araçları ile karlık bölgelerde ilerleyen grup zaman kazanmak için girdikleri bir kestirme yolda kaza yapıp kara saplanır, güneşin ufkun altına düşmesi ile birlikte de büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalır.

Karla kaplı dağlık alanda kaybolan gençler, telefonları çekmediği için kimseden yardım isteyemez.

Sıcaklığın düşmesi ile donma tehlikesi ile karşı karşıya kalan gençler, gecenin ilerleyen saatlerinde kendilerini bir cadı avının içinde bulur.


Ölümsüzlerin Savaşı

Yönetmen: Joe Lujan / Oyuncular: Eric Roberts, Mindy Robinson, Bill Oberst Jr., Ben Stobber, Christian Larson, Gabriella Martinez, Corey Taylor, Dan Fowlks, Lindsey Cruz, Joe Lujan, Jackie Gerhardy, Ronnie Nanos, Taylor Kilgore, Mark Justice, Nailya Shakirova, Brittany Enos, Michael Forsch, Sheila Krause, Mindy Gilkerson, Christopher Bencomo, Gonzalo Robles, Clay Trimble, Charlit Dae, Raf Adame, Rose Donahue, Raul Limon, Shaun Gerardo, Joe Forbes, Kriss Lewis, Tori Imlach, Collin Hayes, Destiny Salas, Christina Buenaventura, Gabriel Corbin, Ashkhan Aref, Camille Alayne, Zachariah Waller, Erik Lujan, Mika Kapuscinski, Donevon Martinez, Joanne Grubbs, Nurbo Bozan, Ivy Salazar, Kent Christian, Tek Le, Brian Mcgee, Jerett Tufono, T.J. Wheeler, Jeremy Szymankowshi, Daniel Warner, Joice Knuckles / Süre: 112 dakika
 


Trikalypse, hayatı boyunca hep kim olduğunu çözmeye çalışmıştır. Ancak gerçekten kim olduğunu hiçbir zaman öğrenememiştir.

Bu yüzden diğer normal ötesilerle birlikte yaftalanmış ve onlarla birlikte her zaman dışlanmıştır.

Onlar savaşlar için suçlananlardır ve her gün doğru olan için, hayatta kalmak için savaşmak zorundalardır.

Bu arada Dominion denilen bir adam insanları onurlu ve dürüst olduğuna inandırmıştır.

Topluma sürekli Dominion'un adalet istediği empoze ediliyordur. Ama gerçek şu ki onun adalet anlayışı toplumda anarşi yaratıyordur; bir milyardan fazla insan Dominion Endüstrisi tarafından öldürülmüştür.

Bu hafta sinemalarda gösterime giren, Vanquishers çizgi romanından uyarlanan The Immortal Wars: Resurgence, müttefik hâline gelen Trikalypse ile isyancıların, hüküm süren Dominion'a karşı verdikleri özgürlük savaşını konu ediniyor.

Asiler arasındaki özgürlük savaşı daha yeni başlamıştır.

Trikalypse, sadece hayatta kalmak için değil Dominion'u devirmek için de harekete geçmek zorundadır.

Bunun için isyancı lider ve bir özgürlük savaşçısı ekibiyle güçlerini birleştirir. Şimdi özgürlükleri için aşağı dünya ile mücadeleleri tekrar başlaması gerekmektedir.

Artık, Dominion'un gerçek yüzünü ortaya çıkarmak ve onu devirmek için savaşmanın tam zamanıdır.


Randıman

Yönetmen: Mehmet Hoşnut / Oyuncular: Cezmi Baskın, Salih Kalyon, Yağmur Ün, Kerim Aydemir, Feriha Eyüboğlu / Süre: 100 dakika
 


Sevgi demek, emek demek. Yeri geldiğinde acı çekmek, göz yaşı dökmek demek. Ama en çok da vazgeçmemek demek…

Bu hafta sinemalarda gösterime giren Randıman, çalıştığı reklam ajansının önemli bir işi için çocukluğunun geçtiği ve fındık tarlalarında büyüdüğü Ordu'ya giden Filiz'in başından geçenleri konu ediniyor.

Filiz bir reklam ajansında çalışmaktadır.

Patronu Ferhat Bey, ajansın temel direği olarak gördüğü müşterilerini kaybetmemek için Filiz'den çikolatayı en iyi anlatan bir sunum ister.

Müşterinin reklamlarında görmek istediği şey ise buram buram Anadolu kokan, çikolatanın gerçek hikayesini anlatan kampanyalardır.

Bunun üzerine Filiz bu sunum için köyleri gezerek bir araştırma yapmayı planlar ve çalışmaya çocukluğunun geçtiği fındık diyarı Ordu'dan başlar.

"Fındık dediğin nazlıdır, severek bakarsan tatlıdır, sevmezsen acıtır" diyerek fındık üretimine yüreklerini koymuş köy ahalisinin yaşadığı köyde araştırmalarını yapan Filiz'e çocukken arkadaşlık yaptığı Eşref ve ailesi yardımcı olur. 

Fakat köyün içerisinde yaşanan esrarengiz olaylar Filiz'in çalışmasını zora sokar.

İstanbul'dan Filiz'in iş arkadaşları da köye gelir. Sonrasında köyde komik ve ilginç olaylar dizisi başlar.


Senin Gibi Güzel Bir Kız

Yönetmen: Chris Riedell, Nick Riedell / Oyuncular: Lucy Hale, Leonidas Gulaptis, Jackie Cruz, Mindy Cohn, Adhir Kalyan, Leah McKendrick, Deborah S. Craig / Süre: 94 dakika
 


Netflix'in Romantik Komedi Filmleri kuşağında bu hafta gösterime giren A Nice Girl Like You adlı film, erkek arkadaşı tarafından pornofobik olmakla suçlandıktan sonra korkularıyla yüzleşen bir kadının hikayesini konu ediyor.

Keman sanatçısı olan Lucy Neal, erkek arkadaşı tarafından pornofobik olarak suçlandıktan sonra bunun doğru olmadığını kanıtlamak için harekete geçer.

Lucy, bu süreçte, kendini keşfetmesine neden olacak bir yapılacaklar listesi hazırlar.

Bu liste sırasıyla ona korkularıyla yüzleşmeyi, profesyonel olmayı ya da en azından görünmeyi ve risk almayı öğretecektir.

Ama belki de onun asıl ihtiyacı olan bu listeye almayı düşünemediği bambaşka bir şeydir.


Sekiz Yüz

Yönetmen: Hu Guan / Oyuncular: Zhi-zhong Huang, Zhang Junyi, Hao Ou, Wu Jiang, Yi Zhang, Qianyuan Wang, Cheng Zhang, Siyu Lu, Chun Du, Vision Wei, Youhao Zhang, Yixin Tang, Jiuxiao Li, Chen Li, Yong Hou, Bai Qing Xin, Jing Liang, Augusta Xu-Holland, Jingwu Ma, Haoming Yu, Xiaoqing Liu, Chen Yao, Ailei Yu, Ryan Zheng, Xiaoming Huang, Xiaoguang Hu, En Bai, Lu Cao, Yunlong Liu, Jiahua Yang, Hideo Nakaizumi, Shuang Gao, Wei Zheng, Dongping Gao, Miyi Huang, Weiyu Cao, Yang Song, Letong Xu, Brono Bajtala, Terry Cormier, Diego Dati, Zilan Du, Eric Heise, Daniel Krauser, Stuart D. Latham, Drago Lazetich, Samuel D.T. Mackey, Vincent Matile, Lionel Roudaut, David Semery, Sihan Shan, Xing Xu, Omer Yuzuak, Gianluca Zoppa / Süre: 149 dakika
 


Çin sinema sektöründe 80 milyon dolarlık benzeri görülmemiş bir bütçe ve 10 yıl boyunca süren çekim ve ön hazırlık çalışmalarının ardından dünyanın en çok beklenen yapımları arasında yer alan ve bu hafta sinemalarda gösterime giren, Çin'de büyük bir gişe başarısı elde eden The Eight Hundred, 1937 yılında Şangay'da kendilerini sıkıştıran Japon ordusuna karşı savaşan 800 Çin askeri ve sivilin hikâyesini anlatıyor.

Etkileyici öyküsü, gerçekçi sahneleriyle alışageldik savaş filmlerine meydan okuyan, 1937 yılında Şangay'da yaşanan gerçek olaylardan beyazperdeye uyarlanan film, Japonya'nın zorlu ve işgalci politikalarıyla mücadele eden Çin'in en önemli direnişlerinden birini konu alıyor.

Japon ordusuna karşı, Şangay'da bulunan Si Hang deposunu savunan 800 kişilik asker ve sivillerden oluşan grup, Çin halkının umudu ve cesareti haline geliyor.

Tamamı IMAX kameralarıyla çekilen ve bu teknolojiye uygun tasarlanan filmde 5000 kişilik bir oyuncu kadrosu yer alıyor.
Hollywood çevrelerinde ezber bozan film olarak anılan ve alışageldik savaş filmlerine meydan okuyan "Sekiz Yüz", IMAX'te çekilen ilk Çin filmi olarak da dikkatleri üzerine çekiyor.

Kovid-19 nedeniyle dünyanın geçtiği zorlu sürece rağmen, film başarısını gişeye de taşıyarak dünya sinema sektörünün büyük odağı haline geldi.

İlk hafta sonunda $69 milyon hasılat elde ederek uzun zamandır beklenen Tenet'in 41 ülkede elde ettiği hasılatı geçti.

Filmin dünya vizyonu devam ederken, 400 milyon dolarlık hasılatı geçerek Çin sinema tarihinin en değerli 10 filmi arasındaki yerini aldı, ayrıca şimdiden 2020 yılında dünyada en yüksek hasılata ulaşan ikinci film oldu.

Yabancı basında eleştirmenler tarafından Dunkirk ve 1917'ye rakip olabilecek tek film olarak gösterilen Sekiz Yüz, 25 Eylül'de IMAX ve altyazı seçeneğiyle seyirciyle buluşacak.

 

Flashback

Vakti zamanında kimi festivallerde, kimi sinemalarda kimi de televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem çevrimiçi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek olan 2020 öncesinde çekilmiş diğer filmler şöyle.


Netflix

  • Baskın Günü (Bastille Day / The Take, 2016)
  • Bhaji In Problem (2013)
  • Black (2015)
  • Baxu ve Devler (Baxu and the Giants, 2019)
  • Çelik Yumruklar (Real Steel, 2011)
  • Düğün Laneti (The Wedding Curse, 2006)
  • Gangster Saheb Biwi Aur Geri Dönüyor (Saheb Biwi Aur Gangster Returns, 2013)
  • Jumanji (1995)
  • Kaçak Avcı (Poacher, 2018)
  • Kötü Öğretmen (Bad Teacher, 2011)
  • Lara and the Beat (2018)
  • Mann / Mind (1999)
  • Mavi Fil 2 (The Blue Elephant 2, 2019)
  • Mr. Jones (2019)
  • Nerdesin Canım (Nee Enge En Anbe / Anaamika, 2014)
  • Pan (2015)
  • Poseidon (2006)
  • Santa Banta Pvt Ltd (2016)
  • Sihirbazlar Çetesi 2 (Now You See Me 2, 2016)
  • Son Tatil (Last Holiday, 2006)
  • Tatil Zamanı (Vacation, 2015)
  • The Intent 2: The Come Up (2018)
  • The Royal Bengal Tiger (2014)


TRT 2

  • 3 Hayat (Se Rokh / 3 Faces, 2018)
  • Arakçılar (Manbik  Kazoku / Shoplifters, 2018)
  • Derin Nehirler (Glubokie Reki / Deep Rivers, 2018)
  • Mommo: Kız Kardeşim (2009)
  • Paris'te Gece Yarısı (Midnight In Paris, 2011)
  • Üzgünüz, Size Ulaşamadık (Sorry We Missed You, 2019)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU