Koronavirüsle mücadelede siyasetin "kötü adamları" başından beri haklı mıydı?

Birçok kişi için Donald Trump, kabiliyetsizliğin zirvesidir. Fakat ABD, ekonomiye öncelik vererek nispeten hafif bir şekilde paçayı kurtardı

ABD Başkanı Trump'ın pandemi sürecindeki açıklamaları büyük tepki çekti (Reuters)

Birleşik Krallık (BK) Kovid-19'u zapt etmek için faaliyetlere daha fazla kısıtlama getirerek bir kez daha bir yön değişikliği üzerine düşünürken dünyanın geri kalanında neler olup bittiğine kafa yormamız gerek. Sadece birkaç ay önce İsveç, karanlığın kalbiydi: Açıklanamayan nedenlerle raydan çıkmış, pandemi hakkında tuhaf teoriler benimseyen, tecriti hor gören, bunun sonucunda yaşlı nüfusunun katledildiği ve İskandinavya'daki medeni sosyal demokrat ülkeler kulübünden aforoz edilen bir ülke. Şimdiyse tutarlı ve görünüşe göre başarılı yaklaşımlarıyla aslında bir bildikleri varmış gibi görünüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

En son (ve ilk niteliğindeki) ekonomik veriler de halkın en ilerici kesiminin Kovid'i inkar eden, kötü niyetli bir soytarı olarak gördüğü bir başkanın yönetimindeki ABD'nin, gelişmiş dünyanın geri kalanının çoğuna kıyasla daha az ekonomik hasar aldığını gösteriyor. Ve Kovid'i inkar eden başka bir kötü niyetli soytarı tarafından yönetilen Brezilya, pandemiyi ciddiye alan Peru, Şili ve Arjantin gibi Latin Amerikalı komşularından çok daha az zarar ve yoksul halkının daha az etkilenmesiyle paçayı kurtardı.

O halde, Kötü Adamlar haklı mıydı? Bunlar karmaşık hikayeler. Hem Brezilya hem de ABD, eyalet valilerinin ve belediye başkanlarının çoğunun aslında devlet başkanını boş vererek, hastalığın bulaşmasını azaltmak için sıkı uygulama tedbirlerini hayata geçirdiği federal ülkeler. Öte yandan İsveç, fiiliyatta liberter bir cennet olmaktan çok uzak ancak büyük ölçüde gönüllüğe dayalı yaklaşımını pekiştirmek için çeşitli düzenlemeleri var.

Buna rağmen mevcut olduğu durumda karşılaştırmalı verilerden neyin işe yarayıp yaramadığına dair bazı geçici sonuçlara ulaşmak neredeyse mümkün. Hem hastalık vakaları ve "yüksek" ölümlere hem de önleyici tecritlerden kaynaklanan dolaylı hasara bakmak şart. Ekonomik maliyetler sadece yaşam standartları için değil, daha küçük ekonomilerin gücünün artık yetmediği kamu hizmetleri için de önem arz ediyor. Ve dolaylı hasar, dünya genelinde Kovid'e öncelik veren hastane ve sağlık ocaklarının kanser hastaları ve felç geçirenler için hizmet vermemesinden dolayı hayatını kaybedenleri de kapsıyor.

Bulaşımı başarıyla azaltmanın zirvesindeyse, iyi hazırlanmış bir "takip ve izleme" sistemi, mesafeyi pekiştiren güçlü bir toplumsal disiplini ve yetkin bir hükümeti olan Güney Kore ve Tayvan var. İkisi de tecrite pek gerek duymadan çok hafif bir küçülme ve çok az kayıp yaşadı. Ve bunu kabul etmek belki rahatsız edici olsa da, Çin hem hastalığın üstesinden gelen, hem de kısıtlı bir süre için de olsa çok sert tecrit önlemleri aldığı halde bu yıl muhtemelen ekonomik olarak büyüyecek yegane ülke gibi görünüyor. Hoşunuza gitsin gitmesin; otoriter Çin devleti otoritesini iyi uyguladı.

Neredeyse başarının doruğuna ulaşan ülkeler, iyi organize edilmiş bir test ve takip sistemiyle etkili bir hükümete sahip olan ve salgının vuku bulduğu yerlerde sert ve hedefe yönelik müdahaleler gerçekleştiren ülkeler. Ekonomik zarardan kaçamadılar ama zararı azalttılar. Almanya, Singapur ve Japonya'nın üçü de bu yılki GSYİH'lerinde yaklaşık yüzde 6'lık bir düşüş yaşayacak gibi görünüyor. Göreli izolasyonlarının ve düşük nüfus yoğunluklarının faydasını gören ve genelde akıllı hükümetlere sahip İskandinavya ülkeleri, Avustralya ve Yeni Zelanda ekonomik açıdan daha az etkilendi.
 


Özellikle İsveç enfeksiyonun üstesinden gelme ve (bu yılki GSYİH'sinde tahmini yüzde 4'lük bir düşüşle) en kötü ekonomik zarardan kaçınmadaki bariz başarısıyla, ölümlerdeki ilk artışın ardından itibarını yenilemeye başladı. İsveç'ten alınacak dersler; sağduyu, fikir birliği ve öz disiplinin muğlak ve sürekli değişen kural ve düzenlemelerden daha çok işe yaradığı; insanların kendilerine inatçı çocuklardan ziyade yetişkin gibi davranıldığında daha iyi tepki verdiği; tutarlı ve net mesajlar vermenin şart olduğu; okul ve iş yerlerinin açık tutulabileceği ve tutulması gerektiğidir.

Avrupa'da Britanya, Fransa, İtalya ve İspanya, başka yerlerdeyse Hindistan, Arjantin ve Güney Afrika gibi hem yüksek enfeksiyon ve ölüm oranlarına sahip hem de ciddi ekonomik hasar alan ülkelerdeyse acı bir tezat göze çarpıyor. Hepsi de, görece yüksek ölüm oranlarına ilaveten, bu yılki GSYİH'lerinde yüzde 10 civarında bir düşüş yaşayacak gibi görünüyor. Şüphesiz koşullar, Hindistan gibi daha yoksul ve epey zorlu şartlarla yüz yüze olan bazı ülkelerde farklılık gösteriyor. Fakat tecritin çok geç (Britanya) veya çok erken (Hindistan) getirilmesinde, etkili bir test ve/ya takip sisteminin geliştirilememesinde (Britanya ve Fransa) ve ulusal çapta partiler arası mutabakatlar kurulamamasında (özellikle İspanya) hükümetin kabiliyetinin bir etken olduğu açık.

Birçok kişi için ABD Başkanı kabiliyetsizliğin zirvesidir. ABD, nüfusuna istinaden olağanüstü ölüm oranları yaşadı. Fakat ABD ekonomisi nispeten hafif bir şekilde paçayı kurtardı: ABD'nin GSYİH'de beklenen yaklaşık yüzde 5'lik bir düşüşle zararı en aza indirmede Almanya'yı geçeceği düşünülüyor. Elbette bu rakam da çok acı verici ama GSYİH'nin yüzde 30 düşüşle zirveden dibi boyladığı Büyük Buhran topraklarında pek de öyle değil. Birleşik Devletler, Merkez Bankası'nın sağladığı muazzam parasal teşvikten ve (en azından son birkaç haftadır görülen çıkmaza kadar) Kongre'nin iki partili büyük mali teşvikinden de yararlandı. Ama şunu da sormamız gerek: Trump destek mi oldu, yoksa köstek mi?

Trump bahtsız ve beceriksiz soytarı rolünü oynadı: İnkarlar, uydurma ilaç, "sürü bağışıklığı" gibi kavramları anlamadaki bariz başarısızlık, maske ve sosyal mesafe karşısında takındığı kibir... Fakat şimdi, gazeteci Bob Woodward'la yapılan telefon görüşmelerinden anlaşılıyor ki Trump neler olup bittiğini kesin olarak biliyor ve pandeminin risklerini gayet iyi anlıyordu. Önceden hesaplanmış, kinik ama rasyonel bir karar aldı: Tüketici ve yatırımcı güvenini zedeleyebilecek ve ekonomiye zarar verebilecek açıklama ve eylemlere direnmek. Daha fazla ölüm anlamına gelse bile ekonomik zararı en aza indirmek, yeniden seçilme şansını korumanın en iyi yolu olacaktı. Hoş değil; ama aptalca da değil.

Seçime gitmeye birkaç hafta kala epidemiyolojik açıdan olmasa da siyaseten doğru kararı vermiş gibi görünüyor. Ekonomide güçlü bir toparlanma yaşanıyor (ama bunun sürdürülebilir olup olmadığını zaman gösterecek). Trump'ın ekonomik başarıyla özdeşleştirdiği borsada, teknoloji hisseleriyle coşan yaşayanların hafızasındaki en büyük boğa piyasası yaşanıyor. İşsizlik oranı yüksek (Ağustos'ta yüzde 8,4'tü) olmasına rağmen birkaç ay önceki seviyelerin çok altında (Nisan'da yüzde 15'e yakındı). Üç ay önce bu köşede, geniş kesimlerde hayret ve tiksinti uyandırarak, Trump'ın büyük oranda ekonomik iyileşme sayesinde bunun üstesinden geleceğini tahmin etmiştim. Şimdi, seçimler hususunda ortak kanı 50:50'ye yakın.

Trump bir maliyet dengesi olduğunu anladı: Ölüm oranlarına karşı ekonominin (ve yeniden seçilme şansının) zarar görmesi. 200 bin Amerikalının Kovid'den ölmesi (Cumhuriyetçilere oy vermesi beklenmeyen eyaletlerde yaşayan, nüfusun yüzde 0,1'inden az, çoğunlukla yoksul ve yaşlı insanlar) Trump için ödenmeye değer bir bedeldi. Başkanın ahlaki bir pusulasının olmamasından ne kadar hayıflansak da o bu yargıları anlıyor.

Buna karşın, Britanya Başbakanı'nın ülkenin yüzleşmesi gereken seçeneklere dair sürekli yön değiştirerek çözüm için çırpınıp durmasını umutsuzluk içinde dinliyorum. Siyaset Kovid-19 kaynaklı tek bir ölümün bile olmaması gerektiği önermesine dayanmalıymış gibi davranan muhalefet sözcüleri de aynı ölçüde hayret verici. Bu, sonsuza dek ve her yerde tecrit reçetesinden başka bir şey değil. 70'lerinin ortalarında, "kırılgan" bir kişi olarak sanırım şansımı Stockholm'de deneyeceğim.
 

 

 

independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU