Yaşananlar ve sonrasıyla 6-7 Eylül 1955 Olayları (2)

Prof. Dr. Zehra Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Fahri Çoker Arşivi

Bu haftanın ortasında çarşamba sabahı bütün İstanbul'un üzerine ağır, hazin bir hava çökmüştü. Şehirde büyük felaketlerden çıkmış bir ev, bir aile manzarası vardı. İnsanlar sokaklarda, etraflarını görmemek için başları eğik yürüyorlardı. Hakikaten bir gece evvel adeta bir siklon koca İstanbul'u perişan etmişti.

Akis, 10 Eylül 1955.


Dönemin basını ve tanıklarının anlatımına göre, 6 Eylül 1955 Salı gecesi Beyoğlu, sanki talan edilmiş bir düşman mahallesi gibiydi.

Taksim'den Tünel'e kadar olan yoldan geçmenin imkânı yoktu. Bütün cadde kepenkleri kırılan dükkânlardan alınan eşyalarla dolmuştu. Yollar, kaldırımlar, caddeler, meydanlar top top, cins cins kumaşlarla kaplanmıştı. 

Sanki Selanik'teki Atatürk'ün evine yakın bir bahçeye konulan bomba, en yüksek şiddetiyle İstanbul'da patlatılmıştı.
 

Akşam, 8 Eylül 1955.jpg
Akşam, 8 Eylül 1955


Parçalanmış buzdolapları, radyolar, bisikletler yerlere saçılmış, kırılan camların parçaları etrafa yayılmıştı. Gözü dönmüş kalabalık, tıpkı bir sel gibi önüne ne çıkarsa sürükleyip götürüyor, yok ediyordu. 

Talanın, bir sınırı yoktu. Küçük mutfak eşyalarından, evlere kadar akla gelebilecek her şey bu büyük yağmadan payını almıştı.

Bazı otomobiller, tahrip ediliyor kullanılamaz hale getiriliyordu.
 

Akşam, 8 Eylül 1955-.jpg
Akşam, 8 Eylül 1955


Kiliselerden dumanlar yükseliyordu. İlk anda alınan duyumlara göre 78, resmi rakamlara göre İstanbul'da toplam 50 kilise yakılmıştı.

En büyük kederle dinledim, memleket hissinin kalbinde çok derin olduğuna kani olduğum arkadaşımız Kız Lisesi'nin Müdürü bana dedi ki: «78 kilise yakıldı». Billâh Türk tarihinde böyle bir şey yok arkadaşlar. Çok feci, ben şahsan Varlık Vergisi'nin matemini tutmuş olanlardan biriyim. O gün Bükreş'ten mektubumu yazdım, utandığımı söyledim, yanlış olduğunu söyledim, sefir arkadaşlara nasıl cevap verebileceğimi bana öğretiniz, dedim. Bu defaki, ondan on kere daha vahimdir. Maalesef topraklarımız üzerinde bu da oldu.

(H.S. Tanrıöver)

TBMM Zabıt Ceridesi, i:80, c:1, 12 Eylül 1955, s.683.


Fener Rum Patriği Athenagoras'ın Başbakan'a gönderdiği mektupta verdiği bilgiye göre ise 70'e yakın kilise tahrip edilmişti.

Üç dükkândan ikisi tamimiyle harap edilmiş ve isimleri yabancı veya sahipleri Rum olan dükkânlara halk doluşmuştu. 

Mücevherler, saatler, avizeler, porselen takımları yerlerdeydi. 

Yağma hareketi başlangıçta Rum vatandaşları hedef aldıysa da Hristiyan ve gayrimüslim olarak bilinen diğer vatandaşları da içine almıştı. Hatta Müslümanlardan da ciddi zarar görenler olmuştu.
 

Akşam, 8 Eylül 1955 -.jpg
Akşam, 8 Eylül 1955

 

Ne devlet vardı önleyecek, ne halk. Her şey bu azdırılmış kalabalıktı.

(Emine Erdem)

Rıfat Bali, 6-7 Eylül 1955 Olayları Tanıklar-Hatıralar, s.20.)


Kalabalık durmuyor, durdurulamıyordu. 

Ellerinde demir çubuk olanlar kepenkleri kırıyor, evlerden dükkânlardan içeriye dalıp,  ne kadar eşya varsa hepsini dışarı fırlatıyorlardı. 

İstanbul'un birçok semtine sıçrayan yağma hareketinde, her yerde benzer şeyler yaşanıyordu. 

Talan ve tahripleri yapanlar daha çok Taksim'de toplanmıştı.

Tamamen öfkenin hâkim olduğu kontrolünü kaybetmiş kalabalıklar, şuursuzca önlerine ne çıkarsa yıkıp, yakıp geçiyor yok edebilecekleri başka hedeflere yöneliyordu.  

Sahipleri Rum diye bilinen ne kadar dükkân varsa aynı akıbete uğruyordu. Köşedeki, kıyıdaki bakkal dükkânları, sütçüler, ayakkabı tamircileri dahi talandan kurtulamadı. İnsanlara ne olmuştu, anlamak kabil değildi. Kimse bir tek çöpe elini sürmüyordu, fakat derin bir kinle her şeyi yıkıyor, paralıyordu. Sanki bir sadizm dalgası şehri bir ucundan ötekine sarmıştı…

Akis, 10 Eylül 1955


Olaylarda iktidardaki Demokrat Parti'nin gayrimüslim milletvekillerinin evlerine de girilmişti.

Partinin Rum İstanbul Milletvekili Aleksandros Hacopulos'un evine giren tahripçiler, 80 yaşlarındaki babası ve annesini yataklarından aşağıya atmışlar ve sonra da evi tahrip etmişlerdi.  

Sarf ettikleri cümleler de şunlardır; kırın, yıkın, mebusun evini. Bedavadan para alıyor. Hani memleketin kanunları, hani vatandaşın emniyeti, nerede, masuniyet haklarımız? Hangi günler için bu kanunlar ve haklar bize verilmiştir?

(Aleksandros Hacopulos)

TBMM Zabıt Ceridesi, i:80, c:1, 12 Eylül 1955, s.676.


Üstelik tüm bunlar polis ve askerin gözü önünde gerçekleşmişti. Hacopulos, Mecliste yaptığı konuşmada tüm yaşananlara tanık oldukları halde ne yanı başlarında bulunan karakoldan kimsenin ne de evinin önünde duran silahlı jandarmaların hiçbir müdahalede bulunmadıklarını söylemiştir.

Yerin üstündekilerle yetinilmemiş, Hacopulos'un verdiği bilgiye göre mezarlar açılmış, ölülerin kemikleri çıkarılmış, cesetler bıçaklanmış ve yakılmıştı. Bu bilgileri, 2 Rum mezarlığın tahrip edildiğini gösteren resmi kayıtlar da destekliyordu. 

İzmir'de de hareketli saatler yaşanıyordu.  6 Eylül 1955 günü Yunan bayrağı saat 19.10'da 5-10 kişilik genç bir grup tarafından indirilerek yakılmıştı. 

Bunu yapanlar o anda yakalandılar. 

Valilik, tahkikatı sürdürürken Basmahane kapısından büyük bir kalabalığın gelmekte olduğu haber alındı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

6 Eylül gecesi resmi kayıtlara göre İzmir'de Fuara tam 42 bin biletli kişi girmişti. Biletsizlerin de eklenmesiyle birlikte yaklaşık 50 bin kişi, Fuar alanında toplanmıştı.

Olayların büyümesi endişesiyle, Yurtiçi Bölge Komutanlığı'ndan kuvvet talep edilmiş fakat muhatap bulunamamıştı. 

Oradan Fuarın ortasına doğru geldiğim zaman Yunan pavyonunun yakılmış ve tahrip edilmiş olduğunu gördüm. Halk büyük bir heyecan içinde oraya buraya koşuşuyorlardı. Emniyet Müdürü vatandaşları takip ediyordu… Belediye Reisi Selahaddin Akçiçek'in davet ettiği İzmir itfaiyesinin faaliyette olduğunu gördüm. Halkı dağıtın, suyu üzerine sıkın dedim…

(İzmir Valisi Kemal Hadımlı)


Toplanan kalabalık, Yunan Konsoloshanesine saldırmış, eşyaları tahrip etmiş ve bir kısmını da yakmıştı. 40 kadar güvenlik kuvveti silah ve göz yaşartıcı bomba kullanmış olmasına rağmen Konsoloshane tahripten kurtarılamamıştı. 

Hükümet Fuardaki Yunan Pavyonu, Yunan Konsoloshanesi ve sahildeki Yunan bandıralı gemilerin zarar görmemesi için tedbirler aldı.

Saat 20.00 sıralarında Atatürk'ün heykeli etrafında toplanan kalabalık, kısa sürede 20 bin kişiye ulaşmıştı. 

Sahildeki tekneler, şehirde Rumlara ait evler bu kargaşadan nasibini almıştı.

6-7 Eylül günlerinde yaşananların ardından 8 Eylül'de Türkiye farklı bir sabaha uyanacaktı. 


Resmi kayıtlara göre 6-7 Eylül Olaylarının başlaması ve bilançosu 

6-7 Eylül Olaylarında meydana gelen zarar ve tahriple ilgili farklı rakamlar telaffuz edilmektedir.

Buradaki bilgilerin tamamının T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi belgelerinde 6-7 Eylül Olaylarıyla ilgili rapor ve belgelerdeki, zarar görenler, tahrip edilen binalar vb. istatistiki verilere göre yansıtıldığını belirtelim. 

İstanbul'daki olaylar, 6 Eylül Salı günü 18.45'de "nezih" olarak nitelenen bir öğrenci topluluğunun harekete geçmesiyle başlamış ve hazır vaziyette bekleyen insanların birden harekete geçmesi ile olaylar yayılmıştı.  

Şehrin 56 muhtelif yerinde yangın çıkartılmıştı. Okullar, mabetler, ikametgâhlar, yakılmaya teşebbüs edilmişti.  

Rum, Ermeni ve Yahudilere ait mağazalar tahrip edilmiş, eşyalar yollara atılmıştı. Buraya kadar nümayişçiler ön plandayken onların çekilmesi ile talancılar bayrağı devralmıştı.

Onların görevi de yollara atılan, tahrip edilen eşya ve malları talan etmekti.

Olaylar üzerine Cumhurbaşkanı, 6 Eylül 1955 günü akşamı İstanbul'dan trenle Ankara'ya hareket etmiş ve Başbakan'a saat 22.00'da durumun vahametini bildirmişti.

Her iki lider de İstanbul'a dönerek sabahın dördünde Vilayet Konağı'na gelmişlerdi. Bizzat nümayişçilerin arasına girerek olayları engellemeye çalışmışlardı.

Dâhiliye Vekili tarafından çağrılan Genelkurmay Başkanı, saat 3.30'da İstanbul'a ulaşmıştı.

Halktan 24, zabıtadan da 6 kişinin yaralandığı, 13 ev ve 3 dükkânın tahrip edildiği İzmir'de, asker ve polis olayların daha da büyümesini önlemişti. 

Ankara'da toplanan çoğunluğu öğrenci 2 bin kişilik gruba, gaz bombası ile müdahale edilmiş, olaylar sırasında zabıtadan 3 kişi yaralanmıştı. 183 kişi yakalanmış bunlardan 20'si hakkında dava açılmıştı. 

7 Eylül Çarşamba günü saat 2.30'da İstanbul'da olaylar kontrole alındı. 

Başvekâletçe İstanbul ve İzmir'de ilan edilen örfi idare, 6 Eylül günü saat 24.00'da radyodan ve hoparlörlerden duyuruldu. 7 Eylül günü saat 08.00'da kaldırıldı.

Aynı gün saat 15.00'da İstanbul'da Başbakan Adnan Menderes başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, İstanbul, İzmir ve Ankara'da resmi olarak örfi idare ilan etti. 

8 Eylül'de hasar tespitine başlanmış, yapılan araştırma ve incelemelerden İstanbul'da 1953 kişinin tahrip, 617 kişinin de talan eyleminde bulunduğu anlaşılmıştı.

Olaylarda elebaşı olarak 381 kişi tespit edilmiş, toplamda ilgili görülen 5104 kişi yakalanıp Örfi idare Mahkemelerine sevk edilmişti.

Sivil halktan 3 kişi ölmüş 32 kişi de yaralanmıştı.

Olaylardan zarar görenler sadece Rum vatandaşlar değildi. Ermeni, Yahudi ve Türk vatandaşlar da ciddi zarara uğramışlardı. 

Hatta Bulgar, Alman, Arnavut, Fransız, Rus kökenli mülk sahipleri de zarar görenler listesinde gözükmektedir.

İstanbul'da tahrip edilen bina ve işyerleriyle ilgili verilerde 4025 adet ile dükkânlar, başı çekiyordu. Bunların 2474'ü Rum, 722'si Ermeni, 479'u Yahudi, 323'ü Türk, 25'i Bulgar, 1'i Alman, 1'e de Arnavut uyruklu vatandaşlara aitti. 

Dükkânlardan sonra en çok tahrip edilen binalar, evlerdi. Tahrip ve talan edilen 1021 evin tespit edilebilenlerinden 869'u Rum, 77'si Ermeni, 48'i Türk ve 21'i de Yahudi vatandaşlarındı. Geri kalan 6 evden 3'ü Bulgar, 2'si Yugoslav ve 1'i de Rus uyruklulara aitti. 

Diğer tahrip edilen binalarla ilgili bilgiler şöyledir: 

10 otel (3'ü Türk, 4'ü Ermeni, 2'si Rum, 1'i Yugoslav).

50 kilise (46'sı Rum, 3'ü Ermeni ve 1'i Fransız). 

Tümü Rumlara ait 2 mezarlık, 2 ayazma, 1 metropolithane, 10 meyhane, 2 sinema, 4 muayenehane, 1 çiçek bahçesi, 2 pansiyon. 

18'i Rum 1'i Fransız olmak üzere 19 okul. 33 gazino (25'i Rum, 4'ü Ermeni, 3'ü Türk, 1'i Yahudi).

18 kahve (16'sı Rum, 2'si Ermeni). 28 lokanta (22'si Rum, 2'si Türk, 4'ü Ermeni). 9 fırın (7'si Rum, 1'e Türk, 1'i Ermeni). 12 imalathane (11'i Rum, 1'i Ermeni).

Ermenilere ait 1 hamam.

23 fabrika (19'u Rum, 1'i Ermeni, 3'ü Yahudi). 16 depo (12'si Rum, 2'si Türk, 1'i Ermeni, 1'i Yahudi)

8 matbaa (7'si Rum, 1'i Ermeni). 18 yazıhane (12'si Rum, 3'ü Türk, 3'ü Yahudi)

14 eczane (7'si Rum, 4'ü Ermeni, 2'si Türk, 1'i Yahudi). 8 cemiyet binası (7'si Rum, 1'i Türk), 7 oto (5'i Rum, 2'si Ermeni) ve 2 garaj (Türk ve Yahudi).

6-7 Eylül Olaylarında zararların giderilmesi için derhal harekete geçildi. Kampanyalarla birlikte büyük zararların tespit çalışmaları yapıldı. 

28 Şubat 1956 tarihli 6685 sayılı Kanun çıkartıldı. Kanun'da zarar görenlerin sayısı belirtilmediği gibi ödenecek tazminatın miktarı ile ilgili de bilgi verilmemişti. 

Maliye Bakanı Nedim Ökmen, miktarı az olan zararların, İstanbul'da oluşturulan komisyon tarafından ve kişisel bağışlardan karşılandığını söylemiştir. 

Bağış kampanyasına 9 milyon liraya yakın yardım yapıldı. Bağışta bulunanlar arasında iş adamları, sendikalar, DP örgütleri gibi oluşumlar ile çok sayıda hayırsever vatandaş vardı.

Kiliselerin tamiri için de DP İstanbul Milletvekili A. Hocopulos başkanlığında bir heyet oluşturuldu. 

Büyük zararlar, maliye müfettişleri ve hesap uzmanlarınca tespit edildi. 1956'nın şubat sonuna kadar yardım için hükümetin tespit ettiği miktar, Türk parası olarak 60 milyon civarındaydı.


Hükümet cephesi ve olayın yankıları

Olaylar sırasında polis ve zabıta kuvvetleri etraftaydı. Fakat müdahale etmede gevşek davranmışlardı. 

Asker devreye sokuldu. 

Askere, olayları durdurması için ateş yetkisi ve emri verilmişse de asker de tıpkı polis gibi müdahalede bulunmamıştı. 
 

Akşam, 8 Eylül 1955, s.8..jpg
Akşam, 8 Eylül 1955, s.8.

 
Askerî kamyonlar, tanklar ancak sabaha karşı köşe başlarını tutmuştu. Ordu birliklerinin müdahalede bulunmamaları Başbakan Menderes'in de dikkatini çekmiş ve Vilayet makamında saat 14.00'da görüştüğü Ordu Müfettişi'ne "Paşam niçin daha dikkatli tedbir almadınız?" diye sormuştur.

Menderes'in anlatımına göre kendisine "Böyle hareket ettiğimiz daha büyük hadiseleri önleme bakımından daha iyi olmuştur" şeklinde cevap verilmişti.

Öte yandan İçişleri Bakanı Namık Gedik ile İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın, tüm sorumluluğu askere bıraktıkları şeklinde yorumlar yapılmıştı. 

Hükümet Başbakan'dan bakanlara kadar şaşkın ve telaşlıydı. Bu noktadan sonra bazı adımların çok da bilinçli atıldığını söylemek zordur.

Aceleyle olayların yatıştırılması için Başbakan tarafından örfi idare ilan edildi, sonra kaldırıldığı duyuruldu, Bakanlar Kurulu'nun İstanbul'da yaptığı toplantıda resmi olarak ilan edilen örfi idare, 12 Eylül 1955 tarihli Meclis özel oturumunda 6 ay süreyle uzatıldı.
 

Zafer, 8 Eylül 1955.jpg
Zafer, 8 Eylül 1955​​​​​​

 
Olaylarda sorumlu görülen Kıbrıs Türktür Cemiyeti kapatıldı. Üyeleri yapılan ihbarlarla tutuklanmaya başlandı.
 

Zafer, 8 Eylül 1955.jpg
Zafer, 8 Eylül 1955


Muhalefet hükümete destek verdi. CHP Başkanı İsmet İnönü, asayişin yeniden sağlanması için herkesin çaba göstermesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclisi 12 Eylül'de toplantıya davet etti. 
 

Ulus, 8 Eylül 1955.jpg
Ulus, 8 Eylül 1955


Mecliste o gün, iktidarı muhalefetiyle söz alan tüm sözcüler, bu hadiseleri kınadı. Üzüntülerini dile getirdiler. Hepsi ağızbirliği etmişçesine olayın bir tertip olduğu fikrinde birleşti. 

Meclisteki konuşmalarda gözler, en çok mağdur olan kesimin temsilcilerindeydi. 

DP'nin Rum Milletvekili Aleksandros Hacopulos, Türkiye'nin ekalliyette bulunan bir kısım vatandaşının uğradığı felaketin, Türk milletinin tümünün üzüntüsü olduğunu söyledi.

"Bu yara çok derin" dedi ve hangi taraftan olursa olsun olanları, "utanç verici" olarak nitelendirdi. Sonra da temsil noktasında sorumlu kişiler olarak o insanlardan özür dilenmesi gerektiğini belirtti. 

Hacopulos'un uzun konuşması arasında üzüntüsünü belirttiği bir ifade ise anlatılmak istenenlerin bir özetiydi:

Dinimin Hristiyan olması hasebiyle değil; bir Türk vatandaşı ve bu milletin mümessili olarak medeniyetimize ve tarihimize vurulmuş olan bu darbe beni son derece üzmüştür, üzmemesine de imkân yoktur.


Demokrat Parti'nin Ermeni İstanbul Milletvekili Zakar Tarver, ülkenin büyük bir felakete maruz kaldığını söyleyerek söze başladı.

Hükümetin "milli felaket" olarak adlandırdığı olaylarla ilgili, "Vandalizm" ifadesini kullandı. Olayların sorumlularının tespit edildiğini söyledi.

Müslim-gayrimüslim ayrılığının ortadan kaldırılmış olmasından rahatsızlık duyanlar var dedi. Başbakan'ın olayın mağdurlarının yanında olduğuna, suçlulara hak ettikleri cezanın verileceğine ve devletin mağdurlara özellikle de küçük esnafa her türlü yardımı yapacağına inandığını belirten Tarver, konuşmasında özellikle inanç özgürlüğüne vurgu yaptı.

Olayların nedenini bir bakıma "kara yobazlık" olarak adlandırdığı din kisvesi altında yapılanlara kılıf uyduran gericiliğe bağladı. Sözlerini de "Allah bu memleketi korusun!" diyerek tamamladı.

Sizleri temin ederim ki, memleketimizde yaşayan ufacık gayrimüslim azınlık mukadderatını bu memleketin mukadderatına bağlamış, bu memleketin iyiliğine candan sevinen ve maazallah felâketine de samimiyetle üzülen insanlardan mürekkeptir… Dosta ve düşmana karşı bizleri utandıracak olan son Vandalizm gösterileri dolayısıyla azınlıkların bu samimî duygularını bu kürsüden belirtmek memleketin yüksek menfaatlerine uygun olacağı kanaatindeyim…

TBMM Zabıt Ceridesi, i:80, c:1, 12 Eylül 1955, s.672-673.
 

Zafer, 12 Eylül 1955.jpg
Zafer, 12 Eylül 1955

 
Başbakan Adnan Menderes, bu tarihi toplantıda olaylarda kimin dâhli varsa en sert tedbirlerin alınacağını ve zarar görenlerin zararlarının karşılanacağını söyledi. 

Mesele, sık sık Meclise getirildi. Üzerinde tartışmalar devam etti. 

İçişleri Bakanı Namık Gedik ve Emniyet Genel Müdürü Ethem Yetkiner, olayları engellemede başarılı olamamışlardı. İçişleri Bakanı, sonradan da tartışması sürecek bir kararla istifa etti.
 

Zafer, 10 Eylül 1955.jpg
Zafer, 10 Eylül 1955


Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Alâeddin Eriş, Ağa Camiinde nümayişçiler arasında kalmıştı. Olayların ertesinde kendisine Adnan Menderes'in iki ay izin alması yönünde tavsiyesi iletilince o da istifa etti.

İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay da istifasını vermişti. Fakat bu istifa kabul edilmezken olaylarda ihmali görülen İstanbul Emniyet Müdürü ve 2 korgeneral ile bir de tümgeneral işten el çektirildiler. Birçok memurun da görev ihmali nedeniyle yerleri değiştirildi.
 

Zafer, 9 Eylül 1955.jpg
Zafer, 9 Eylül 1955


24 Aralık 1955 tarihinde 6-7 Eylül Olaylarından zarar görenlerin, zararlarının tazmin edilmesine dair 5 maddelik bir kanun layihası hazırlandı ve 28 Şubat 1956 tarihinde de 6685 sayılı Kanun çıkartıldı.

İstanbul'da Beyoğlu, Eminönü, Beşiktaş, Kadıköy başlıca zarar gören semtler olarak belirlenmişti. 

Zarar görenler tespit edilerek tazminatlar ödendi. Vergi muafiyeti, ucuz inşaat malzemesi tedariki ve banka borcu olanlara da kolaylıklar sağlandı. 

Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın himayesinde Başbakan'ın fahri başkanlığında önde gelen sanayicilerden oluşan bir komite oluşturuldu ve yoğun katılımın olduğu yardım kampanyaları başlatıldı.

Yine Cumhurbaşkanı tarafından, 6-7 Eylül 1955 tarihlerinde İstanbul'da ve 6 Eylül'de İzmir'de meydana gelen olaylar sonucunda zarar gören hayır binaları ve kiliselerdeki hasarların Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından tespit edilerek tamir edilmelerini bildiren 4/7804, 4/10155 ve 4/12837 sayılı (tespit ettiğimiz) üç ayrı kararname yayınlandı. 

Fener Rum Patriği Athenagoras Başbakan'a bir mektup yazdı. 11 Eylül 1955 tarihli mektupta üzüntünün yanında, yeniden güven içinde yaşanabilmesi için ülkede gereken şartların bir an önce oluşturulması gerektiğine vurgu yaptı. 

Cümlelerinin arasında 6-7 Eylül tarihlerinde Rum Ortodoks Cemaatine karşı yapılanlardan duyulan öfkeyi görmek mümkündü. 

…kıymeti biçilmez tarihi ve mukaddes tasvirlerle muhtelif mukaddes eşya gasp edilmiş kabristanlar tahrip ve imha patriklerin lahitleri dar uman edilmiştir. Mesken tahripleri, ırza vaki tecavüzler ve ferdi menkul ve gayrimenkul servetlerin topyekûn ziyanına maruz kalan şehrimiz Rum ailelerin feci durumu tasvir edilemeyecek vüsattadır. Rum Ortodoks Cemaati dehşet, sefalet ve ümitsizlik içindedir. İşbu feci hadiseler neticesinde neşet ve ihdas olunan atmosferden dolayı Rum Ortodoks Kilisesi evlatlarının hayat emniyetiyle memleketimizde mutlak bir itimat havası içinde yeniden yaşayıp hayatlarını idame ettirmelerini mümkün kılacak şeraitin ihdasını talep eyleriz. Dualarımızla

Patrik Athenagoras

BCA, 30.1/133.869.5


Aradan biraz zaman geçince olayın sıcaklığıyla yükselen duyguların yoğunluğu azalmış, öfkenin yerini sükûnet almıştı. Bunda hükümetin tutumunun da önemli bir payı vardı.

Özellikle Başbakan'ın konuya yakın ilgisi başta Athenogaras olmak üzere Rum Cemaatinin takdirini kazanmıştı. Patrik'in gönderdiği 29 Nisan 1956 tarihli bir başka telgraf, Rum Cemaati adına Başbakan'a şükranlarını sunmak içindi. 
 

Zafer, 9 Eylül 1955 -.jpg
Zafer, 9 Eylül 1955


Yurt dışından da olaylar ilgi ile takip edildi. Yunanistan'dan ilk yapılan açıklamalarda 6-7 Eylül Olaylarının İngilizlerin kışkırtması olduğu söylenmişti.  Kısa süre sonra ibre, Türk Hükümetine döndürülecekti.

Kiliseler Cemiyeti Başkanı Robert Tobias, 6-7 Eylül Olaylarının ardından İstanbul'a geldi. Mağdurları ziyaret etti. İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'a gönderdiği 28 Kasım 1955 tarihli telgrafında, Vali'ye yakın alakası nedeniyle teşekkür ederek yardıma hazırız mesajı verdi.

The Times gazetesinde Londra Konferansı hakkında ayrıntılı bilgi verilirken Türk-Yunan gerginliğinin geldiği kritik duruma vurgu yapıldı. 

Konuyu içeren Amerikan raporlarında, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin tehlikeli ve kritik bir yola girdiğine dikkat çekildi.

İki ülkenin de NATO üyesi oldukları belirtildikten sonra İstanbul ve İzmir'de 6-7 Eylül 1955 tarihlerinde meydana gelen yağma hareketleri sonucunda Balkan Paktı'nın da kesintiye uğradığı belirtilmiş ve olayların tek nedeni olarak Kıbrıs meselesi gösterilmişti. 

Toplumsal oluşumların, kışkırtıcılık yaparak halkı yanlış yönlendirdikleri ve iki ülkenin geçmişlerinden gelen bir miras olarak "nefret, kin ve düşmanlık" duygularıyla yeniden yüzleştikleri şeklindeki değerlendirmeler ise dikkat çekmişti.


Tutuklamalar ve Örfi İdare Mahkemelerinde yargılamalar 

Milli Müdafaa Vekili Şem'i Ergin, 20 Ocak 1956 tarihli Meclis oturumunda 6-7 Eylül Olayları nedeniyle mahkemelerin işleyişi hakkında bilgi vermiş ve o güne kadar tutuklanan, serbest bırakılan ve yargılananlarla ilgili rakamları paylaşmıştı.

6-7 Eylül Olaylarıyla ilgili yargılamalar Örfi İdare Mahkemelerince yapılmıştı. Bu mahkemeler ve adli teşkilatında 26 adli hâkimle 24 adli subay görevliydi. 1956'nın ocak sonuna gelindiğinde İstanbul'da 6 Örfi idare Mahkemesi görev yapıyordu.

İzmir ve Ankara'da örfi idare sona erdiği için buralardaki 6 askeri hâkim ve iki mahkeme kaldırılıp, İstanbul'daki mahkemelerde görevlendirilmişti. 

Ankara ve İzmir'de örfi idare mahkemelerinin kaldırılmasından sonra olaylarla ilgili tahkikat, genel mahkemelerce yürütülmüştür.

6-7 Eylül olayları nedeniyle İstanbul, Ankara ve İzmir'de haklarında dava açılanlardan sadece 17'sinin İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Örfi İdare Mahkemeleri kaldırıldığından) tutuksuz yargılanmasına devam edilmişti.  

Hükümetin olayları komünist taktik olarak gören anlayışına bağlı olarak solcu avı başlatılmış ve çok sayıda kişi tutuklanmıştı.

Fakat olaylarla ilgileri olmadığı anlaşılan bu kişiler daha 1955'in aralık ayında serbest bırakılmıştır.

1956 yılı başında 288 kişi Örfi İdare tevkifhanelerinde tutuklu durumdaydı.

Örfi İdare amirliklerince üç ilde toplam 2943 dosyanın takibi yapılıyordu. Bunlardan 208'ine adem-i takip (takipsizlik),  1190 kişinin intikal ettirildiği davalar sonucunda da 228 kişi hakkında mahkûmiyet kararı verilmişti.
 

TBMM Zabıt Ceridesi,.jpg
TBMM Zabıt Ceridesi, i:26, c:1, 20 Ocak 1956, s.206


Yapılan yargılamalar sonucunda olayları tertiplediği düşünülen ve bu nedenle de üyeleri tutuklanan Kıbrıs Türktür Cemiyeti suçsuz bulundu. Başkanı Hikmet Bil başta olmak üzere Cemiyetin 87 yöneticisi tahliye edildi.

Cemiyet, komünistler ve suçlananlar beraat etmişlerdi ama 6-7 Eylül olayları ile ilgili soru işaretleri giderilememişti. 

Muhalefet, olayları seçim dönemlerinde azınlıkların desteğini almak için iktidara karşı koz olarak kullandı.  

Bunun dışında ise görünürde mahkemeler kararlarını vermiş yani yasal olarak konu kapanmıştı. 

Oysa verilen, sadece bir araydı. 

27 Mayıs askeri müdahalesi sonrası 6-7 Eylül Olayları, bir davayla tekrar gündeme gelecekti. 

Bu dava, olayların ardında kalan sis perdesini kaldırıp soru işaretlerini giderebilecek miydi?

 

 

Devamı: Yazı Dizisi III: 6-7 Eylül 1955 olaylarının ardından

Sorular, iddialar, savunmalar

 

 

Yararlanılan Kaynaklar:

T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
Fon Kodları:      10.9/108.337.2.
30.18.1.2/154.84.10
30.18.1.2/144.68.13
30.18.1.2/148.17.18.
30.1/19.111.13
30.1/133.869.5
National Archives, Department of State Records, Gale Reference Complete very tabanından erişim
Fon Kodları:
90.1161/90.264.8; 922.F1W/1c: Ser: 002868p92; 2y99
Akşam
Doğu
The Times
Ulus
Zafer
Bahar Akpınar, "Tarihimizin Utanç Günleri 6-7 Eylül 1955", Şalom, 4 Eylül 2019, https://www.salom.com.tr/haber-111684-tarihimizin_utanc_gunleri_67_eylul_1955.2020.html, Erişim: 7 Ağustos 
Rıfat Bali, 6-7 Eylül 1955 Olayları Tanıklar-Hatıralar, Genişletilmiş 2. Baskı, Libra Kitap, İstanbul 2012.
Havva Karayuluk, "6/7 Eylül 1955 Olaylarının Neden ve Sonuç İlişkisi İçerisinde Değerlendirilmesi", Uluslararası İnsan Çalışmaları Dergisi, Cilt:1, 2018, s.36-50.
TBMM Zabıt Ceridesi, i:80, c:1, 12 Eylül 1955.
TBMM Zabıt Ceridesi, i:26, c:1, 20 Ocak 1956.
Cengiz Atlı, "İngiliz ve Cumhuriyet Arşiv Belgeleri Işığında 6-7 Eylül Olayları", Turkish Studies, Volume 9/10 Fall 2014, p. 1183-1197.
Şerif Demir, "Adnan Menderes ve 6-7 Eylül Olayları", Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, Sayı:12, 2007, s.37-63.
Yüksek Adalet Divanı,  6/7 Eylül Hadiseleri Dava Tutanakları, TBMM Kütüphanesi (Açık Erişim), Yer: 1985-4503.
TBMM, 6/7 Eylül hâdiselerinden zarar görenlere yapılacak yardımların vergi muafiyeti ve bu zararlar dolayısiyle 5432 sayılı Kanunun 260 ve 299 ncu maddelerinin tatbiki hakkında Kanun, Kanun No: 6685, Kabul Tarihi, 28.11.1956.


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU