Bir gün Çin'e yolunuz düşerse

Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Nurettin Akçay

Çin, Asya'nın en doğusunda bulunan dünyanın en kadim ülkelerinden biri. Asırlardır insanoğlu uzaklığı vurgulamak istediğinde hep bu ülkeyi cümlelerinin içine serpiştirdi.

Hz. Peygamber,"İlim Çin'de de olsa gidip alın" derken, Çin'in uzaklığına vurgu yapıp ilme verdiği önemi anlatmıştı bizlere.

Orta Dünya'nın toprakları uzak olmasının yanı sıra çoğu zaman da merak uyandırıcı olmuştu. Elfleri, hobbitleri ya da orkları içinde barındıran Tolkien'in Orta Dünyası kadar fantastik olmasa da; Çinlilerin orta dünyası da her zaman efsanelerin gerçekleştiği, üstünde bulutların ve tapınakların eksik olmadığı dağlarıyla zihinlerimize kazınmıştı.

Ama hep hikayelerini duyduk bu toprakların, çünkü uzaktı bize ve diğer birçok medeniyete. Ancak dünya hızla değişti.

Ulaşım araçları, telefon, televizyon, internet sayesinde McLuhan'ın da dediği gibi dünya artık küresel bir köy haline gelmişti.  

Mesafelerin bir önemi kalmamıştı. Artık dünyanın en uzak bölgesine en fazla yarım gün içerisinde gidebiliyorduk. 


Şanghay ve İstanbul arasındaki mesafe yaklaşık 8 bin kilometre ve isteyen herkes sadece 10 saatlik bir uçuş sonrasında Çin'in en doğusundaki şehre ulaşabiliyordu.

Fakat mesafelerin kısalması yeterli değildi çünkü Çin gitmek ve yaşamak için cazip bir ülke değildi hala. 


Dünya küreselleşmiş ancak dünyanın cazibe merkezi de Amerika olmuştu. Herkes orada yaşamak, orada eğitim almak ve orada para kazanmak istiyordu.

Fakat 21'nci yüzyılda dünyanın yeni cazibe merkezi olmaya aday yeni bir ülke doğuyordu, Çin. Evet, hala yolun çok başında ama insanların ilgisini de çekmeyi başarmıştı.

Artık Çin'e daha fazla insan geliyor, daha fazla eğitim almak isteyen öğrenci oluyordu. Ticaretle uğraşan her Türk vatandaşının yolu muhakkak Çin'e düşüyordu.

Boşuna değil, her yıl 20 milyar dolar ticaret açığı veriyorduk bu ülkeye. Zira bizimkiler kolay para kazanmanın yolunu bulmuştular bir kere. 

Kenan Evren, her Çinliye bir portakal satsak zengin oluruz diyerek güzel bir hayal kurmuş; fakat işin sonunda her Çinli bize bir telefon kılıfı satmış ve hayallerimiz suya düşmüştü.

Neyse bugün siyasi bir yazı yazma niyetinde değilim. O yüzden laf sokma işini şimdilik ileri bir tarihe erteleyeceğim. 

Sadece olur da Çin'e gelmek isteyenlere birkaç tavsiye vermek istiyorum bu yazımda. Küçük bir gezi yazısı gibi düşünün. 
 

Nurettin Akçay (4).jpg
Fotoğraf: Nurettin Akçay / Independent Türkçe


Bir gün Çin'e gelmeye karar verirseniz yolunuz muhtemelen ya Şanghay'a, ya Pekin'e ya da Shenzhen'a düşer. Tabi buralara gelmişken diğer birkaç şehri gezme olasılığınız da var.

Ama şu an Şanghay'ın fakir semtlerinden birindeki evimde bu yazıyı yazdığım için daha çok Şanghay'a geleceğinizi düşünerek konuşacağım. 

Öncelikle, Çin'e gelmeden önce yapmanız gereken ilk şey telefonunuza bir VPN indirmek olsun; zira ülkede tüm Google servisleri, İnstagram, Twitter, Facebook veya sizi dünyaya bağlayacak diğer birçok uygulama yasak.

Bu sebeple telefonunuza şöyle ücretsizinden işinizi görecek bir VPN indirin muhakkak. Tabi aklınıza hemen Soğuk Savaş döneminin Moskova'sı gelmesin.
 

Nurettin Akçay (1).jpg
Fotoğraf: Nurettin Akçay / Independent Türkçe


Çin gayet eğlenceli ve renkli bir yer. Her ne kadar görünürde bu uygulamalar yasak olsa da, Çin'de yaşayan tüm yabancılar istediği her uygulamayı VPN servisleri sayesinde rahatça kullanabiliyorlar. Üstelik kimsenin bir şey dediği de yok. 

Uzun süreli kalmayacaksanız WeChat'e gerek yok ama indirirseniz de zararınıza olmaz. Sonuçta buraya kadar gelmişseniz Çinli dostlarınız olacaktır muhakkak. İleride de iletişiminizi devam ettirmeniz açısından güzel olacaktır.

Üstelik Çin'de yaşayan bir akrabanız veya dostunuz varsa WeChat şart. Düşünün annem bile WeChat kullanıyor artık.

Çin'de harita olmazsa olmazınız. Baidu Maps iyidir fakat Google Maps de işinizi görecektir. Bir de gelmeden önce şu Çince kelimeleri ezberlemenizi tavsiye ederim: 

Wo: Ben

Yao: İstemek

Zhege: bunu

İstediğiniz şeyi parmakla gösterip "Wo yao Zhege" (okunuşu: wo yao cıgı) dediğinizde "Bunu istiyorum" dersiniz karşınızdakine.

Fiilin önüne "bu" ekini de koyarsanız (bu yao) istemiyorum dersiniz. İnanın bu üç kelime bile çok işinize yarayacaktır. Sonuçta alışveriş merkezli iletişimin temeli bir ürünü istemek veya istememek üzerine kuruludur. 
 

Nurettin Akçay (2).jpg
Fotoğraf: Nurettin Akçay / Independent Türkçe


Uzun bir yolculuktan sonra Çin'e geldiniz diyelim. Havaalanından sizi alacak kimse de yok. Şanghay Havaalanı'nda hem metro, hem de taksi bulmanız çok rahat. Sadece insanları takip etmeniz yeterli.

Gözünüz her zaman kalabalıkta olsun. Camiye gidip namazın şartlarını bilmeyen birinin cemaati takip etmesi gibi düşünün.
 

Şanghay metrosu / Video: Nurettin Akçay


Öte yandan havaalanında İngilizce konuşabilen birilerini muhakkak bulursunuz. O yüzden asla korkmayın.

Taksiden veya metrodan indiniz. Eğer yaz aylarından biriyse burnunuza kesif bir koku gelecek ve ciddi bir neme maruz kalacaksınız ama hemen korkmayın zira bir süre sonra alışacaksınız. 

Bununla birlikte Çin'e yeni gelen herkesin karşılaştığı en büyük problem yemek konusu olmuştur. Fakat eğer dediklerime kulak verirseniz hiç sıkıntı çekmezsiniz.
 

Nurettin Akçay (3).jpg
Fotoğraf: Nurettin Akçay / Independent Türkçe


Öncelikle Şanghay'ın her yerinde üzerinde Arap harfleriyle yeşil renkte Helal yazısı bulunan Lamian'cileri görebilirsiniz.

Buraya girip Hui Müslümanlarına ait güzel makarnaları yiyebilirsiniz. Yine birçok yerde Uygur yemekleri satan ve gayet şık dizayn edilmiş Yershari restoranları da bulunuyor. Burada da tadını seveceğiniz birçok yemek var.
 

Nurettin Akçay (6).jpg
Yershari restoranlarında lahmacun da bulunuyor / Fotoğraf: Nurettin Akçay


Bir de Saizeriya ismini iyi ezberleyin. Çok güzel ve gayet ucuz bir İtalyan restoran zinciri. Şanghay'da neredeyse her AVM'de bulabileceğiniz bir yer ve inanın yemekleri gayet iyi.

Kesinlikle tavsiye ederim, zira benim de favori mekanım. Bu mekanların isimlerini haritaya girmeniz halinde size en yakın yerleri anında göreceksiniz. Gerisi sizin yön bulma becerinize kalmış.
 

Nurettin Akçay (5).jpg
Fotoğraf: Nurettin Akçay / Independent Türkçe


Uzun süredir burada olmama rağmen Çin yemeklerine bir türlü alışamadım. Asla yiyemiyorum. Sizin de beğeneceğinizi hiç sanmam. Ama illa Çin yemeği yemek isterseniz kesinlikle "Huo Guo" yemelisiniz.  

Bunların dışında Çin'de McDonalds, BurgerKing, KFC ve Starbucks gibi mekanlar ABD'den fazladır az değildir. Bunları aklınızda tutmanız halinde hiçbir şekilde yemek sıkıntısı çekmezsiniz. 


Gelelim gezme konusuna. Şangay'da gezilecek yerler az çok bellidir. Zaten internette Şangay'da gidilmesi gereken yerler diye küçük bir arama yaparsanız kabaca nerelere gitmeniz gerektiğini görürsünüz.

Eğer zamanınız kısıtlıysa Bund, Şangay Müzesi, Yuyuan Garden, Nanjing Road, Şangay Televizyon Kulesi'nin bulunduğu bölgelerde zamanınızı değerlendirebilirsiniz.

Birbirine çok yakın bölgeler. Yok, zamanınız varsa Songjiang, Zhujiajiao, Qibao, Chongming Adası gibi yerleri de görmenizi öneririm. 


Şehirde gezerken sürekli taksi kullanmayın. Kesinlikle Şanghay metrosuna binmelisiniz. Dil bilmiyorum diye de korkmayın. Önce Play Store'dan Şanghay metrosunun uygulamasını indirin.

Çok basit bir güzergah haritası karşınıza çıkacak. Buradan aktarma yapabileceğiniz ve gideceğiniz yerleri çok rahat görebilirsiniz. Sonra metroya binin.
 

Şanghay metrosu / Video: Nurettin Akçay


Dediğim gibi Çince bilmiyorum diye de korkmayın. Şanghay metrosunda Çince bilmenize gerek yok. Okuma yazmanız olsun yeterli.

Buradaki metro dünyanın en karmaşık ama aynı zamanda en basit metrolarından biridir. Tek kullanımlık bilet satan makinalardan İngilizce bölümünü seçip gideceğiniz yeri tıklamanız yeterli. Üstelik biletler de çok ucuz.

Bir de çok yüksek sesli konuşan ve yere tüküren insanlar görürseniz tuhaf karşılamayın çünkü böyle manzaralarla karşılaşmanız oldukça olası. 'Kültür' deyip geçin. 
 


Şanghay'da gezerken Avrupa ya da ABD'de geziyormuşsunuz hissine kapılabilirsiniz. Belki tam olarak Çin'e geldim hissini dahi alamazsınız. Eğer gerçek Çin'i görmek istiyorsanız daha iç kesimlere gitmenizi tavsiye ederim.

Sichuan ve özellikle Hunan eyaletini kesinlikle görmelisiniz. Özellikle de Hunan'ı şehir şehir gezmenizi tavsiye ederim.

Uzun lafın kısası Çin'e uğrama ihtimaliniz her geçen yıl daha da artıyor. Olur da bir gün uğrarsanız buralara, bir şekilde zaten alışırsınız bu yabancı ülkeye ama benim size tavsiyem her gelen yabancıyla aynı yerlere gitmeyin.

Oraları da görün fakat Şanghay'ın, Pekin'in dışında Çin'in iç kesimlerinde görülmeye değer çok daha güzel yerler olduğunu da bilin. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU