ABD yaptırımları ve salgının Suriyelilere dayattığı tercih: Ekmek mi maske mi?

Bir hastane hemşiresi, ABD'nin "Sezar Yasası" yaptırımlarının ve Suriyeli yetkililerin hafife aldığı Kovid-19 yayılımının yıkıcı etkilerini anlatıyor

Savaş ve yaptırımlar nedeniyle zaten kötü durumdaki hastaneler, artan koronavirüs vakalarının tedavisinde büyük zorluk yaşıyor (Reuters)

Şam'da 68 yaşındaki emekli bir öğretmen neden maskesi, dezenfektanı veya ilacı olmadığını anlatırken "Maske veya ilaç almazsam ölebilir ya da hayatta kalabilirim, ama ailem için ekmek almazsam hepimiz açlıktan ölürüz" diyor.

Her gün iki somun ekmeğe ihtiyacımız var ve bu bize en az 600 Suriye lirasına (yaklaşık 1,7 TL) mal oluyor ama maske alırsak o bize yaklaşık 1000 Suriye lirasına (yaklaşık 3 TL) mal olacak. Seçim maskeler ve ekmek arasında.

Milyonlarca sıradan Suriyeli yiyecek gıda almakla yerel tanıklara göre Suriye hükümetinin kabul ettiğinden çok daha yaygın olan koronavirüse karşı ihtiyati tedbirler almak arasında seçim yapmak zorunda kalıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD'nin Donald Trump'ın geçen yılın sonlarında imzalayıp yasalaştırdığı Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası uyarınca 17 Haziran'da Suriye'de uygulamaya koyduğu tüm toplumu kapsayan yaptırımlardan bu yana yoksulluk ve yoksunluk önemli ölçüde arttı. Binlerce Suriyelinin Suriye hükümeti tarafından katledildiğini belgeleyen (Suriyeli yetkililer iddiaları reddediyor) kişinin adını taşıyan yasa, güya hükümetin daha fazla baskı eylemi gerçekleştirmesini engellemeyi amaçlıyor.

Uygulamada Sezar Yasası Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı ve rejimini zayıflatmak için pek bir şey yapmıyor ama sivillerinin dokuz yıldır süren savaş ve ekonomik ambargo nedeniyle zaten çöküş yaşadığı bir ülkeye yıkıcı bir ekonomik kuşatma dayatıyor. BM'nin yoksulluk sınırının altına gerilediğini bildirdiği 10 Suriyeliden 8'i, şimdi de koronavirüs pandemisindeki ani yükselişle başa çıkmak zorunda.

1990'larda Saddam Hüseyin'in Irak'ına uygulanan BM yaptırımlarında olduğu gibi, kaynakları kontrolü altında tuttuğu için Suriye yönetimi Amerika'nın yeni önlemlerinden en az etkilenen taraf olacak. Asıl kurbanlar, geçen yıl gıda maddesi fiyatlarındaki yüzde 209 artıştan bu yana acı çeken yoksullar ve güçsüzler. Dünya Gıda Programı'na (WFP) göre temel bir gıda sepetinin maliyeti, 2011'de Suriye krizinin başlangıcından önceki maliyetin 23,5 katı.

Sıradan insanlara yardımcı olduğu yönündeki ikiyüzlü iddiasının altında Trump yönetimi, savaşta Esad'ın iki ana destekçisi olan Rusya ve İran'ı zaferden mahrum bırakmaya çabalarken bir insani felaketi körüklüyor. ABD'nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey bu amacı teyit ederek ABD politikasının Suriye'yi Rusya için tıpkı ABD'nin Vietnam'da karşı karşıya kaldığı gibi bir "bataklığa" çevirmek ve ABD'ye Suriye üzerinde II. Dünya Savaşı'nın ardından Japonya'da sahip olduğuna benzer bir kontrol sağlamak olduğunu söylüyor.

Esad, Rusya ve İran savaşı halihazırda askeri olarak kazandığı için bu tür amaçlar gerçekçilikten tehlikeli derecede uzak fakat ABD'nin hayalleri milyonlarca Suriyelinin hayatını daha da mahvetme potansiyeline sahip. Sezar Yasası uygulanırken ve virüs yayılmaya devam ederken bu insanların nasıl hayatta kaldıklarıyla ya da kalamadıklarıyla ilgili detaylı ve güvenilir bilgi de yetersiz. Gazetecilerin Suriye'ye erişimi sınırlı ve herkes kendi ülkesinde pandeminin ilerleyişiyle meşgul olduğu için Suriye'den gelen haberler ne kadar korkunç olursa olsun uluslararası haber gündeminden büyük ölçüde düşmüş durumda.

Şam'ın en büyük hastanelerinden birinde çalışan bir hemşire, The Independent'a koronavirüsün ve Sezar Yasası'nın birlikte halihazırda dokuz yıldır süren savaşla harap olmuş bir ülke olan Suriye'ye nasıl yeni felaketler getirdiğini ayrıntılarıyla açıkladı. Muhanad Şami (gerçek adı değil) 28 yaşında ve Şam'da bulunan devasa Muvasat Üniversitesi Hastanesi'nde çalışıyor. Felç edici eksiklikler ve hızla yükselen fiyatlar eşliğinde virüs yayılmaya devam ederken Suriye'nin başkentinde ve kendi hastanesinde giderek kötüleşen krizi detaylı ve ikna edici bir şekilde anlatıyor.

Muhanad “Hastanede bir korku ve panik havası var" diyor.

Her gün buraya yüzlerce hasta geliyor, çoğu koronavirüs semptomlarından mustarip ama hastane zaten dolu.

Hastanedeki binalarda çoğu yerdeki şiltelerde uyuyan binden fazla hasta var.

Suriyeli yetkililerin açıkladığı resmi enfeksiyon sayısının gerçek sayının ancak 10'da biri olabileceğini söylüyor: "14 Ağustos Cuma günü sağlık bakanlığı Suriye'de yalnızca 72 vaka olduğunu duyurmuştu, ama sadece benim hastanemde yaklaşık 200 kişi yandaki bahçeye doluşmuştu ve hepsi hastaydı, öksürüyordu, yüksek ateşleri ve oksijen ihtiyaçları vardı, tat ve koku duyularını da kaybetmişlerdi." Hastane yönetimi, yalnızca üç kişiyi test etmeye yetecek donanıma sahipti ve üçünün de test sonucu pozitif çıktı.

Hükümetin yakın zamana kadar koronavirüsün yarattığı tehlikeyi küçümsemesi insanların hastalığa yakalanmamak için az sayıda önlem almasına yol açmıştı ve bu durum göz önüne alındığında enfekte sayısındaki hızlı artış pek de şaşırtıcı değil. Muhanad "Her gün 11 kişi taşıması gereken bir otobüs veya minibüsle işe gidiyorum fakat çoğu zaman içeride 15 kişi oluyor ve maske takan tek kişi ben oluyorum" diyor. Normalde hastanesinden maske ve dezenfektan alıyor fakat bunlar bulunmadığında, tıklım tıklım dolu otobüse binme riskini almak yerine dairesinden hastaneye 45 dakika yürüyor.

“Şimdiye kadar hasta olmadığıma şaşırıyorum. Belki de çoğu gün işe yürüyüp terlediğim ve bu bağışıklığımı artırdığı içindir" diyor. Maske sıkıntısı çeken hastanede üç doktor ve ikisini tanıdığı birkaç hemşire hayatını kaybetti.

Sadece her 10 dakikada bir ellerimi yıkıyorum ve su içiyorum. Günü endişe içinde geçiriyorum.

Özel hastaneler de ağzına kadar dolu, oksijen tüplerinin ve solunum cihazlarının da genellikle özel olarak satın alınması gerekiyor. Muhanad, "teyzesinin dört çocuğu olduğunu ve tüm ailenin koronavirüse yakalandığını, bu nedenle Birleşik Arap Emirlikleri'nde yaşayan akrabalarının ekipman satın alması için ona biraz para gönderdiğini" söylüyor. Teyzesi ilaçlar, solunum cihazları ve oksijen tüpleri için yaklaşık 450 dolar (yaklaşık 3,3 bin TL) harcadı fakat sonrasında Şam'da solunum cihazı gibi ekipmanların sürekli çalışır durumda kalmasını sağlayacak kesintisiz elektrik arzı olmaması sorunuyla karşılaştı.

Pandemi dokuz yıldır savaş ve yaptırımlar nedeniyle halihazırda yıpranmış olan nüfusu vuruyor. Sezar Yasası bu yaz Suriye'nin para biriminde bir çöküşe neden olmadan önce de durum zaten zorlu ve ekonomik açıdan yıkıcıydı. Muhanad'ın aylık maaşı 20 dolara (yaklaşık 147 TL)  tekabül ediyor, hastalardan enjeksiyon ve diğer tıbbi prosedürler için bahşiş olarak bu parayı ikiye katlıyor. İki kişiyle paylaştığı iki odalı mütevazı dairenin kirasını artık karşılayamıyor, çünkü ev sahibi kiralarını üçte bir oranında artırdı: "Yaklaşık dört ay önce, Sezar Yasası öncesinde hayat pahalıydı ama şimdi el yakıyor." Muhanad eskiden 100 Suriye lirasına (yaklaşık 30 kuruş) bir kilo domates alırdı, ne var ki Sezar Yasası'ndan bu yana domates üç veya dört kat daha pahalı. Taksi yolculuğunun maliyeti üç katına, otobüs yolculuğunun fiyatı iki katına çıktı. Hükümet ucuza bir miktar ekmek veriyor fakat fırınların önünde muazzam kuyruklar var.

Muhanad Suriye hükümetini koronavirüsün gerçekte olduğundan daha az yaygın olduğu izlenimi yaratarak insanların pazarlarda maskesiz toplanmasına neden olmakla suçluyor. Sezar Yasası'nın yoksul insanları sefaletin derinliklerine sürüklediğini görüyor.

WFP'ye göre yeterli gıdadan yoksun Suriyelilerin sayısı son altı ayda 1,4 milyon artarak nüfusun yarısını geçti ve 9,3 milyona ulaştı. Sezar Yasası ve koronavirüs Esad'ı, Rusya'yı veya İran'ı zayıflatıyor gibi görünmüyor, fakat hepsinin birlikte sıradan Suriyelileri derin ve ölümcül bir batağa sürüklediğine dair tüm işaretler mevcut.

 

 

Patrick Cockburn'un tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: "Ekmek ve maske arasında bir tercih": Trump'ın yeni yaptırımları yükselen koronavirüs dalgasıyla birleşirken Suriyeliler felaketle karşı karşıya

independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU