Belarus’ta boş laflara değil AB eyleminin ağırlığına ihtiyacımız var

Her ne kadar 26 yılın ardından Lukaşenko'nun korkunç güç biçimleri kimseyi şaşırtmasa da Avrupa liderlerinin otoriterlik karşısında verdiği zayıf tepkiye bir kez daha şahitlik etmek acı verici

Aleksandr LukaşenkoBelarus Cumhurbaşkanı olarak altıncı dönemine başlamak üzere. Hükümet destekli sandık çıkış anketlerine göre yüzde 80,2 oranında oy aldı. (Lukaşenko'nun oy oranı bu yazının kaleme alınmasının ardından seçim kurulu tarafından yüzde 80,08 olarak tescil edildi -ed.n.) Seçimlerse eski Sovyet devletini 1994'ten beri yöneten adama karşı benzeri görülmemiş bir muhalefetin yaşandığı bir ortamda gerçekleşti. Oyların çalındığına ve internet platformlarında kısıtlama yapıldığına dair haberler seçim gününe kadar sosyal medyada yaygın biçimde dolaştı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ana muhalefet adayı Svetlana Tikhanovskaya sonuçları reddetti ve polis güçlerine Belarus'ta SSCB'nin çöküşünden bu yana görülen en büyük sokak eylemlerini bastırmama çağrısında bulundu. Video kayıtları barışçıl yürüyüşlerde kasıtlı olarak tazyikli su ve plastik mermi kullanıldığını gösteriyor. Bence Minsk'te protestoculara çarpan bir polis kamyonuna dair haberler Lukaşenko'nun demokratik hesap verilebilirlik taleplerini reddettiğini kanıtlar nitelikte. Bu talepler cumhurbaşkanının Kovid-19 krizini ilk safhada ciddiye almayı reddetmesine ve kötü kriz yönetimine yönelik tetkiklerin arttığı bu dönemde giderek yükselmişti. 

Her ne kadar 26 yılın ardından Lukaşenko'nun korkunç iktidar etme biçimleri kimseyi şaşırtmasa da Avrupa liderlerinin otoriterlik karşısında verdiği zayıf tepkiye bir kez daha şahitlik etmek acı verici. Belarus İçişleri Bakanlığı mitinglerin yasaklanmasının ardından 3 bin kişinin gözaltına alındığını söylerken Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen uygulanan şiddeti paylaştığı bir tweetle kınadı. Ne var ki AB'nin demokratik yönetişimi savunma stratejisi aynı anda hem sorunlu hem de yetersiz kalıyor, dolayısıyla yapılan açıklamalar boş vaatten ötesine geçmiyor. 

Son 30 yıldır Avrupa, Soğuk Savaş'ı atlatan liberal değerlerin ideolojik ve ekonomik kalesi olma fikrini idame ediyor. Bir tarih fantezisinde yaşamak, adil bir siyasi dönüşüm için mücadele eden toplumlara yardımcı olmayacak. Belarus protestoları, AB'nin, diplomatik taahhütlere ve fon sağlama vaatlerine daha güçlü demokratik koşulsallıklar getirme sorumluluğu olduğunu kanıtlıyor. Polonya ve Macaristan'daki demokratik gerilemelerin gösterdiği üzere tek başına ekonomik işbirliğinin otoriter liderleri yatıştırabileceğine inanmanın ütopyadan aşağı kalır yanı yok. Bu, hiç yoktan onları güçlendiriyor.

 


Örneğin, AB'nin Belarus ve diğer Sovyet sonrası cumhuriyetlerle akdettiği Doğu Ortaklığı kağıt üzerinde iddialı ama uygulamada iyi yönetişime tekabül etmiyor. 2016'da bazı kısıtlamaların kaldırılmasının ardından evrensel özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının Belarus'la çok taraflı ilişkiler kurulmasına yol açacağı düşünülüyordu. Karar, (Avrupa Konseyi'nin 17 Şubat 2020 tarihli kararı kastediliyor -ed.n. )  biri gazeteci, diğeri iş adamı iki muhalif şahsiyetin 1999 ve 2000'de ortadan kayboluşunu cezalandırmaya çalışmıştı. Aksine, dün geceden görüntüler Lukaşenko'nun temel haklara ne kadar az önem verdiğinin ve bunun böyle devam edeceğinin altını çiziyor.

AB ve Belarus arasında diyalog forumlarının ve insan hakları eylem planlarının kurulması yaralı bir sivil toplumu güçlendirmek için atılmış adımlardı. Fakat bariz ihlaller karşısında daha kesin hamlelerde bulunulmaması Belarus lideri için tehlikeli emsaller oluşturarak istediği zaman yükümlülüklerinden yan çizmesine olanak sağlayacaktır. AB, Belarus'un Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) katılımı için hazırlıkları hızlandırıyor, kalkınma bankaları aracılığıyla da ülkeye yoğun şekilde yatırım yapmış durumda. Bu, Lukaşenko'nun ülkeyi bir baskı çemberinin içine sokmasını engellemek için yeterli değildi. 

Avrupa retoriği için pek kıymetli olan liberal barış, sonlu bir süreç değil, uzun vadeli bir inşadır. Bunun tersini varsayarak AB, özellikle de Rusya'nın bölge üzerindeki büyüyen tehdidi ışığında diktatörlüğün rahatsız edilmeden kök salmasına izin veriyor. Lukaşenko'nun devlet medya makinesini ve güvenlik aygıtını kontrol ettiği bilinen bir gerçek. Fakat AB, cumhurbaşkanının hakimiyetini azaltmak için hiçbir somut hamlede bulunmadığı gibi işbirliğinin kapsamını Belarus halkına fayda sağlamayan ekonomik uzlaşmalarla sınırlıyor. 

Her şeyden önce en öncelikli şart önemli reformlar talep etmek olmalıydı. İnsan onuruna fiilen saygı gösterilmesi ortaklıkların devam etmesi için en önemli şartlardan biri olmadıkça ekonomik alanda verilen tavizler AB ve etrafındaki ülkelerdeki milyonlarca insanın özgürlüğünü baltalayacaktır. Belarus dayanıklı bir demokrasiyi ve hesap verebilir kurumları hak ediyor. Eğer Avrupa hoş görülemez baskıya bir kez daha göz yumarsa bu tarz uygulamaların normalleşmesinden mesul olacaktır.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU