İş dünyası İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına karşı: Kadınların yaşam güvenliği şart

Koç, Sabancı, Borusan ve Saran holdinglerinden yapılan açıklamada kadınların yaşam güvenliği için İstanbul Sözleşmesi’nin korunması ve kararlılıkla uygulanması gerektiğine vurgu yapıldı

Ahmet Kocabıyık, Sadettin Saran, Güler Sabancı, Ömer Koç. 

İktidarın kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni kaldırmak istediği hükümete yakın basına yansıdı. Medyaya yansıyan kulisler dışında AK Parti’nin üst düzey yöneticilerinden Numan Kurtulmuş, “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalamışsak usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” ifadeleriyle sözleşmeden çıkılabileceğine yönelik bir açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık yaptığı dönemde imzalanan sözleşmeden çıkılmasına yönelik tartışmalara Türkiye'nin en büyük şirketlerinden eleştiriler geldi.

İlk tepki Koç Holding’ten geldi.

“Ülkemizdeki tüm yetkili kurumları İstanbul Sözleşmesi’ni korumaya ve bağlı kalmaya davet ediyoruz” açıklaması yapan Koç’tan sonra Sabancı ve Borusan da bu duruma karşı çıkan büyük şirketlerden oldu.

Sabancı: İstanbul Sözleşmesi yaşatır

Sabancı Vakfı tarafından yapılan açıklamada “Kadın cinayetlerine son vermek için İstanbul Sözleşmesi etkin bir biçimde uygulanmalıdır. Kadınların yaşam güvenliğinin sağlanması için İstanbul Sözleşmesi şart, İstanbul Sözleşmesi yaşatır” ifadelerine yer verildi.

Borusan: Sözleşme korunmalı ve kararlılıkla uygulanmalı

Borusan’ın yaptığı açıklamada da, “Türkiye, kadınların şiddetten ve ayrımcılıktan korunması için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ni, Avrupa Konseyi üye ülkeler arasında ilk olarak, 2012 yılında imzalamıştır. Tüm yetkili kurumların İstanbul Sözleşmesi’ni koruması ve kararlıkla uygulamaya geçirmesinin gerekliliğine inanıyoruz” denildi.

Sadettin Saran: İstanbul Sözleşmesi'ne dokunulmasını istemiyorum

Saran Grup’un patronu iş insanı Saadettin Saran, İstanbul Sözleşmesi tartışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, sözleşmeden çıkılmasını yanlış bulduğunu söyledi. Sözleşmenin 'kadınların yegane güvencesi' olduğunu söyleyen Saran ayrıca, eşcinsellere yönelik nefret ifadelerinin de 'medeni toplumda yeri olmadığını' söyledi.

Saran, Instagram hesabında paylaştığı videoda şunları söyledi:

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılma fikrine son derece karşıyım, bunu yanlış buluyorum. Kadınlarımızın yegane güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi'ne dokunulmasını istemiyorum. Bir ayrı konu da yine eşcinsellerle ilgili. Çok ayrıştırıcı mesajlar, yorumlar, saldırılar oluyor. Medeni dünyada bunların hiçbirinin asla ve de asla yeri yok. Her bireyi olduğu gibi kabul etmenin insanlık gereği olduğunu unutmamalıyız.

İstanbul Sözleşmesi hakkında

2011 yılında İstanbul’da yapılan Avrupa Konseyi toplantısıda imzaya açılan bu sözleşmenin tam adı "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi". Türkiye, sözleşmeyi imzalayan ilk devlet.

Sözleşmenin ana çerçevesini kadına ve ev içi şiddete karşı mücadele oluşturuyor. Sözleşenin amacını ifade eden 1. maddenin ilk bendinde amaç şu ifadelerle anlatılıyor:

Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.

Sözleşmenin herhangi bir maddesinde aile kurumuna yönelik bir ifade geçmiyor.

Sözleşmenin 80. maddesine göre taraflardan herhangi birinin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildirimle herhangi bir zamanda bu sözleşmeyi feshedebileceği belirtiliyor. Fesih, bildirimin genel sekreterliğe ulaştırıldığı tarihten 3 ay sonra yürürlüğe giriyor. 

Kadın örgütleri, barolar, insan hakları kuruluşları ve bazı siyasi partiler İstanbul Sözleşmesi’ni gerekli buluyor ve sözleşme hükümlerinin uygulanmasını istiyor.

Muhafazakar sivil toplum örgütleri ve bazı medya kuruluşları  sözleşmeye şiddetle karşı çıkıyor.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU