Hint Müslümanlarını kim sahiplenecek?

Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Nüfusunuz 200 milyon olsa da azınlıksanız bir gün başınıza bir felaket gelebilir.

İşte bunun iyi bir örneğini Hint Müslümanlarının başına gelenler teşkil ediyor. Onlar 1 milyar 326 milyon ile dünyanın nüfusça en kalabalık ikinci ülkesinin vatandaşı konumundalar.

Bu bölge dünya Müslüman nüfusunu yüzde 44’üne sahip. (Endonezya 229 milyon ve nüfusun yüzde 12,7’si; Pakistan 200 milyon ve nüfusun yüzde 11,1’i; Hindistan 200 milyon ve nüfusun yüzde 10,9’u ve Bangladeş 157 milyon ve nüfusun yüzde 9,2’si).

Hafızalarımızı tazelersek, 1920’lerde, Millî Mücadele esnasında merkezi Bombay’da bulunan “Hindistan Hilafet Harekâtı”, “Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti” vasıtasıyla ‘İslam’ın Kılıcı’ diye adlandırdıkları Mustafa Kemal hükumetine maddi yardım yolladıklarını okumuştuk.

Daha sonra bu maddi kaynak Türkiye İş Bankası'nın kuruluş kapitali olmuştu.

İşte bu Müslümanların başına, Başbakan Modi’nin teşebbüsü ile pişmiş tavuğun başına gelmeyenler geldi.
 


Türk tarih kitaplarında Türk-Moğol İmparatorluğu, Batı literatüründe Mogul İmparatorluğu, Farsça Hint Mogol Emirliği, Urduca Moğol Sultanlığı olarak bilinen, Timur’un torunu Babür Şah tarafından kurulan bu devlet 1526-1858 yılları arasında yaşamıştır.

Sonra ise Büyük Britanya İmparatorluğunun bir vasallığına dönüştü. Bugün Hindistan’daki dev eserlerin ekserisi işte bu dönemde yapılmıştı.

14-15 Ağustos 1947’de Hindistan’dan iki bağımsız devlet ortaya çıktı.

Müslümanların üçte ikisinin yaşadığı kuzeydeki Pakistan ile güneydeki Hindistan arasında nüfus mübadelesi geçekleşti.

Neredeyse eşit miktarda (7 milyon 250 bin) Müslüman Pakistan’a, bir o kadar Hindu ile Sih de Hindistan’a göçtü.

Buna rağmen bugün neredeyse Pakistan’daki kadar Müslüman, Hindistan’da bulunuyor. Demek ki nüfus mübadelesi sorunu çözmemiş.
 

Tac Mahal.jpg
 Tac Mahal​​​​​​​


2004 yılında Aligarh Müslüman Üniversitesinin daveti ile bir sempozyuma katılmıştım. Önce konferansın gerçekleştiği Yeni Delhi’de iken, eşim bir Müslüman çarşısına (Keşmir pazarı) gitmiş ve oradaki esnaf İstanbul’dan geldiğini duyunca neredeyse ayağına kapanmışlar.
 

1.jpg
Yeni Delhi’de Müslüman çarşısının (Keşmir Pazarı) girişi


Ben ise bir tarihi mekânda bizi gezdiren mihmandardan aynı ilgiyi görmüştüm. Rehber, ben 'İstanbul’dan geldim' deyince boynuma sarılmıştı. Çünkü ona göre ben ‘Hilafet Merkezi’nden geliyordum.
 

3.jpg
Aligarh Müslüman Üniversitesi Mevlâna Azad Kütüphanesinde mevcut olan çok eski “harekesiz” Kur’an-ı Kerim’den bir görüntü


Aynı şekilde Aligarh Müslüman Üniversitesi'ni ziyaret ettiğimizde öğrenciler etrafımı sarmışlardı. Bizdeki öğrenciler ancak notlarını öğrenmek için etrafımızı sardıklarından, bu davranış beni şaşırtmıştı.

Bu ilgi-muhabbeti gösteren dindaşlarımıza, onlar Şii diye burun çevireceklere de bir bilgi aktaralım.

Hindistan Müslümanlarının ancak yüzde 14’i Şii. Diğerleri Hanefi mezhebinden Sünni.

İşte bu Hint Müslümanları, yakın zamanda Modi hükümetinin şiddetli bir darbesine maruz kaldı.
 

5.jpg
Yeni Delhi’de Qutb-Minar (Kutup Minaresi) Orta Asya’dan gelen İltutmuş tarafından 1230’da inşası başlamış. Aralarla 1530’larda tamamlanmış eserden ufak bir detay​​​​​​​


Daha önce Gucarat eyaletinin 2001-2014 yılları arasındaki Başkanı olan Narenda Modi Müslümanlardan hazzetmemekle şöhret bulmuştur.

2002 yılında kendi eyaletinde çıkan isyanda 790 Müslüman ve 254 Hindu ölmüştür. 2014 yılında
Bharatiya Canata Partisi'nin adayı olarak Başbakan seçilmişti.

İktidarı esnasında Müslümanları dışlayan bir vatandaşlık kanunu çıkarmak istemişse de kabul edilmemişti.

2019’da ikinci defa seçildikten sonra reddedilen tasarıyı tekrar oylamaya sunmuş ve bu sefer başarmıştı.

Yeni vatandaşlık kanununa göre Afganistan, Bangladeş ve Pakistan’dan Hindistan’a göç eden  indu, Sih, Budist, Cains, Parsi ve Hıristiyanlar, Hint vatandaşı olabileceklerdir.

Ancak bu hak Müslümanlara tanınmamaktadır.

Hindistan’daki Müslümanlar bu yeni yasa ile “Bizi Hindistan vatandaşlığından çıkaracaklar” şeklinde ciddi bir endişeye kapılmış bulunuyor. Haksız da değiller.

Çünkü birkaç yıl önce bölgeye komşu Budist çoğunluğun yaşadığı Myanmar (Burma) kendindeki azınlık Rohinga (Arakan) Müslüman topluluğunu sürmeye başlamıştır.

Milyon civarında Rohinga’lı sersefil halde, Bangladeş’teki kamplarda yaşam savaşı vermektedirler.

Diğer yandan Hindistan’da henüz vatandaşlık alamayan dört milyondan fazla çoğu Müslüman olan  yabancı, ülkeden sürülme tehdidi altında.

Başka bir sorun ise Hindistan’ın kuzeyinde, nüfusu Müslüman ağırlıklı Keşmir bölgesinde. Buranın Azad Keşmir bölgesi 4 milyon Müslüman nüfusla Pakistan, Cammu ve Keşmir bölgesi 5 milyon nüfusla Hindistan yönetiminde.

Ufak bir bölge (Aksay Çin) ise Çin Halk Cumhuriyeti yönetiminde.

Delhi kendi hakimiyeti altındaki Müslümanlara sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Diğer yandan Keşmir’e gitmek isteyen Hindu hacılara ise izin veriyor.

15 Haziran’da ise bu bölgede Keşmir konusunda Çin ile Hindistan arasında silahlı çatışma patlak verdi.

Delhi, Keşmir’in statüsünü Müslümanlar aleyhine değiştirirse Pakistan ile de çatışabilir. Zaten 1947, 1965 ve 1971 iki ülke arasında savaşlar patlak vermişti.

Hindistan’ın bir diğer sorununu ise Kovid-19 virüsünün yayılması teşkil ediyor.

Hindistan’da bu hafta itibarı ile 1 milyon 120 bin vaka ve 27 bin 500 ölü var. Ancak bu ülkede sokağa çıkma yasağı uygulamak imkânsız.

Çünkü insanların çoğu ilkel, fakir ve sağlıksız şartlarda yaşıyorlar. Hayatta kalabilmek için bir şekilde çalışmaları lazım.

Kısacası Modi’nin 200 milyon Müslümanı dışlayan politikası, Müslüman halk için pek de “mutlu son”la bitmeyeceğe benziyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU