Kıbrıs Barış Harekatı'nı ve getirdiklerini kavrayabildik mi?

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Bugün 20 Temmuz 2020 Kıbrıs Barış Harekatı'nın başlamasının 46'ncı yıl dönümünü idrak ediyoruz.

Bu harekata Hava İndirme Tugayı'nın 1'nci Paraşüt Taburu'nda bir paraşütçü olarak katıldığımda 23 yaşında bir teğmendim.

Şimdi yaşı 69'a gelmiş emekli bir askerim.

Kıbrıs'ta bu harekattan önce, harekat sırasında ve sonrasında şehit olanlara ve hayatını kaybeden gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Yaşayan bütün gazilerimize esenlikler diliyorum. Bu başarının sağlanmasında 1950 yılından beri emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum.

Kıbrıs'ın 1571 yılında Osmanlılar tarafından Venedik'ten çetin bir savaş sonucu alındığını, 307 yıl Türk hakimiyetinde kaldığını, 1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında mülkiyeti Osmanlı'da kalmak üzere İngiltere'ye verildiğini, ancak 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'nda karşı cephelerde olduğumuz için İngilizleri, Kıbrıs'a el koyduğunu hepimiz biliyoruz.

1923 yılındaki Lozan Antlaşması ile de Adanın İngiltere'ye ait olduğu tescil edildi. 

Rumlar, İngiliz idaresine karşı 1930'lardan itibaren bir çatışma başlattılar. Bu 1940'lı yıllarda bir sorun oluşturmaya başladı.

Rumların amacı ENOSİS idi; yani Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak istiyorlardı. 1955 yılında emekli  Yunan General Grivas adaya geldi ve EOKA tedhiş örgütünü kurdu.

Söz konusu örgütün amacı Ada'yı Yunanistan'a bağlamak için İngiliz idaresi ve Türklere karşı şiddet hareketleri yürütmekti.

Bu arada İngiltere-Türkiye-Yunanistan arasında görüşmeler başladı. Türkiye'nin o zamanki politikası taksim idi.; yani Ada ikiye bölünecek kuzey kısmı Türklere, güney kısmı Rumlara verilecekti.

Sanırım o yıllarda ilk okula gidiyorum, yaşadığım kasabada gençler kamyonun arkasında, ellerinde Türk Bayrakları, "Ya Taksim Ya Ölüm" yazan pankartlarla "Ya Taksim Ya Ölüm" sloganı atarak kasabanın var olan iki caddesinde dolaşırlardı.
 

kb.jpg
Fotoğraf: Twitter


Sonrasında 1959 da Zürih ve Londra anlaşmalarıyla 1960 yılında Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Dışişleri Bakanı rahmetli Fatin Rüştü Zorlu'ya ve ekibine minnet borçluyuz.

Kıbrıs Anayasası'na göre Türkler ve Rumlar eşit haklara sahip vatandaşlardı. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türk idi ve veto yetkisi vardı. Meclis'te de nüfusa uygun milletvekilleri vardı.

Bu anlaşmaya göre Türkiye 650 asker, Yunanistan ise 900 askerden oluşan birlik bulunduracaklardı.

Ayrıca anlaşmaların, anayasanın uygulanması ve Kıbrıs Devleti'nin bekası konusunda İngiltere, Türkiye ve Yunanistan garantör devletler olarak tanımlandı ve garantörlük onlara anlaşmaların uygulanmaması durumunda müdahale hakkı doğuruyordu.


1955 yılında General Grivas'ın Ada'ya gelmesi ve EOKA örgütünü kurması, savunmasız olan Kıbrıs Türklerini zor durumda bırakmış; hatta Lefkoşa civarında bazı Türk köyleri boşalmıştı.

Kıbrıslı Türklerin mukavemet için teşkil ettiği birkaç örgüt başarısız oldu. Bunun üzerine Türkiye devreye girdi; 1958 yılında Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu (TMT).
 

tmt.jpg
Fotoğraf: Twitter


Teşkilat, zamanın Başbakanı rahmetli Adnan Menderes'in talimatıyla Seferberlik Tetkik Kurulu (özel harp dairesi) tarafından tesis edildi.

Amaç Türklerin direnme gücünü artırmak, Türk toplumunun kendini savunmasını ve ayakta kalmasını sağlamaktı. Onun için bir hücre yapılanması çerçevesinde TMT teşkil edildi.

TMT'nin Lefkoşa'daki karargahının başına Özel Harp Dairesinden yarbay/albay rütbesindeki bir subay Bayraktar olarak gönderildi. Tabii ki farklı kimlik altında.

Kıbrıs'ta Türklerin yaşadığı bölgelerde de 10 adet sancak teşkil edildi. Bunların başına da yine farklı kimlikler adı altında üsteğmen ve yüzbaşılar gönderildi.

Bunların görevi Kıbrıslı Türkleri eğitmek, silahlandırmak, teçhiz etmek ve mukavemete hazırlamaktı; yani gayri nizami harbe, gerilla ve yeraltı harekatına hazırlamaktı.
 


1960 yılından itibaren Rumlar bir türlü Türklerle eşit olmayı kabul etmiyorlardı. 1963 yılı Kanlı Noel'inde yüzlerce Türk şehit edildi.

Aralık 1963 sonunda İngiltere, Türkiye, Yunanistan tarafından Barış Gücü gönderilerek Lefkoşa yeşil hatla ikiye bölündü

01 Ocak 1964 tarihinde Devlet Başkanı Makarios, askeri ittifak ve garanti anlaşmalarını iptal ettiğini açıkladı.

Bunun üzerine Türkiye garantör sıfatıyla Kıbrıs'a müdahale etmek istemiş; fakat ABD Başkanı Jonhson tarafından gönderilen mektupla tehdit edilerek müdahalesi önlenmişti.

Türkiye Kıbrıs üzerine jetlerini göndererek caydırıcılık sağlamaya çalışmıştır. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, ABD Başkanına karşı cevap yazarak o meşhur sözü söylemiştir:

Yeni bir dünya kurulur; Türkiye orada yerini alır.


Bu olaydan kısa bir süre sonra ABD'ye giden İnönü, oradayken TBMM'de yapılan güven oylamasıyla Başbakanlıktan düşürülür. 04 Mart 1964 de Kıbrıs'ta BM Barış Gücü konuşlanır.


1967 yılında Rumların taarruzları 20 bin civarındaki Yunan askerinin Ada'ya gönderilmiş olması nedeniyle iki ülke tekrar savaşma durumuna gelir.

Yunanlıları söz konusu askerleri çekmeleri ve ABD ve Batı'nın baskısı sonucu Türkiye müdahale edemez. 1964 ve 1967 yılında Türkiye'ye yapılan müdahaleler, Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahale için güç oluşturmasına hizmet eder.

Bu müdahalelerle dersini alan Türkiye Ada'ya yapılacak bir harekat için, çıkarma, indirme vb. imkanlarını geliştirir.

Çıkarma gemilerine, helikopter, paraşüt, nakliye uçağı vb. konulardaki yeteneklerini tamamlar. Kapsamlı ve alternatif planlarını hazırlar, bunları plan tatbikatları, seminerler, kum sandığı çalışmaları ve arazi tatbikatlarında dener. 
 

Kıbrıs Barış Harekatı.jpg
Fotoğraf: AA​​​​​​​


15 Temmuz 1974 tarihindeki Samon'un darbesi Türkiye'nin önüne önemli bir fırsat penceresi açar.

Soğuk savaş yıllardır, Yunanistan'da askeri cunta vardır. Bölgesel ve dünya ortamı Türkiye'nin müdahalesi için uygundur.

Yapılan diplomatik görüşmelerde bunu teyit eder. Türkiye haklı görünür.

Bir de Türkiye 1964 ve 1967 yıllarında olduğu gibi hazırlıksız değildir. Ada'ya müdahale etmek ve başarılı olmak için güç geliştirmiştir ve hazırdır. 20 Temmuz 1974 ve 14 Ağustos Harekatı başarılı olur.
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 9.jpg
Fotoğraf: AA​​​​​​​


Yukarıda kısaca özetini verdiğim Kıbrıs'taki gelişmeler kapsamında, başarının 1950'li yıllarından itibaren, siyasi, diplomatik, stratejiye uygun güç geliştirme, uygun zamanı ve ortamı bekleme, stratejinin ana esaslarından biri olan yeri iyi belirleme vb. konularda ilmek ilmek örüldüğünü görüyoruz.

Hiçbir başarı tesadüf değildir ve arkasında büyük ve zahmetli bir planlama, emek ve yatırım vardır.
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 6.jpg
Fotoğraf: AA


Önce siyasi hedefe bakalım. Siyasi hedef Kıbrıs'taki Türk varlığının korunması ve Kıbrıslı Türklerin adanın bir bölümüne sahip olmaları veya adanın bütününe ortak olmalarıdır.

Bu güneyden Türkiye'nin güvenliğini sağladığı gibi, kıta sahanlığı vb. Doğu Akdeniz'deki deniz alaka ve menfaatlerimizin korunmasını sağlayacaktır.
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 1.jpg
Fotoğraf: AA


Bunu sağlamak için belirlenen askeri hedef; halkın direnme gücünün artırılması ki bunun için TMT kurulmuştur.

Uygun zaman ve yerde güç tatbik ederek Kıbrıs Türklerinin elinde bulundurulması gereken alanın ele geçirilmesidir.

Bunun için de 11 yıl boyunca güç geliştirilmiş, eğitim yapılmış, planlar üzerinde çalışılmış ve Kıbrıs'ın kurtarılması hem TSK hem de Türk Halkı için milli bir hedef haline getirilmiş, içeride birlik ve beraberlik sağlanmıştır.

Diplomasi var gücüyle çalışmış, siyasi kararlılık devam ettirilmiştir.
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 4.jpg
Fotoğraf: AA


Çok değişik sorunlarımız var. İç sorunlarımızda var dış sorunlarımız da var. Bundan sonra da olmaya devam edecek. Hem de Türkiye Cumhuriyeti devam ettiği sürece yani sonsuza kadar.

Öncelikle iç sorunlarımızın üstesinden gelip iç cepheyi güçlü tutmak zorundayız. Dış sorunlarımıza ya da hedeflerimize gelince bunları çok analiz edip, nasıl üstesinden geleceğimiz konusunda bir seçim yapmalıyız.

Yani askeri güçle mi, diplomatik olarak mı yoksa her ikisini birden kullanarak mı?

Bu analizi yaptıktan sonra buna uygun stratejiler ve söz konusu stratejilerin başarılı olması için güç geliştirmemiz gerekmektedir.

Zorlandığımız durumlarda ittifaklar yapmamız gerekebilir. Ama gücümüzü, ortamı, yeri ve zaman gibi stratejinin olmazsa olmazlarını çok iyi tahlil etmemiz gerekir.

Tabii gücümüzün ölçüsünü ve nelere yeteceğini çok iyi hesaplamak durumundayız. 
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 3.jpg
Fotoğraf: AA


Kıbrıs Barış Harekatı yukarıda belirttiğim bütün konularda eksiğiyle, fazlasıyla örnek alınacak bir harekattır.

Eğer stratejinizi iyi belirler ve yığınağınızı uygun şekilde yaparsanız savaşın başladığı anda zaferinizi ilan edersiniz. Çünkü geri kalan savaşın ne kadar süreceği ve düşmanın vereceği zayiatla ilgilidir.
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 2.jpg
Fotoğraf: AA


Kıbrıs Barış Harekatı da 24 yıllık bir çaba, güç geliştirme, uygulanan strateji, uygun siyasi ortam, Yunanistan'ın uzaklığı ve Türkiye ile savaşı göze alamaması vb. nedenlerle, birlikler çıkarmaya ve indirilmeye başladığı andan itibaren kazanılmıştı zaten.

Belki biraz gecikme olduğu söylenebilir. Bunun nedeni çıkarmanın biraz zaman almasıdır. Yoksa bu harekat ikinci harekattaki hedeflerine birinci harekatla varabilirdi.
 

Kıbrıs Barış Harekatı aa 5.jpg
Fotoğraf: AA


Ama bu husus bu harekatın, harekata katılan, şehit ve gazilerin, general/amiral, subay, astsubay, erbaş ve erlerimizle, Kıbrıslı Mücahitlerin kahramanlıklarını, yaptıkları işli, Türkiye'ye kazandırdıklarını hafife almamızı gerektirmez. 

1950'li yıllardan itibaren yürütülen siyasi ve askeri faaliyetlerin, karşılanan maliyetin, diplomasinin ve sonucunda da Kıbrıs Barış Harekatı'nın sağladıklarını bugün çok daha iyi görüyoruz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU