Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağı kaldırıldı

Yargılamalara ilişkin kanun teklifi TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı

Fotoğraf: AA

Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının kaldırılmasını içeren kanun teklifi TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.

Kanuna göre, Yüksek Adalet Divanı'nın kullandığı yetkilerin hukuki dayanağını oluşturan ve halen yürürlükte bulunan kanun hükümleri geçmişe dönük yürürlükten kaldırılacak.

Yeni dava yolu öngörülerek Yüksek Adalet Divanı'nın kuruluşuna ve yetkilerine ilişkin kanun hükümlerinin yürürlükten kaldırılmasıyla hükümsüz hale gelen kararlardan kaynaklanan zararların tazminine imkan sağlanacak.

Varlığı hukuki dayanaktan mahrum olacak Yüksek Adalet Divanı'nın hükümsüz hale gelen bütün kararlarının adli sicil ve her türlü arşiv kayıtlarından silinmesi, Adalet Bakanlığınca resen yerine getirilecek.

Yüksek Soruşturma Kurulu ile Yüksek Adalet Divanı tarafından haklarında soruşturma ve kovuşturma yürütülenlerin uğradıkları manevi zararlar, hazine tarafından karşılanacak. Bu kişilerin mal varlığı değerlerinin müsadere edilmesinden kaynaklanan maddi zararları da giderilecek.

Zarar görenler ve mirasçıları tarafından zararlarının karşılanması istemiyle yapılacak başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Cumhurbaşkanı tarafından bir komisyon kurulacak. Komisyon çalışma usül ve esasları Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Zararlarının karşılanmasını isteyenler komisyonun çalışma usul ve esaslarının Resmi Gazete'de yayımlanmasını izleyen 3 ay içinde komisyona başvurarak zararlarının tazminini isteyebilecek.

TBMM Genel Kurulunda, Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının kaldırılmasını öngören Teşkilatı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin görüşüldü. 

Teklif sahiplerinden Süreyya Sadi Bilgiç, söz alarak "Evrensel hukukun en temel prensiplerini ayaklar altına alan darbecilerin, bir gün tarih önünde yargılanmaktan korktuklarından olsa gerek iş ve işlemlerine bir meşruiyet kılıfı uydurmak kabilinden bu sözde mahkeme Yüksek Adalet Divanını kurma ihtiyacını hissetmiştir" dedi.

Bu konuda tarihin hükmünü kesin olarak verdiğini vurgulayan Bilgiç, bugün darbecilerin lanetle, Yassıada mağdurlarının rahmet ve minnetle anıldığını kaydetti. Bilgiç, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yargılamak maksadıyla değil Demokrat Partilileri halkın gözünden düşürmek, tahkir etmek ve cezalandırmak maksadıyla kurulan bu sözde mahkeme, Türk milletinin vicdanında çoktan mahkum edilmiştir. Bu bakımdan bizler burada tarihin köhne sayfalarında kalmış bir mevzuat hükmünü temizlerken aslında bir nevi formalite gerçekleştirmiş olacağız. Komisyon görüşmelerinde altını çizdiğim gibi Yüksek Adalet Divanı isimli bu sahte ve sözde mahkeme, Türk demokrasi tarihine vurulmuş kara bir lekedir. Bugün burada, inşallah, hep birlikte tarihimizdeki bu lekeyi temizlemek için önemli bir adım atacağız.

"Demokrasiyi hedef alan her girişim ağır tahribatlara sebep olmuştur"

İYİ Parti Grup Başkanvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu, bundan 60 yıl önce demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek elim bir hadisenin yaşandığını anımsattı.

Dervişoğlu, 27 Mayıs askeri darbesiyle birlikte milli iradenin gasbedildiğine işaret ederek şunları kaydetti:

Merhum Adnan Menderes başbakanlıktan el çektirilmiş, sonrasında Adnan Menderes ve arkadaşları Yassıada'da kurulan düzmece mahkemeyle idam sehpasına gönderilmişlerdi. Cumhuriyet tarihinde demokrasiye vurulan ilk darbe olan 27 Mayıs 1960 tarihi, bir kara leke olarak zihinlerde yer alıyor. 27 Mayıs darbesi aslında hiçbir zaman tarihin tozlu raflarında kalmadı. 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, aradaki dokunuşlar ve hatta 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ülkemizde demokrasiye karşı yapılmış mütecaviz girişimlerin pusulası olarak her daim yaşatılmaya çalışıldı. Aradan geçen 60 yıl aslında bize şunu göstermiştir ki demokrasiyi hedef alan her girişim ister askeri olsun isterse sivil, Türk toplumunun hayatında ağır tahribatlara sebep olmuştur. 27 Mayıs 1960 darbesinin dikkatle irdelenmesi gereken bir diğer yönü, dünyada eşine, emsaline rastlanmayacak bir hukuksuzlukla icra edilen darbe yargılamalarıdır. Her şeyden önce cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanları işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı yargılamakla yetkili olan makam Yüce Divan sıfatıyla Yargıtay iken 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında yargılamaların Yargıtayda değil, özel olarak kurulan bir ihtilal mahkemesinde yapılması sağlanmıştır. Bu tiyatro mahkeme hukuken kabulü mümkün olmayan ve en temel hukuki ilkelerle esastan çelişen bir girişim olarak Türk adalet tarihindeki karanlık yerini almıştır. Bu yasa teklifine müspet oy verecek olsak bile, yasa teklifinin, muzdarip olanlar ve onların yakınlarınca bir lütuf olarak görülmediğini, bir minnet duygusu oluşturmayacağını da belirtmek isterim.

"Utanç vesikası"

MHP İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Yassıada yargılamalarının üzerinden geçen 60 yıl içinde yüzlerce kitap, makale, hatıra, araştırma, belgeselin yayınlandığın ve hatta yargılamaya katılan hakim ve savcıların hatıralarını yazarak çeşitli itiraflarda bulunduğunu, Yassıada yargılamalarının adeta bir tiyatro şeklinde geçtiğini anlattı. 

Yıldız, Yüksek Adalet Divanı'nın,  Teşkilatı Esasiye Kanunu'na, tabii hakim ilkesine, anayasayla güvence altına alınan yasama dokunulmazlığına ve Teşkilatı Esasiye Kanunu'ndaki Yüce Divan oluşumuna karşı açıkça aykırı olduğunu vurguladı. 

Adil bir yargılama için tabii hakim ilkesinin yanında, hakimlerin bağımsız ve tarafsız olması da gerektiğine işaret eden Yıldız, "Divan Başkanı başta olmak üzere, görevlendirilen Yassıada hakimleri bağımsız ve tarafsız olmadıklarını duruşmalardaki tutum ve beyanlarıyla, gizlemeye gerek görmeden her zeminde açık olarak göstermişlerdir" ifadesini kullandı.  

Yıldız, "Yüksek Adalet Divanının utanç vesikası olan, nasıl verildiği herkesçe malum olan kararlar verildiği andan itibaren Türk milletinin vicdanında mahkum edilmiş ve hiçbir zaman, asla kabul görmemiştir. Teklifle Yüksek Adalet Divanı yok hükmünde kalacak ve vermiş olduğu kararlar geçmişe dönük olarak ortadan kaldırılacak, hukuk tarihimiz, adalet dünyamız böylece kara bir lekeden kurtulacaktır" diye konuştu. 

Yeni Delhi Türk Büyükelçiliğinde askeri ateşe olarak sürgünde bulunan Alparslan Türkeş'in hukukun ayaklar altına alındığını ve yargılamalar neticesinde çok sayıda idam kararı verilebileceği ihtimalini görerek Cemal Gürsel'e 7 Eylül 1961'de bir mektup gönderdiğini anımsatan Yıldız, bu mektubun bir kısmını okudu. Yıldız, "Mektubun içeriğinden de anlaşıldığı gibi Türkeş idamlara ve kurulmuş olan Yüksek Adalet Divanına başından beri karşıdır" dedi. 

"Darbecilerin isimleri okullarda, sokaklarda olduğu sürece..."

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ise Türk siyasi tarihinin, demokratik siyaseti, yaşamı kesintiye uğratan askeri ve sivil müdahalelerle dolu olduğunu belirterek 27 Mayıs 1960 darbesini, demokratik yaşamı kesintiye uğratan her türlü darbe ve darbe girişimlerini şiddetle kınadığını belirtti. Beştaş, dönemin Başbakanı Adnan Menderes, bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'a Allah'tan rahmet dileyerek darbe mağduru tüm vatandaşların yanında olduklarını söyledi. 

Her türlü darbe karşıtı önerilerinin TBMM Anayasa Komisyonunda reddedildiğini savunan Beştaş, "Darbecilerin isimleri okullarda, sokaklarda, caddelerde olduğu müddetçe hiç kimse bize 'darbeyle yüzleşiyoruz ya da geçmişle hesaplaşıyoruz' demesinler. Darbelerden darbe beğenenler bunu dikkatle not alsınlar" dedi. 

Uysal: Her adıma olumlu bakmaktayız

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, "Bu kanun teklifi çerçevesinde Demokrat Partililer olarak, Demokrat Partili aileler olarak, burada Demokrat Parti ve şehitler için atılacak, yargılanan mağdurlar için atılacak her adıma olumlu bakmaktayız" diye konuştu.

Uysal, pek çok ailenin talebi doğrultusunda tazminat meselesinin de tekrar değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

Yassıada'nın yeni haliyle ilgili de konuşan Gültekin Uysal, şunları kaydetti:

Yassıada'da, demokrasi ve özgürlük adası olarak İstanbul'a sapladığımız hançerler yetmemiş gibi, bir proje yarışması açarak sanki "Bina üstüne buraya nasıl bina sığdırırız?" mantığı içerisinde oranın ismini yok ederek, oranın yaslı halini yok ederek, ruhunu yok ederek ve meşrulaştırmak adına birkaç Demokrat Partili ailenin temsilcisiyle beraber orada bir maskeli balo ortaya koyuldu. Orada, bugün hala 27 Mayıs'a taraftar olan Perinçek'in eksikliği olmuştur. Bu savrulmuşluğun, bu yozlaşmış fotoğrafın maalesef iktidar açısından bir anlamı olması gerektiğini düşünüyorum.

 

Independent Türkçe, ajanslar

DAHA FAZLA HABER OKU