DEVA Partisi: Polis şiddetiyle baroların nezdinde vatandaşlara gözdağı veriliyor

DEVA Partili Yeneroğlu, avukatların yürüyüşünün polis tarafından engellenmesiyle ilgili, “Uygulanan baskı ve cebir tüm avukatlar özelinde, asli unsuru oldukları yargıya ve ona olan inanca bir ihanet değil midir?” dedi

Fotoğraf: AA

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı ve Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, düzenlediği basın toplantısında ülke gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Baro başkanlarının başlattığı yürüyüşün polis tarafından engellenmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeneroğlu, “Savunma hakkının temsilcileri ve hukuk devletinin bekçileri olan avukatların temsilcileri, baro başkanlarının gösteri ve yürüyüşünün kime, ne zararı olabilir?”

Polis engelinin doğru bir yaklaşım olduğunu ifade eden Yeneroğlu, “Şehre girmek istemeleri karşısında polis engeliyle karşılaşmaları, uygulanan baskı ve cebir tüm avukatlar özelinde, asli unsuru oldukları yargıya ve ona olan inanca bir ihanet değil midir?” diye konuştu.

Yeneroğlu, Ordu Barosu başkanının gözaltına alınmak istenmesinin demokratik devlette anlayışına uymadığını vurgulayarak, yaşananları utanç tablosu olarak nitelendirdi.

“Vatandaşlarımızı da gözdağı veriliyor”

Keyfi engeller ve polis şiddetiyle baroların nezdinde vatandaşlara da gözdağı verildiğinin altını çizen Yeneroğlu şunları kaydetti:

Ne yazık ki, Türkiye’de baskı dönemi uygulamalarına birebir benzer uygulamalar ile korkunun hakim kılınması arzulanmakta, farklılıklar susturulmak, ötekileştirilerek sindirilmek istenmektedir.  Hükümeti, muktedirleri defaatle uyarıyorum, farklılıklarıyla barışmayan, onlara söz hakkı tanımadığı gibi seslerini kısmak isteyen yönetimler kaybetmeye mahkumdur.

Yakın tarihteki örneği 28 Şubat’tır. Ülkeyi huzura ve refaha erdirecek tek çözüm, çoğulcu ve demokratik bir toplum meydana getirme gayretidir. Toplumun her kesiminden ‘Adalet’ haykırışları yükseliyorsa, avukatlar da adalet diye sokaklara dökülmüşse, kaybettiğinizi kabullenmeniz gerekir, baskı ve korkuyla bir ülkenin yönetilemeyeceğini artık idrak etmeniz gerekir.

Yeneroğlu, söz konusu baro düzenlemesine baroların tamamının karşı olduğunu vurgulayarak, “Hükümet “ben yaptım oldu” anlayışından da bu zihniyeti inatla sürdürmekten de vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

“Ülkemizde herkes konuşmaktan çekiniyor”

Türkiye’de otoriter ve keyfi yönetimin anlayışının salgın hastalıkla birlikte ciddi şekilde hızlandığını ifade eden Yeneroğlu şöyle devam etti:

Ülkemizde herkes konuşmaktan, düşüncesini açıklamaktan çekinmekte, vatandaşlarımız anayasal haklarını dahi kullanamamakta, hukuksuzluklar, adaletsizlik hüküm sürmektedir. Eşitsizlik hayatın her alanında hissedilmektedir. Ciddi yönetim hataları, ekonomik sorunlar, hukuki ve siyasi istikrarsızlık, gündem değiştirmek isteyen iktidarın daha çok baskı ve korku yaymasına neden olan yan yollardır.

“Salgın tedbiri kararları keyfiyetle alınıyor”

Son günlerde salgına karşı getirilen tedbirlerin, bilim kurulunun rasyonel kararları yerine keyfiyetle alındığını ifade eden Yeneroğlu, çelişkili kararlar nedeniyle vatandaşların devlete olan güveninin sarsıldığını vurguladı.

Yeneroğlu, sınav tedbirleri doğrultusunda alınan sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili şunları kaydetti:

Böylesi bir yetki Anayasa'dan kaynaklanmayan bir yetkinin kullanılmasıdır. Sokağa çıkma yasaklarının kanuni bir dayanağı yoktur. Anayasada düzenlenen temel hakları sınırlamak ve engellemek ancak kanuni sınırlar içerisinde mümkün olabilir. Bunların dışında temel hak ve özgürlüklerin Anayasa'daki güvencelere aykırı olarak ve ölçüsüz bir biçimde, idari bir tasarrufla durdurulması kabul edilemez. Bu zor dönemde alınacak tedbirlerin kaynağı ancak TBMM’dir.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU