Trump "kanun ve nizam" adayı olmak istiyor ama başarısızlıkları onu ikiyüzlü yapıyor

Nixon da benzer bir kampanya yürüttü fakat bunu yaparken görevde değildi. Nizam ifadesi hiçbir zaman bu başkanın yönetimindeki Beyaz Saray'la ilişkilendirilen bir kelime olmadı ve ordu bile Trump'ın kendi yetkilerini yorumlayışına ihtiyatla yaklaşıyor

Donald Trump 1989'da eski Başkan Richard Nixon'la bir gala sırasında el sıkışırken (Richard Carson/Houston Chronicle)

Donald Trump makamındaki şu günlerde yüzde 54'lük hoşnutsuzluk oranıyla yakın tarihte ABD başkanları arasındaki en düşük onay oranını yakalamış oldu. Son anketlere göre Joe Biden ondan 10 puan önde gidiyor. Ancak önümüzdeki seçimlerde Trump'ın başarısız olacağını varsaymak akıllıca olmaz, tıpkı korkunun gücünü hafife almanın akıllıca olmayacağı gibi.

Başkan'ın mevcut protestolar sırasında attığı kışkırtıcı tweet'ler, o bir fotoğraf verme fırsatı yakalayabilsin diye göstericilere göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanılması, Amerikan halkına karşı askeri güç kullanma tehdidi ve kendisinin pazarlamacılığını yaptığı mutat yalanlar yoğun eleştirileri beraberinde getirdi.

Trump'ın bu günlerde tweet'lerinin yaygın ve değişmez teması, sözlerini sürekli noktaladığı ifadenin de gösterdiği üzere "KANUN VE NİZAM" oldu. Şüphe yok ki seçimlerde kendisini kanun ve nizamın adayı olarak sunacak ve Demokratları da zayıf, hatta kanunsuzluğu ve suçu destekliyor gibi gösterecek. Konuyla ilgili şiddet görüntüleri, bu bağlamda ona yardımcı oluyor. New York Times, başkaları tarafından da paylaşılan bir görüşü gündeme getirerek, "Başkan'ın çevresinde olayların kızışmasını siyasi bir nimet olarak görenler var" diye haber yaptı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Teori şu: Yağma, kundaklama ve sokaklardaki günlük çatışma örnekleri artıkça protestolara gösterilen sempati ve anlayış, koronavirüs pandemisinin geçim kaynakları üzerindeki etkisine dair zaten son derece endişeli olanlar arasında huzursuzluğa ve kaygıya dönüşecek.

Trump protestocuları karalayarak bu kesime "haydut", "suçlu" ve "anarşist" gibi isimler vermeye yoğunlaştı. Antifa'yı terör örgütü ilan edeceğini açıklamış olsa da grubun dağınık bir aktivist ittifakı olması göz önünde bulundurulduğunda bu dediğini yapması hukuki açıdan son derece güç. Ancak Trump ve destekçileri, Biden ve Demokratların, sağcı medyanın defalarca tehlikeli ve yıkıcı olmakla suçladığı bir örgütü yasaklamayı destekleyip desteklemeyeceğini bilmek isteyecektir.

Trump kanun ve nizam yolundan zaten geçti.

2016'da "Bu Beyaz Saray yarışında ben kanun ve nizam adayıyım. Gelecek yıl görev yemini ettiğimde kanun ve nizamı ülkemizde yeniden tesis edeceğim" diye ilan etmişti. Trump göreve başlama konuşmasında "Bu Amerikan kıyımı burada bitecek" ifadesiyle Amerikan iş imkanlarının kaybolmasını ve yok olan sanayileri kastetmişti ama bu sözlerle suça da atıfta bulunduğu düşünülmüştü. Hatırlayacak olursak George W. Bush'un söz konusu konuşmaya verdiği tüm tepki "Bu ne tuhaf bir saçmalık" şeklinde olmuştu.

Trump ayrıca protestocuların üstüne orduyu salma tehditleri de savurdu. Fakat bu tehdit büyük ölçüde ters tepti. İstifa eden eski ABD Savunma Bakanı James Mattis, ülkenin eski Afganistan komutanı John Allen ve eski Genelkurmay Başkanı Mike Mullen'ın da aralarında olduğu son derece saygın bazı eski komutanlar, Başkan'a şiddetle karşı çıkan emsalsiz eleştirilerde bulundu.

Trump'ı polisi ve Ulusal Muhafız birliklerini kullanarak barışçıl göstericilere karşı sebepsiz saldırılar düzenleme emri vermek, demokratik yapıları parçalamaya çalışmak, otoriter bir yönetimi uygulamaya koymak ve ülkenin silahlı kuvvetlerini siyasallaştırmaya kalkışmakla suçladılar.

Başkan'ın göreve uygun olmamakla kalmayıp aslında ülke için de tehlike oluşturduğu yönündeki uyarı, Trump'ın sahip olduğu desteğin esas temelini sarsmayabilir. Lakin 2016'da şansını Trump'tan yana kullanmış kararsız seçmenlerin yanı sıra mevcut yönetim altında yaşananlar karşısında dehşete kapılan anaakım Cumhuriyetçilerin de bu uyarıyı dinlemesi muhtemel görünüyor.

Zamanında Vietnam çekilişinden (Vietnam Savaşı'nda hizmet edeceklere karar vermek için yapılan çekiliş -ç.n.) kaçmayı başarmış biri olan Trump'ın ordudan gelen eleştirilere verdiği yanıt, attığı tweet'lerle onlara hakaret etmek ve bu kişileri gereğinden fazla değer görmekle suçlamak oldu. Ayrıca onlardan daha sert olduğunu iddia etti. Gelgelelim anketlere göre bu çıkış pek de olumlu karşılanmadı.

Trump geçen yılın ekim ayında Uluslararası Polis Müdürleri Derneği'ne hitaben "Şiddet eğilimini tersine çevirmede cesur adımlar attık" diyerek kanun ve nizam hamlelerinde başarılı olduğunu savunmuştu. Suç istatistiklerinin bir önceki üç yılda azalma yaşandığını gösterdiği doğruydu. Fakat 2015-2016 arasındaki ani artış dışında bu eğilim neredeyse 20 yıldır görülüyordu. Bu yüzden ülke içi suç rakamları ona zafer kazandırmamalı.
 


Önümüzdeki seçimler üzerinden kurulan mukayese, 1968 isyanları sonrasında Richard Nixon'ın elde ettiği zaferle ilgili. Gerçekten de büyük kargaşaların yaşandığı günlerdi. Vietnam'daki savaşa karşı düzenli ve gitgide daha radikal bir hal alan protestolar yapılıyordu. Weathermen olarak bilinen grubun üyeleri ve Kara Panterler, Antifa'dan çok daha korkunç silahlı aktivistlerdi. Martin Luther King suikastı ve Chicago'da gerçekleştirilen Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nin ardından o yılın şiddete sahne olan protestoları bilhassa sert geçmişti. Tüm bunlarla birlikte suç rakamları da istikrarlı bir şekilde yükseliyordu.

Princeton Üniversitesi'nden tarih profesörü Kevin Kruse, Washington Post gazetesinde yer alan yazısında, Cumhuriyetçi stratejist Kevin Phillips'ten gelen ve Nixon'ın beyaz seçmenleri kazanmak için "suç meselesi, federal toplumsal programlamada yönetimin yerelleştirilmesi ve kanun-nizam vurgusuna devam etmesi gerektiğini" savunan öneriye dikkati çekti.

Phillips, beyaz Demokratlarla aynı fikirde olmanın, bir siyasi taban kaymasına yol açacağını ve bu durumun da "yükselen Cumhuriyetçi çoğunluk" diye adlandırdığı tablonun habercisi olacağını ileri sürmüştü. "Taban kaymasının dayanak noktası..." diyerek devam etmişti Phillips, "kanun ve nizam/sosyoekonomik zenci sendromudur."

Nixon seçim kampanyası sırasında kanun ve nizam meselesini sürekli vurgulamıştı. Başlıca reklamlarından biri şiddete başvuran protestocular ve silahlı polis memurlarıyla ilgiliydi. Nixon havaya uygun kasvetli bir müzik eşliğinde "Size söz veriyorum, Amerika Birleşik Devletleri'nde nizamı tesis edeceğiz" diyordu.

Bu Nixon'ın işine yaramıştı ama Kruse'a göre Trump'ın işine yaramayacak. Kruse, Nixon'ın o sıralar başkanlık koltuğunda otuyor olmaması ve Lyndon Johnson yönetimini kanun ve nizamın tesisi konusunda suçlayabilmesi sayesinde kazandığını savunuyor. Göreve başlama töreninde yaptığı konuşmada Nixon, "Bu sefer nizamı ve hukuka saygıyı yeniden sağlayacaksak, başlayacağımız tek bir yer var. Amerika Birleşik Devletleri için yeni bir adalet bakanı getireceğiz" demişti.

Ancak bu husus Trump için geçerli değil. Trump'ın başkanlığına, kendi başarısızlıkları yüzünden medya, sözümona "derin devlet" ve Demokratların yanı sıra kendisiyle ve yönetimindekilerle aynı fikirde olmayan Cumhuriyetçiler gibi başkalarını suçlaması damga vurdu. Bu öyle bir yönetim ki şaşkınlık verecek kadar çok kişinin ayrılışına tanık oldu. Bir önceki adalet bakanını her türlü suçla itham eden Trump'ın zaten yeni bir adalet bakanı var.

Diğer ülkeler gibi ABD de koronavirüs sebebiyle büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalacak. Trump bu işte başta Çin olmak üzere başkalarını suçlayacak. Virüs ABD dahil tüm dünyaya yayılırken Trump'ın Çin'in pandemiyle mücadelesini en az 15 kez övmesini destekçilerinin umursama ihtimali düşük.

George Floyd'un öldürülmesi sonrası öfkenin yayıldığı bir sırada Beyaz Saray sığınağında saklanması alay konusu olan Trump, bir kilisenin dışında fotoğraf çektirmek amacıyla dışarı çıkabilmek için protestocuları Beyaz Saray'ın önünden kaldırttı. Elinde İncil'le "Ben kanun ve nizamın başkanıyım. Adaletin olmadığı yerde, özgürlük de olmaz” diye ilan etti. Trump’a destek veren Fox News sunucusu Laura Ingraham da paylaştığı tweet'te "Güç. Özgürlük. Adalet. Hukukun Üstünlüğü” ifadelerini kullandı.

John Allen ise yaşananları şöyle açıkladı:

Amerika Birleşik Devletleri'nin illiberalizme doğru kayışı 1 Haziran 2020'de başlamış olabilir. Bu tarihi unutmayın. Amerikan deneyiminin sona ermesinin başlangıcına işaret edebilir. Barışçıl protestocuların ABD Anayasası'nın Birinci Ek Maddesi'yle tanınan haklardan mahrum bırakılmaları yetmedi; gazetecilere o pozu verme arayışı, ortadaki suiistimali din kisvesi altında meşrulaştırma çabasıydı.

Amerikan halkının hangi adalet, özgürlük ve hukukun üstünlüğü versiyonunu takip etmek isteyeceğini görmek için son zamanların en önemli olayı olarak kasımdaki seçimleri beklememiz gerekecek.

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU