Trump'ın birlikleri Afganistan'dan çekmesi başarısızlığın kaçınılmaz biçimde kabulüdür

Amerika'nın süpergüç statüsü, neredeyse 20 yıl süren savaşta Taliban'ı yenme konusunda sergilediği acziyetle birlikte zarar gördü

ABD, Taliban'la varılan anlaşmayı takiben Afganistan'daki birliklerini geri çekme planını hayata geçiriyor (Reuters)

Ekim 2001'de Kabil'in 65 kilometre kuzeyindeki bir tepede durmuş, ABD uçaklarının Taliban'ın cephe hattını bombalayışını izliyordum. Gökyüzü gece vakti patlamaların parıltıları ve etkisiz uçaksavar ateşlerinin kıvılcımlarıyla aydınlanıyordu. Kimin galip geleceği apaçık ortadaydı.

Birkaç hafta sonra Taliban karşıtı ABD destekli güçler güneye ilerleyerek herhangi bir Taliban direnişiyle karşılaşmadan Kabil'i ele geçirdi. Afganistan'daki hakimiyetlerini sonsuza dek yitirdikleri konusunda kesin bir askeri yenilgiyi tatmış gibi görünüyorlardı. Orduları dağılmıştı, ben de aracımı güneydeki Kandahar şehrine doğru sürerken eve dönmeye çalışan hırpani Taliban savaşçı gruplarının arasından geçiyordum.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ancak gerçekte yenilmemişlerdi; ABD ülkedeki son askerlerini geri çekerken, Taliban 19 yıl sonra Afganistan'da iktidarı yeniden ele geçirmeye hiç olmadığı kadar yaklaştı. Ülkede bir zamanlar 100 bini aşan Amerikan askeri sayısı bu yıl 29 Şubat'ta Taliban ve ABD arasında imzalanan anlaşma uyarınca önceki hafta 8 bin 600'e indirildi, geri kalan askerlerse gelecek yılın ortasından önce ülkeden ayrılmak zorunda.

Başkan Donald Trump'ın 3 Kasım'da yapılacak ABD başkanlık seçimleri öncesinde tüm Amerikan askerlerini ülkeye geri getirdiğini ilan etmek istemesi sebebiyle ABD askerlerinin geri çekilmesine dair o nihai adım daha da erken gelebilir. Trump 27 Mayıs'ta şu tweet'i attı:

Askerlerimizi geri getiriyoruz ama neler olup bittiğini de yakından takip ediyoruz ve eğer gerekirse daha önce hiç olmadığı şekilde şimşek gibi çarparız.

Pentagon bu durumdan hiç memnun değil ancak neredeyse 20 yıllık başarısızlıktan sonra ABD askerlerini birkaç ay daha ülke dışında tutmak da çok bir şey değiştirmeyecek.

Taliban'ın dönüşü pek de öyle bir sürpriz olmamalıydı. 2001'de Kabil'den güneye doğru yolculuk yaparken Kandahar'a vardığımda, bölge sakinlerinden bir adama hayatta kalan Taliban komutanlarından bazılarıyla görüşüp görüşemeyeceğimi sordum. Bunun sorun olmayacağını söyledi. Adamın kente çok uzak olmayan bir mesafedeki köyüne gittik, burada kendine güvenen bir görünüşe sahip 6 sert Taliban üyesiyle buluştuk, bana tecrit edilmeleri ve iyi muamele görmemeleri halinde savaşa geri döneceklerini anlattılar.

2006'ya gelindiğinde yaptıkları tam olarak buydu ve üç yıl sonra da motosikletli devriyeleri Kabil'le Kandahar arasındaki yolu kesti. ABD de Afganistan'daki asker sayısını artırarak bu ülkeyi bomba ve füze yağmuruna tuttu. Amerikalı generaller daha fazla güç ve zamana sahip olurlarsa zaferin ufukta belirdiğini iddia edip duruyordu. Söylediklerinin her ikisini de aldılar ama Amerikan personelinden 2 bin 400 kişinin ölümü ve 21 bin kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan zayiata rağmen Taliban'a karşı mevcut durumu korumaktan öteye gidemediler.

Hesap hatasını yapanlar sadece Amerikalılar değildi. Dönemin Britanya Kabil Büyükelçisi Sir Sherard Cowper-Coles kaleme aldığı anılarında, Dışişleri Bakanlığı'nın son 30 yılda yaptığı en büyük hatanın Irak işgali olduğunu, ikinci hatanınsa "Britanya'nın 2006'da (Afganistan'ın güneyindeki) Helmand'ı işgale yönelik acemi çabasına verdiği hevesli onay" olduğunu yazacaktı. Afganistan'da öldürülen 400 Britanyalı askerin çoğu, Britanya askeri tarihinin en feci ve beceriksiz operasyonlarından birinin gerçekleştiği yer olan Helmand vilayetinde hayatını kaybetti.

Başkan Trump ABD'nin geri çekilmesini bir barış anlaşması gibi göstermeye çalışsa da razı olduğu barış, her nasılsa, ABD güçleri ve Taliban arasında gerçekleşiyor. ABD'nin müttefiki Afgan hükümetine bağlı güçler defalarca saldırıya uğradı. Barış anlaşmasının düğüm noktasını, Taliban'ın gelecekteki eylemlerine dair verdiği güvence karşılığında ABD'nin geri çekilmesi teşkil ediyor.
 


Son birkaç günde Taliban'ın ve hükümetin ellerindeki mahkumları takas etmesi gibi uzlaşmaya yönelik birtakım işaretler görüldü. Ancak Taliban'ın kuzeydeki Kunduz şehrine saldırması ve başka bölgelerde gerilla saldırılarına başvurmasıyla birlikte savaş diğer alanlarda devam etti. Geçen ay Kabil, onlarca yıldır süren çatışmaların en korkunç vahşetlerinden birine sahne oldu: Muhtemelen IŞİD'in yerel taifesine mensup üç silahlı saldırgan, başkentteki bir hastanenin yenidoğan servisini basıp en az 15 anne, bebek ve sağlık çalışanını vurarak öldürdü. Ölenlerin çoğunun, köktenci Sünni IŞİD'in uzun süredir hedefinde olan etnik Hazara azınlığa mensup Şii Müslümanlar olduğu belirtildi.

Taliban, annelerle çocukların katledilmesiyle ilgisini reddetti ancak onların da Şii karşıtı bağnazlıklarına ve Hazaralara yaptıkları zulme dair geçmişleri bir yerde duruyor. Taliban'ın 2001'de Afganistan'ın merkezindeki Hazara topraklarında yer alan bin 700 yıllık ve 50 metrelik Buda heykellerini havaya uçurması herkesin bildiği bir gerçek.

Burada Afganistan'ın geleceğine dair bir ipucu yatıyor, hem de gaddarca bir ipucu. Afganistan etnik köken, mezhep ve kabile aidiyetleri açısından son derece bölünmüş bir halde. Yıllar boyunca konuştuğum Afganların çoğu Taliban'ı sevmediklerini söylüyor ancak bu kişiler muazzam bir yolsuzluk içindeki hükümeti ve hükümete bağlı güçleri de sevmiyor olabilir. Birçok kişi Taliban'ın iktidarı tamamen devralması yönünde olası bir girişime, 20 yıl önce olduğu gibi ölümüne direnecektir. Ben de o sayede 2001'de bombardıman başladığında Kabil'in kuzeyinde etrafı kuşatılmış Taliban karşıtı bölgede kalabilmiştim.

Britanya'nın da bir parça rol almasıyla birlikte ABD-Taliban savaşının sonucu daha farklı olabilir miydi? Askeri açıdan bakıldığında, Pakistan'ın pek de gizli olmayan desteğini almaya devam ettikleri ve Pakistan topraklarını geri üs ve sığınma amaçlı kullanmayı sürdürebildikleri müddetçe Taliban hiçbir zaman kalıcı bir şekilde saf dışı bırakılamaz. Afganistan'ı işgal etmeye kalkmak hiçbir yabancı güç için iyi bir fikir olmadı. Sırtını ABD gibi yabancı bir sponsora dayamak merkezi hükümeti düşmemesi için ayakta tutabilir ama bu bağlılık hükümetin meşruiyetini yitirmesine ve yolsuzlukla dolup taşmasına mal oldu. Milyarlarca dolarlık ABD yardımı ve günlük harcamalar her zaman için çalacak çok şey olduğu anlamına geliyordu.

ABD'de bu yıl koronavirüs kaynaklı ölümlerin 100 bini bulduğu ve ülkenin Vietnam'dan itibaren katıldığı tüm savaşlarda verdiği kayıpların bu sayının yanında cüce kaldığı şu günlerde, yukarıda bahsettiğimiz meseleyi umursayan birileri var mıdır? Yine de Trump'ın ateşli siyasi içgüdüleri Amerikan seçmenini neyin motive ettiği hususunda nadiren yanılıyor: Eğer askerleri geri getirmesinin kendisine fayda sağlayacağını düşünüyorsa bunda muhtemelen haklıdır.

Afganistan'daki Amerikan başarısızlığı epey gerçek ve bu durum insanların kafasının pandemiyle meşgul olmasına rağmen dünyanın geri kalanı tarafından da fark edilecek. ABD süpergüç konumunu korumak istiyorsa, hedeflerine ulaşmada makul derecede başarılı ve yetkin görünmesi gerekiyor. Aynısı, çok daha küçük ölçekte, Britanya için de geçerli. Britanya'nın Irak ve Afgan savaşlarındaki icraatlarına şahit olan hiç kimse, bu devletin Kovid-19 salgınıyla başa çıkarken düştüğü tökezlemelere ve zayıf muhakeme ürünü çabalarına da şaşırmayacaktır.

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU