12 yılda 400 kadın sevgilisi ya da ayrıldığı erkek arkadaşı tarafından öldürüldü

Kadın cinayetleri denildiğinde akıllara genelde hep eş ya da eski eş gelse de sevgililerce işlenen cinayetler azımsanmayacak sayıda

Zeynep Şenpınar (solda) ayrıldığı erkek arkadaşı, Gülnur Kocabaş (sağda) ise erkek arkadaşı olduğu iddia edilen kişi tarafından öldürüldü / Fotoğraf: Kadın Meclisleri

Kadın cinayetleri, toplum vicdanını yaralayan olayların başında geliyor.

Her yıl çok sayıda kadın, cinayet kurban gidiyor.

Bu cinayetlerde failler çoğunlukla kadınların eşi, ayrıldığı eşi kimi zaman da baba veya kardeş gibi aile bireylerinden biri olmakta.

Tanımadığı kişilerce ya da faili meçhul saldırılarda öldürülen kadınlar da var.

Ancak bütün bunların yanında sevgili, eski sevgili ya da flört teklifini reddettiği kişinin saldırısında öldürülen kadın sayısı da azımsanmayacak nitelikte. 

Geçtiğimiz günlerde Muğla’da bir dönem birlikte yaşadığı ancak ayrılma kararı aldığı erkek tarafından öldürülen Zeynep Şenpınar ile İzmir’de sevgilisi olduğu iddia edilen erkek tarafından öldürülen Gülnur Kocabaş bu kadınlardan sadece ikisi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2008’den günümüze basına konu olan kadın cinayetlerini derleyerek yaptığı istatistiklere göre bugüne kadar sevgilileri ya da eski sevgilileri tarafından öldürülen kadın sayısı neredeyse 400’e yakın.

Tabii ki bu sadece tespit edilebilenler. Faili tespit edilemeyen kimi saldırıların da benzer kişilerce işlenmiş olma ihtimali bulunuyor.

Platformun istatistiklerinde sevgili tanımı yerine “Birlikte olduğu erkek”  ya da ayrıldığı sevgili yerine “Eskiden birlikte olduğu erkek” diye tabir” edilen kişilerce işlenen cinayetlerin yıllara göre oranı şöyle..

kadıncinayetleri.jpg
Kadın Meclisleri, eski sevgilince öldürülen Zeynep Şenpınar için sokaklardaydı / Fotoğraf: [email protected]

 

Sadece 2017'de 75 kadın sevgilisi ya da eski sevgilisince öldürüldü

2008 – 2012: Dört yıl içerisinde öldürülen 700 kadının yüzde 6,6’sı birlikte olduğu kişi, yüsde 4,6’sı ise eskiden birlikte olduğu kişi tarafından öldürüldü.

Her iki oran toplanıp ortalaması alındığında bu da en az 77 kadının dört yıl içinde sevgili ya da eski erkek arkadaş kurbanı olduğunu gösteriyor.

2013:  Öldürülen 237 kadından 11’i sevgilisi, 5’i de eskiden sevgilisi olan kişinin kurbanı oldu.

2014: 294 kadının yine 13’ü birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü.

2015: Cinayet kurbanı 303 kadından 40’ı sevgilisi, 10’u da eskiden sevgilisi olan erkek tarafından öldürüldü.

2016: Öldürülen 328 kadın içerisinde birlikte olduğu ya da bir zamanlar birlikte olduğu erkek tarafından öldürülenlerin oranı toplamda yüzde 15. Bu da ortalam 50 kadına karşılık geliyor.

2017: 609 kadın cinayetinde yüzde 12 oranıyla ortalama 75 kadın sevgilisi ya da eski sevgilisi tarafından öldürüldü.

2018: 440 kadın cinayetinde sevgili ya da eski sevgili tarafından işlenen cinayetlerin oranı yüzde 9. Bu da ortalam 35 kadın o yıl sevgili kurbanı olduğunu gösteriyor.

2019: 474 kadının 152’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemezken, 51’i birlikte olduğu erkek, 8’i de eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü.

2020 yılı Ocak-Nisan sonuna kadar: Şu ana kadar 100’ü aşkın kadın öldürüldü. Birlikte olduğu erkek tarafından öldürülen kadın sayısı 18, eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürülen ise 2.  Buna ek olarak 48 şüpheli kadın ölümü var.

Rakamlara bakıldığında kadın cinayetlerini önlemek için aile içi şiddetle mücadele ederken kadınlara yönelik bir de sevgili ya da diğer isimlendirmesiyle flört şiddeti mi artıyor sorusu akıllara geliyor. Bunun önüne nasıl geçilebilir? Bu soruları kadın cinayetlerine karşı mücadele edenlere yöneltti.

izeluysal.jpg
Esin İzel Uysal / Fotoğraf: Independent Türkçe


“Hiç kimse kadın cinayetine bahane bulmaya çalışmasın”

Koronavirüs nedeniyle evlere kapanılmasıyla kadına yönelik şiddetin ciddi boyutta arttığını söyleyen Üniversite Kadın Meclisleri Üyesi Esin Üzel Uysal, son olarak Zeynep Şenpınar  ve Gülnur Kocabaş’ın öldürüldüğüne dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Kadınlar hayatlarına dair karar vermek, kendi ayaklarının üzerinde durmak istediklerinde öldürülüyor. Zeynep’in ölümünden sonra AK Partili İBB Meclis üyesi Hamdullah Arvas bir tweet attı ve ‘Özgürlük düşkünü bir kadın. Gayrimeşru yaşantısı içinde geçen bir ölüm hikayesi’ dedi. Hiç kimse bir kadın cinayetine bahane bulmaya, bunu meşrulaştırmaya kalkmasın. Genç kadınlar tabi ki kendi hayatlarını yaşamak, kararlarını vermek için mücadele edecek. Bundan daha normal ne olabilir ki? Bu haklı mücadelenin önünde de hiçbir engel duramaz. Bir meclis üyesinin böyle söylemesi, hiçbir yetkilinin çıkıp kadınları korumak için bir adım bile atmaması işte katiller bunlardan cesaret alıyor.

“Çözüm İstanbul Sözleşmesi’nin harfi harfine uygulanmasıdır”

Türkiye’de kadın şiddetini önlemenin ilk yolunun İstanbul Sözleşmesi’nin harfi harfine uygulanması olduğunu söyleyen Uysal, “O zaman kadın cinayetleri, şiddet sona erecek. Kadınların eşit ve özgür olduğu günler gelecek” dedi.

dilan akyüz.jpg
Dilan Akyüz / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Kadınlar ayrılmak istediği ya da barışma isteğini reddetiği için öldürülüyor"

Öldürülen kadınların yüzde 15’inin birlikte olduğu erkek veya eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldüğünü tespit ettiklerini söyleyen Kadın Meclisleri Üyesi Dilan Akyüz, “Kadınlar ayrılmak istediği için, barışma teklifini reddettiği için yada arkadaşlık teklifini reddettiği için öldürülüyor. Aslında kadınlar kendi hayatlarına dair özgürce karar vermek, kendi tercihleri ile yaşamak istediği için erkekler tarafından öldürülüyor” dedi.

“Her türlü acı veren durumda derhal şikayetçi olunmalı”

Önleyici tedbirler ve caydırıcı cezaların kadınların güvenliği açısından şart olduğunu bu kapsamda İstanbul Sözleşmesi ve 6284 ayılı Kanunu’nun çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Akyüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

Kadınlara her türlü acı veren durumlarda derhal şikayetçi olunmalıdır. ‘Çok seviyordum, kıskandım, ayrılmak istemedim” gibi beyanlar kanunlarda asla şiddete ve cinayete gerekçe olarak gösterilmemektedir. Bu sebeple de hiçbir cinayetin üstünü namus cinayeti, aşk cinayeti gibi örtmekte mümkün değildir. Bu yasaların uygulanması kadınları yaşatmak ve cinayetleri durdurmak için şarttır.

tubatorun.jpg
Tuba Torun / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“Kadınlar, flört şiddeti uygulayanlara karşı ifşa yöntemini kullanabilir"

Flört şiddetine maruz kalan kadınların öncelikle ilişkiyi sonlandırması gerektiğini söyleyen Kadın Hakları Savunucusu Avukat Tuba Torun, buna karşın karşı tarafın ısrarını ve tehditlerini sürdürmesi haklinde TCK kapsamında suç duyurusunda bulunabileceğini belirtti.  

Torun, suç duyurusuna karşın tehditlerine devam eden erkekler için 6284 sayılı yasaya dayanılarak koruma kararı aldırtılabileceğini ve kişinin iletişime geçmesinin engellenebileceğini kaydederek, bunun ihlali halinde söz konusu kişinin hapis cezasına çarptırılabileceğini de kaydetti.

Tehditlerini sürdüren kişinin kişisel verileri kullanması halinde 5651 sayılı yasa ile içeriğin kaldırılabileceğini de kaydeden Torun, kadınlara flört siddeti uygulayanlara karşı bir yol daha önerdi:

İfşa yöntemini de kullanabiliriz. Ama bunu kullanırken suç işlememeye dikkat edilmelidir. Örneğin şiddet uygulayan kişinin adres bilgilerini verip bu kişiye karşı bir şiddet uygulanmaması teşvik etmemesi gerekmektedir.

Torun ayrıca flört şiddetine karşı başta okullarda ve kitle iletişim aracılığı ile insanların bilgilendirilmesinin de önemli olduğunu kaydetti.

yasemin meriç.jpg
Yasemin Meriç Kazdal / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“Kadını kendine ait bir canlı gibi görüyor”

Psikolog Yasemin Meriç Kazdal, son dönemlerde kadın cinayetlerinin faillerinde sevgililerden kaynaklanan vakaların arttığına dikkat çekerek şöyle bir tespitte bulundu:

En büyük neden bu şiddeti uygulayan kişilerin uyguladıkları şiddeti aslında kabul edilebilir görmeye başlamaları. Bir güç gösterisi, bir kendini ispat halini almış vaziyette.

En büyük sıkıntı bazı erkeklerin görüştükleri, sevgilisi olan hatta bazen sahip olmak istedikleri ama kendisiyle olmak istemeyen kadını dahi kendisine ait bir canlı olarak görmesiyle alakalı. Bu çok ciddi bir patolojik durum. Bu maalesef toplumsal algıyla da besleniyor.

Bazen bilinç dışımızın da tetiklediği durumlar oluyor. İzlediğimiz diziler, filmler, dinlediğimiz şarkılar. Bunlar üzerinden normalleştiren durumlar kadın cinayetlerinin ve şiddetin çok geniş bir alt yapısı olduğunu gösteriyor.

"Hukuki cezalar net uygulanmalı"

Kazdal’a göre şiddeti engellemenin yollarından biri de kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran toplumsal algıyı değiştirmek, rol modellerin dilinin şiddetten uzaklaşması.

Kazdal, ikinci olarak hukuki cezaların ve sınırlandırmaların net bir şekilde uygulanmasının ve verilen cezalara af getirilmemesinin de kadına şiddeti engellemede en önemli şart olduğunu ekledi.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU