Batıya kafa tutan Osmanlı aydını ve siyasetçisi: Halil Halid Bey

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Malum, TRT 1 kanalında gösterilen “Payitaht Abdülhamid” isimli dizi, özellikle Türk-İslam kamuoyunda epey sansasyon yarattı, reklamı yapıldı.

Söz gelimi Yeni Akit gazetesi, hemen her hafta “Payitaht Abdülhamid 69. bölümü fragmanı: Halil Halid idam edildi mi?” (11 Kasım 2019), “Payitaht Abdülhamid dizisinde gündemi sarsan olay”  (25 Mart 2020),  “Arap televizyonları bu diziye talip”, “Abdülhamid bastonları Ortadoğu piyasasında” türünden haberler yaptı.

Dizide Halil Halid karakterini canlandıran Gürkan Uygun,  Abdülhamid ve Yıldız Sarayı’nda izlenen politikalarla adeta özdeşleştirildi.
 

Payitaht Abdülhamid dizinde Halil Halid karakteri.jpg
Payitaht Abdülhamid dizinde Halil Halid karakterini canlandıran Gürkan Uygun


Çok yerde gerçeklikten uzak kurgusal yanı ağır basan dizide Halil Halid Bey, neredeyse Osmanlı'nın “007 James Bond’u” haline getirildi.

Abdülhamid’in “Yetkili Hafiyesi” olarak Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gözü kulağı, müdahale eden eli oluverdi.

Bulgar Prensini azarlayıp yakalama, Ermeni komitecilerine karşı amansız mücadele, Mısır’da İngilizlerce esir alınıp köle pazarında satılacak tutsakların kafeslerini açıp kurtarma… hep onun göreviydi.  

Merak uyandıran bu Halil Halid Bey, gerçekte kimdi?
 


Halil Halid Bey, 1869 Ankara doğumludur.

Orta Asya’dan Çankırı’ya göç eden bir ailenin çocuğudur. Çer­ke­şî Mus­ta­fa Efen­di’nin to­run­la­rın­dan­dır.

De­de­si Os­man Veh­bi Efen­di, ba­ba­sı Hal­ve­tî Şey­hi Çer­ke­şî Mus­ta­fa Efen­di’nin isteği üze­ri­ne An­ka­ra’ya yer­le­şir. Bu­ra­da medrese eğitimi alır.

An­ka­ra’nın tanınmış ule­ma­sı ara­sı­na gi­ren Os­man Veh­bi Efen­di, dönemin pa­di­şa­hı II. Mahmud ta­ra­fın­dan bir me­ra­sim­de il­ti­fat gö­rür. Ders ver­di­ği med­re­se­nin ara­zi­le­ri ken­di­si­ne ba­ğış­la­nır…

Do­kuz ya­şın­da ba­ba­sı­nı kay­be­den Ha­lil Ha­lid Bey, dö­ne­mi­n Ana­do­lu Ka­zas­ke­ri olan am­ca­sı Ebuzziya Meh­med Tev­fik Efendi’nin yanına sığınır.
 

Halid Beyin Rüştiye deki fotoğrafı.jpg
Halid Bey'in rüştiyedeki fotoğrafı


Halid Bey, İstanbul’da bir süre rüştiye okuluna devam eder. Kü­çük Aya­sof­ya Med­re­se­si’ndeki beş yıllık eğitimin ardından dö­ne­mi­nin en re­vaç­ta eği­tim ku­rum­la­rın­dan bi­ri olan Mek­teb-i Hu­kuk’a girer. 

Aynı dönemde amcasının matbaasında çalışır ve onun yardımıyla yazı hayatına atılır. İstanbul’a gelip giden birçok yabancıyla temas kurar.

Jön Türklerle (Genç Türkler/Yeni Osmanlılarla)  ilişkileri yüzünden Sultan II. Abdülhamid’in hafiye takibine uğrar.

Bunun üzerine The Times muhabiri olan bir dostuyla görüşerek İngiltere’ye gitmek için ondan yardım ister.

Abdülhamid’e muhalif olmasının bir nedeni, Jön Türklerle ilintisidir; ikincisi ise Padişah II. Mahmud tarafından dedesine tahsis edilen vakıf arazilerinin Abdülhamid döneminde ailesinin elinden alınmasıdır.
 


Ayrıca Mekteb-i Hukuk’ta okumasından ötürü askerlikten muaf tutulması hususunda karşılaştığı zorluklar, onun padişah yönetimine karşı tavır almasında önemli bir etken olmuştur.

Halid Bey, bu ve benzeri konuları, İngiltere’de 1903 yılında İngilizce kaleme alınan  The Di­ary of a Turk (Bir Türkün Ruznamesi/Günlüğü) başlıklı anı kitabında yazmıştır.

Her an tutuklanma endişesi yaşayan Halil Halid, biryandan da tahsilini ilerletmek amacıyla 1894’te İngiltere’nin yolunu tutar.

22 Nisan (veya Mayıs başında) İngiliz dostunun yardımıyla Rusya’dan kalkan bir yük gemisine İstanbul’dan binerek 18 gün sonra İngiltere topraklarına ayak basar. 
 


Amcası Ebuzziya Tevfik Bey, Londra’da bulunan Abdülhak Hamid Bey’e götürmesi için bir tavsiye mektubu yazarak yeğeninin onunla dostluk kurmasını sağlar.

Abdülhamid Hamid Bey ise Halil Halid’i, Türk edebiyatıyla meşgul olan dostu Mr. Gibb’e takdim eder.

Bize göre; bu zat, klasik ve modern İslâm tarihiyle kültürüne dair eserleriyle kendi zamanındaki Şarkiyatçılar arasında seçkin bir yeri bulunan İngiliz Şarkiyatçı (Doğubilimci) Sir Hamilton Alexander Roskeen Gibb olmalıdır. 
 

Yıldız Sarayı politikasına muhalefet eden Fransızca gazete.jpg
Yıldız Sarayı politikasına muhalefet eden Fransızca gazete


Öğreniminin yanı sıra geçimini temin etmek maksadıyla da gazeteciliğe başlayan Halid Bey, Selim Faris tarafından yayınlanan Hürriyet gazetesinde muharrirlik yapar.

Meslekte acemi olduğundan, ilk sıralarda yaptığı iş, gazetede yayımlanmak üzere Türkçe'ye çevrilen metinlerin tashihinden ibarettir. 

Halil Halid Bey, Hürriyet’in “tatil” edilmesinden sonra gazeteyle ilişkisini keser. Bir rivayete göre; sorun sadece gazetenin durması değildir.

Halid Bey sömürge ülkelerdeki Müslümanların perişan vaziyetlerini eleştiriyor, sömürgecilerin onlara reva gördükleri mezalimleri, haksızlıkları açıklıyormuş.

Bundan rahatsızlık duyan bazı Müslüman (muhtemelen İngiltere ile işbirliği yapan) kesimlerin şikayeti üzerine gazete sahibi ve başyazarı Faris Bey, bu yazılar yerine Padişah Abdülhamid’e yönelik sert eleştiriler yazmasını talep etmiş. 

Zaten önceleri temas kurduğu Jön Türklerle ilişkiye geçmekle birlikte onların bazı faaliyetlerinden rahatsız olan Halid Bey, hem gazeteden hem de Jön Türklerden ayrılır.  

Akabinde Abdülhamid’e bir mektup yazar. Londra’daki Osmanlı elçiliği, Halil Halid’le bağlantı kurarak İstanbul’a dönmesi durumunda ona affedilme ve yardım sözü verir.

Londra’daki Hürriyet gazetesinde ve Sultan’ın aleyhinde yayın yapan diğer gazetelerde yazarlık yapmayacağına dair bir yemin metni imzalar. Londra şehbender (başkonsolosluk) yardımcılığına atanır.

Görev yaptığı dönemde İngilizlerin Osmanlı Devleti'ne yönelik politikalarını yakından takip eden Halil Halid Bey, hazırladığı bazı önemli raporları da Sultan II. Abdülhamid’e sunar.

15 Temmuz 1897’de atandığı bu görevden Şubat 1901’de ayrılır. Kendisine göre istifa nedeni, Osmanlı Büyükelçisi Antopolu Paşa, İngiliz yetkililerle çok yönlü bağlantı halinde olmasıdır. 

İran tarihi ve Fars edebiyatı konusunda uzman Edward Granville Browne aracılığıyla 1902’de İngiliz Cambridge Üniversitesi öğretim kadrosuna giren Halid Bey, 1911’e kadar burada Türkçe öğretmenliği yapar.

1902’de yapmış olduğu hizmetlerin karşılığı olarak kendisine “Master of Art” (Sanat Üstadı) payesi verilir.

Bu üniversite tarafından “Üstâd-ı Ulûm” (Bilim Üstadı) unvanı verilen ilk Osmanlı vatandaşıdır. 1911’de va­ta­nı­na ge­ri dö­nün­ce­ye kadar bu göre­vin­de ka­lır.

Halid Bey 1902-1906 yılları arasında şu kurumlarda çalışır: The Board of Indian Civil Service Studies (Hindistan Sivil Hizmetler/Memurlar Araştırmaları Merkezi),  Dışişleri mensuplarının yetiştirildiği Foreign Service Students Committee ve Board of Oriental Studies. 

1902-1911 yılları arasında The Royal Asiatic Society of Great Britain and Irland (Büyük Britanya ve İrlanda Kraliyet Asya Cemiyeti) adlı kuruluşun da üyesidir. 

Halil Halid Bey, Cambridge Üniversitesi’nde görev yaptığı dönemde bazı önemli gezilere gider.

Bunlardan ilki, 9 Ocak 1904 tarihinde başlayıp yaklaşık 13 ay süren ve 16 Şubat 1905’te sona eren Mısır ve Sudan seyahatidir.

Aynı yıl Cambridge Üniversitesi, onu, Cezayir’de toplanan Şarkiyatçılar Kongresi’ne üye sıfatıyla gönderir.  

Bu sü­re zar­fın­da ve ha­ya­tı­nın so­nu­na ka­dar ka­le­me al­dı­ğı eser­ler­de “ilk plan­da” Müs­lü­man Doğu’nun da­va­sı­nı sa­vun­ma­yı, ikin­ci plan­da da Ba­tı Me­de­ni­ye­ti hak­kın­da­ki ba­zı dü­şün­ce­le­ri Müs­lü­man bakış açı­sın­dan ortaya koy­ma­yı he­def­le­miş­tir.

1912 Nisan'ında yapılan seçimlerde İttihat ve Terakki Fırkası Ankara mebusu olarak meclise girer.

Yeni meclisin 4 Ağustos 1912 tarihinde feshedilmesi üzerine siyasi hayatı sona erer. Milletvekili bulunduğu dönem içinde Encümen-i Maarif Reisliği (Eğitim Komisyonu Başkanlığı) yapar.  

İttihat ve Terakkici kesimden ayrılması üzerine Sadrazam Sait Halim Paşa, Halid Bey’i Bombay Başşehbenderi (Başkonsolosu) sıfatıyla Hindistan’a gönderir.

Eylül 1913’te Hindistan’a giden Halid Bey’e, Hint hükümeti tarafından üst düzey bir protokol uygulanır.

Halid Bey, Sultan-Halife’nin hediyesi olarak camilere dağıtılmak üzere götürdüğü halıları yerlerine ulaştırmayı vesile edinerek birçok şehri dolaşır.

Oralardaki Müslümanlarla irtibat kurar. Gittiği yerlerde kendisine gösterilen ilginin kitlesel gösteriye dönüşmesi, hükümetin müdahalesine yol açar.

Halil Halid Bey, Sultan Abdülhamid’in “Panislamizm” siyaseti doğrultusunda faaliyet sürdürüp, kısa zamanda etkili sonuçlar alınca, İngiliz-Hindistan yetkililerinin hışmına uğrar.
 


Duyulan rahatsızlık, Osmanlı yönetimine bildirilir. Birinci Dünya Savaşı’nı bahane eden Osmanlı hükümeti,  Mayıs 1914’te Halid Bey’i geri çağırır.

Osmanlı müttefiki Almanya’ya davet edilen Osmanlı aydınlarından birisi de Halil Halid Bey olmuştur.

Temmuz 1915’te Almanya’ya gider ancak dönüş tarihi kesin değildir. Yazdıklarına bakılırsa, mütareke döneminde dönmüş olmalıdır.

Almanya’da kaldığı süre içinde gazetecilik mesleğine devam eder. “Bazı Berlin Makalatı” adlı yazılarında gözlemlerini nakleder. 

Savaş yıllarında Osmanlı-Alman ittifakını toplumlar nazarında güçlendirmek için yapılan çalışmalardan biri de iki ülke aydınlarının birlikte yazılar yazdığı ve muhtemelen hükümetler tarafından desteklenen Die İslâmische Welt (İslam Dünyası) adlı bir derginin yayınlanmasıdır.

Halil Halid Bey, dergi yayın hayatına ilk olarak İstanbul’da yayımlanan İslâm Dünyası ile girer. 1922 yılında İstanbul Darülfünunu’na muallim olarak tayin edilir.

Bir müddet Edebiyat Fakültesi’nde görev alır. Daha sonra İlahiyat Fakültesi Akvâm-ı İslâmiye Etnoğrafyası öğretmeni olarak İslam Felsefesi, Müslüman Milletlerin Etnografyası, Antropoloji gibi dersler okutur.

İlahiyat Fakültesi’ndeki derslerinden başka Harbiye’de de İngilizce dersleri verir. 

Emeklilik ve ilerleyen hastalığı nedeniyle 1930’da Harbiye’deki derslerine son verilir. Darülfünun’da hocalık yaptığı dönemde gazete ve dergilerde makaleleri yayınlanmıştır.

Özellikle Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası’nda yayınlanan makalelerinde dikkate değer bilgiler yer alır.

Halil Halid Bey, 1929 yılında Amerika’da faaliyet gösteren “Uluslararası Eğitim Müessesesi” tarafından Amerika darülfünun ve mekteplerinde konferans vermek üzere davet edilir.  Darülfünun Rektörlüğü, lehte karar verir.  


Bazı Eserleri 

1903’te İngilizce kaleme aldığı The Diary of Turk (Bir Türk Ruznamesi/Günlüğü) başlıklı kitap, Osmanlı toplumunun yaşadığı toplumsal, idari ve siyasi olaylarından söz eder. 

Bir yıl sonra İngilizce yazılan “A Study in English Turcophobia” (İngiliz Türk Fobisi Üzerine Bir İnceleme) kitabı, İngiltere’nin Osmanlı siyasetine ilişkindir. 
 


Halil Halid Bey, “Cezayir Hatıratından” adlı eserini 1905’te hazırlamış ve 1906’da Kahire’de bastırmıştır.  

O, bu eserinde sosyal gözlemlere yer vermiş; sömürgeciliğe karşı tutumunu göstermiştir. 

Cezayir Hatıratım kitabı, Halil Halid’in Mısır ve Cezayir’deki günlükleri gibidir. Yılda bir müsteşriklerin (Batılı doğubilimcilerin, oryantalistlerin) sömürge ülke Cezayir’de toplanarak oradaki dini, tarihi, dil ve benzeri toplumsal-kültürel meseleleri tespit etmeleri amacıyla bir konferans/gezi düzenlenmiştir.

Onlarla birlikte giden Halil Halid, Marsilya üzerinden Cezayir’e varmıştır. Oraya ayak bastıktan sonraki izlenimi şudur:

…Osmanlı devletinin kadrini bilmeden zayettiği İslam toprağı (diyarları, ülkeleri) içinde Cezayir kadar güzeli bulunmadığına kanaat getirdim…


Sonraki günlerde Cezayir Konstantin şehrinin tarihi ve coğrafi özellikleri; Cezayirlilerin mizaçları (karakterleri), çarşı pazarları hakkındaki bilgileri günlüğüne kaydeder.

Tren, vapur gibi toplu taşıma araçlarıyla yolculuklardan bahseder; kırsal alanlardaki farklı etnik toplulukları (Fransız, İtalyan, Maltalı, İspanyol vs) anlatır.
 


Gezdiği yerlerde gözüne çarpan bir gazetede, “Türk-Arap” düşmanlığının söz konusu edildiğini, bundan dolayı pek üzüldüğünü belirtir.

Bir zamanlar Fransız askerinin Cezayir Müslümanlarına reva gördüğü eziyet ve işkencelere değinir; Osmanlı yönetiminin bu ülkedeki son zamanlarının huzur ve güzelliklerinden dem vurur.  
 

Halil Halid Bey- Cezayir Hatıralarının Osmanlıca baskısı, Kahire 1906.jpg
Halil Halid Bey'in "Cezayir Hatıraları"nın Osmanlıca baskısı, Kahire 1906


Cezayir’deki Müslümanların temizlik konusundaki kusurlarına işaret ederek, hiçbir Müslüman milletin temizlik hususunda Türklerle yarışamayacağına ileri sürer.

Türk camilerindeki düzen ve temizliğin Arap camilerinde olmadığını da yazar. 

Halil Halid Bey Fransızların, Arap mahallerine ve mekânlarına İngilizce isimler verdiklerini belirtmiş, İslamiyet’in zihinlerden kazılması için kadı ve mahkeme sicillerinde dahi Fransızca kullanıldığını belirtmiştir.

Cezayirlilerin Müslüman zihinlerinin sömürülmeye çalışıldığını belirtmiştir.

Halid Bey, Cezayir’de Fransızca ve Arapçanın çok iyi bilindiğini fakat Türkçe'nin konuşulmadığını; kütüphanelerdeki kitapların Batılı ve Mısırlı yazarların eserlerinden oluştuğunu da kaydeder.

İlgisizlik yüzünden kimi kütüphanelerde Şark (Doğu) eserlerinin Batılı ülkelere satıldığını gözlemler. 

Ülkenin en büyüğü olan Cezayir şehrinde imar ve refahın artmış olmasına dikkat çeken Halil Halid, kitabın sekizinci ve son bölümünde şu notları düşer:

Fesli, sarıklı hamallar olmasa, burasının bir Afrika ülkesi olmadığını sanırsınız. Müslümanların sayısı bu şehirde çok azdır. Arazi, genelde yabancıların mülkiyetindedir…


Halid Bey’in “Arap ve Türkler” isimli kitabındaki yazılar, 1912’de Arapça'sıyla birlikte Kahire’de bastırılmış döneminin siyasal metinlerindendir. Kitabın temel tezi şudur:  

İslam milletinin iki büyük ve önemli unsuru olan Türkler ve Araplar,  birbirinden ayrı yaşayamazlar. Onlar ayrılırlarsa, Müslüman milletler bağımsızlıklarını yitirirler. 

Halid Bey, Türklerin idarelerindeki milletleri ve bilhassa Arapları muhterem tutup koruduğunu vurgularken asırlardır bu iki milletin neden tanışıp kaynaşamadığını da sorgular.
 


“İngilizlerin Osmanlıyı Yok Etme Siyaseti: Musul, Kerkük, Mısır-Arabistan” isimli iki kitabında işlenen ana fikir ise şudur:

İngilizlerle ilişkilerin acı sonuçları, İngiliz dostluğunun gerçek yüzü, petrol ve Irak operasyonları, Musul oyunu, İngiltere ile dostluk, Türkler ve Hint Müslümanları, Türkler ve Mısırlılar, Türk ve Arap’ın kader birliği konuları… 

“Cezayir Hatıratından” adlı seyahatname tarzında yazılmış eser, Halid Halid’in Mısır’da Türk Gazetesi’nde çıkan makalelerinin birleştirilmiş ve eklemeler yapılmış halinden oluşur. 

Yazar, ‘Bir İfade’ başlıklı yazısında, eserini oluştururken İttihatçıların teorisyeni sayılan Dr. Abdullah Cevdet’in büyük yardımlarını gördüğünü söyler.

Hükümetin, o devirde baskılarının çok şiddetli olduğunu, yazılan birçok yazının da kayıplara karıştığını dile getiren Halil Halid Bey, kendi yazılarının da yitirilmemesi amacıyla bu kitabı çıkardığını belirtir. 

1894-1911 yılları arasında İngiltere’deki ikameti sırasında dokuz yıl Cambridge Üniversitesi’nde hocalık yapan Halil Halid Bey, Hukuk mezunu bir Osmanlı aydınıdır.

O tarihte yani 110 yıl öncesinden şöyle seslenmiştir:

Hukuk Mektebi’ne girdiğim zaman, gençlerimizin çoğunluğunda olduğu gibi bende de Avrupa’ya ait her şeyi abartarak beğenme alışkanlığı vardı. Fakat İngiltere’de yaşadığım on dört yılın sonunda anladım ki Hıristiyan Avrupa medeniyetinin üstünlüğü hakkındaki ilk kanaatlerim pek yanlışmış. Samimiyetle ümit ederim ki bu kitabım, Batı medeniyetini körü körüne büyütüp yücelten, Doğu’ya ait her hususta ise bir ümitsizlik duygusu ve aşağılama düşüncesi besleyen kimselere ibret vesilesi olur.

Kanımca sıkı bir Osmanlıcı aydın ve diplomat sayılan Halil Halid Bey, son dönemlerinde bile imparatorluğun çöküşünü ve İslam dünyasının gerilediğini görme ferasetinden yoksunmuş.  
 

 

 

 

Kaynakça:

1- Vikipedia Türkçe, “Halil Halid” maddesi, 11 Mayıs 2020 tarihli güncellemesi. 
2- TDV İslam Ansiklopedisi, “Halil Halid Bey” maddesi, Mustafa Uzun makalesi. 
3- Dünyabizim sitesi, “Batı’yı deşifre eden bir isim: Halil Halid Bey”, 17 Nisan 2012.
4- Bak Neler Olmuş-BNO, youtube yayını, 24 Eylül 2018 tarihli sesli yayını. 
5- TRT 1 kanalı Payitaht Abdülhamid dizisinin Halil Halid’le ilgili 55-69.  bölümleri.
6- Halil Halid Cezayir Hatıratından Kitap Özeti, Evvel Sitesi.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU