“Sakıncalı Piyade Er Uğur Mumcu” 47 yıl önce bugün Patnos yoluna çıktı

Uğur Mumcu'nun 12 Mart döneminde aldığı ceza 47 yıl önce bugün Askeri Yargıtay tarafından bozulmuş, yazar tahliye edilmiş ve ‘Sakıncalı Piyade’ olarak Patnos’a gönderilmişti

Zekai Durmuş'un çektiği bu fotoğraf, Sakıncalı Piyade kitabının kapaklarında kullanıldı

Patnos'da çok şey kazandım. Orada, "halk" dediğimiz soyut kavramın ne olduğunu canlı örneklerle anladım. Siirtli Maşallah Çavuşu, Trabzonlu Osman Çavuşu, Denizlili Havancı Niyazi'yi, Kırklarelili Recep'i, Mersinli Mithat'ı, Ankaralı Dinçay'ı tanıdım. Her biri, birer insanlık simgesi gibi çevremizde, bizlere, "Hoca Nasrettin gibi ağlayan, Bayburtlu Zihni gibi gülen", halkın en taze güllerini sundular. Yüreklerimize duygu pınarlarından şelâleler akıttılar. Erlik işleminden sonraki aşamalar, işleri büsbütün arap saçına döndürdü. Şimdi ne er sayılıyorum ne de yedeksubay.. Böyle olunca, ikisinin arası, astsubay yapacaklar galiba! Evet evet; ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!

Uğur Mumcu, Sakıncalı Piyade


12 Mart 1971 günü, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından verilen muhtıra radyolardan okunmaya başladı.

Muhtırada parlamento ve hükümetin ülkeyi “anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine soktuğu” öne sürülüyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin ağır bir tehlike içine düşürüldüğü iddia ediliyordu. Generaller, bu durumu ortadan kaldıracak tek çarenin yeni bir hükümette olduğunu açık açık belirtiyordu. 

Darbe tehdidi o gün verilen bu muhtırayla kendini bir kez daha gösterdi. 

Muhtırada şu ifadeler kullanılıyordu:

Bu husus süratle tahakkuk ettirilmediği taktirde Türk Silahlı Kuvvetleri, kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.

Başbakan Süleyman Demirel, muhtıra verildikten 4 saat sonra istifa etti.

Sadece 9 yıl önce, 1960 darbesinin ardından aynı görevde bulunan Adnan Menderes asılarak idam edilmişti. 

Demirel istifa mektubunda muhtıranın Anayasa ile hukuk devleti ile bağdaşmadığını söyleyecekti. 

12 Mart muhtırası sadece siyasetteki dengeyi değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda toplum ve düşünce hayatındaki “sürek avını” hızlandırdı.

1970’te ilan edilen sıkıyönetimin ardından kurulan sıkıyönetim mahkemelerine çıkanlardan biri de o dönem Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde İdare Hukuku Asistanlığı yapan Uğur Mumcu’ydu.

12 Mart’tan payına düşeni alıyor

Uğur Mumcu, Devrim dergisinde yayınlanan bir yazıda “Ordu uyanık olmalı” ifadelerini kullanmıştı.

Yazıyı okuyan basın savcısı Zekai Turan, Mumcu’nun bu sözlerle “Ordunun uyanık olmadığını kabul ettiği” gerekçesiyle tutuklanmasını istiyordu.

Sorgu Hakimi tutuklamayı gerekli görmedi ama nöbetçi mahkeme Mumcu’yu tutukladı. 

Daha sonra Mumcu’nun cezaevinde koğuş arkadaşı da olacak Ankara Üniversitesi Hukuk profesörlerinden Uğur Alacakaptan’ın tutukluluğa itiraz dilekçesi yazması üzerine Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluğu kaldırdı. 

Hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarılan Mumcu, kendisi gidip teslim olduğu halde “Kaçma şüphesi” olduğu gerekçesiyle cezaevine gönderildi. 

47 yıl önce bugün: Sakıncalı Piyade doğuyor

Mahkum edilen Mumcu aleyhindeki karar Askeri Yargıtay tarafından bozuldu. 

Mahkemenin bu karara uyması üzerine Mumcu tam 47 yıl önce bugün tahliye edildi. Tahliye edildikten sonra askere alındı.

Mumcu, yedek subay adayı olarak başladığı askerliği sırasında da yine bir yazısı dolayısıyla yargılanıyordu. 

Yazısında, “Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa” türküsünde geçen “Soldan sağa, sağdan sola, salla bayrağı düşman üstüne” dizelerinden alıntı yapmıştı. 

Bu yazıdan suç icat eden savcı, Mumcu için “Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üzerine sallanacağına belirtmektedir” diyor ve ceza almasını istiyordu.

Mumcu buradaki garipliği kitapta “Tuzla Piyade Okulu’nda yedek subay eğitimi yapıyoruz. Sabah sporunda söylediğimiz türkü de bu” diyerek anlatacaktı.

Mumcu askerliğe yedek subay adayı olarak başlamış ama “Sakıncalı Piyade Er“ olarak tamamlamıştı. 

İşte Sakıncalı Piyade de Mumcu’nun askerlik süreci ve öncesinde başından geçenleri anlattığı, önsözü Aziz Nesin tarafından yazılan, onlarca baskı yapan, on binlerce okura ulaşan ve tiyatroya da uyarlanan bir kara-mizah örneği. 

 

Uğur Mumcu AA.jpg
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993"te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti / Fotoğraf: AA

 

Aynı anda hem Leninist, hem Maoist hem de Kürtçü olmakla suçlandı

Sakıncalı Piyade’de Mumcu, Yedek Subaylık yasasına göre derslerde başarı gösteremeyen ya da siyasi görüşleri “beğenilmeyen” kişilerin yedek subay yapılmadığı ve kıtalara çavuş ya da er olarak gönderildiğini hatırlatarak şunları söylüyor:

Nedense bana çavuşluk da çok görüldü. Öyle ya, çavuş olursam, erbaş olacağım, erbaş olunca bazı ayrıcalıklarım olacak, örneğin, emir komuta yetkisine sahip olacağım. Erlere emir vereceğim. Olur mu? Olmaz! İşte Tuzla Piyade Okulu yöneticileri, Okul Disiplin Kurulu, o günlerin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Semih Sancar ve Millî Savunma Bakanı Mehmet İzmen, bazı yedeksubay öğrencilerinin çavuş olarak görev yapmalarını sakıncalı görerek, rütbemizi, erliğe indirivermişlerdi. Ya çavuş olarak memleketi satarsak? İşte bunun için "er" olarak görev yapmamız uygun görülmüştü.

Orgeneral Semih Sancar, bakanlığa yazdığı resmi yazıda Mumcu'nun Leninist, Maocu, Kürtçü fikirlere sahip olduğu bu nedenle subay olarak görev yapamayacağını vurgulamıştı. Kürtçü olarak nitelendirilen Mumcu, yıllar sonra PKK-MOSSAD ilişkisine dair kapsamlı bir kitap hazırladığı sıralarda öldürülecekti. 

Mumcu da zaten Sakıncalı Piyade'de bu durumu şu sözlerle alaya alıyordu: "Efendiim, işte gördünüz, suç büyük: Önce Leninist, sonra Maoist, sonra Kürtçü. Üçü birarada. Üçü birarada olursa, kurtuluş yok. Ya Leninist olacaksın, ya Maoist, ya Kürtçü.. Hepsi birarada "Düşünce aşuresi" gibi bişey. Üçü birarada ne anlama gelir, onu da bugüne kadar pek kestirmiş değilim."

Askerliği bittikten 1 yıl sonra karar iptal edildi

Hakkındaki mahkumiyet kararının Askeri Yargıtay tarafından bozulup salıverilmesine karar verildikten bir gün sonra er olarak askerlik yapacağı Patnos'a doğru götürüldüğünü anlatan Mumcu, "Pırıl pırıl bir mayıs günüydü. İki jandarma eşliğinde, yirmidört saat süren otobüs yolculuğuyla, Patnos'a gelebildik" diyor. Ama yedek subaylığına engel olan karara yaptıkları itiraz sürecinin tirajikomik tarafını ise şöyle anlatıyor;

Avukatlarım Emin Değer ve ablam Avukat Beyhan Gürson, hemen Askeri Yüksek İdare Mahkemesine başvurarak Millî Savunma Bakanlığınca alınan işlemin, mahkûm olduğuma ilişkin gerçek dışı bir varsayıma dayandığını, Leninist, Maocu, Kürtçü düşüncelerden dolayı herhangi bir mahkûmiyetimin de bulunmadığını belirterek, er olarak askere gönderilme işleminin durdurulmasını istemişlerse de atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti. Mahkeme, yürütmenin durdurulması istemini oy birliği ile reddetti. Askerlik görevini, er olarak tamamladıktan bir yıl sonra, işlem oybirliği ile iptal edildi! Hem de aynı yargıçlarca!

Terhis olduktan sonra açtığı maddi tazminat davasında, ordunun kendisi için yaptığı masrafları mahkemeye bildirdiğine dikkati çeken Mumcu, "Bu tazminat davasını kazandık. Elektrik, su ve ısıtma giderleri düşüldü, er olarak aldığım dokuzyüz yetmiş kuruşluk aylıklar da bu hesaba katıldı, sonunda yedeksubay maaşlarımın bana verilmesine karar verildi. İyi ki askerliğimi deniz kenarında yapmadım. Bir de yattığın yerden deniz görünüyor diye para almazlar mıydı? Sizin bu işe pek aklınız ermediyse, suç benim değil. Sakın abartıyorum da sanmayın.  

 

s-ed28e60f8d23a8b293dacc6604002f8631a6c1fc.jpg
Mumcu, Askerliğe yedek subay adayı olarak başlasa da piyade er olarak tamamladı 


Binbaşı: "Hastaneye sevk edemeyiz, sakıncalıdır, kaçar"

Askerde mide sıkıntısı yaşayan ve ağır kaldırmaktan dolayı bayılan Mumcu, asteğmenin kendisini Ağrı Hastanesi’ne sevk etmek istediğini ama tabur komutanın buna mani olmaya çalıştığını da kitabında yazmıştı. Kitaba göre, hastaneye sevk edilmemesinin nedenini ise binbaşı şöyle açıklamıştı: Sakıncalıdır, kaçar!

Ama Mumcu’nun avukatları konuyu dönemin Milli Savunma Bakanı İlhami Sancar’a haber verince işlerin değiştiğini, hastaneye gönderildiğini, tugay yetkililerinin sağlığıyla ilgilenmeye başladığını ve en sonunda Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne sevk edilerek burada generallerin tedavi edildiği bir odada tedavi gördüğü de kitapta kendine yer bulan anılardan biri.

“Çok hakiki bir hikayeyi anlatıyor”

Uğur Mumcu'nun gazeteci oğlu Özgür Mumcu, Sakıncalı Piyade'nin bu denli sevilme nedenini, "Çok hakiki bir hikayeyi anlatıyor olmasıyla" açıkladı.

Kitabın aslında Uğur Mumcu'nun kendisini bulduğu, kendisini tandığı ve bundan sonraki yolunu çizdiği bir döneme işaret ettiğine dikkati çeken Özgür Mumcu, "Sadece O'nu değil, o kuşaktaki birçok insanın da benzer hislerden, benzer fikir dünyasından geçtiği ortada" dedi.

Kitabın "Bir memleket meseleseni dert edinip anlattığını" belirten Mumcu, "Aynı zamanda da baskıcı iktidarların ve buna karşı özgürlükçü düşüncelerin evrensel de bir antalısı. Türkiye özelinde bir hikayeden bahsediyor ama kitabı herhangi bir dile çevirseniz de içeriği gayet net bir şekilde anlaşılacaktı. O bakımdan evrensel bir durumu anlatıyor" şeklinde konuştu.
 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU