Sudan’ın Washington Büyükelçisi: ABD ile ilişkilerin yeniden kurulması İsrail ile normalleşmeye bağlı değil

Büyükelçi Sati, Washington ile diplomatik iş birliği ilişkilerinin yeniden kurulmasının İsrail ile normalleşmeye bağlı olmadığını vurgulad

Sudan’ın Washington Büyükelçisi Nureddin Sati. (Sosyal medya siteleri)

Sudan’ın Washington’a yeni atadığı Büyükelçi Nureddin Sati, görevinin önceliklerini, Sudan'ın adını terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarmak, iki ülke arasındaki bankacılık işlemlerinin normale dönmesini sağlamak ve tüm iş birliği alanlarıyla ilgili eski düşünceleri canlandırmak olarak sıraladı. Washington'ın ülkesiyle ilişkilerinin düzelmesi konusunda oldukça istekli olduğuna dikkat çeken Büyükelçi, bunun başta inanç özgürlüğü ve ulusal güvenliğin korunması olmak üzere belirli ilkeler doğrultusunda meydana gelen değişim ve benzeri çeşitli nedenlere bağlı olduğunu söyledi. Özelde ise Sudan’ın her an patlamaya hazır olan Batı ve Doğu Afrika'daki çatışma alanlarına bağlanabilecek olan Afrika Kıtası’nın değişken bölgelerinin ortasında yer almasından kaynaklandığını belirtti.

Büyükelçi Sati, Independent Arabia’ya verdiği röportajda Washington ile diplomatik iş birliği ilişkilerinin yeniden kurulmasının İsrail ile normalleşmeye bağlı olmadığını vurguladı. Sati, Sudan’ın şu an ister İsrail ister başka bir ülke olsun herhangi bir devlete düşmanlık edilmemesini gerektiren dış politikasından yola çıkarak kendi çıkarlarıyla ilgilenmesi gerektiğini belirtti. Sati, Sudan’ın İsrail'e karşı savaşta ön saflarda değil, doğrudan ve dolaylı olarak İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Arap ülkeleri göz önüne alındığında listenin en sonunda olması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Güney Sudan’ın ayrılmasının sorumluluğunu eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir yönetimine ve lobisi tarafından temsil edilen ABD’ye yükleyen Sati ancak en büyük sorumluluğun güneylileri düşmanlıkla ve ırkçı politikalarıyla ayrılmaya iten Ulusal Kongre Partisi’ne (UKP) ait olduğuna söyledi.

Terörizmi Destekleyen Devletler Listesi

Büyükelçi Sati, Washington ile ilişkilere verilen 23 yıllık aranın ardından söz konusu ilişkilerin yine eski haline gelmesiyle ilgili önceliklere ilişkin soruya şöyle yanıtladı:

“Sudan'ın ABD ile ilişkilerindeki kesinti nedeniyle bu ilişkileri en önemli ülkelerden biri olduğu gerçeği ışığında geliştirmek üzere yerine getirmesi gereken birçok görevi var. Ülke, hayatın çeşitli yönlerinde ve ekonomik alanlarında büyük hasara neden olan çeşitli çıkarlarından yoksun kaldı. Kuşkusuz Sudan'ın adını Terörizmi Destekleyen Devletler Listesi’nden çıkarmak, ilk andan itibaren üzerinde çalışacağım en önemli konulardan biri olacak. Çünkü bu konu, Sudan’ın ABD’nin yanı sıra birçok ülke ile arasında iş birliğinin başlangıcıdır. Bunun da kalkınma ve refah sağlayacak her tür girişimle bağlantısı olacak. Bu konudaki ilk adımlardan biri, ABD’nin muhribi USS Cole (DDG-67) saldırısı davasının tamamlanmasını ve kurbanların aileleriyle bir anlaşma yapılmasının ardından mahkemece alınacak kararların takip edilmesidir. İkincisi, Sudan’ın ABD’nin Nairobi (Kenya) ve (eski başkent) Darüsselam (Tanzanya) büyükelçiliklerinin bombaladığı suçlamalarını ele almak ve kurbanların aileleriyle de bir çözüm yolu bulmaktır. Bu konuda görüşmeler halen devam ediyor. Yakında bu dosyanın kapanması ve ilişkilerin normale dönmesini sağlayacak bir çözüme ulaşılmasını ve Sudan'ın ona yeniden umut ışığı olan Aralık Devrimi tarafından şekillendirilen karşılıklı saygı çerçevesinde dünyaya ılımlı olduğunu kanıtlayan diğer ülkeler arasındaki doğal yerini yeniden kazanmasını umuyoruz.

Bankacılık işlemleri

Sudan’ın Washington büyükelçisi, önceliklerinden birinin Ocak 2017'den bu yana ekonomik yaptırımların kaldırılmış olmasına rağmen halen normalleşmemiş olan bankacılık işlemlerinin normale döndürmek için çalışmak olduğunu söyledi. Ancak başta büyük bankalar olmak üzere bankaların halen eski rejim döneminden kalma korku ve güvensizlikleri hissettiklerini ifade eden Büyükelçi, bir başka nedenin ise ülkesinin ticaret borsalarının hacmi büyük olmadığını, bu yüzden bankaların yeniden Sudan ile çalışmaya teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı.

Bununla birlikte Büyükelçi, Sudan'ın 60 milyar dolar olarak tahmin edilen dış borçlarını ödemek için bir mekanizma bulmak ve bazı borçlarını sildirmeye çalışmak zorunda olduğunu, böylece ülkenin yeni borçlar almasının sağlanabileceğini söyledi. Büyükelçi bu konuda Uluslararası Para Fonu (IMF) ve uluslararası finans kurumlarıyla da çalışılabileceğini dile getirdi.

İş birliği alanları

Büyükelçi Sati, en önemli iş birliği alanlarıyla ilgili olarak şunları söyledi:

“İlk etapta Washington'dan doğrudan nasıl faydalanabileceğimize dair eski fikirleri canlandırarak ve hayati alanlara yatırım yaparak ekonomik alana odaklanacağız. Tarım, sanayi ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda modern teknolojiyi tanıtarak ülkeyi ileri seviyelere taşıyan temel bir dönüşüm getirmenin yanı sıra karşılıklı akademik ve araştırma alışverişini artırarak geçiş sürecini, barışı ve demokratik dönüşümü desteklemeyi hedefliyoruz. ABD, dünyada bu tür projeleri en çok finanse eden ülkelerden biri ve sivil toplum kuruluşları ile tüm ekonomik sektörleri destekleme konusunda mükemmel bir deneyime sahip.”

İnanç özgürlükleri

Büyükelçi Sati, son zamanlarda ABD’nin Sudan'a olan ilgisinin nedenleri ve yansımalarına dair de şu değerlendirmelerde bulundu:

“Washington'ın Sudan'a olan ilgisi, 30 yıllık bir ABD düşmanlığı algısından sonra nihayet meydana gelen değişimden kaynaklanıyor. Beşir rejimi, ABD’yi ‘şeytan’ olarak göstermeye devam ederken tüm medya araçlarını bu düşmanlığı teşvik etmek için kullandı. ABD’nin Sudan’da kadınların ve gençlerin temsil ettiği devrimin canlılığına olan hayranlıkları, Sudanlıların onların ilkelerine uygun değişiklikler yapabilen organize bir sivil toplum olduğu ve böylece bu fikirlerin ve değişikliklerin ortak çıkarlar yaratabileceğini düşünmelerini sağladı. Eski rejimin yanlış uygulamaları göz önüne alındığında, Washington'ın temel dosyalardan biri olan inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere Sudan'daki çıkarları için büyük endişe kaynağı olan sorunları vardı. ABD ayrıca Sudan'ın şu anda tüm dinlere saygı gösteren ve başkalarının özgürlüklerine kısıtlama getirmeyen, normal bir duruma döndüğüne inanıyor. Bunun yanı sıra Washington'ın önem verdiği alanlardan biri olan ulusal güvenlik konusu geliyor. Sudan, Darfur, Nuba Dağları ve Mavi Nil'deki marjinal grupların yanı sıra El Kaide ve siyasal İslamcı örgütlerin liderlerine ve unsurlarına ev sahipliği yaparak bir terör yatağı haline gelmişti.”

Büyükelçi söz konusu durumla ilgili olarak bugün Sudan’da yaşananlara dikkat çekti:

“Bugün Sudan'da yaşananlar, özellikle Çad Havzası’nda faaliyet gösteren Boko Haram, Libya'da devam eden çatışma ve Güney Sudan'daki durumun kırılganlığı gibi Afrika Kıtası’nın değişken bölgelerinin ortasında yer aldığı için eski politikaların değişmesi ve istedikleri sistemin kendi başına iş görmesi açısından bir fırsattır. Washington, Sudan'daki durumun ortaya çıkmasının ABD için çok önemli olan ve bölgesel güvenliği tehdit eden Batı ve Doğu Afrika'daki çatışma alanlarını birbirine bağlayacağına inanıyor.”

Güney Sudan’ın ayrılması

Washington'la ilişkilerin kopmasının Sudan’da çeşitli alanlar üzerindeki etkilerine ilişkin soruyu cevaplayan Sati konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:

“Etkisi çok büyük oldu. Sudan'a yasa dışı bir devlet gibi davranılması, onu özellikle bankacılık işlemleri alanında saygın uluslar çemberin dışına itti. Bu yüzden yerleşik dünya düzeniyle başa çıkamadı. Bu da işlemlerin maliyetini artırdı ve bankacılık işlemlerinde paralel bir sistem yarattı. Ülke, bu dönemde kalkınmasına katkıda bulunabilecek çok büyük kaynaklarını kaybetti. Bununla birlikte bu durum yaptırımları atlatmanın yollarının aranmasına, yolsuzluk oranlarının artmasına, rüşvetin yayılmasına ve terör eylemlerinin finanse edilmesine yardımcı oldu. Tüm bu baskılar da Güney Sudan'ın hızla ayrılmasına yol açtı.

Peki, Washington'ın Güney Sudan’ın ayrılmasında olumsuz bir rolü olduğunu düşünmüyor musunuz?

“Güney Sudan’ın ayrılmasının sorumluluğu Sudan ve ABD taraflarına aittir. Beşir hükümetinin temsil ettiği eski rejim ile Washington yönetiminden ziyade ABD lobisi sorumlu. Genel olarak bu süreçte karmaşık bir durum vardı. Resmi raporlarda, Washington'ın Güney Sudan’ın ayrılması için yardım ettiği veya teşvik ettiği yönünde hiçbir işaret yoktu. Ancak birtakım çıkarları olduğu bilinen ABD lobisi, ayrılığı teşvik ederek güneylilerle ittifak kurdu. Bu yüzden güneyliler arasında kuzeyden ayrılma istediğine yönelik genel bir ruh hali oluştu. Ancak ben de güneyli kardeşlerimize karşı ırkçılık ve düşmanlık politikasını sürdüren UKF tarafından temsil edilen eski Sudan rejiminin en büyük sorumluluğunu taşıyorum.”

Ekonomik yaptırımlar

Büyükelçi Sati, “ABD'nin Sudan'a uyguladığı yaptırımların haksız olduğuna inananlar var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Bazılarının dillendirdiği haksızlık kelimesine karşıyım. Bu konuda objektif olmalıyız. Çünkü kendimizi aşmalı ve haksız olduğumuz yerde bunu söylemeliyiz. Terörizmi desteklemek ve teröristlere her düzeyde imkan tanımak gibi açık uygulamalar sonucunda uygulanan yaptırımlar haksızlık değildir. Bu konuya başka bir açıdan bakılmasının mümkün olacağını düşünmüyorum.”

Peki, sizce ABD’liler Sudan'ın artık ulusal güvenliklerine yönelik bir tehdit olmadığını düşünüyor mu?

Bana göre Sudan’ın yaşadığı değişimin ardından ulusal güvenliğe karşı tehdit oluşturmadığı kanısındalar. Kendilerine daha fazla iş birliği için büyük bir umut verildiğini düşünüyorlar. Başlarda ordudan korktukları doğrudur. Ancak ordunun düşündükleri kadar kötü olmadığını ve demokratik geçişi desteklediğini anladılar. Ayrıca henüz barışın gerçekleşmemiş olması ve silahlı kuvvetlerin kapsamlı bir birime ulaşmamış olması nedeniyle tüm bahislerini sivillerin üzerine yapmak istemiyorlar.

İsrail ile normalleşme

Sudan’ın Washington Büyükelçisi Sati, İsrail ile normalleşmenin Washington'la ilişkileri geliştirmek için bir köprü olup olmadığı konusunda da şu değerlendirmelerde bulundu:

“Genel olarak bu konudaki analiz, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu görüşmesi üzerinden yapılıyor ve ABD’nin şartları uyarınca Tel Aviv ile normalleşmeye gidildiği belirtiliyor. Sudan bugün kendi çıkarlarıyla ilgileniyor. Mısır, Ürdün ve diğerler bazı Arap ülkelerinin doğrudan veya dolaylı yollardan İsrail ile normalleştiği bir dönemde 60 yıldır olduğu gibi İsrail’in karşı safında yer alıyor. O halde Sudan neden düşman ülkeler listesinin başında yer alıyor? Sudan’ın herhangi bir ülkeye düşmanca davranmamasını gerektiren dış politikasından yola çıkarak en azından düşmanlık politikasını durdurması ve çıkarlarına bakması gerekiyor. Aynı zamanda Sudan’ın İsrail'e karşı savaşta ön safta değil, tam normalleşme olmasa da listenin en altında olması lazım.”

Çin'in nüfuzu

ABD ile ilişkilerin düzeltilmesinde Sudan'ın Çin'le olan ilişkiler ve özellikle enerji alanlarında sahip olduğu dev yatırımlar üzerindeki etkisi nedir?

Şu an geçiş sürecindeyiz. Koronavirüs salgını da olayların kartlarını yeniden kardı. Ancak bölgede bir mücadele var. ABD, Çin'in Afrika Kıtası’na nüfuz ettiğine ve Kıta’daki ülkelere krediler vererek kendine bağladığına inanıyor. Biz de ABD ve Batı'nın bize büyük bir yardımda bulunduğunu görüyoruz. Önümüzdeki süreçte özellikle birçok kaynağa sahip bakir bir Kıta olduğundan ve Afrika'yı geleceğin Kıtası olarak gördüklerinden onlarla Çin'in ağına düşmeyeceğimizi anlatacağımız diyaloglar kuracağız. Stratejik diyalog yoluyla onlara ihtiyaçlarımızı, azgelişmişlik ve yoksulluk sorunlarımızı gösterebiliriz. Aynı zamanda korona krizini atlattıktan sonra bu Kıta’da özellikle Sudan'da çeşitli alanlara yatırım yapmalarına ihtiyaç var.

Başkalarına saygı

Bölgedeki siyasi eksenlerde son zamanlarda birtakım gerginlikler ortaya çıktı. Bu durumda dışarıya karşı yönelimleriniz nasıl şekilleniyor?

Şimdiki politikamız açık ve net. Karşılıklı çıkarlara, başkalarına saygı duymaya ve başkalarının iç işlerine karışmamaya dayanıyor. Bir önceki rejimin ülkenin çıkarlarının nerede olduğunu bildiği doğrudur. Ancak kalbi Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile olduğu gibi kılıcı da İran ile beraber olan dış siyasi sistemlerle bağlantılı politik ideolojisine göre çalışıyordu. Bugün ülkenin çıkarlarını göz önünde bulundurarak kimsenin iç meselelerine müdahale etmeden tüm bölgesel ve uluslararası konularda akıllıca davrandığımız için bu politikadan kurtulduk.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/118431/

DAHA FAZLA HABER OKU