'Let It Be' 50 yaşında: The Beatles'ın son eseri, bir asla geriye bakmama dersi

Bir grubun 'köklerimize dönüyoruz' albümü yapması kötüye işarettir; The Beatles'ın bile bu zamanı tersine çevirme girişimi, en iyi çalışmalarını yakalayamadı

The Beatles'in son albümü Let It Be kaydedilirken... Lennon'ın yanındaki Yoko Ono (consequenceofsound.net)

Köklere dönüş albümlerinde hep bir umutsuzluk duygusu vardır. Genellikle grubun baştaki heyecan patlaması solmuş, ses denemeleri tutmamış, grubun gitaristi rehabilitasyon sonrası odaklanma sorunu yaşamakta, aralarındaki mutabakat sallantıda görünmektedir. Ve böylece kimi eski hayranları geri kazanmak ve yola devam etmek için son şans olarak, "orijinal büyünün" uzun zamandır kaybolmuş ışıltısına tutunurlar.

The Beatles için durum böyle değildi. Tüm o uyuşturuculara, dargınlıklara, iç karışıklığa ve güç mücadelelerine rağmen John, Paul, George ve Ringo grup olarak sonraki yıllarında da epey popüler bir yaratıcı güç merkezi olmayı sürdürdüler. 1967'de "Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band" ile "Magical Mystery Tour"u ve 1968'de "The Beatles"ı çıkararak her zamankinden daha özgün şaheserlere imza attılar. Birlikte kaydettikleri son albüm, 1969'da yayımladıkları muhteşem "Abbey Road", böylesine eşsiz, kültür belirleyen bir gruba yaraşır bir son eser olurdu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunun yerine, 8 Mayıs 2020 itibarıyla 50 yaşına basan 1970 tarihli "Let It Be" albümüyle emekli oldular. Bu daha çok, geçen yıl "Abbey Road" öncesi provalardan arda kalanlarla bir araya getirilmiş bir albümdü ve bir köklere dönüş albümü olarak harika olsa da geriye bakmak için durmanın tehlikeleri hakkında bir uyarı niteliği taşıyor.

The Beatles, Let It Be'ye solan bir serveti yeniden canlandırma girişimi olarak değil, en başında neden The Beatles olduklarını kendilerine hatırlatmak için girişti. George, şarkıları hak ettiği itibarı ve ilgiyi görmediği için giderek daha fazla hayal kırıklığına uğramıştı. John uyuşturucular, ruhani arayış, evliliğinin bozulması ve Yoko'yla meşguldü. Ringo değerinin verilmediğini hissediyordu ve her üçü de kendi kendini grubun patronu olarak atadığı için Paul'a içerliyordu. Yaratıcı bağları parçalanıyordu, bu yüzden McCartney bu bağları, Hamburg günlerinin heyecanını ve birliğini yad etmeyi amaçlayan bir projeyle yeniden kurmaya çalıştı.

The Beatles, rock'n'roll kökenlerine yeniden bağlanmak için Ocak 1969'da Twickenham'daki bir stüdyoda bir araya geldi. Şarkı yazma sürecini filme almayı amaçlıyorlardı, filmin doruk noktası da özel bir canlı konser olacaktı.
 

 

Açıkçası, Lennon'la McCartney'nin mikrofonu paylaşırkenki bağlarını bir kez daha hissettirecek kadar samimi "Two Of Us"ın dokunaklı kamp ateşi hissiyatından, "Dig A Pony" ve "I've Got A Feeling"in cesur feryadına, hatta Phil Spector'un orkestral iyileştirmesi ya da yıkımıyla (tercihinize göre birini seçin) "The Long and Winding Road"a kadar "Let It Be" köklere dönüş albümlerinin altın standardına sahip.

Ama burada bile bir ilgi eksikliği hissediyorsunuz. Sadece McCartney her şeyini veriyor ve albüme adını veren şarkıyla albüm üzerindeki hakimiyetini çoğaltıyor. Lennon, "One After 909"da üstünkörü skiffle rock yapıyor ve "Dig It" ile "Maggie Mae"yle birkaç özensiz gösterişli söze öncülük ediyor. Lennon'ın en önemli katkısı, albümün tüm fikrine post-saykedelik nanik yapar gibi görünen görkemli "Across The Universe." "The Beatles"ta "While My Guitar Gently Weeps", "Abbey Road"da da "Here Comes The Sun"la şarkı yazarlığı daha çok bilinen grup arkadaşlarıyla eşit olduğunu kanıtlayan George ise, Let It Be'de çok da ilgili görünmüyor ve The Beatles'ın en korkunç korolarından biriyle ümit verici "I Me Mine"ı baltalıyor.

Bununla birlikte Let It Be, talihsiz zamanlamasından (albümün filmle aynı zamanda çıkması lazımdı) dolayı, çoğunlukla bu gelmiş geçmiş en büyük grubun dağılmasıyla ilişkilendirilen bir albüm. Bu yüzden de ihtişamlarını sönükleştirir, efsane oluşlarının hakkını vermez ve inanılmaz başarılarına gölge düşürür.

"Let It Be" muhtemelen, eskiye dönme çılgınları için en büyük vasiyet: Hiçbir kişisel meselenin engelleyemediği, sınırsız yeniliklerin altın çizgisinde bir grup, uzun zaman önceki ses ve stillerini yeniden ısıtarak sadece birkaç ay geçirmiş ve sonuçta dünya çapındaki reklam panolarında veda albümleri olarak yer almıştı. Uzak ses evrenlerini keşfetmiş grup tam olarak başladıkları yerde son vermişti.

"Let It Be"den alınacak bir ders var. Bugün, geçmişe bakan albümlerin çoğu, artık orta yaşa varmış ve unutulmaz şarkılar kitabı klasiklerinden ya da çocukluk zamanlarının kayıtlarından, sonik durgunluğun tınısından bir akustik albümle kendini şımartmaya karar vermiş bir zamanların esaslı gruplarının çalışmaları; buna "Rattle And Hum" etkisi (U2'nun kimi eleştirmenler tarafından "kendilerini efsane gruplar düzeyinde görüyorlar ama değiller" sözleriyle eleştirdiği retro albümü kastediliyor -ed.n) diyelim. Gruplar, zamanın ruhuna has çıkış albümlerini kariyerlerinin ortasında yeniden canlandırmaya çalıştıklarında sinizmin kötü kokusu ve fikirlerin aşikar boşluğu nostaljik heyecanı her zaman boğar.

The Beatles bile en iyi çalışmalarına rakip olacak bir köklere dönüş albümü yapamadıysa kuşkusuz, geçmişi geçmişte bırakmak ve sıkı sıkıya hedefe odaklanmak en iyisi.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.nme.com/features

Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken

DAHA FAZLA HABER OKU