Salgına dair alınan önlemler gerçekten hava kirliliği sorununu çözdü mü? Havamız artık temiz mi?

Dr. Baran Bozoğlu Independent Türkçe için yazdı

2014’den bu yana Çevre Mühendisleri Odası olarak her yıl düzenli hava kirliliği raporu hazırlıyoruz. Bu yıl da 2019 yılını değerlendiren raporumuzu hazırladık.

Çok dikkat çekici sonuçlar elde ettik. Aşağıda bunları paylaşacağım. Öncesinde yönteme dair de birkaç cümle yazmak gerekiyor. 

Bir önceki yılı değerlendirmemizin sebebi bazı kirleticilerin etkilerinin 1 yıllık dönemlerle değerlendirilmesi ve bunun yanında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kontrolündeki bu istasyonların verilerinin bir sonraki yıl şubat ayında doğrulanıyor olması.

Bu kapsamda, 1 Ocak 2019-31 Aralık 2019 tarihleri arasındaki verileri kamuoyuna açık 257 istasyonun verilerini Bakanlığın sözlü olarak verileri doğruladığını beyan ettiği 26 Şubat 2020’de ele alarak raporumuzu hazırladık. 

Son 2 yıldır, değerli meslektaş ve bilim insanlarının da katkılarıyla, uydu verileri üzerinden modelleme yaparak Avrupa Birliği ve Türkiye’deki hava kirliliğini de kıyaslıyoruz.

Bunun yanında, her bir istasyonun verimliliğine de (oluşan veri yüzdesi üzerinden) raporumuzda yer veriyoruz. 

Kovid-19 salgını ile hava kirliliğinin, çevre kirliliğinin “ortadan kalktığına” dair değerlendirmelere basın bolca yer verdi.

Hava kirliliği sorununun çözüldüğüne yönelik haberlerin gerçekle bağdaşmadığını da raporumuzda ortaya koyduk.
 


Şöyle ki, salgın ile birlikte 13 Mart’tan sonra çeşitli önlemler alınmaya, iş yerlerinin bir kısmı uzaktan çalışmaya, hafta sonu büyükşehirler ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilmeye başlandı.

Yani trafikten kaynaklı hava kirliliği özellikle hafta sonları azaldı; ancak hafta içi trafik yoğunluklarının olduğunu tekrar gözlemledik.

Ayrıca, mevsimsel olarak sıcak bir döneme girdik, bu dönem her yıl olduğu gibi ısınma amaçlı hava kirliliği zaten azalıyor…

Özetle, 50 güne yakındır bazı önlemler alınıyor. Hava kirliliği ise bazı parametrelerde yıllık değerlendirilir.

Örneğin Partikül Madde 10 (üzerinde kimyasallar, ağır metallerde bulundurabilen solunabilir toz) kirleticisinin sınır değeri 1 yılda 35 günden fazla aşılırsa acil önlemler alınması gerekir, mevzuatımıza ve Dünya Sağlık Örgütü'ne göre…

Ülkemizin il ve ilçelerinin neredeyse tamamında bir yıl boyunca 35 günden çok daha fazla hava kirliliği yaşanıyor.

Yani Kovid-19 ile ilgili alınan önlemler ilk günler biraz hava kirliliğini azaltma –dikkat ederseniz azaltma diyorum– eğilimi oluştursa da geldiğimiz noktada hava kirliliği sorunu çözülmemiştir…

Cümleyi çözülmüştür diye bitirmeyi çok isterdim…

Fosil yakıt tüketimi, kent planlaması, enerji politikası gibi birçok alanda düzenleme yapılmadan temiz hava solumamız neredeyse imkansız, her gün ülkenin yarısından fazlası evinde kalsa bile…

Hep söylerim, sağlık sorunlarının kaynağı çevresel koşullardır.

Solunum sistemi hastalıklarının, depresyon, verimsizlik, alerji gibi birçok hastalığın sebebi hava kirliliği…
 


Kovid-19 gibi virüslerin yarattığı solumun sistemi hastalıkları daha önce SARS ve MERS salgınlarındaki araştırmalarda da gösterdiği üzere, hava kirliliği bu hastalıkların etkisini, ölümcüllüğünü artırıyor.

Zonguldak ve 30 büyükşehirde önlemlerin alınmasının sebebi de bu.

Raporumuzun bulgularına geçecek olursak;

  • Ülkemizde en az 75 milyon insan 2019 yılında kirli hava solumuştur. 
     
  • Kent ölçeğinde, ülkemizin tamamında hava kirliliği sorunu görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Birliği ve ulusal mevzuatımızca belirlenen sınır değerler kapsamında bütün kirlilik parametreleri değerlendirildiğinde Yalova Armutlu, Rize Ardeşen, Artvin Hopa ve Hatay Antakya bölgelerinin diğer bölgelere göre hava kirliliğinin çok daha az olduğu görülmektedir.
     
  • Bursa, Adana, Ankara, İstanbul, Iğdır, Şırnak, Muş, Manisa, Kahramanmaraş, Karabük, Çanakkale, Denizli, Zonguldak, Edirne - Keşan, Şanlıurfa kirliliğin daha da yoğun olduğu kentlerin başında geliyor.

    Ankara’da Siteler, Sıhhiye’de kirlilik çok yoğun. İstanbul’da, Sultangazi, Alibeyköy, Esenyurt, Mecidiyeköy, Kağıthane, Kartal, İzmir’de Bayraklı, Bornova, Çiğili, Bursa’da merkez, İnegöl, Kestel gibi bölgelerde neredeyse yılın yarısından fazla kirli hava solunuyor. 
     

 

  • Uydu verileri üzerinden yaptığımız modelleme sonucuna göre; Türkiye’nin havası 2003’te AB’den yüzde 5,6 daha kirliyken bugün bu oran yüzde 31’e çıkmış durumda.
     
  • Hava kirliliği ancak ve ancak sürekli ve verimli ölçüm/izleme ile çözülebilir. Fakat ne yazık ki, SO2, NO2, NOx gibi ülkemizde sınır değerleri tanımlanmış kirleticiler kirlilik kaynaklarının sağlıklı bir şekilde tespit edilmesini sağlayacak düzeyde izlenmemektedir.

    İstasyonlarımızın sayılarında son zamanlarda hızlı bir artış olması olumlu olmakla birlikte verimlilikleri tartışma konusudur. 
     
  • Hava kirliliği kaynağı bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Kükürtdioksit yoğunluğunun olduğu bölgelerde genellikle sanayide, enerji üretiminde ve ısınmada kullanılan kömürün etkisi görülmektedir. Kent merkezlerinde ise ulaşımdan kaynaklı hava kirliliği de etkisini arttırmaktadır. 
     
  • Adana, Mersin ve Gaziantep gibi nüfusun yoğun olduğu büyükşehirlerimizde ve Kahramanmaraş, Manisa Soma, Muğla Yatağan, Sivas Kangal gibi kirliliğin önemli kaynağı olan kömürlü termik santrallerin olduğu istasyonlarda Partikül Madde 2,5 (PM 2,5) ölçümünün yapılmıyor olması, İzmir‘de PM 2,5 ölçüm istasyonu olmasına rağmen veri olmaması hava kalitesinin yeterince takip edilmediğini göstermektedir.

    PM 2,5 üst solunum yolu ile tutulamayan, doğrudan ciğerlere ulaşan, üzerinde kimyasallar ve ağır metallerde bulunduran gözle görülmeyen toz olarak tanımlanabilir. Yani tüm kirleticiler arasında en tehlikeli olanların başındadır…
     
  • Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği Avrupa Birliği Mevzuatı ile tam uyumlu değildir ve PM 2,5’a dair mevzuatımızda bir sınır değer tanımlanmamıştır. 
     
  • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın birçok platformda, toplantıda uzun yıllardır koyduğu mevzuat düzenlemesi, uygulama, modelleme çalışması gibi hedeflerin hayata geçirilmediği görülmüştür.  
     
  • Temiz Hava Merkezleri’nin kuruluş sürecinin tamamlanması idari olarak hava kalitesi izleme sürecinin iyileştirilmesi için olumlu bir adımdır. 
     
  • Hava kirliliği yaşayan kentlerimizin birçoğunda Temiz Hava Eylem Planlarının oluşturulmadığı, varolan planların kamuoyuna açık hale getirilmediği ve kurumların bu planlardaki hedeflere yönelik yaptıkları çalışmalara dair bilgi ve uygulama tespit edilmemiştir. 
     
  • Ulaşımda Enerji Verimliliğinin Artırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında kentlerde Düşük Emisyon Bölgeleri oluşturulabileceği belirtilmiş olmasına rağmen herhangi bir belediyemizde bu konuda somut bir faaliyet görülmemektedir. 
     
  • Zonguldak gibi birçok kentimizde tıpkı tüm büyükşehirlerimizde olduğu gibi hava kirliliği sorunu 2014’den bu yana yayımladığımız raporlarımızda da görüleceği üzere artarak devam etmektedir. 5 senedir üst üste tüm şehirlerde hava kirliliği sorunun yaşandığı bilimsel raporlarımızda ortaya konmuştur. 
     
  • Kentlerimizde ve sanayi bölgelerinde ekonomik koşullar gerekçe gösterilerek her türlü atığın yakılarak ısınma sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Aynı zamanda yine ekonomik koşullar gerekçe gösterilerek ısınma amaçlı kömür tüketimi talebi artmaktadır. 
     
  • Gelir seviyesi düşük olan bölgelerde ısınma kaynaklı hava kirliliğinin daha fazla olduğu görülmektedir. 
     
  • Özelleştirilen ancak çevre mevzuatına uygun olmadığı için kapatılan yada geçici faaliyet belgesi verilen kömürlü termik santrallerin olduğu bölgelerin tamamında (partikül madde ve kükürtdioksit başta olmak üzere)  yoğun hava kirliliği sorunu görülmektedir. 

Özetle, ülkemizin her tarafından hava kirliliği yoğun şekilde yaşanıyor.

Yeterince gelişmemiş olmanın göstergesi olan kükürtdioksit kirliliği de oldukça yaygın…

Bunun yanında, her kirlilik parametresi yeterince takip edilmiyor, her istasyonumuz aynı verimlilikte çalışmıyor…

Mühendislikte en önemli işlem ölçüm ve izlemedir. Ölçemediğinizi yönetemezsiniz…
 


Yapılması gereken, tüm istasyonlarda tüm kirleticilerin yüzde 90 veri oluşturacak şekilde ölçülmesi, bu ölçümler üzerinden modelleme yapılarak kirliliğin bölgesel yayılışının ve kaynakların tespit edilmesi ve bu kirlilik kaynaklarını azaltacak somut adımlar atılması…

Ama elinizde yeterli verimli veri yoksa bunu yapamazsınız. Bugün yaşadığımız en büyük sorun bu.

Öte yandan, kirliliğin sebebi her kentte benzerlik gösteriyor, ulaşım, ısınma ve sanayi.

Sanayiyi il çevre müdürlükleri yeterince denetlemiyor, büyükşehir belediyelerimiz hava kirliğine dair ısınma, ulaşım gibi alanlar konusunda düzenleme yapmıyor, adım atmıyor…

Somut hiçbir çözüm göremiyoruz. Zaten görebiliyor olsaydık, 2019 yılında havası en temiz kentleri mutlulukla paylaşabilirdik. 

Ayrıca, sağlık il müdürlüklerinden hava kirliliği kaynaklı sağlık verilerini istediğimizde ise ulaşamıyoruz… Şeffaflık konusunda ciddi sıkıntılarımız var.

Sağlık verilerinin bu alanda paylaşılması çözüme yönelik paydaşların daha etkin katılımını sağlayacaktır.

Kömürlü termik santraller ise kirlilik kaynaklarının başında geliyor.

İngiltere’de 2 termik santral 2025’de kapatılacakken biri 1,6 diğeri 17,7 GW olan santraller Kovid-19 salgınının ortaya çıktığı bugünlerde kapatıldı.

Türkiye’nin de artık vakit kaybetmeden hem hava kirliliğini çözmek, hem de iklim krizine karşı mücadele edebilmek ve yeni teknolojileri geliştirmek adına kömürlü termik santralleri (en eskilerinden başlayarak) kapatmayı planlaması gerekiyor.

Tabi sosyoekonomik değerlendirmeleri yapıp, olması mağduriyetleri gidererek…
 


Toplumun artık, "Temiz hava istiyorum" talebini en yüksek sesle söylemesi gereken bir dönemden geçiyoruz.

Siyasi partilerin ilçe ve il teşkilatları, çevre sorunlarını dert eden kişi ve kurumlar aşağıda adresini paylaştığım raporumuzu ellerine alıp, "Nasıl politika üretip bu sorunları çözeriz, kentin yöneticilerini temiz hava için çaba harcamaya nasıl teşvik ederiz"in çabasına girişmesi gerekiyor.

Aksi halde, Kovid-19 sonrası tüketimin daha da arttığı, hava kirliliğinin daha da yoğunlaştığı bir döneme girebiliriz. 


Hava kirliliği 2019 raporu 06 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen basın toplantısı ile paylaşıldı. Rapora buradan ulaşabilirsiniz.


Kovid-19 salgınından ders çıkarma şansımız var.

Hava kirliliği sorununu çözebiliriz.

Bu işi ne bakanlık ne de belediyeler tek başına yapabilir. Birlikte çalışmak gerekiyor.

Tüm kentlerdeki karar vericiler, paydaşlarla beraber bu sorunu çözebilir.

Şunu unutmamak lazım, musluğunuzdan su içemiyor veya içmekten çekiniyorsanız en pahalı suyu tüketiyorsunuz demektir.

Havanız temiz değilse en pahalı sağlık hizmetini alıyorsunuz demektir.

Başta hava kirliliği olmak üzere, çevre sorunlarını azaltırsak daha sağlıklı, daha başarılı ve daha verimli oluruz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU