Şizofreni gibi akıl sağlığı sorunlarına dair korku ve damgalamaya son verme zamanı

Toplum olarak, psikoz ve borderline kişilik bozukluğu gibi daha karmaşık hastalıklarla yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamamız gerekiyor

(AP)

On yıldan fazla süren çok başarılı bir akıl sağlığı farkındalık kampanyasının ardından 2020 yılı, çabalarımızı şizofreni ve borderline kişilik bozukluğu (BKB) gibi daha karmaşık sorunlara odaklama zamanıdır.

Bir akıl sağlığı yardım kuruluşunun CEO'su olarak bu son derece karmaşık akıl sağlığı sorunlarıyla yaşayan hastalarla yakından çalışıyorum. Deneyimleri onları güçten düşürebileceği gibi, hayatlarını da değiştirebilir. Birçoğu için sürekli bakım ve rehabilitasyon zorunlu ihtiyaç. Ancak umut da önemli, hayatta kalmak ve yaşamak arasındaki fark bu. İşte bu yüzden, böylesi koşullarla mücadele eden hastalara yaklaşımımıza dair tartışmalar başta olmak üzere akıl sağlığı konusunda sohbetler açmamız gerekiyor.

Mind ve Rethink Mental Illness kuruluşlarının yürüttükleri de dahil olmak üzere akıl sağlığı farkındalık kampanyalarının başarısı sayesinde, anksiyete ve depresyon gibi koşulların işe yaramaz önyargılarını reddetme hususunda büyük atılımlar gerçekleştirdik. Aslında bu tür kampanyaların başladığı 2007'de olduğumuz yerle karşılaştırıldığında bugün bambaşka bir noktadayız.

Ama bence toplum olarak psikoz, şizofreni ve borderline kişilik bozukluğu gibi daha karmaşık hastalıklarla yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamamız gerekiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu damganın barındırdığı çelişkinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koymak adına, önemli sonuçlar sunan bir kamuoyu anketi yaptık. Yaygın akıl sağlığı sorunlarına yönelik anlayışın artmasına rağmen karmaşık hastalıkların hala çok yanlış yorumlandığı sonucuna ulaştık. Örneğin, her 5 kişiden üçü hala şizofreninin kişilik bölünmesine sahip olmak anlamına geldiği sözüne inanırken, her 10 kişiden biri şizofreniyi psikopat özellikleri taşımakla karıştırdı.

Şizofreniye dair bu yanlış anlama şüphesiz korku ve damgalamaya da yol açtı. Her 4 kişiden biri tanıdıkları birine şizofreni teşhisi konması halinde endişe duyacaklarını kabul ederken, aynı soru depresyon hakkında sorduğundaysa her 20 kişiden biri aynı yanıtı verdi. Hele de topluluk içinde yaşıyorlarsa bu yaklaşımın hastalık sahibi kişiler üzerindeki etkisini bir düşünün.

Son zamanlarda bakımımız altındaki bir hasta, bu durumu daha iyi ifade edemezdi; tıpkı kimsenin kanser olmayı tercih etmeyeceği gibi şizofreninin de bir seçim olmadığını izah etmişti. Aynı hasta, insanların sahip oldukları bu tür yargıların herhangi bir kötü niyetten ziyade genellikle bilgi ve anlayış eksikliğinden kaynaklandığını söylemişti.

Toplum olarak böyle görüşlere sahip olmamız şaşırtıcı değil. Karmaşık akıl hastalıkları hakkında yeterince konuşulmadığında boşluğu doldurmak için genelde Hollywood filmlerine bel bağlıyoruz. Ancak filmlerdeki tasvirler çoğu kez yararsız olabilir ve akıl sağlı bozukluklarının şiddete yol açtığı fikrini kalıcı hale getirme eğilimindedir, ki şizofreniyle yaşayan kişilerin şiddet uygulamadan ziyade şiddete maruz kalma olasılığının daha yüksek olduğunu düşündüğümüzde bu basbayağı yanıltıcı bir yaklaşım.

Ayrıca, toplumda daha yaygın oldukları gerekçesiyle depresyon ve anksiyetenin daha fazla farkındalık gerektirdiğini savunabilirsiniz fakat istatistikler tam aksini gösteriyor. Mind'a göre her 100 kişiden üçü depresyon deneyiminden geçerken, buna karşılık her 100 kişiden ikisi BKB ve her 100 kişiden biri de psikozla yaşıyor.
 


Araştırmamızın sonuçları, tartışmanın odağına ağır ve kalıcı akıl sağlığı sorunlarını koymayı hedeflememiz gerektiğini gösteriyor. Halkı eğitmek ve bu meseleleri ele almak, insanların yargılanma korkusu olmadan toplumda istedikleri yaşamları sürdürmesini kolaylaştıracaktır.

Ancak genel algıyı değiştirmek, bir hayır kurumunun veya bir kampanyanın tek başına altından kalkabileceği bir iş değil. Karmaşık akıl hastalıkları etrafında dönen mitlere istikrarlı ve sorumlu bir şekilde hep beraber meydan okur ve açıkça konuşmayı sürdürürsek bu damgalamayı birlikte yıkabiliriz.

Hollyoaks ve Coronation Street gibi televizyon dizileri bu mücadelede çoktan ilerleme kaydetti ve psikoz türü deneyimlere dair sorumluluk sahibi girişimlerinden ötürü takdiri hak ediyorlar. Medyada gerçek hayattan vaka çalışmalarının ele alındığını görmek kadar, bu tür hikayelerin tanıdığımız ve sevdiğimiz karakterler aracılığıyla daha fazla anlatıldığını görmeyi de çok isterim.

Şizofreni veya bipolar kişilik bozukluğuyla yaşayan insanlar kendilerini çoğu kez aşağılanmış ve dışlanmış hissedebilir. Taşıdıkları klinik semptomların etkisinin üzerine bir de bunları eklediğinizde hayat epey umutsuz bir hal alabilir.

Kişilere öncelik verip, hastalıklarını da olduğu gibi görme zamanımız geldi. Evet, karmaşık hastalıklar ıztırap verici olabilir ancak doğru bakım ve destekle birçok insan mutlu ve anlamlı yaşamlar sürdürüyor. Artık konuşmaya başlayalım ve karmaşık akıl sağlığı sorunları hakkında söz etmekten korkmayı bırakalım.

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Sena Çenkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU