Diyanet’le ‘eşcinsellik’ polemiği: Ankara Barosu, “Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi, cinsel yönelim ayrımcılığını yasaklıyor” dedi, Laiklik vurgusu yaptı

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın cuma hutbesinde eşcinselliğin İslam’a göre haram sayıldığını hatırlatması üzerine başlayan tartışma devam ediyor

Geçen hafta kılınan temsili cuma namazında hutbe okuyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinselliğin İslam dininde hoş karşılanmadığı vurgusu üzerine başlayan tartışmada yeni bir açıklama geldi.

Yaptığı ilk açıklamadan sonra hakkında soruşturma açılan Ankara Barosu, soruşturulan değerlendirmelerin Avukatlık Kanunu’nun barolara yüklediği insan haklarını koruma görevi gereği sorumlulukları olduğunu savundu.

'Nefret söylemi'

Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin üçüncü maddesinin ‘Cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığını’ yasakladığını hatırlatan Ankara Barosu, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi de ayrımcılık yasağını açık olarak düzenlemiş olup, yerel mevzuatımızda ise nefret söylemi TCK 216. maddesinde açıkça yasal yaptırıma tabi tutulmuştur” ifadelerini kullandı.

Açıklamada şunlar kaydedildi:
 

Laik devlette yönetim din kurallarına göre değil, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda akılcı ve bilimsel verileri esas alan beşeri iradeye dayanır.

Kurumları temsil edenlerin yaptıkları açıklamalarda da yasalara, Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara uygunluk aranır ve beklenir.

Yasa önünde eşit insanların bir kısmını ötekileştirilerek aşağılamak ve kitlelere hedef göstermek açıkça suç olup hiçbir kurum veya kuruluşun temsilcisi yasal düzenlemelerin üstünde imtiyazlara sahip değildir.  

İnsanlık tarihi; zamandan ve coğrafyadan bağımsız bir şekilde çağlar boyunca kanla, nefretle, bir kesimin diğer kesimi ötekileştirip maddi ve manevi dünyada yok etme çabalarıyla geçmiştir.

Bu çerçevede, anılan yazı içeriğindeki “çağlar öncesine ait” söylemi, İslam temelinde dini değerleri değil coğrafyadan ve tüm dinlerden bağımsız olarak dünya tarihinde çağlar boyunca yaşanan trajedilere vücut veren ayrımcı ve ötekileştirici zihniyeti ifade etmektedir.  

Zira yaşadığımız dönemde insan onuru, uluslararası sözleşmeler ve iç hukukla güvence altına alınmıştır.

Uluslararası ve ulusal düzenlemelerle yasal güvence altına alınmış bulunan en temel insan haklarını savunmaya dönük ve hiçbir suç unsuru içermeyen bu açıklamamız nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkımızda soruşturma başlatıldığını öğrenmiş bulunuyoruz.

Ankara Barosu tarihinde hiçbir zaman dini değerleri aşağılamadığı gibi, görevi gereği Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olmuştur. 

Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU