İran’da koronavirüs gölgesinde komplo teorileri

Koronavirüs kaynaklı can kaybı 5 bin 200'ü geçtiği İran'da, dini lider Hamaney başta olmak üzere birçok İranlı yetkili, komplo teorilerini andıran birtakım açıklamalar yaptı. Teorilerin ortak yönü ise salgının olağan şüphelisinin ABD olması

Fotoğraf: ABNA

Aralık ayının sonunda Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkileyenyeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında bilançonun ağırlaştığı ülkelerden birisi de İran.

İlk olarak dini merkez Kum’da ortaya çıkan ve hızla diğer vilayetlere sıçrayan koronavirüs sebebiyle İran’da hayatını kaybedenlerin sayısı şu ana dek 5 bini aşmış durumda. 

Ortadoğu ülkeleri içerisinde koronavirüs kaynaklı en çok ölümün gerçekleştiği ve vaka sayısının en yüksek olduğu İran’da dikkatler yöneticilerin vereceği tepkideydi.

Salgının verdiği ilk şok dalgasının etkisiyle yapılan açıklamalar şaşırtıcıydı.

İran lideri Ayetullah Hamaney başta olmak üzere birçok isim salgının olağan şüphelileri içerisinde ABD’nin de yer aldığı komplo teorilerini andıran birtakım açıklamalar yaptı.
 

aa.jpg

İran'da koronavirüs kaynaklı can kaybı 5 bin 200'ü geçti / Fotoğraf: AA


“Düşman propagandası”

İran lideri Ayetullah Hamaney, ilk olarak 21 Şubat tarihinde gerçekleşen parlamento seçimleriyle alakalı yaptığı açıklamada koronavirüse değindi.

Hamaney, seçimde 1979’daki devrimden bu yana en düşük düzeyde katılımın yaşanmasından “düşman propagandasını” sorumlu tutarak koronavirüs ile ilgili yayılan tehlikeli söylemleri düşük katılıma gerekçe olarak gösterdi.

“Virüs İranlıların genetiğine uygun olarak üretildi”

Hamaney, ABD yönetiminin koronavirüs salgınına tedbir amaçlı İran’a ilaç ve tıbbi yardım teklifini reddettiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Siz bu virüsü üretmekle suçlanıyorsunuz. Bu iddianın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama böyle bir iddia söz konusuyken, hangi mantık sahibi sizin vereceğiniz ilaca güvenir. İlacınız hastalığı daha da artırabilir veya kalıcı hale getirebilir.

Sizin buraya doktor olarak göndereceğiniz kişiler, ürettikleri zehrin etkilerini yakından görmek için geleceklerdir.

Söylendiğine göre İranlıların genetiğine uygun olarak virüsün bir bölümü İranlılar için üretilmiş. İranlılardan kimse, Amerikalıların bu teklifini kabul etmedi, etmeyecektir de.


İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Üyesi Alaeddin Brucerdi de benzer şekilde korona krizinde ilk sorumlunun ABD olduğunu söyledi.  

İranlı reformist milletvekili Mahmud Sadıki de koronavirüs salgının ABD tarafından üretilme ihtimalinin ciddiye alınması gerektiğini vurguladı.

“Biyolojik saldırı alarmı”

Ayetullah Hamaney, başka bir açıklamasında koronavirüs salgınını bir biyolojik saldırı olabileceğine dikkat çekerek İran Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Sağlık ve İlaç Karargâhı kurulması yönünde talimat verdi.

Hamaney’in vermiş olduğu talimat sonrası İran Ordusu Sağlık Bölüm Başkanı Hasan Arakizade, biyolojik saldırı üzerine çalışmalara başladıklarını duyurdu. 

İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami ise, "Bugün önce Çin, daha sonra İran ve dünyanın diğer noktalarına yayılan ABD'nin biyolojik saldırısının bir ürünü de olabilecek bu virüsle mücadelede zafer kazanacağız" ifadeleriyle salgından ABD’yi sorumlu tuttu.

Ayrıca Devrim Muhafızları Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından koronavirüse karşı 3 günlük biyolojik tatbikat gerçekleştirildi.

Neden komplo teorilerine ihtiyaç duyulur?

Komplo teorileri doğruluk değerleri şüphe oluşturan ve sorgulanmaya ihtiyaç duyulan iddiaları barındırır.

Özellikle otoriter rejimlerde bazı hata ve ihmalkarlıkların üzerini örtmek için sıkça başvurulan bir yöntemdir.

Nitekim ABD’yi “koronavirüsü üretmekle” suçlayarak İran geninin hedef alındığını iddia eden ve biyolojik saldırı ihtimalini gündeme getiren İranlı yetkililerin salgın krizini yönetme karnelerine bakıldığında ihmalkarlıkların üzerini örtmek için komplo teorilerine başvurulduğu görülüyor. 

Salgın tehlikesinin geç ilan edilmesi

Örneğin Kum Milletvekili Ahmet Emirabadi, 24 Şubat tarihinde yapmış olduğu açıklamada, şu ifadelere yer verdi:

Koronavirüs 3 hafta önce Kum kentine kentinde görüldü. Buna rağmen bu konu halka çok geç ilan edildi.


24 Şubat’tan 3 hafta geriye gidildiğinde 11 Şubat’ta gerçekleşen devrimin 41'nci yıldönümü kutlamaları ve 21 Şubat tarihinde gerçekleşen parlamento seçimlerine rastlamaktayız.

İran’da devrimin yıldönümü kutlamaları ülkenin tüm şehirlerinde milli bir bayram edasıyla kutlanır ve caddelerdeki kalabalıklar ve sloganlar üzerinden Batı’ya mesaj verilir.

Bununla birlikte Kasım Süleymani’nin yakın bir tarihte öldürülmüş olması bu kutlamalarda verilecek mesajın önemini daha da artırmıştı.

Ayrıca 21 Şubat'ta gerçekleşen parlamento seçimlerine katılım oranı rejimin meşruiyeti açısından ehemmiyet arz etmekteydi.

Bu iki stratejik organizasyona katılımın düşük olmasının önüne geçmek virüs salgınını geç ilan edilmesinde rol oynamış olabilir.

Nitekim Kum Milletvekili Emirabadi’nin yapmış olduğu açıklamalar bu ihtimali güçlendirir nitelikte.

Benzer şekilde İran Ordusu Koordinasyon Yardımcısı Tuğamiral Habibullah Seyyari’nin bir televizyon programında sarf ettiği “Virüs salgınını 19 Ocak’ta öngörüp ordu içerisinde önlemleri aldık” açıklaması da salgının Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıklamadan yaklaşık bir ay önce fark edildiğini doğruluyor.

İran Sağlık Bakan Yardımcısı Rıza Melikzade de “Salgını ilan etme konusunda geç kaldık” açıklamasında bulunmuştu.

Aynı şekilde Kum Tıp Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hasan Adili de, “Koronavirüs nedeniyle gerçekleşen ilk ölümlerden haftalar öncesinde salgını teşhis etmiştik ama ilan edilmedi” açıklamasında bulunduktan sonra görevinden alınmıştı.
 

ruhani aa.jpg
Fotoğraf: AA​​​​​​​


Tüm bu beyanlara rağmen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “Virüsün ülkeye girişini ilan etme konusunu bir gün dahi ertelemedik” açıklamasında bulunmuştu.

İran’da koronavirüs salgını Kum kentindeki 2 can kaybının duyurulması üzerine 19 Şubat tarihinde resmi olarak ilan edildi.

Kriz yönetimindeki ihmaller zinciri

İranlı yetkililerin salgını bir süre gizlemelerinin yanı sıra virüs tehdidini yeterince ciddiye almamaları da gelinen noktada etkili oldu.

Örneğin birçok ülke virüsün ilk ortaya çıktığı Çin ile hava uçuşlarını durdururken İran bu adımı atmakta gecikti. 

İran Devrim Muhafızları ile iltisaklı havayolu şirketi Mahan Air, 4-25 Şubat tarihleri arasında Çin’e 55 sefer düzenledi.

İran Sağlık Bakan Yardımcısı Rıza Melikzâde, Sağlık Bakanlığı’nın hükümetten Çin’e düzenlenen uçuşların askıya alınması konusunda adım atılması talebinde bulunduğunu ancak “ekonomik ilişkiler, Çin’deki İranlı varlığının büyüklüğü ve Çin’deki İranlı öğrenci sayısı” gibi sebeplerden ötürü bakanlığın talebinin reddedildiğini söylemişti.
 


Ayrıca Kum'daki Fatıma-i Masume Türbesi ve Cemkaran Camisi ile Meşhed'deki İmam Rıza Türbesi virüs vakalarının resmi olarak duyurulduğu tarihten yaklaşık bir ay sonra ziyaretçilere kapatılabildi.

İran’ın dört bir yanından ziyaretçinin akın ettiği söz konusu dini mekanlardaki yoğunluk, virüsün yayılmasında risk oluşturmuş olabilir.

Virüs vakalarının ilk görüldüğü şehrin Kum olması da bu riskin varlığını kuvvetli kılıyor. 

Salgına rağmen bu mekanlardaki dini ve kültürel törenlerin iptal edilmesindeki yaşanan gecikmede bazı dini mercilerin muhalefeti etkili olmuş olabilir.

Örneğin Ayetullah Hamaney’in Kum kentindeki temsilcisi Muhammed Saidi, mukaddes türbeleri şifahane olarak gördüklerini şu sözlerle açıklamıştı:

Düşman, Kum’daki Hazreti Masume Türbesi'nin karantinaya alınmasıyla birlikte kalplerde korku uyandırmak ve Kum kentinden intikam almak istiyor.


Tahran yönetiminin şehirlerarası yolculuklara kısıtlama getirmemiş olması da salgının artış göstermesinde etkili oldu.

Örneğin koronavirüs nedeniyle eğitime ara verilmesinin ardından Hazar Denizi kenarındaki şehirlere yoğun tatilci akını olmuştu.

Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan Gilan ve Mazenderan vilayetlerindeki vaka oranlarının artışında bu ihmalkarlığın etkili olduğu iddia ediliyor.

Tahran yönetiminin tatilci akınına engel olamaması üzerine Gilan ve Mazenderan sakinleri şehrin giriş noktalarına bariyerler yerleştirerek trafiği yabancı plakaların geçişini kapatmıştı. 

Ayrıca İran Kızılayı verilerine göre, Nevruz tatili boyunca 8,5 milyon vatandaşın şehirlerarası seyahat ettiği açıklandı.

Bu durumun ülkede ikinci bir koronavirüs dalgası oluşturduğu iddia edildi.

Özetle tüm bu örneklerde görüldüğü üzere İranlı yetkililer koronavirüs salgınını resmi olarak ilan etmeyi erteledikleri gibi gerekli önlemleri almakta da gecikmişlerdir.

Koronavirüs krizini yönetmekte iyi bir performans gösteremeyen İranlı yetkililerin çıkış yolu komplo teorileri üretmek olmuştur.

İranlı yöneticilerin çeşitli komplo teorileri üzerinden toplumu yönlendirmeyi tercih etmesinin siyaseten daha az maliyetli olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca ideolojik zemin de öznesi ABD olan komplo teorilerine gayet uygun durumda.

Bununla birlikte son gelişmeler İranlı yetkililere ait söz konusu iddiaların temelsiz olduğunu gösteriyor.

Koronavirüs için her ne kadar “İranlıların genetiğine uygun olarak ABD tarafından üretildi” denilse de ABD bugün salgının merkez üssü konumunda.  

 

 

Independent Türkçe

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU