Hani bir zamanlar dövdüğün doktor vardı; hatırlıyor musun?!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Dünyanın en çok okunan üç büyük dergisinden biri olan Gırgır’da yazdım.

Yazmanın yanı sıra, derginin kapaklarına fikri katkılar yaptım.

Bugün olsa, derginin kapağı için baş çizerime şöyle bir çizim yaptırırdım.

Koronavirüslü bir hasta kendisini tedavi edecek doktorun odasına alınıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Doktor onu hemen tanıyor.

Ve ona “Bir zamanlar dövdüğün genç bir doktor vardı; hatırlıyor musun” diye soruyor!

Evet, hatırlıyor musun?

Hani bir zamanlar sövdüğün fedakar bir doktor vardı; hatırlıyor musun?

Hani bir zamanlar dövdüğün cefakar bir doktor vardı; hatırlıyor musun?

Hani gittiğin hastanede o doktora hakaret edip, onun itibarını ayaklar altına almıştın.

Hani bununla da yetinmeyip, yakınlarınla birlikte o doktora saldırmıştın.

Ona şiddet uygulamıştınız.

Onun ağzını burnunu dağıtmıştınız.

Daha da ileri gidip kafasını gözünü yarmıştınız.

Hatta kemiğini bile kırmıştınız.

Sizi iyileştirsin diye gittiğiniz doktoru hastanelik yapmıştınız.

Ey gittiği doktora şiddet uygulayacak kadar kafadan hasta!

Hatırladın mı, işte bak o doktor tam karşında!

Ama sanki sen ona bunları yapmamışsın gibi, elinden gelen tıbbi yardımı yine de yapacak sana.

İşte sövdüğünüz, dövdüğünüz o doktorlar, sizin gibi koronavirüslü hastaların canını kurtarmak için canla başla çalışıyor.

Sizin gibilerin canını kurtarmak için kendi canını tehlikeye atıyor.

Bazen hiç uyumadan hastanede gece gündüz nöbet tutuyor.

İzin kullanmıyor.

Günler, haftalar boyu evinden, yuvasından uzak kalıyor.

Ailesini göremiyor.

Çoluğunu çocuğunu görememenin hasretiyle yanıp tutuşuyor.

Sizin canınızı kurtarayım derken bazen de canından oluyor.

Sizi ölümün pençesinden alayım derken kendisi ölüyor.

Tıpkı İstanbul Çapa Tıp Fakültesi profesörlerinden Cemil Taşçıoğlu gibi.

Profesör Cemil Taşçıoğlu, ülkemizdeki ilk koronavirüs hastasını tedavi ederken, ondan bulaşan koronavirüsle hayatını kaybetti.

Hastalarının kendilerine bulaştırdığı koronavirüs nedeniyle başka doktorlar da hayatını kaybetti.

O doktorlar ki hastaları tedavi ederken ölümle burun buruna çalışıyor.

Hastalarını ölümden kurtarmak için ölümü göze alıyor.

Doktorların yanı sıra hemşireler…

Hemşirelerin yanı sıra laborantlar, teknikerler…

Onların yanı sıra hasta bakıcılar…

Kısacası, temizlik görevlilerine kadar hastanelerde çalışan tüm sağlıkçılar…

Onlara ilaveten eczacılar…

Bu insanlar ölümcül riskleri göze alıyorlar.

Ölümcül tehlikelerle burun buruna çalışıyorlar.

Nitekim Sağlık Bakanı geçen çarşamba günü açıkladı.

Bir hafta öncenin rakamlarına göre, 601 sağlık çalışanı hastane ortamında koronavirüse yakalandı.

Geçtiğimiz bir hafta içinde bu rakam belki bine dayandı; belki bini bile aştı.

Sağlıkçılar koronavirüs tehlikesiyle böylesine burun burunayken, bir de saldırgan hastaların, hasta yakınlarının şiddetine katlanmak zorunda mı?

Onun içindir ki sağlıkta şiddet yasasını acilen çıkartmalıyız.

Sağlıkçıya saldırıya caydırıcı cezalar getirip, sağlıkçılarımızı şiddete karşı koruma altına almalıyız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU