Ortama saçılan dehşet ve korkunun bir faydası var mı?

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Kabus... Kabus ve yine kabus. Gördüğümüz bu ve bize gösterilen budur.

Peki, bu kadar abartılan, üzerine bu kadar konuşulan, bütün televizyonların, haber sitelerinin ve gazetelerin yegane gündemi olan bu koronavirüs haberlerinin bu şekilde üzerimize boca edilmesi doğru mudur? Hayır, doğru değil.

İnsanlığa bir faydası var mı? Hayır, hiç bir faydası yok. Aksine insanların ruh halini bozuyor; çocukların nevrotik olmasına ve yaşlıların da ölüm korkusuna sebep oluyor.

Peki, insanları bile isteye paranoyaklaştırmak neden? Bunca gürültüye kimin ihtiyacı var?

Kendime almak isteyip de henüz alamadığım iki şey var. Birisi mikroskop, diğeri teleskop.

Bu aletlerden teleskopu uzayın derinliklerini ve yıldızları seyretmek için alacağım. Zira bu kadar büyük olan kainatın derinliklerini izlemek bana tarifsiz bir huzur veriyor.

Bu kainatın içinde bir nokta olan dünyada olmak ve o noktada bir zerrecik olarak kainatı seyretmek, algılamak, hissetmek ve bütün bunların da farkında olmak gerçekten beni mutlu ediyor.

Onun için fırsat buldukça gördüğüm her yerde teleskop ile uzayı izliyorum.

Mikroskoba gelince... Siz hiç mikroskop ile bir şeye baktınız mı? Mesela bir mercimeğin yarısından bile daha küçük olan bir taşı veya toprak parçasını mikroskoba bırakıp incelerseniz hayrete düşersiniz.

Çıplak bir gözle baktığımızda küçük grimsi bir taştan başka bir şey göremediğimiz o minicik taşın içindeki renk cümbüşü, damarları, içindeki parlak taşlar insanı kendine hayran bırakıyor.

Eğer daha önce denemediyseniz lütfen deneyin ve bu güzelliği görün.

Mesela normal bir şekilde baktığınızda hiçbir şey ifade etmeyen soğanın içindeki zarı veya bir damla suyu aynı şekilde gözleyin siz de hayrete düşeceksiniz.

Bir damla suyu mikroskoba bırakın ve inceleyin, bundan sonraki bütün hayatınızda sudan nefret edebilirsiniz.

Ya da bir parça yemeği, kebabı veya en çok sevdiğiniz herhangi bir şeyi, şöyle bir damlacık kadar koyun mikroskoba sonra seyreyleyin durumu.

İşte bu günlerde bize izletilen budur. Mikroskop ile büyütülmüş taş parçası, soğan zarı veya su damlası gibi koronavirüs olayları büyütülüyor. Gereğinden fazla ve çok abartılı olarak.

Evet, insanlar ölüyor ama her zaman ölüyor. Hepimiz muhakkak öleceğiz.

TÜİK verilerine göre, 2017'de 426 bin ve 2018’de 420 binden fazla insan bu ülkede vefat etmiş. Bu ortalama günde bin 200'den fazla insanın vefat ettiğini gösteriyor.

Aynı oranlar İspanya, İtalya ve diğer ülkeler içinde geçerlidir. Koronavirüs yok iken de insanlar ölüyordu. Koronaya aşı bulunduktan sonrada ölmeye devam edecekler.

Şimdi ki bütün ölümler koronaya bağlıymış, diğer hastalıkların hiç günahı yokmuş gibi davranmanın sebebi nedir?

Asla inkar etmiyorum. Kronik başka hastalıkları da olan insanlar için son derece tehlikeli bir salgın virüs var. Ve bu virüs bazı hallerde öldürücü de olabiliyor.

Özellikle yaşlıları, kronik hastalığı olanları yakaladığında öldürüyor. Salgının hızı Amerikancı sağlık sistemini de çöktürdü.

Çünkü mevcut Amerikancı sağlık sistemi hastalığa göre tedavi eden değil, ürettiği ilaca göre hastalık uyduran ve bildiği hastalığı tedavi eden bir sağlık sistemidir.

Çok basit bir örnek ile söyleyeyim; siz herhangi bir hastalık için doktora gittiğinizde doktor yüzünüze bile bakmadan tahlil istiyor ise, o Amerikancı sistemdir.

Bilgisayara yüklenmiş bazı verilerle hastalığınızı tespit ediyor sözde. Aldığınız tahlilleri akşam doktorunuza gösteriyorsunuz ve o size ellemeden o kağıtlara göre ilaç yazıyor.

Hipertansiyon, diyabet, ürolojik vb. hastalıklara göre ilaçlar. Tabii ki hasta iseniz iyileşmiyorsunuz. Ama bir süre rahatlık sağlayan bu ilaçlar bittikten sonra tekrar hastane ve aynı prosedür.

Ta ki o kullandığınız ilaçlar sizde daha büyük bir hastalığa sebep olana kadar bu döngü böyle devam eder.

Bütün ulus devletler bu sağlık sistemine, sağlık alet ve edevatına yatırım yaptılar. Ve hepsi bir salgın karşısında da çuvalladılar.

Çünkü devletler yıllar yılı savaş uçağı, tank, top ve tüfeğe yatırım yaptılar. Silahlarını Amerika'dan alıp Amerika'ya diklendiler.

Elbette ki Amerika da onlara daha fazla silah satmak için ara sıra diklenmelerine müsaade etti. Aksi takdirde nasıl daha fazla silah satabilirdi ki?

İşte bu sağlık sistemi, insan sağlığını, insanın doğa ile uyumlu sağlıklı yaşamını odağına almadığından ve ilaç sanayisi merkezli çalıştığından çok kolayca çöktü.

Virüsün bir aşısı, ilacı yok. Tamam da devletlerin yeterince solunum cihazı da yok. Türkiye'deki bütün hastanelerde toplamda 28 bin solunum cihazı varmış.

Dünyanın en büyük 3. ordusuna sahip olan bu ülkenin bu kadar az solunum cihazına sahip olması doğru mu? Yoğun bakım solunum ilacı olmaması kimin ayıbı?

Ulus devletlerin ve küresel medyanın koronavirüse açtığı savaş ve bu savaşta kullandığı orantısız güç ve orantısız propaganda, bu savaşı insanlığın değil, virüsün kazandığı anlamına gelir.

Ben buna 'virüs terörü' diyorum. Bu terörün yarattığı dehşet ve korku, asıl tehlike ortadan kalktıktan sonrada devam edecek gibi görünüyor.

Artık karşımızdaki her insan bizim için muhtemel bir ölüm taşıyıcısı, her düz yüzey bize bulaşıcı zehrin yuvası gibi geliyor. Asıl tehlike burada değil mi?

Bunca korku ve dehşetin olumsuz bir etkisi olacağı konusunda hiç bir şüphem yoktur da, olumlu bir etkisi de olacak mı, olumlu bir değişim mümkün mü? Ondan emin değilim.

Gerçi medya, sosyal medya ve çevreden edindiğim izlenim, insanlarda ciddi bir farkındalık oluşmuş.

Yıllar yılıdır bencillik ve ırkçılıkla şişirilmiş egomuzca bastırdığımız ve sesini artık duymaz olduğumuz vicdan ve merhametin sesi azıcık da olsa duyuluyor.

Motor ve makineler kapatıldığı, arabaların sesinin kısıldığı, kısmen de olsa eve kapandığımız, biraz fazla uyuduğumuz ve rahatladığımız için bu utangaç ses duyuluyor olmasın?

Yarın öbür gün tekrar hayat normale dönerse motor ve makineler açıldığında da vicdan ve merhametin sesi duyulacak mı acaba?

İşte orada bir soru işareti var...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU