Mültecileri koronavirüsten korumak gibi bir sorumluluğumuz var

Güvenlik önlemleri uygulanırken ülke değiştirmek, bana kurallara uymanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi

Lübnan'da yeni tip koronavirüs vaka sayısının 120'ye yükseldiği bildirildi (AFP)

Dev dalgalardan koşarak kaçmaya çalışıyormuş gibiydim.

Küresel salgın zamanında birbiriyle dost olmayan iki ülke arasında, üçüncü bir ülke aracılığıyla, etrafımızdaki sınırlar kapatılırken, karantina ve ülkeye giriş düzenlemeleri değişirken ve iki kedi dahil sahip olduğum her şey yanımdayken taşınmaya çalışmak kıyameti yaşıyormuş gibi hissettirdi.

Beyrut'taki yeni görevim için önceden planlanmış bir haftalık yolculuk, Kovid-19 salgını henüz başka yerlerde son dakika haberi olurken başlamıştı.

Bu durum tam da geri dönüşün artık imkansız hale geldiği noktada değişti. Yoldayken telaşla üzerinde çalışmakta olduğum konu aniden can sıkıcı bir gerçeklik halini aldı.

Bu, dünyada çoğu ülkenin hükümet zoruyla belli bir seviyede tecrit yaşamasının muhtemel olduğu ancak yetkililerimiz bu tür tedbirler almasa bile bizlerin yurttaş olarak sorumlu davranmamız ve sosyal mesafelenme gibi önlemler almamız gerektiği bir zamana isabet etti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu yazıyı etrafa daha fazla dert saçmak ya da ne kadar zor günler geçirdiğime dair mızmızlanmak için yazmıyorum (çünkü sahiden de o kadar da zor değildi); daha çok, Londra ve Birleşik Devletler'dekilerle yaptığım konuşmalarda, herkes karşı karşıya olduğumuz gerçekliğe, karşı karşıya kalacakları gerçekliğe korkunç derecede hazırlıksız göründüğü için yazıyorum.

Ülkemdeki birçok kişi bana, yaşananların medya tarafından fazlasıyla abartıldığını söylemeye devam ediyordu.

Virüse yakalanmanın az çok grip olup iyileşmeye benzediğini söylüyorlar, tam da ölü sayısı 6 bine doğru yükselirken, uzmanlar virüsün ömür boyu sürecek hasara neden olabileceği ve sağlıklı olanların hastalığı, en savunmasız kişilere farkında olmadan bulaştırabileceği konusunda uyarılar yaparken. Ya da mülteci nüfusu yoğun olan ve bunla başa çıkamayacak Lübnan gibi ülkelere hastalığı taşıyabilirler. Facebook gönderileri hala "panik" yapmaya, restoranlara gitmeyi bırakmaya, rutininizi değiştirmeye gerek olmadığını iddia eden yazılar paylaşanlarla kaynıyor. Diğerleri de seyahat planları askıya alındığı için şikayet ediyor.

Panik yapmak hiçbir zaman iyi bir fikir değil -takıntılı bir şekilde gereksiz miktarda tuvalet kağıdı stoklamak iyi bir fikir değil- ama davranış tarzımızı bir süreliğine değiştirmemize gerek olmadığı veya değiştirmememiz gerektiği, hayatımızı önceden olduğu gibi devam ettirebileceğimiz iddiası safça ve hatta tehlikeli.

Her yerde, herkese kısıtlamalar konuyor. Bunlara sakin ve düzenli bir şekilde uymalıyız. Bunu karantina sorgularından geçmemiz gereken ilk sınırda gözaltına alındığımızda fark ettim. Sonunda, sınırın süresiz olarak kapatılmasına sadece birkaç saat kala geçmemize izin verildi. Daha yeni ayrıldığımız ülke, bir gün sonra etkin bir şekilde sınırlarını tamamen kapattı.

Bundan 24 saat sonra, bu sefer Ürdün'deyken, Ürdünlü yetkililer Lübnan'a tüm geçişleri yasakladı ve böylece Amman'dan Beyrut'a giden son uçuşlardan birine ya da arkadaşlarımın yaptığı karanlık şakaya göre Saygon'a giden son helikoptere (ABD'nin Vietnam'ın başkenti Saygon'daki son helikopterini çekmesine gönderme, ç.n.) binmiş olduk. Her noktada, insanlar, sınırın iki tarafından da ülkeden çıkmaya ya da ülkeye girmeye çalışırken kapana kısıldığı için panik, kargaşa, kaygı ve acı hakimdi. Öksüren herkese dehşetle bakılıyordu.

Stresli yetkililer, sürekli yeni kuralları bilmediklerini, yardım hatlarının çalışmadığını, sağlık bakanlığının internet sitesinin çöktüğü mazeretini tekrarlıyordu. Kendi hükümetlerinin basın konferanslarına ayak uyduramayan havayollarına, yeni seyahat kısıtlamalarını haber verdiğimiz tuhaf konuşmalar yaptık.

Royal Jordanian Havayolları'nın Twitter hesabı bana, Beyrut'a uçuşların durdurulduğunu söyleyen bir mesaj gönderdiğinde çağrı merkezi, hala uçuşumuzun gerçekleşeceğini sandığını söylüyordu. Kalkışını gerçekleştiren bu uçakta mürettebattan yolculara kadar herkes maske takıyordu.

Havadayken Lübnan, Birleşik Krallık'tan (BK) gelenlere yönelik yeni kısıtlamalar bildirerek havaalanında, Lübnan yasalarına göre beni geri gönderemeyecek olmalarına rağmen, benim ülkeye girmeme izin verilip verilemeyeceğine dair kafa karışıklığı yarattı. Pasaport kontrolünde ateş ölçen Beyrut havaalanı yetkilileri, kedilerin korona taşıyıp taşıyamayacağı konusunda kısa süreli paniğe kapıldı.

Durumun böyle olamayacağı doğrulanıncaya kadar herkes birkaç büyük adım uzaklaştı ve kedim bağırırken ben, taşıyıcı bir salgın kurbanı gibi tecritte kaldım.
 


Gürültülü gece hayatı ve harika restoranlarıyla ünlü, bir zamanlar capcanlı Beyrut şehrine, reyonlarda neredeyse her şeyin tükendiği süpermarketlerinde herkesin sessizce (ve düzenli bir şekilde) maske ve eldiven depoladığı esnada vardık. Mağaza güvenlik görevlileri, size giriş izni vermeden önce ateşinizi ölçüyor ve teslim etmeden önce alışveriş arabasını dezenfekte ediyordu.

Belirli saatlerde açık kalacak süpermarketler ve eczaneler hariç, özel ve kamusal kurumlar da dahil her şeyi kapatacak yeni kısıtlamaların bir sonraki gün uygulamaya gireceğine dair haberler duyduk.

Sadece birkaç gün önce meslektaşlarımla yaptığım, insanların aşırı tepki verdiğini, kısıtlamaların çok sıkı olduğunu, muhtemelen bizim başımıza gelmeyeceğini, hayatlarımıza eskisi gibi devam edebileceğimizi ve etmemiz gerektiğini söyleyen güven verici konuşmalar, başka bir dünyaya ait bir rüya gibi hissettiriyordu. Akılsızca yaptığımız bu naif yorumlar, aldığımız her yeni bilgiyle saat başı parçalara ayrılıp dağılıyordu.

Bunun yerine boşalmış aklımda şunu fark ettim: Seyahat planları yapmak ya da hatta bir meslektaşımla cadde üzerinde kahve içmek için bir yere uğramak, muazzam bir ayrıcalık.

Savaştan mustarip ülkelerden gelen arkadaşlarım, belirsizliğin ve böyle kısıtlamaların her gün karşılaştıkları gerçekliğin sadece küçük bir kesiti olduğuna buruk bir şekilde dikkat çekti. Dünyamızdan bir kesite hoş geldin, diye yazdılar.

Ekonomisi pandemi başlamadan zaten diz çökmüş, yolsuzlukla mücadele protestolarıyla sarsılmış ve Suriye'den gelen 1,5 milyon kadar mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan'da, en zayıfları korumak acil bir ihtiyaç.

Uygun temizlik koşullarına erişimi olmayan insanların çadırlarda yaşadığı kamplarda, sadece bir kişiye virüs bulaşsa bile ölümcül salgını önlemek imkansız hale gelir. Bu yüzden şimdilik, her şey ne kadar acıklı görünürse görünsün, yardım etmek için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız.

 

 

Bel Trew’un tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız yazısının başlığının tam hali şöyledir: Koronavirüse karşı kırılgan olanları korumak zorundayız bu özellikle Lübnan gibi geniş bir mülteci nüfusuna sahip ülkeler için yaşamsal önemdedir

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU